Trend Hikayeler: Lise Hayatımı Geri İstiyorum Lan!

lise hayatımı geri istiyorum lan


istanbulun sosyete semtlerinden birinin varoş bir mahallesinde başlayan hayat & gençlik hikayesi bu.

Altta "lise" kelimesinden sonrasını okumadım diye enrty girenleri görür gibiyim, sorun değil. ilk ve orta okulda sınıfın tipsiz ama en popüler olan çocuğuydum. Örnek verecek olursak sınıfta ilk sigara içmeye ben başlamıştım, sonra sınıfın yarısı beni takip etmişti henüz daha ilk okulda.


iyi kötü ilk okul bitmişti o zamanlar OKS sınavıydı liseye giriş sınavının ismi. Sonra sbs falan oldu şimdiki ismi ne bilmiyorum. Herneyse illa biyerden gireceksek oks sınavından gireyim hikayeye. Maddi durum çok elverişli olmadığından dersaneye falan gitme fırsatım olmamıştı. Gerçi o zaman durumumuz olsa bile gider miydim bilmiyorum.

Fazlalıktan ders mi işliycem diye düşünüp gitmezdim muhtemelen. Sınav günü gelmişti, önümüze soru kitapçıkları dağıtıldı. ilk 90 dakika sınavı bitirenlerin çıkamayacağı falan söylendi. Her insanın kafası bir derse mutlaka basar, benimde türkçe dersim çok iyiydi derslerle aram olmasada. Sınav başladıktan sonra türkçe ve sosyal bilgiler testlerini okuyarak çözdüm. Matematik ve feni uğraşsamda yapamayacağımı biliyordum.

Hiç soruları okumadan sallayarak sınavı yaklaşık 60 dakikada bitirdim. Sıramdan kalktım gözlemci hocaya kağıtları verdim, arkamı döndüm tam çıkacaktım ki, hoca ilk 90 dakika boyunca sınavdan çıkışın olmadığı gerçeğini hatırlattı. Tabiiki bütün sınıftaki tanımadığım tipler bana bakıyordu, sınavın başında bir kız görmüştüm yan tarafımda oturuyordu, güzelde gelmişti gözüme. Sıradan fiyakalı bir kalkış yapmışken hocanın beni bozması, kızında o an bana bakıyor olması beni tetiklemişti.

Hocanın yanına doğru tekrar yürüdüm ve, "çıkarmıyorsanız o zaman kağıdımı geri verin hocam sizde belki aklıma bişeyler gelir diyerek bi piç gülüşü attım." Kağıdımı alıp sırama geri döndüm. 30 Dakika daha bekledikten sonra sınıftan çıktım. Çıkışta çocuklarını bekleyen aileler vardı hep, beni bekleyense hiçkimse yoktu. Sikimin üzerine sakladığım sigara pakedini çıkarıp bir sigara yaktım kapı önünde ve evin yolunu tuttum.

Sınav sonuçları açıklanmıştı, Facebook o zamanlar pek popüler değildi, msn'den herkes birbirine puanlarını söyleyip hangi anadolu yada fen lisesine gideceğini söylerken bana endüstri meslek lisesi yolu görünüyordu. Liseler 3 yıldı eskiden o dönemleri hatırlayanınız vardır mutlaka. Benim liseye başlayacağım yıl 4 yıl olmuştu, şansımı bahtımı sikeyim fazladan bir yıl daha okul okuyacağız diye sövüyordum kendime.

Okullar açıldı, o zamanlar emoluk ense uzatmalar falan daha popülerleşmemişti. Okuduğum liseye emoluk medeniyetini sonradan ben getirdim diyebilirim. Şimdi o resimlerime bakınca şekle şemale bak bu tiple, saçla nasıl insan içine çıkıyormuşum diyorum. Yaz tatili boyunca saçlarımı uzatmıştım ve sırf sikindirik bir okul için saçlarımı kestirmeye hiç niyetim yoktu.

Yaş ilerledikçe bide saçlarımı falan uzatınca tipimin düzelmeye başladığını fark ettim, yani o zaman bana öyle geliyodu en azından. ilk hafta saçı sorun etmediler, ilk gün sınıfımı buldum ve içeri girdim en arka sıraya cam kenarına oturdum. Etrafımdaki tipleri kesiyordum, hazırlık senesi olduğundan ve henüz bölüm seçmediğimiz için ilk yıl 8 tane kız vardı sınıfta. Bir tanesini ilk günden gözüme kestirmiştim. Herkes ikili otururken ben en arkada tek başıma oturuyordum, Hoca derse girmiş tanışma faslı geçmişti ki sınıfın kapısı çaldı.

Ulan acaba 9. kız mı geliyo sınıfa derken esmer uzun boylu bir alagavat girdi içeri, "hocam geç kaldığım için özür dilerim girebilir miyim" dedi. Hoca aldı sınıfa, ulan şansa bak birtek benim yanım boş. Kız olsa ellerimi açıp şükranlık duaları edebilirdim ama bu lavukla oturacağıma tek oturmak daha iyiydi. Herneyse geldi yanıma oturdu.

Ben ilk günler olduğundan kafamda ağır abi gibi takılmayı seçmiştim elde fiber tesbih falan, hem emoyum hem atarlı ergen modundayım. ergenlik işte. Neyse bu yerleşti yanıma elini uzattı, "ben ahmet" dedi. Suratına bakıp inceden bir süzdüm, birşey söylemeyip sadece elini sıktım. Bu ahmetle olan dostluğumuzun henüz başlangıcıydı.

ilk haftayı geride bırakmıştık, bu arada sıkıntı olmayacak heralde düşüncesiyle saçlarımın ense kısmını alev kırmızısına boyatmıştım ilgi çekeceğim ya aklımca. ikinci haftanın ilk günü sabah okulun kapısına gelmiştim, kapıda müdür yardımcılarından biri olan muzafferi gördüm. Pek tanımıyordum adamı ama ilk hafta nasıl sinirli otoriter bir orospu fırlatması olduğunu çok duymuştum. Kapıdan tam giriyordum ki durdurdu beni, o an sınıfta ilk gün gözüme kestirdiğim kız okula girmek için kapıya doğru geliyordu ve beni gördü. Muzaffer "bu saçının başının hali ne (o an ensemdeki boyayıda fark etti) sen peygamberin oğlu olsan seni bu kapıdan içeri sokmam" Aynen bu şekilde dedi.

Kızda duymuştu, ulan daha tanışamadan rezil olmuştum kıza. ismini öğrenmiştim bu arada gülcandı adı. Muzafferden intikam almalıydım hızlı düşündüm ve "hocam kestireyim ama param yok babam daha maaşını almadı" diyerek bir duygu sömürüsü attım ortaya. Cebinden çıkardığı 10 lirayı bana uzattı "al güzelce traş ol" dedi muzaffer. Duygusunu sömürdüğüm muzafferi, duygusalca sikecektim. Parayı aldım ve berber yerine internet kafenin yolunu tuttum. Okulu ekip akşama kadar nfs underground oynadım.

Ertesi gün olmuştu, ancak bir sorun vardı. Muzaffer benim saçımı kestirmediğimi görürse, bana geometri öğretircesine yerde tekerlek gibi yuvarlaya yuvarlaya sikerdi. O yüzden yandaki demirlerden atlayarak girecektim. Aslında lise hayatımda toplasan 40-45 kez falan kapıdan girmişimdir. Onunda 20 günü okulun ilk haftaları olmuştur hep.

Neyseki demirlerden atlayarak okula girdim muzaffere yakalanmadan. Sınıfa çıktım, ahmetle ilk hafta biraz muhabbet ettiğimizden aramız iyiydi, aslında tamda benim kafamda bi elemandı. Kısa bir merabalaşmadan sonra ders başladı, bense kafamı sıraya koymuş uyuyordum. Öğlen arası olmuştu ahmetle yemek yiyip sigaralarımızı rahat rahat içtikten sonra okula döndük.

Gülcanı gördüm o ara, konuşmak istiyordum zaten onunla biraz arkasından yürüdüm ahmette benimle geliyordu, sen kal diyerek beklemesini söyledim. Okulun kütüphanesine girmişti, peşindende ben girdim tabiiki. Ders çalışmayı pek sevmem ancak, kitaplarla aram pek fena olmamıştır hiçbir zaman. Dümenden kitapları inceliyordum.

Gülcan eline ömer seyfettin - bomba isimli kitabı aldı. orta okuldayken içinde sevişme barındırdığı için okumuştum o kitabı. Çocuklar okusun diye yazılmış bir kitapta neden sevişme var onuda anlamış değilim.

Bu muhabbete girmek için bir fırsattı benim için ve lafa girdim. "o kitabı pek tavsiye etmem, içinde +18 içerikler var benden söylemesi" dedim. Ama cümle ağzımdan çıkar çıkmaz pişman oldum bu söylediğime, kız sende bunları mı okuyorsun diyecek ve beni abaza sınıfına atacak diye düşündüm saniyenin onda birinde. "Okudun mu sen?" diyerek cevap verdi. O an aha başlamadan bitti dedim kendi kendime. Utanarak; "okudum" dedim. "Tamam o zaman alıyorum" diyerek bana güldü ve gitti aldığı kitabı ve ismini kaydettirdi.

Bense o an şaşkınlıkla "hassiktir karı dolmuşta elden ele dolaşan kağıt 1 milyonlardan çıktı" dedim kendi kendime. Neyse yinede olsun amk ayarlarsak en azından bi şeklimiz olur belki verir diye sevindim. Kütüphaneden çıkarak sınıfın yolunu tuttum.

Aradan günler geçiyordu, bu arada bizim sıranın yan tarafında oturan bir çocuk vardı, biz derste ahmetle aramızda makara yaparken arada lafa atlayıp bir espiri yapıp sonra muhabbetten çekiliyordu. ismi ferdiydi. Zamanla ferdiylede iyi anlaşmaya başlamıştık ve aramıza katılmıştı üç kişi olmuştuk.Bu arada ferdi öğlen aralarını okulun arkasındaki parkta bira içerek değerlendiren maddiyat olarak orta halli ayyaş puştun tekiydi. Ama şeytan tüyü vardı adamda yani sevdirdi kendini.

Günler birbirini kovalıyordu ve derste sesli şekilde yaptığım espirilerle ilgisini çekmeyi başarmıştım gülcanın. Derslerde bazen bana bakarken yakaladığım oluyordu onu. Ancak coolluktan ödün vermemek için o bakınca kafamı çeviriyordum. ilk dönemin sonlarına doğruydu, bir gün yanıma geldi,

Yüzüme bakarak gülümsedi ve lafa girdi.
-suç ve cezayı alacağım onuda okudun mu hakkında bir fikrin varmı nasıl bir kitap?
-aynı cümlede bu kadar soru sormayı hangi filmden öğrendin?
-ya okudun mu okumadın mı
-kızım ben okumayı 3. sınıfta öğrendim, o kitaba okumayı öğrendiğim gün başlasam hala okuyor olurdum heralde. (kitabın kalınlığını kastederek)
-peki o zaman (gülerek)

Yanımdan ayrıldı. Tenefüs bitmişti dersin ismi biyoloji konu ise insanlarda üremeydi. Bu arada Ferdi önümüzde oturuyordu artık. Derste ahmete gülcan ile aramda geçen muhabbetten bahsediyordum. Yüzüm gülüyormuş ondan bahsederken ben farkında değildim. Ahmet ferdiye seslendi buraya bak diye, ferdi arkasını döndü.
Ben (ben) - ahmet (a) - ferdi (f)

(a)-ferdi bu mal aşık olmuş lan
(f)-ee
(ben)-ne aşkı amk ya
(a)-ulan kızdan bahsederken olmayan gamzeler beliyor suratında
(ben)-ya oğlum bi siktir git
(f)-kanka 3 milyon varsa çıkışta bana bira alsanızza
(ben)-hay amk

O anda hoca birden bize baktı ve ahmete sen ne gülüyorsun komik birşey mi var anlatta bizde gülelim dedi. Ahmette tık yok tabi o an, istemsizce bastım kahkahayı.
hoca (h) ben (ben)

(h)-sen ne gülüyorsun oğlum?(sinirlendi)
(ben)-hocam anlattığınız biryerde yanlış bilgi vermişsiniz ahmet bana onu anlatıyordu.
(h)-neymiş o
(ben)-ahmetler fotosentez yaparak yaşıyor, sporla ürüyorlarmış, buna rağmen ahmet bir memeli sayılıyor mu (sınıf coştu)
(h)-kes sesini

Ahmet "senin ben amk niye gömüyon beni lan" dedi. Az önce benle dalga geçen sen değil miydin ödeştik işte kanka diyerek sırtını sıvazladım.

ilk dönem bitmiş karne gününe gelmiştik, tabiiki muhteşem bir karne beklemiyordum. Ancak okula sivil gideceğim için mutluydum. Saçlarımın önünü sola doğru almış sol gözümü kapatmıştım. Tek gözle deccal gibi çıktım evden. Okula vardığımda muzaffer karne günü bile kapıdaydı. Ulan karne günü bide demirlerden mi giricez diye sinirli sinirli bana ait olan kapıya okulun demirlerine doğru yürüdüm. Bir dönem boyunca o adam seni hiç mi görmedi diyenleriniz olabilir evet o beni görmeden hep ben onu görüp kuytu köşelere saklandım.

Okula girdim ferdiyle ahmet bahçede muhabbet ediyolardı, yanlarına gittim. O ara bi kız geldi yanıma elindeki kağıt parçasını bana uzattı. Bunu bir arkadaşının gönderdiğini söyleyerek yanımdan ayrıldı. Kağıdı açtığımda yazan şu şekildeydi;
"senden çok hoşlanıyorum, tanışmak istersen numaram 05xxxxxx"

(ben)-oğlum kızın biri bana numarasını göndermiş lan
(a)-oo yakışır kardeşime
(ben)-ulan kızı görmedikki daha
(a)-anlamadım
(ben)-anlamanı beklemiyordum, kızı görmeden bana nasıl yakıştırdın amk
(a)-ulan tanışırsın işte fena mı
(ben)-iyide benim telefonum mu var amk ferdi telefonunu versene sende mesaj hakkı vardır kimmiş öğrenelim (hattım vardı ama telefonum yoktu)
(f)-10 mesaj 1 bira işinize gelirse
(ben)-senin ben beyin hücreni sikeyim
(f)-al ulan tamam

Ferdinin telefonunu alıp "sen kimsiniz?" diye bir mesaj attım. Aklımca espirili yaklaşacağım ya sözde beynimi sikeyim. O arada hoca bahçeye geldi ve elinde karnelerle bütün sınıfı etrafına topladı. Ahmet ve ferdiden sonra en son benimde ismim okundu karneyi aldım, yedi tane 1 iki tane 0 vardı. Ahmetin karneside benimkinden farksızdı. Ferdi ise karneyi dürüm yapıp bitarafına sokmuştu bile çoktan.

(ben)-ferdi senın karne nasıl lan
(f)-veli efendi hipodromu gibi
(a)-o ne demek lan
(f)-boşver kanka varsa 1 milyon versene
(a)-yav oğlum yeter siktir git
(f)-sigara alacaktım lan iyi vermeyin LM alırım sizede tek dal koklatmam.

Karnesini alanların çoğu okuldan çıkıyordu. Bense gidelim az kantinde oturalım muhabbet ederiz dedim. Kantine geçtik, ahmet üç tane çay alıp masaya oturdu. Ferdi "ben çay içmem bana gazlı içecek al" dedi, ahmetse senin mideni dalağını sikerim bakışı attıktan sonra "tamam lan şaka yaptık" diyerek şekerlerini koyup çayını karıştırmaya başladı. Kantine gülcan ve diğer iki arkadaşı melis ve kübra girdi. "Ulan şu kız bana baksa daha iyiydi be" dedim. o ara ferdinin telefonuna mesaj geldiğini duyduk, telefonu eline alıp mesajı okudu sonra geri cebine koydu.

(ben)-kimmiş.
(f)-hiç ya benim manita aylin önemli değil.
(a)-oğlum senin manitan mı var amk
(f)-doğru yoktu, mesaj sana thefucking aylinmiş kızın ismi.
(ben)-oğlum niye  okuyup cebine koyuyosun o zaman telefonu
(f)-ulan sizde hiç espiri anlayışı yok zengin bi arkadaş bulsam sizle arkadaşlığımı bitiricem harbiden. (gülerek)

Ferdiden telefonu alıp kızla yazışmaya başladım. ismi aylinmiş neyseki harbiden, lise 2. sınıfta olduğunu mobilya okuduğunu falan öğrendim. Telefonum olmadığını belirtip msn adresini istedim. Başımı kaldırdığımda gülcanın bana baktığını fark ettim göz göze geldik ancak gözlerini kaçırmadı. Göz kırpıp kafamı salladım naber dercesine. Ayağa kalktı ve yanımıza geldi bir sandalye çekip oturdu. Kızlarada eliyle gelin işareti yaptı. Bir masanın etrafında altı kişi toplandık. Sanki kurban bayramıda, hayvan kesicezde ineğin etrsafında toplamışız gibi. Ferdide tekbiri getirse tam olacaktı harbiden.

Karneler nasıl falan diye konuya girdiler. Ferdi lafa atladı,
"Eğitime destek kampanyası çerçeveleri içinde okula gidemeyen öğrencilere karnemizi gönderdik sizinkiler nasıl?" dedi.

Kızlar haykırarak güldü, ulan eşşeği siksen öyle böğürmez ben utandım amk o nasıl bi gülmedir. Herneyse kendi karnelerinin fena olmadığından bahsettiler. O ara gülcan "vaktin varsa biraz yanlız konuşabilir miyiz?" dedi bana. Olur fark etmez diye yanıtladım. O an ahmetin gülerek içinden söylediği "oooo hadi yine iyisin" cümlesini duyar gibiydim. Dışarı çıkıp kantinin yan tarafına geçtik.
(ben)ben (g)gülcan

(g)-yanlış anlamazsan birşey sormak istiyorum.
(ben)-tabi
(g)-numaranı istesem mesela?
(ben)-telefonum yokki ama numaramı vereyim sen mesaj at ben bir gün telefon alırsam okurum.
(g)-ya dalga geçme
(ben)-şaka bir kenara aslında bende senle konuşmak istiyordum.
(g)-ne hakkında (gülümsedi)
(ben)-anap dönemindeki liberalizm etkisi hakkında ne düşünüyorsun?
(g)-ne anlatıyosun ya
(ben)-senden hoşlandığımı
(g)-nnnne (mal gibi kaldı)

Gülcan şaşkınlığını gizleyememiş olacak ki suratıma aptal aptal bakıyordu. "Birşey söylemeyecek misin?" diye sordum. "Ne diyeceğimi bilemedim şuan" diye yanıtladı. "o zaman sen düşün cevabını bana mesaj olarak at yarı yıl tatili bitene kadar hattımı bir telefona takar okurum" dedim. Gülümsedi ve sözlerine devam etti;

(g)-Aslında bende senden hoşlanıyorum nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum.
(ben)-o zaman iyi bir çift olup muzaffere görünmeden buradan uzaklaşalım.
(g)-muzaffer ne alaka?
(ben)-boşver.

içeri girdik ve bizimkilerin yanına oturduk. Havadan sudan konuşurken  Ferdi piçi eline telefonu almış birşeyler yazıyordu. Ses etmedim. Gülcan defterini çıkarıp bir kağıt parçası kopardı. Birşeyler yazıp önüme koydu. "biz gidelim artık" diyerek kızlarla kalktı." Sonrasında kağıt parçasını elime aldım gülcanın msn adresiydi kağıtta yazan. Sevindim.

(a)-oğlum sen ne şanslı bi piçsin lan
(ben)-ne alaka oğlum
(a)-ulan aynı günde iki tane manita ayıkladın okuldan.
(ben)-oğlum 1 dönemdirde bir tane ayıklayamadım o zaman hiç şanssız olduğumu söylememiştin bana şimdi mi şanslı piç oldum.
(a)-oda doğru
(ben)-ferdi sen kimle yazışıyosun lan?
(f)-aylinle
(ben)-oğlum sen nasıl bi şerefsiz oldun ya
(f)-ulan hani kardeştik biz benle hiçbirşeyini paylaşmıyorsun amk

Telefonu ferdiden aldım, ulan bu ayline ne diyecektim şimdi. 20 dakika öncesine kadar tanımak istediğim kızı şimdi tanımaktan vazgeçmiştim. Ferdiye "al ulan telefonu istediğin gibi mesajlaş kızla, benim ağzımdan kendi hakkımda ileri geri kouşmada ne bok yersen ye" dedim. "Tabi amk armudun iyisini sen ye, ne üdüğü (böyle yazılıyor sanırım) belirsizi bana ver, Aylin inşallah memelidir" dedi.

(a)-o ne demek lan kız işte vardır heralde memesi
(ben)-sende meme yokmu
(f)-o sporla üremiyor muydu lan?
(a)-sikerim yapacağınız muhabbeti gideyimde babamdan 2 posta dayak yiyim.
(ben)-iyi o zaman bende eve geçiyorum.
(f)-tamamdır.

Yarıyıl tatili boyunca gülcanla hiç buluşmasakta hemen hemen hergün msnden konuştuk. 1 dönem boyunca aynı sınıfı paylaşıp tanıyamadığım kızı 15 günde msnden konuşarak çok iyi tanımıştım. Kübra'nın ferdiyi çok beğendiğini falan söylemişti. Kübra ve ferdi hayatta olacak iş değildi. Herneyse okullar açılınca ben ferdiyle konuşurum eğer bir ilgisi olursa, aralarını yaparız dedim kibarca. işin açıkcası pezevenkliğini yapmaktı.

Kübra ferdiden uzun o yılların rocker metalci tipindeki bir kızdı. Bunu sürekli sürdüğü siyah ojelerden anlamak zor olmuyordu. Bizim ferdi ise varsa müslüm yoksa küstüm modunda takılan arabeskçi berduşun tekiydi Amacım arabesk dinleyenleri kötülemek değil yanlış anlaşılmasın müslüm gürseside şarkılarınıda çok severim. Yani işin kısacası birbirlerine o kadar zıt tiplerdi ki onlardan çift olması zordu. Neyseki aradan geçen bir tatilden sonra okulların açıldığı gün geldi çattı.

Okulun ilk günü olduğuna güvenerek bugün kapıdan gireyim diye düşünüyordum aynı zamandada biraz geç kalmıştım. Okulun kapısına geldim muzaffer kapıda değildi. bekçi kulübesinin içindeymiş görmemiştim. Kapıdan giriyordum ki "oğlum dur bakayım" dedi. Hassiktir diyerek durdum. "Sen saçını kestirmedin mi hala?" dedi. "olur mu hocam kestirdim yine uzadı 3 ay geçti üstünden kestireli". Dedim sinirlenmiş olacak ki, "o ensen ne öyle eşşoğlueşşek kestirmemişsin işte bekle sen burda" dedi. Bekçi kulübesine girdi, tekrar yanıma geldiğinde elinde makas vardı.

okulu bırakırımda saçımı kestirmem diyerek. Kapıdan okulun dışına kaçtım koşarak. Kapıdan girememiştim, yine demirlikler beni bekler diyerek okulun yanına dolanıp oradan girdim okula. Muzaffer yüzünden iyice geç kalmıştım derse üstelik. Eğer yoklama alındıysa yarım gün yok yazılmış olacaktım. Neyse deniyim şansımı diyerek kapıyı çaldım ders matematikti.

(ben)-hocam girebilir miyim?
(h)-nerdesin evladım bu saate kadar.
(ben)-dedem öldüde hocam  (Ferdi araya girdi dedemi tanımıyor aslında)
(f)-deden dün kahvede batak oynuyordu lan (sınıf coştu yine)
(h)-gir bidaha olmasın
(ben)-saolun hocam

Neyse girdim derse, yoklama alınmamıştı henüz şansıma. Gülcan ile bakışıyorduk sürekli ferdi ise elinde telefonla karne günü bıraktığım gibi mesajlaşmaya devam ediyordu. Ders bitti tenefüs vakti, ferdi başladı anlatmaya.

(f)-Oğlum bu aylin varya tam yollu şerefsizim.
(ben)-Demekki yollu değilmiş
(a)-yollumu değil mi oğlum
(ben)-adam olmayan şerefini ortaya koyuyo lan işte anla
(f)-Lan kızla 10 günde seks muhabbetlerine girdim
(a)-iyi işte sikersin
(f)-bana vermez

Kafama dank etti o an. Kız hala benimle konuştuğunu zannediyordu. Ferdiye ise her ne konuştuysa o mesajlara bakarak asılmaya devam etmesi kalıyordu. "Tamam o zaman çağır kantine öğlen arası gelsin tanışalım"dedim. "Ulan topu ben getiricem şutu ben atıcam top sana çarpıp gol olucak adaletini sikeyim dünya" diyerek sırıttı. Sonrasında öğlen kantinde olacağım gelirsen görüşelim diye bir mesaj gönderdi.

Öğlen arası geldi çattı, kantine geçtik 3 maymun oturuyoruz. Kapıdan her kız girdiğinde ferdi "ooooo bir ki üç" diye tezahürat yapıyor. En son bi kız girdi, esmer ortalama bir boya sahip, fizik olarak fena sayılmazdı. Biraz sağa sola baktıktan sonra bize doğru baktı gülümsedi, yaklaşmaya başladı. "naber nasılsın diyerek lafa girdi" iyi senden naber demiştim ki, ferdi girdi yine araya amk. "bende ferdi memnun oldum" diyerek elini uzattı. Tam yavşaktı bu çocuk ama seviyordum lan dedim ya şeytan tüyü var ibnede. Kız nezaketen elini uzatıp bende aylin diyerek sıktı ferdinin elini.

Bir sandalye çekip oturdu yanımıza. Ferdiyle ne konuştuklarını bilmediğimden ne konuşacağımıda bilmiyordum. Havadan sudan konuştuk öylesine. Kız bana bakıp gülüyor, bense kim bilir ne hınzırlıklar yapıp neler söyledide kıza bu bana gülüyo diyorum içimden.

Bozuntuya vermeden muhabbet etmeye devam ettim. Kızı çekip bir kenara konuşsam, gülcan görse daha elini tutamadan onla olan ilişkim biterdi. O yüzden ferdi ve ahmetin yanında konuşmam daha iyiydi. Öğlen arası bitmişti sınıfa geçelim artık diyerek kalktım masadan. Aylin tamam o zaman görüşürüz diyerek göz kırpıp bi öpücük attı bana. Yarrağı yedik dedim içimden, garanti ben bu kızla haberim olmadan çıkıyorumdurda şimdi ferdi sağolsun diye geçirdim içimden. Sınıfa geçtik, sınıfın kapısında gülcanla rutin şekilde konuştuktan sonra içeri girdim sırama oturdum.

(a)-oğlum fena değilmiş lan yine
(ben)-iyide nasıl olacak.
(f)-sigara varmı ya?
(a)-lan oğlum sen nasıl bi varlık oldun ya
(f)-napayım lan kızı ben ayarladım bu sikecek kederden içesim geldi
(ben)-ferdi ben bu kızla çıkıyo muyum lan
(f)-sigara verirsen söylerim
(ben)-tamam tenefüste vericem.
(f)-aynen kanka bak ben konuştum bunla. kız zaten meyilli senle birlikte olmaya, sen yer şeklini ayarla 3 güne yatağa atmazsan içki ve sigarayı bırakırım.
(ben)-bak buna inanırım işte, ferdi sana bi haberim var.
(f)-biraya zam mı gelmiş
(ben)-doğu pakistanda hristiyan katliamı varmış
(f)-koyim amına
(ben)-kübra senden hoşlanıyomuş
(f)-valla mı lan
(a)-ee bi sap ben mi kaldım amk
(ben)-yeminle bak. (ahmeti siklemedim)
(f)-oğlum kübranın memesi varmıydı
(ben)-önde oturuyor git bi dokun bak varmı diye.
(a)-ulan kimse niye beni siklemiyor amk.

Ferdiyi kübraya ayarlayacaktım ama öncesinde aylini bi elden geçirecektim. Aynı zamanda bu milli formaya adım atmak olacaktı benim adıma. Ferdiden 3 gün boyunca okuldan çıkarken telefonunu bana vermesini istedim. Önce duraksasada kendi orataya 3 günlük bir iddaa attığı için kırmadı sağolsun beni arkadaş gibi arkadaş lan harbiden.

Okulda ne gülcanın yanına gidiyordum ne aylinin yanına gidiyordum bu durumdan dolayı. Gülcanla aynı sınıfta olduğumuzdan sınıfta konuşabiliyordum onunla ama aylinle birbirimizi görünce sadece göz teması kurup göz kırparak yada yanıma geldiyse bir bahane uydurup yanından uzaklaşarak idare ediyordum durumu. ilk iki akşam aylinle uzun uzun mesajlaştık, ferdide nasıl konuşmam gerektiği nasıl mevzuya girmem gerektiği konusunda biraz akıl verdi, kızı benden iyi tanıyordu sonuçta. Saçma sapan ne zaman çocuk yaparız, mercimek fırın muhabbetleri döndürüyorduk.

3. gün oldu günlerden cuma. Ayline cumartesi günü evin boş olduğunu ve bize gelmesini birlikte birşeyler yaparız diyerek ikna ettim. Ancak bir problem vardı, bizim ev boş değildi. Kimseninde biyere gitmeye niyeti yoktu. Babama amcamlar trafik kazası geçirmişler bursada ölüyorlarmış hastanedelermiş bi gidip bakın isterseniz desem bursaya gidip sonra gerçeği öğrenince arabanın tamponunu koparıp kırık tamponla döverdi beni.

Ferdiyle ahmete cuma günü bu durumdan bahsettim. Ahmet "bizim ev cumartesi gündüz boş ama meliside bana ayarlarsanız veririm evi." Ulan bütün arkadaşlarım pazarlıkçı arkadaş. Tamam ayarlamaya çalışırım demek zorunda kaldım artık çaresizlikten. Ahmetlerin evi okula çok uzak değildi zaten Akşam sekize kadar evin müsait olduğunu söyledi. Cumartesi günü geldi çattı ahmetten anahtarı aldım öğlen saat 12 falandı akşam beş gibi lokalde olmasını anahtarı oraya getireceğimi söyledim. Sonrasında aylini okulun önünden aldım ahmetlerin eve doğru yola koyulduk.

Kız hala bizim eve gidiyoruz zannediyordu. Açtım kapıyı girdik, evleri güzeldi hakikaten zaten ahmetin maddi durumu bendende ferdidende çok daha iyiydi. Neyse açtık bir süre televizyon izledik yanımızda götürdüğümüz cipsti kolaydı yiyip içtik. Yavaştan yaklaşmaya başladım ayline önce yanaklarından öpmeye başladım sonra boynuna doğru indim. Tenine burnumdan sürekli nefes veriyordum, ondada içide kıpırdanmaya başlamış olacak ki, başımı kaldırıp dudaklarımdan öpmeye başladı. Dudaklarımı ısırıyordu ben o an elimi bacaklarında gezdiriyordum, öpüşmemiz gittikçe hızlanıyor ben gittikçe azıyordum. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp, kulak mememi emmeye başladı aynı benim yaptığım şekilde tenime burnundan nefes veriyordu ve bu inanılmaz bir duyguydu. Dayanamayıp elimi bacaklarının arasına götürdüm,

Elimi ileri geri yaparken diğer elimle uğraştırsada yavaş yavaş soymaya başlamıştım aylini. üzerindeki buluzu çıkarttım, göğüslerine dokundum. "hadii" dedi o an. Yalnız bir problem vardı, ben evin hangi kapısının nereye açıldığını bilmiyordum.

Aylini kucakladım kaldırdım, ulan zor taşıyorum kızı zaten zayıf bişeydim. Artık açtığım kapı tuvalette çıksa yapacak birşey yoktu. Turuncu tuvalet terliklerini giyip aylini duvara yasladıktan sonra kafasına naştapayı vura vura sikecektim yani herşeyi oluruna bıraktım. Kapının birini aylin kucağımda açtım şansıma fenerbahçeli nevresim takımı gördüm, muhtemelen ahmetin odasıydı bu. Ulan ben has galatasaraylıyım ama yapacak birşey yok.

Yatağa yatırdım iyice soydum, pantolonunu çıkardığımda açık pembe bir kilodu vardı altında, vajinasının olduğu bölge olduğu gibi ıslanmıştı kilodunun, tiksinmedim tabiiki onuda çıkarttıktan sonra üstüne çıktım. biraz zorladıktan sonra içine girmeyi başardım. Bir taraftan öpüşüyor diğer taraftan içine girip çıkıyordum. Bir süre devam ettikten sonra daha rahat içine almaya banlamıştı kollarını zevkten yada acıdan olsa gerek sırtıma doğru dolamış sırtımı tırmalıyordu. Başımı göğüslerine doğru getirdim göğüslerini emmeye başlamıştım. Aylin ise sadece inliyordu. Sonrasında tekrar kulak mememi emmeye başlamıştı bense gittikçe hızlanıyordum. 6-7 dakika sonra içinden çıkıp göbeğinin üstüne boşalmıştım.


Üzerinden kalktım ve bekle ben peçete getireyim diye yanından ayrıldım. Kapısı açık duran tek yer mutfak olduğu için o konuda problem yaşamadım. Mutfaktan bir kaç tane peçete aldım önce kendi sikimi temizledim. Sonrasında aylinin yanına gidip peçeteleri verdim göbeğini ve vajinasını temizlemesi için. Üstümüzü giyindik bir süre yan yana uzanıp öpüştük. Saat 4.30 civarıydı, çıkalım ben seni okula bırakayım ordan geçersin sen diyerek, yatağı yorganı düzeltip evi terk ettik. aylin okulun oraya bıraktıktan sonra lokale doğru yola koyuldum. Lokal dediğim yer oyun salonu gibi bilardo batak okey tarzı oyunlar oynadığımız ve öğrenciye içki veren tek merdivanaltı mekandı. içki derken aklınıza viski rakı falan gelmesin, biradan başka birşey yoktu.

içeri girdim ferdi elinde birayla masada radyodan kulaklıkla müzik dinliyordu, kafasını sağa sola ağır şekilde götürüp getirmesinde bariz belliydi, bağlamıştı yine varsa müslüm yoksa küstüm moduna. Ahmet tek başına bilardo çeviriyordu. Ahmetin yanına gidip "bunu nerden buldun lan?" dedim. "Senden sonra canım sıkıldı gittim aldım haberler sende"  dedi. Masaya geçelim anlatırım diyerek masaya yöneldim. Sandalye çekip oturduk ferdinin yanına. Ferdi kulaklıklarını çıkarıp;

(f)-memeleri nasıldı lan
(ben)-ulan ferdi bu karı hepimizi siker öldürür. Ben karıyı değil karı beni sikti bildiğin.
(a)-ulan harbi şanslı piçsin sen, melisi ayarlıyonuz bana dimi.
(f)-ahmet bitane bira ısmarlasana
(ben)-sana yarın kübrayı ayarlayacağım ayık gel yeter amk içme
(a)-banada muzafferi ayarla sende bekçiyi sikersin
(ben)-tamam ulan sanada melisi yapıcaz işte uzatma.

Bir süre aylin ile hayata geçirdiğim fantezilerimi anlattıktan sonra lokalden kalktık ferdi sarhoştu.

(f)-kanka biriniz bana akbilinizi versenizze
(ben)-senınkıne noldu lan
(f)-ben benimkini akbilciye geri satıp parasıyla bira içtim
(a)-al benımkını bu adam başımıza dert oldu ya
(f)-uzatma lan git evde ahmet kayadan siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz parçasını dinle. (ince)
(ben)-pazartesi görüşürüz.

Pazartesi günü gelmişti. Aylinden istediğimi aldığım için artık işim olmayacaktı ancak nasıl ayrılacaktım ondan onu düşünüyordum. O gün sınıfta gülcan ile kübra ve ferdinin olayını konuştuk aramızda, öğlen arası birlikte takılalım onları yan yana getirelim, sonra ferdi kızı alıp yürüsün bağlasın işi diye anlaştık. Öğlen arası oldu, okulun arkasındaki parka geçtik hep birlikte, ben ferdiye napması gerektiğini anlatmıştım, kızı alıp yürüyecekti sözde.
(K) Kübra (g)gülcan

(f)-kübra sen içki kullanıyor musun?
(ben)-allah belanı versin
(k)-hayır
(f)-benimle birlikte olacaksan yarından tezi yok başlayacaksın.
(g)-o ne demek be (gülerek)
(k)-valla hayatımda bir kere içtim ondada babam içirmişti berbat bişey
(f)-oo kayın babam alkolik demek yolumu buldum ben evlensene sen benle
(ben)-ahmet bunu burdan al götür, bu herif insan sağlığına zararlı yeminle
(a)-kocası mıyım oğlum ben onun banane

Muhabbet bu yönde ilerlerken en sonunda ferdi kızı elinden tutup kaldırdı ve az ilerde bir süre konuştular, tatlıya bağlamış olacaklar ki el ele tutuşup bize doğru gülümseyerek geliyorlardı. Ferdinin yüz ifadesi halı bu yıl seçimlerde, başbakanlığı kazanmış gibiydi ve diğer eliyle bizi selamlıyordu.


Günler ilerliyordu, ahmeti melise ayarlayamamıştık. Yani gülcandan melisle konuşmasını ahmet hakkında ne düşündüğünü öğrenmesini söylemiştim, melis birşey hissetmediğini ve böyle bir ilişki istemediğini belirtmişti. Ahmet için bir yıkım olmamıştı tabiiki ama üzülmüştü çocuk. Günler rutin şekilde ilerlerken biz gülcanla çok iyi ikili olmuştuk, ferdi kübrayı öğlen aralarında parka götürüyordu, yiyişiyorlar mıydı birlikte içiyorlar mıydı bilmiyorum. Ahmetle melis sürekli bizim yanımızdalardı.

Bu arada ben ayline sıkıldığımı, ilişkiyi sonlandırmak istediğimi söylemiştim. Karşılığında fazlasıyla hakaret ve küfür işitmiştim. Ancak yapacak birşey yoktu. Dönemin sonlarına doğru öğlen arasına çıktık, kübra ile ferdide bizimle beraberdi. 6 kişi parka geçtik. Ferdi kübrayı sigaraya başlatmıştı bu geçen süre zarfında. Ferdi "para verin lan marlboro alcam" dedi. Neyse 1'er 2'şer ateşledik buna. Bu büfeye doğru geçti parka yaklaşık 100 metre falandı büfenin uzaklığı.

Sonrasında 6 kişilik bir grup parka girdi, önden yürüyen uzun boylu muhtemelen lise 3 olduğunu düşündüğüm çocuk. "Lan orospu çocuğu" diye bağırdı. Ben aldırış etmedim. Sonra bize doğru yaklaştı yüzüme baktı tekrar etti, "Lan orospu çocuğu" ulan kızın yanında beni küçük düşürecekti belliki yavşak. Ancak tabiiki altta kalamazdım, elimi uzattım "bende thefucking memnun oldum". Bu bana küfürler savurmaya başladı gel sen şöyle diye çekiştirdi. Ahmet kenarda izliyor sadece. Bana "ayağını denk al seni buraya gömerim, sonra galip beni sikti diye ağlarsın" dedi. Gülcanın gözünde düşemezdim, gücüm yetmezdi onlara ama laf olarakta altta kalamazdım Konuşma şu şekilde devam etti;
Galip (g)

(Ben)-ismin galip mi
(g)-evet nolmuş
(ben)-babanın en büyük mağlubiyeti sen misin yoksa senden büyüğüde var mı?

O an burnuma iyisinden bir kafa yedim. Burnumdan kanlar dökülmeye başladı yanındakilerden biri ayaklarıma doğru tekme atıp ayağımı yerden kesti yere düştüm. Ahmet piçine bakıyordum müdahale etsin diye, çıt çıkarmıyordu. O an ferdi arkadan "anasını siktiğimin oğlu öldürürüm seni" diye bağırarak koşarak geldi bana kafayı atan galibi karnına attığı tekmeyle yere serdi. Şaka bir kenara ferdi iyi kavga ederdi, o konularda yaş boy kilo orantısına rağmen çok iyi kapışırdı. Sonrasında ferdiyide bir güzel dövüp yanıma düşürdüler.

Zaten kavgayı kazanmamıza imkan yoktu. arkalarına bakmadan parkı terk ettiler. Burnumdan çeşme gibi kan akıyordu. Ferdi "bunların anasını sikicem yakındır" diye küfürler ediyordu. Gülcan bomboş gözlerle kitlenmiş bana bakıyordu. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Bu herifler niye durduk yerde bana sataştı onuda bilmiyordum.

Ulan iki paralık olduk kızları gözünde dedim kendi kendime. Gülcan kolumdan tutup kaldırmak istedi. Gidin siz diyerek kolumu ellerimin arasından çektim. "Ya kalkar mısın" dedi. "Laftan anlamıyor musun kızım siktir git işte". "peki" diyerek kübra ve melisi yanına alıp uzaklaştılar. Ahmet kamili hala bize bakıyor. "Seninde adamlığını sikeyim" diyerek kalktım ayağa Parkın sonundaki çeşmeye doğru yürüdüm. Olan olmuştu, sınıfa döndüğümüzde gülcan yüzüme bile bakmıyordu. Herneyse çokta önemsemedim o an.

Aradan bir kaç gün geçmişti Karne gününe 1 hafta kadar vardı. Bu süre zarfında gülcanla tekrar barışmıştık. Bu arada ferdi yeni telefon almıştı, mp3 çalıyordu bu seferki ruh hastası telefonu olduğu gibi müslüm gürsesle doldurmuş. Eski telefonunu bana verdi, sen kullan diye. Hattımda olduğundan teşekkür ettim. Ahmetle aramız açılmıştı biraz Ben ferdiyle oturuyordum artık, ahmeti önümüzdeki sıraya göndermiştik.

Bir gün tenefüste yanımda gülcanla melis vardı, kantinin kapısından aylin göründü. Yüzüme doğru baktı ve yaklaştı yanımıza gedli. hassiktir dedim içimden. "beter ol inşallah" dedi yüzüme bakarak. Gülcan "ne diyosun sen be?" diyerek karşılık verdi. Saniyenin onda birinde kafamda düşünüp beni dövdürtenin aylin olduğuna karar verdim. Sonuçta lise 2. sınıftı o ve üst sınıfları tanıyor olması muhtemeldi. Aylin devam etti, "senide siker sokağa atar o zaman anlarsın ne demek istediğimi" diyerek karşılık verdi gülcana. Eksiksiz sansürsüz siker sokağa atar dedi yani bizzat.

Aylinin bir hışımla yanımızdan ayrılmasının ardından gülcan gözlerimin içine baktı, sinirli, kindar bir bakış olduğunu anlamak hiç zor değildi.

(g)-ne demek istiyor bu sen beni aldattın mı.
(ben)-yok öyle birşey ya.
(g)-bu kız seni nerden tanıyor, beter ol inşallah diyerek dayak yediğini bildiği belli
(ben)-ya ilk dönemin başında aramızda bir muhabbet olmuştu.
(g)-bırak allah aşkına ya bitti.
(ben)-gerçek seven insan yapar mı bunu söylesene bana bana karşı olan hislerini hatırlatmazmıı. (dj akman - dönme bana şarkısını mırıldanıyordum bilenleriniz vardır mutlaka işi makaraya vurmaktı amacım)

O gün gülcan beni terk etti. Aylin saolsun batırmıştı herşeyi, yapacak birşey yoktu. Aslında artık telefonumda var ilerleyeceğimiz yerde kopmuştuk. Karne günü geldi, gülcan yüzüme hiç bakmıyordu. Ahmetle birlikte iki sap duvara yaslanmış ismimizin okunmasını bekliyorduk. Ferdi kolunun altına kübrayı almış, sınıfı takıntısız geçersem hepinize gazlı içecek ısmarlayacağım diyordu. isimlerimiz okundu, karneleri aldık, hepimize yazın olacak telafi sınavlarının yolu gözüktü. Kübra takıntısız geçmişti birtek.

Yazın sınavlara girip bir şekilde geçmiştik sınıfı. işin kötü yanıysa, ayrılık vaktiydi. Çünkü 2. sene herkes farklı bölüme gidebilirdi. Ancak tercihlerimizi aynı şekilde yapmıştık. O zamanlar elektrik ve elektronik bölümleri ayrıydı, sonradan birleşti. Aynı sıraya aynı tercihleri yazdık, Kübrada sırf ferdi için bizimle aynı sırayla yazdı tercihlerini. Gideceğimiz bölümler belli olmuştu, ahmet mobilya, kübra gıda ferdi ve ben elektrik bölümüne düşmüştük.
Yaz boyu oto kuaförde çalışıp biraz para yaptım kendime. Ferdi ile ahmet arada uğruyorlardı yanıma. Bu arada mahalleden çocukluktan bi arkadaşım vardı, savaş oda boş zamanlarında gelip yıkamada yardım ediyordu bana.

Yaz mevsimini öyle böyle geçirdik. Okullar açılıyordu, saçlarım omuzlarıma kadar geldiğinden hafif kısalttırmıştım bu arada. Neyse bölümlerimizi bulup girdik sınıfa, ulan ilk seneki 8 kızı mumla arar oldu gözüm. sınıfta tek bir kız var onuda zayıflıktan siksem elimde kalır ekmek vermiyolardı heralde kıza. Ferdi kızı gördü yine o saçma sapan laflarına başladı;

(f)-kanka kızın memeleri yok
(ben)-ya sokacam memene yeter be kardeşim
(f)-bu kız bacaklarını açsa üzerine gardolabın üstünden atlayıpta deliği tuttursam nolur acaba
(ben)-yav oğlum ne tür bi sosyopatsın sen

O an hoca geldi. Ve ben hayatımda bu kadar makara bir öğretmen tanımadım zekiydi ismi. Yaşını almış sigara içmekten ak düşmüş bıyıkları sararmış görmüş geçirmiş bir adam olduğu yüzünden belliydi. Aynı zamanda sarhoş gibi bir hali vardı.

Zeki hoca girişini yaptı, "Merhaba gençler ismim zeki bölüm derslerinize ben ve selma hocanız girecek."

(ben)-iyi bari sınıfta iki tane karı olacak bazen
(f)-ulan selmayıda ayartırsın sen
(ben)-hassiktir lan ölücümüyüz biz pezevenk

Zeki hoca "gençler aramızda konuşmuyoruz" diyerek uyardı bizi. Tanışma faslını geçtikten sonra zeki hoca bugünlük serbestsiniz dedi. Aslında bu zeki hocanın, bundan sonra gireceği derslerin birçoğunda serbest kalacağımıza dair küçük bir ipucuydu. Kafasını masasına koydu ve uyuyor gibiydi. Ferdi başladı "oğlum şarap kokusu alıyorum lan" dedi. "it misin köpek misin nasıl bir koku alma yeteneğin var  anlamıyorum artık seni" diye yanıtladım. Ancak ferdi ciddiydi. Defterinden bir sayfa koparıp çöpe atma bahanesiyle ayağa kalktı. Bu arada normal sıradan bir sınıfta değil atölyedeyiz meslek lisesi okuyanlar oranın ortamını bilir.

Ferdi tekrar yanıma geldiğinde "lan bu zeki çeketinin cebinden pipetle birşey çekiyor." dedi.
"ya hassiktir" diyerek bastım kahkahayı. Evet bölüm hocamız ek iş olarak köprü altında şarapçılık yapıyormuş. Bizde bunu öğreniyorduk o gün.

Ders bitti, tenefüse çıktık. kantinde bizim üç silahşörler oturuyorlardı. Kübra kalktı ferdi ile sarıldılar. Gülcan yüzüme bir an olsun başını kaldırıpta bakmadı bile. En son dayanamayıp lafa girdim;
Melis (m)

(ben)-istenmiyorsam gideyim
(m)-niye be
(ben)-amerika ırak'a gireli kaç yıl oldu?
(k)-bilmem niye ki
(f)-Amerika ırak'a mı girmiş?
(ben)-ya tamam boşverin keyfinize bakın, benim yüzümden hanfendinin keyfi kaçmasın.
(g)-bırakın gitsin ya
(ben)-sınıfta görüşürüz ferdi

Masadan kalktım ve kantinden çıkıyordum ki, bir kızla çarpıştım. Hassiktir yok böyle bi güzellik. "ö... özür dilerim" diyebildim kekeleyerek. Ulan aslında onun benden özür dilemesi lazımdı bana çarpan oydu. "önemli değil" diyerek yoluna devam etti. Gülcan o an komple kafamdan uçtu gitti.

Derse girdik, zeki hoca kafayı kurtarmıştı neyseki. Bense hala kantinden çıkarken gördüğüm kızın hayalini zihnimden atamamıştım. Bi gülümsese anında denerdim şansımı ama kız hiç yüzüme bakmadan devam etmişti yürümeye. Herneyse o gün öyle geçti gitti. Aradan günler geçiyor ben o kızı ne zaman tekrar göreceğim diye, gözlerimle etrafı kolaçan ediyordum sürekli. Bu arada ahmetle bağları tamamen koparmamıştık. Bölümlerimiz ayrılsada, öğlen aralarında yine birlikte takılıyorduk. Bu arada ferdi sürekli bizi geçen yıl döven elemanları araştırıyor stajyer oldukları için hangi günler okula geldiklerini tespit etmeye çalışıyordu  bir akşam mahallesinden topladığı tinerci kılıklı abilerine bizi döven elemanları tertemiz dövdürtmüştü. Bizede suratlarına tükürttürdüler. Acayip keyifli gelmişti,  aylini her gün siksem o an aldığım zevki, hazzı alamazdım. Muazzam bir duyguydu.

Bu sayede okulda biraz daha şeklimiz, ağırlığımız olmuştu aslında. Ancak o konularda hiçbir zaman kibirli davranmadık, kimseyi suçsuz yere rencide edip canını yakmadık.

Günler birbirini kovalarken ilk dönem sonu karne günü yine gelip çatmıştı. Yine giyinebildiğim en iyi şekilde giyinip saçlarımı yapıp evden çıktım. Okula vardığımda ferdi ile kübra kantinde beni bekliyorlardı. ikisi o kadar iyi bir çift olmuşlardı ki, tencere kapak misali ikiside birbirinin kafasında. Karnelerin dağıtılacağı vakit geldi biz bahçede kendi sınıf arkadaşlarımızın olduğu yere geçtik ferdiyle. Karneleri almak için bekliyoruz ve hala sapım, platonik aşkımı birdaha görme şansım olmamıştı o güne kadar. Karneleri aldık ferdi yine karneyi dürüm yapıp soktu bitarafına.

Ferdiye biraz bahsetmiştim bu kızdan "sen ayıklarsın" diye gaz vermekten başka birşey söylemiyordu. Ulan daha ismini bilmediğim bi kızı nasıl ayıklıycam diye düşünürken. Karşıdan kübra benim platonik manitayla birlikte bize yaklaşıyordu. Ulan kübra tanıyormuş kızı bense mal gibi bahçede gözlerimle onu arayarak kendimi yorduğum günleri hatırlayarak kendime küfrediyordum. Yanımıza geldiler, kübra tanıştırmaya başladı, "bu berna" sonra ferdiyi eliyle işaret ederek "sevgilim" dedi. Sonrasında beni göstererek. "thefucking işte" dedi.
Berna (b)

(ben)-şuan okuldayım
(k)-ne diyosun yine
(ben)-işte dedin ya
(k)-ya off tamam uzatma
(ben)-memnun oldum berna (elini sıkarken kalbim durabilirdi)
(f)-ya arkadaşlar kusura bakmayın ama sigarası olan varmı (adam ilk defa kibardı amk)
(b)-bende memnun oldum. (bunlar ne anlatıyor bakışıyla)

Neyseki kızın ismini öğrenmiştim, adı berna idi. O an melis ile gülcanı gördüm 15-20 metre kadar ötede duruyorlardı. Hiç ilgilenmedim ve bernayı izlemeye devam ettim. Yeşil gözlü muhteşem birşeydi hatun. içimden; "bu kız sana tövbe bakmaz" diyordum kendi kendime. Sonuçta davul bile dengi dengine.Bir örnek ile orantıya vurmak gerekirse, kız britney spears, ben ibrahim tatlıses. imkansıza yakındı. Okuldan yürüyerek çıkıyorduk ki, gülcan arkadan kübraya seslendi ve kübra arkasını dönüp onun yanına gitti. Berna ise bizimle dışarı geldi kapının önünde ferdiyle birer sigara yaktık bekliyorduk.

Varsayımlarıma göre, bernayı benimle tanıştırdığı için kübraya kızıyordu. Tamam gülcan güzel hoş kızdı ama bernanın yanından geçemezdi o da bunun farkındadır diye düşünüyordum. Kendini beğenmişlik olarak algılamayın bunu zaten beğenilecek pek bir yanımda yok sadece öyle olduğunu hissettim.

Berna bana mesaj atmış, sahilde beni beklediğini söylemişti. Bense sevgilimle buluşucam edasıyla mutlu bir şekilde sahilin yolunu tutmuştum. Kız kulesinin karşısındaki büfelerin ve oturma yerlerinin olduğu yeri kız kulesine gitmiş çoğu panpamız bilir. Sahile doğru giderken küçük bir çingene kız çocuğunun uzatmış olduğu gülü 5 lira verip aldım. Buluşma yerine geldiğimde ise, ahmet ve berna masada karşılıklı oturuyorlardı. Ne olduğunu anlayamamıştım ki yanlarına oturdum.
Ben (ben) - (a) Ahmet - (b) Berna

(ben)-ahmet sen nerden çıktın lan
(a)-ben hep buradaydım
(b)-senle konuşmak istediğim birşey var thefucking diri durman için ahmeti buraya ben çağırdım.
(ben)-amerika afrikayı sömürmeyi mi bıraktı?
(b)-dalga geçme bir dinle. (bakışlarından kötü birşey olduğunu algılar gibiydim)
(ben)-dinliyorum
(b)-bak thefucking bizim senle bir geleceğimiz yok sorumsuzluklarının sonu gelmiyor, boşuna hayaller kurup üzmeyelim birbirimizi. Yol yakınken, dahada zorlaşmadan ayrılalım.
(ben)-Ama cedric daha 9 yaşına girmedi, amerika ıraktan daha çıkmadı, anap ülkeye hala tekrar iktidar olamadı Tom jerryi hala yakalayamadı Niye neden? (buruk bi üzüntüyle)
(b)-uzatma işte, bitti anla ne olur bitti.

Gözlerim doldu ancak tuttum kendimi. Hiçbirşey söylemeden kalktım masadan elimdeki gülü ise yere attım. Yürümeye devam ettim.

Kübra tekrar yanımıza geldi ve "berna biz gidelim mi?" diye bir soru attı durduk yerde ortaya. Ferdi ise "hadi benrna gidebilirde sen nereye gidiyorsun?" dedi, kübraya cevap niteliğinde.

(k)-kızlar arasında olan bir konu canım. (sırıtarak)
(ben)-Berna saddam hüseyin rejimi hakkında ne düşünüyorsun? (kalması için bahane üretmeliydim aklıma bu geldi amk)
(b)-ne alaka
(ben)-oğlu yenilen milli takım futbolcularını falakaya yatırtıyormuşta.
(f)-oğlum hani amerika ırak-a girmişti?
(k)-berna gidelim mi?
(ben)-berna sana peçete koleksiyonu mu göstereyim mi?
(f)-özel geceler için peçete koleksiyonun mu var lan
(b)-sapık mısın sen be
(ben)-hayır o sektörde para yok
(b)-kübra nasıl bir ortama getirdin sen beni?

Sürekli lafı saçma sapan yerlere çekerek biraz daha olsa bernanın yanımda kalmasını sağlamaya çalışıyordum. Görünene göre işe de yarıyordu. Bir an önce düşünce gücümü beynimin sağ lopuna kaydırıp devam ettim.

(ben)-berna bugün bir işin varmı?
(b)-eve gideceğim.
(ben)-maaşı nasıl?
(b)-anlamadım
(ben)-part-time olarak mı eve gidiyorsun yoksa sürekli  mi?
(f)-kızlar lokale gidelim mi?

Biraz uğraştırmışta olsa, bu son kısımda bernanın o güzel yüzünde bir gülümseme oluşturabilmiştim. Oldu şimdi işte artık bi şansım olabilir umuduyla sevindim içten içe.

Biraz daha saçmalayarak bernanın yanımızda kalma süresini uzatmıştım. Kübra ise "gidelim" diyip duruyordu, ferdinin kız arkadaşı olmasa alnının ortasına cebimdeki ismi tükenmez olan ama mürekkebi çoktan tükenmiş kalemimi sokabilirdim. "Sakin thefucking" diyerek kendi kendimi frenledim. Yanımızdan ayrılıyorlardı, ve tatile girmeden önceki o son şansımı da kullandım.

(ben)-berna ne bölümü okuyorsun?
(b)-gıda
(ben)-kübra ile aynı sınıfta mısınız?
(b)-evet. (bu melis ve gülcanlada aynı sınıfta olduğu anlamına geliyordu)
(ben)-sence anap tekrar hükümetin başına geçebilir mi?
(b)-seni tanıdığıma çok sevindim görüşürüz. (gülümsedi ve  arkasını dönüp yürümeye devam etti)

Saçma sapan espirilerim ve aptalca sorularım sayesinde, benle tanıştığına sonunda sevindirebildim diyerek bir sevinç kapladı yüzümü.

(f)-lokale gidelim mi
(ben)-napıcaz
(f)-bira içeriz
(ben)-bende çok fazla para yok.
(f)-akbilini satarsın
(ben)-iyi. (eve o gün yürüyerek döndüm amk)

Yarıyıl tatili başlamıştı. Bense evden doğru düzgün çıkmıyor, günlerimi evde nfs underground 2 oynayarak geçiriyordum tabi hayat öyle hep güllük gülistanlık içinde geçmiyordu. Babam sinirli yapısı olan yeri gelince şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir adamdı, ama babadır neticesinde gölgesi yeter derler ya, aynen öyle. Çok şükür babam hayatta bana karşı ilgisiz ve hala aramız pek iyi olmasada iyiki var diyorum. Babası vefat etmiş arkadaşlarımıza herşeye rağmen Allah kolaylık versin.

Yarıyıl tatilinin bitmesine son birkaç gün kalmıştı ki, odaya girdi. Bilgisayarın başında beni görünce, "tatil boyunca kalkmadın onun başından sana ne kazandırıyor o bilgisayar, hazır ekmek düşmanı ancak yiyip içip yat" diyerek sitem etti.
Ben (ben) - Babam (b)

(ben)-15 günde nereye işe giricemde nerede çalışıcam
(b)-git yıkamaya evde oturacağına günlük yevmiyeni al, eve bi katkın olsun
(ben)-En başında söylesen giderdim bu kadar laf işiteceğime.
(b)-birde cevap verme pezevenk (diyip ortada bir sebep yokken tokat attı)

Benimse ağzımdan o an küfür çıkmış bulundu, ağız alışkanlığından dolayı. Belinden çıkardığı kemerle sırtım ve kollarım morarana kadar vurdu. "baba vurma, yapma özür dilerim, beton çok soğuk baba" diyordum. Annem son anda yetişip kurtarmıştı o gün yine beni.

Herneyse konumuz bu değil, yarıyıl bitmiş okullar açılmıştı. Okula hala demirlerden atlayarak giriyordum bu arada. Dersimiz atölye, hocamız ayyaş zeki ve selma hoca. Uygulamalı ders işleyeceğimiz için ikiside atölyedeydi. Önümüzde şemalar duruyor, bizden uygulamalı olarak kapı otomatiği yapmamız isteniyordu. Devreleri yapmıştık, sadece devreye kapı otomatiğini bağlamak kalmıştı  Tenefüs vaktiydi ve ben sabahtan beri 1 tane sigara içmiştim. Ferdiye "sen benim kapı otomatiğinide bağla ben gidip tuvalette bi sigara içeyim, sonra hocaya gösteririz" dedim. Sınıftan çıktım. Zeki hoca yine akşamdan kalmaydı bugün, kafası hala şampiyonlar ligi gibiydi ve arada sendeliyordu. Tenefüs bittikten sonra sigaramı içip sınıfa döndüm. Gerizekalı ferdi kapı otomatiğini devreye yanlış bağlamış ve sigortayı bağlamamıştı ve ben bunu fark etmemiştim.
Selma hoca (s) - Zeki hoca (z)

(ben)-yaptın mı benimkinide ferdi
(b)-yaptım kanka. hocam bakar mısınız bizim bitti
(z)-kontrol edelim bakalım (adam şarap kokuyordu)
(s)-hocam dikkat edin yinede
(ben)-hocam kontrol etmeden önce devreye bi bakın isterseniz biyerde yanlış yapmış olabilirim.
(z)-problem değil evladım, doğru. (o an fişe taktı ve prizden ateşler çıktı, atölyenin sigortalarının olduğu yerdende kıvılcımlar çıktığını görmüştüm zeki hoca çarpılıyordu)

Ferdi zeki hocaya bir tekme attı, hoca yere düştü amk. Tekmeyi atmasa adam ölebilirdi harbiden. Selma hoca bağırarak "oğlum siz sipastik misiniz?" dedi ve ikimizede birer tokat attı, kadın hocadan dayak yemek koymuştu. Zeki hoca ise yerde ağzı yamulmuş şekilde "iyiyim ben" diyordu.

ikinci dönemin ortalarına gelmiştik, berna ile birbirimizi görünce selamlaşıyor, ancak ondan öteye gidemiyorduk. Ferdi kübra ile olan ilişkisini okulun kuytu köşelerinde sürdürmeye devam ediyordu. Kızdan haraç ister gibi duvarın kenarına sıkıştırdığını görmüştüm bir kere. Ahmet kendi sınıfından birkaç yeni arkadaş edinmişti kendine ancak buna rağmen bağlarımızı koparmamıştık onunla. Hala en iyi arkadaşlarımdan biriydi, öğlen aralarını hala genelde birlikte değerlendiriyorduk. Bense hala saptım. Bernaya yakınlaşmanın yollarını düşünüp dururken bir gün atölye dersinde kafamda ampul yandı. Zeki hoca masaya başını koymuş uyuklarken, ferdiye dersten çıkmam gerektiğini söyledim, sınıfın kapısını sessizce açıp çıktım. Ferdi ise çöp atma bahanesiyle arkamdan kalkıp kapıyı kapattı. Zeki hocanın ruhu duymamıştı. Doğruca gıda bölümüne gittim ve bernaların sınıfın kapısının az ilersinde zilin çalmasını bekliyordum. Nihayet zil çalmış sınıfın kapısı açılmıştı ve öğrenciler yavaş yavaş çıkmaya başladı içerden. Bernanın kapıdan çıktığı an sanki telaşlı bir halim varmış gibi yanına gittim.

(ben)-berna telefonunu verir misin çok acil
(b)-neden?
(ben)-birini aramam lazım ölüm kalım meselesi benim kontörüm yok.
(b)-peki al.
(ben)-alo saddam hüseyin idama çarptırılıp infaz edilmiş. Irak'ın düşmesi an meselesi. (halbuki saddam hüseyin idam edileli epey olmuştu.)
(b)-bu neydi şimdi?
(ben)-bahane
(b)-ne için
(ben)-ırak halkının şerefli mücadelesi için
(b)-bazen deli olduğunu düşünüyorum.
(ben)-Bende öyle sevdiğimi düşünüyorum.
(b)-öyle sevdiğimi derken?
(ben)-deli gibi sevdiğimi
(b)-manyaksın sen ya (ne anlatmaya çalıştığımı hala anlamadı)

Tabiiki onun telefonunu alıp kendi numaramı çaldırıp kapatmıştım. Telefon konuşması düzmeceden ibaretti. Bu arada biz bu diyaloğun içerisindeyken gülcanın bize baktığını farkettim, ancak kuş yuvadan uçuyordu artık. ilgilenmeyip bernaya bakmaya devam ettim. Sonrasında berna benden telefonunu alıp uzaklaştı yanımdan.

Akşam olmuştu eve geçtim. Bernaya yazıp yazmamak konusunda kararsızdım, böyle birşey yaparak numarasını aldığım için bana kızabileceğinden, hatta belki benimle birdaha hiç konuşmayacağından korkuyordum. Sonrasında "zaten şuanda benim değil, ben çaba sarfetmezsemde asla benim olmayacak, kaybedecek neyim var ki?" diye içimden geçirip cesaretimi toplayıp ilk o mesajı attım. Mesajlaşma şu şekildeydi;

(ben)-iyi akşamlar (ulan böyle giriş mi olur amk)
(b)-kimsin?
(ben)-efendim ben, belediyenin 4258 yaka numaralı temizlik işçilerinden apti şakrak. hasan ile seher'den doğma. Anam babamın ikinci karısı zannederim. Yozgat'ın şefaatli ilçesinden. 1977 doğumluyum. Okumam yazmam ilkokulun üçüne kadar olup, sicilim son derece temizdir. Yan komşunun oğlunun oyuncaklarını çalma vukuatını saymazsak tabi. Askerlikten sonra belediyenin asli kadrosunda tam tamına 9 yıllık hizmetim vardır.
(b)-ahahaha thefucking?
(ben)-nasıl anladın be?
(b)-böyle manyakça ve komik bir mesajı başkası atamazdı.
(ben)-beni komik buluyorsun yani?
(b)-evet
(ben)-bunu duymak güzel.

Numarasını nasıl aldığımı anlamış olacak ki, hiç sormadı bile bende hiç söz etmedim. Olsun lan benimle mesajlaşıyor olması bana ümit vaat ediyordu. Günler geçiyor, biz berna ile günden güne yakınlaşıyorduk. Arkadaşıymışım gibi davranıyordu bana ancak hergün mesajlaşıyor, okulda birlikte vakit geçiriyorduk. Artık yavaş yavaş ilişkiye adım atmanın zamanı geldi diye düşünüyordum içimden. Kübradan bu konuda yardım istemiştim aslında ama, aynı zamanda gülcanlada arkadaşlık yaptığı için reddetmişti. "Ulan ben ferdiyle ikiniz için pezevenklik yaptım ayıp" demek geliyordu içimden. Bir gün yine öğlen arası bernayı sınıfının kapısından aldım, parka geçtik, O gün kübra okula gelmemişti. ferdi yarım litrelik su şişesinin içine bira koymuş, sanki dünyaları kaybetmiş gibi ağacın dibine oturmuş,  "Müslüm gürses - sebepsiz ayrılık" parçasını dinliyordu. Bu çocuk yeminle sosyopat. Altı üstü kız bir gün okula gelmemiş. Bense berna ile muhabbet ediyordum. Konuşma şu şekildeydi;

(ben)-Bu tom jerryi ne zaman yakalayacak acaba
(b)-ya başlama yine
(ben)-iyide tomada yazık değil mi?
(b)-sana yazık bence
(ben)-hayır reha muhtara yazık
(f)-vazgeçmek ayrılmak korkmak demektir, vazgeçmek sözünden dönmek demektir. (ferdi moda girdi)
(b)-neden böyle hep salağa yatıyorsun?
(ben)-ben genelde yüz üstü yatarım
(b)-işte hep bunu yapıyorsun.
(ben)-sana birşey anlatayım mı?
(b)-anlat bakalım.
(ben)-anlattım (bunu söylemeden önce gözlerinin içine hiçbirşey söylemeden 5-6 saniye kadar baktım)
(b)-ne anlattın.
(ben)-miyop musun?
(b)-ne alaka
(ben)-ulan hem sağır, hem körsün. Seni seviyorum işte be, günlerdir nasıl anlamıyorsun.
(f)-berna yenge 3 milyon var mı?
(b)-ne yengesi be?
(ben)-olmaz mısın?
(b)-ne olmaz mıyım?
(ben)-ferdinin yengesi.

Sonrasında yüzüme duygusuz bir şekilde baktı ve yanımdan kalkıp gitti. Bende olumsuz olduğunu düşünerek kederden bir sigara yaktım.

Gün sona ermişti ve bana her akşam mesaj atan bernadan ses seda yoktu. Sonuçta her istediğim olacak, her istediğimi elde edeceğim diye bir kaide yoktu hayatta. Yanlış hatırlamıyorsam 2 yada 3 gün kadar sonra doğum günümdü ve benim hiçbir planım yoktu. Zaten şimdiye kadar kutladığım en güzel doğum günü,  2003 yılında düğüne giderken bindirildiğim torosun bagajında geçmişti. O bagajdan nasıl sağ çıktığımı hala bilmiyorum.

Günlerden 20 marttı ve doğum günüm gelip çatmıştı. Sabah kalktığımda, dünden ve gelecek yarınlardan farksız olacak bir gün gibi geliyordu yine. Okula gittim ve rutin bir gündü. Ferdi doğum günüm olduğunu biliyordu, "akşam lokale gidip içelim mi?" diye sordu. Pek istekli olmasamda ferdi zorla beni ikna etti. Okuldan çıktık bir süre sağda solda oyalandık. Sonrasında lokale doğru yürümeye başladık. Lokalin kapısına geldiğinde ferdinin telefonu çaldı ve "sen gir ben geliyorum" dedi. Ben içeri girdim, normalde öğrencilerin has mekanı olan bu yerde, bugün hiçkimse yoktu.

Heralde polis baskını oldu topladılar kim var, kim yok diyerek düşündüm o an, bilardo masasının önüne gelmiştim ki, arkadan "iyi ki doğdun thefucking" ve alkış sesleri yükseliyordu. Ferdinin elinde pasta ve üzerinde yanan mumlar vardı. Ahmet, kübra ve sınıftan az biraz muhabbetim olan 3-4 kişi daha vardı. Ferdi pastayı bilardo masasının üstüne bırakmıştı ki, pastanın üzerine baktığımda berna & thefucking yazıyordu ve altında sonsuzluk işareti vardı. Ne olduğunu anlayamamıştım ki o an berna kapıda belirdi, evet asıl süpriz oydu bana. Yanıma geldi ve yanağımdan öptü. "iyiki doğdun" dedi. Bense neler olup bittiğine anlam veremiyordum.

işin aslı o günden sonra ferdi kübraya 20 martta doğum günüm olduğunu söylemiş ve berna ile bu durumu konuşmasını rica etmiş. Bernada bana karşı boş değilmiş zaten süpriz planını o hazırlamış. Mekan lokal olduğu için, mekanı ayarlayan kişinin ferdi olduğunu birçoğunuz tahmin etmişsinizdir zaten. Ferdinin mekan sahibi necati abi ile arası iyiydi, 2 saatliğine müşteri almaması için rica edip bir miktarda aralarında para toplayıp necati abiye vermişler. Bense o gün hem şaşkınlıktan hem mutluluktan ölebilirdim.

Biraz şaşkınlıkla birlikte, o halde mumları üfledim. Pastayı ise berna ile birlikte kesmek istediğimi söyledim. Doğum günü çocuğu olarak henüz 3 dakikalık sevgilimden bunu istemeye hakkım vardı. Tamam çok şatafatlı bir mekan, yada çok şatafatlı bir doğum günü değildi. Bunda bu kadar büyüterek anlatacak ne var diyenler olabilir. Ancak benim hayatımdaki kutladığım en güzel doğum günümdü, maddiyatın, mekanın bir önemi yoktu.

(ben)-ee biz şimdi neyi kutladık
(a)-doğum gününü lan işte
(ben)-20 mart size ne ifade ediyor?
(b)-doğum gününü ve ikimizi, peki ya sana?
(ben)-Yıllar önce bugün ingilterede deli dana hastalığı baş gösterdi. Benim aklıma o geliyor.
(f)-deli dana hastalığı ne amk (kahkaha attı)
(a)-oğlum seni yaklaşık 2 yıldır tanıyorum, ama ne konuştuğunu hala anlamıyorum.

Bernayı koluma takıp okulda gezmesi, o kadar güzel geliyordu ki bana. Ancak ben kızın yanında fazlasıyla sönük kalıyordum. Bu durumdan aynı zamanda sinir sistemimde yıpranıyordu. Çünkü aklınca bernaya yazılmaya çalışanlar oluyordu ve ben bu duruma uyuz oluyordum. Okulların kapanmasına son 3 hafta kadar falan vardı, Bir gün öğlen arasında berna,ben, kübra,ahmet, ferdi kantinde oturup geyik muhabbeti yapıyorduk yine. Dönen muhabbet şu şekildeydi;

(f)-ya hacılar benim akbilde para yok  nakit paramda yok
(k)-ben veririm yol paranı aşkım
(ben)-ya şuna vermeyin para mara akbilini satmıştır yine yürüsün akıllansın
(a)-bilader 2 kere akbil verdim sana daha zırnık çalışmaz
(f)-mancherster bu akşam yensin, hiç birinize 5 para yok
(ben)-lan sen ailenden aldığın parayı napıyosun hergün?
(f)-manchestera basıyorum.
(b)-baydınız yeminle

O ara muhabbet devam ederken, bernanın telefonuna bir mesaj geldi. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. "seni çıkışta, sahilde bekliyorum" yazıyordu. Aslında bana ne yazdığını söylememişti önce, ben göz ucuyla okudum. Sonra "kim o" dediğimde, sapığın biri olduğunu söyledi. Vermek istemesede telefonunu elinden zorla aldım, mesajı okudum, numarayı beynimin bir kısmına yazdım. Berna ise "gitme sakın, başına birşey gelsin istemiyorum" dedi ancak bunu takmayacağımı kendide az buçuk anladığını düşünüyorum. Mahalleden savaşı aradım, "kanka böyle böyle bir durum var gelir misin?" Aslında ona ihtiyacım yoktu ferdiyle ahmet yeterdi bana, Ahmet önceki dayak yediğimizde birşey yapmamıştı ama, bu sefer aynısını yapmaz heralde diye umuyordum. Ancak savaş yanımda bulunsun istedim her ihtimale karşı çünkü, mesajı atan kişide yalnız olmayabilirdi. Okuldan çıktık, savaş okulun kapısındaydı, onuda yanımıza aldık 4 kişi sahile doğru yola koyulduk. Savaş mahallenin bıçkın delikanlısıydı, güvenirdim ona. Sahile vardığımızda numarayı aradım, etrafı kolaçan ederken telefonu çalan kişiyi gördüm. Tek kişiydi, bizimkilere "siz ellemeyin" dedim.

Elemanın yanına gittim, bizi gördüğünde neler olabileceğini kafasında kurmuş olacak ki, arkasını dönüp yürümeye başladı. Ben onu tanımıyordum ancak o beni tanıyordu sanırım.  "Bekle 1 dakika" dedim ve durdurdum. Haftada iki gün okula gelen son sınıf stajyer öğrencilerdendi muhtemelen, çünkü siması hiç tanıdık gelmiyordu. Alt sınıflarda olsa mutlaka gözüm ısırırdı biyerden.
Eleman (e)

(ben)- kardeşim sen ne işsin?
(e)- ne kardeşi ya
(ben)-doğru dedin, biz kardeş olamayız, çünkü benim annem ev hanımı (kafayı burnuna vurdum)

Çocuğun burnu kanamaya başladı sonrasında tabanımla bacağına sert bir tekme attım. Sonrasında eleman yamuldu iyice zaten. Karşılıkta vermedi, belki verse dövebilirdi beni, ama ilk iki vuruşu ben yaptığım için sonrasında kendini toparlayıp beni dövebilmesi çok zordu. Okuldada önceki mevzudan biraz şeklimiz olduğundan üst sınıflarda dahil pek kimse durduk yere uğraşmıyordu bizimle. "Berna'ya bir daha tek bir mesaj atarsan, bu sefer kimseye dur demem seni kalabalık şekilde dinlenerek döveriz bu sefer" dedim. Polarımın fermuarını çekip arkamı dönüp yürümeye başladım.
Savaş (s)

(s)-bilader sırf şunu yapmanı izlemem için mi geldim ben?
(ben)-hayır benim için geldin.
(f)-birini dövdükten sonraki o yürüyüşü aynada mı çalışıyorsun lan?
(ben)-koşsamıydım

Lise ikinci sınıfında sonuna geliyorduk ve karne günü yine gelip çatmıştı. Yine bir sorun vardı, bu yılda dal seçecektik. Ferdiyle farklı sınıflara düşme şansımız doğmuştu. Derslerimiz birbirine yakın olduğu için yine aynı şekilde, aynı sırayla tercihlerimizi yaptık. Karne günleri benim için hep özel günler olmuştur. Okula sivil gitmek çok hoşuma gidiyordu. Aslında öyle marka kıyafetlerim falan yoktu ama yinede hoşuma gidiyordu yani. Karne dağıtılmasını beklerken tam takır yine kantindeydik. Ahmet, berna,kübra, ferdi ve ben. Bu arada kübranın arası gülcan ve melis ile sürekli bizimle beraber takıldığından açılmıştı. Berna'yıda yanımda görmekten nefret ettiğine dair bahse girebilirdim. Kübra çok takılmıyordu bu duruma. Zaten ferdi gibi bir sosyopatla takılan bir kızdan, herhangi birşeyi kafasına takmasını beklemek gülünç bir durum olurdu. Berna ile yan yana oturuyorduk, kolum onun boynundaydı, sağımda kübra ile ferdi, karşımda ahmet sol çaprazımdaki masada ise melisle gülcan yanlarındada zengin piçi kılıklı bir çocuk üçlü şekilde oturuyorlardı. Gülcanın bana arada baktığını fark ediyordum ancak umursamıyorudum. ortada rutin geyik muhabbeti dönüyordu yine;

(f)-en son bankayı soyup kübrayıda alıp terk edicem bu şehri
(ben)-sen bu kafayla elma bile soyamazsın
(a)-oğlum bu okul ne zaman bitecek ya
(ben)-kübra sana birşey sorucam
(k)-eyvah eyvah sor bakalım
(ben)-sence demir demirkan mı daha ağırdır orhan pamuk mu?
(k)-ya salaksın biliyosun dimi
(ben)-işte o yüzden bernada beni seviyor.
(b)-nasıl emin oluyorsun?
(ben)-daha önce kimse benimle ingilterede baş gösteren deli dana hastalığının yıl dönümünü kutlamadıda ondan.
(a)-yapma şunu ya
(f)-ulan şu deli dana hastalığını her duyduğumda gülesim geliyor amk (yine kahkaha atıyordu)

Karnelerin dağıtılma saati gelmişti ve herkes karnesini alacağı noktaya geçmişti. Ferdinin ismi benden önce okunmuştu karnesini bu kez aldığında, elleriyle narince katlıyordu, dürüm yapmamıştı bu sefer. Sanki micrasofttan mektup ile iş teklifi aldıda cevap gönderiyor pezevenk. Bu yılı takıntısız olarak ortalamayla geçmiştik.  Tercih sonuçlarımız ise açıklanmış şansımıza yine ferdi ile pano dalında birlikte aynı sınıfta okumaya devam etmenin yolu görünüyordu bize.

Yaz tatili benim için çalışmak ve sevgilimden ayrı kalmak demekti. Ancak yinede yaz tatilinde 3 kez buluştuk. Arada yıkamadan çıktıktan sonra gece vakti evlerinin önüne gidiyordum sırf berna cama çıkacak ve onu camda göreceğim diye.  Bir akşam buna mesaj attım, "5 dakikaya sizin kapıdayım cama çık" diye. Neyse aradan geçen 5 dakikadan sonra kapılarının önüne gelmiştim. Kötü olan nokta ise sokağın diğer ucunda iki tane köpeğin bakışlarını kesmeksizin bana bakarak havlamalarıydı. Erkekliğe bok sürdürmemek için korktuğumu belli etmiyordum. Sadece o camdan aşşağı bakıyor, mesajla konuşuyorduk. Olsun yinede yetiyordu bana.

Sonrasında köpeklerden biri üzerime doğru koşmaya başladı, havlayan köpek ısırmaz gerçeğine inanarak kaçmadım, dediğim gibi korktuğumuda belli etmemem lazımdı. Köpek dibime kadar gelip, bacağımı kaptı ağzıyla, yere düşürdü beni pantolonumdan sürüklemeye çalışıyor ve dişlerini geçirdiği için canım fena halde yanıyordu. benim bağırış sesime yandaki komşularının ışıkları yanmaya başladı bir bir. Aynı zamanda bernaların evininde bir odasının ışığı yanmıştı. Babasının beni görmemesi için zor bela kurtardım köpekten kendimi. Topallaya topallaya koşarak uzaklaştım amk.

Yeni dönem açılıyordu okulun ilk haftası olduğundan kapıdan sevgilimle el ele gireceğim için mutluydum. Sabahtan berna ile buluştuk, evet muzaffer bu gün kapıda yoktu. Okula mutlu çift edelarıyla girişimizi yaptık. Ferdi kübra ile ana binanın önünde tartışıyorlardı yanlarına gittik, sustular.

(ben)-noluya lan okulun ilk günü sabah sabah
(k)-yok bişey ya.
(ben)-mutfak (ağzımdan çocuklar duymasın melodisini yaparak)
(f)-kafamı açma oğlum sabah sabah ne diyon ya
(ben)-allah belanı versin sabah sabah biramı içtin (leş gibi kokuyordu)
(f)-yok kanka gece dörtte içtim

Sonrasında sınıflarımıza doğru dağıldık. Bu seferki sınıfımız dallara ayrıldığımız için 12 kişiden ibaretti, Ancak geçen yılki kızla, diğer elektrik sınıfındaki kızda bizim sınıftaydı.

(f)-kanka 1 kıza 5 erkek düşüyor amk
(ben)-geçen yıldan iyi lan yine
(f)-şimdi biri ağzına, biri önüne, biri arkasına girse biz nereye gircez.
(ben)-sen burnun deliklerini sikersin ben kulaklarını
(f)-burnunu sen sik amk ben kulağa girerim
(ben)-cedric 9 yaşına ne zaman girecek lan?
(f)-sokarım şimdi cedricede chenede
(ben)-izliyosun yani
(f)-yoo
(ben)-hassiktir amk

Dersimize girecek yeni hocalarla tanıştıktan sonra öğlen arası gelmişti yine. Okuldan çıkmamıştık bahçede oturup muhabbet ediyorduk. Bense lavaboya gideceğim diyerek yanlarından ayrıldım. Ana binanın lavabosuna girecektim, içeriye girdim 2 tane kız kesti önümü, birtanesi, "ya birşey sorucam" dedi.
Kız - (k)  Diğer kız - (d)

(ben)-katil sevgilisi çıkacak
(k)-anlamadım
(ben)-çığlık filmini diyorum
(d)-ne diyosun ya
(ben)-zeki olduğunuzu sandım kibarca cevap verdim ama anlamadınız.
(k)-ne anlatmaya çalışıyorsun
(ben)-işemek için tuvalete gittiğimi ve acelem olduğunu

Tuvalete girdim ve 2 dakika sonrasında çıktım. Kızlar az ötede bekliyorlardı. Sohbet kaldığı yerden devam edecekti belliki, ancak ilgimi çekmiyordu bu durum.

(k)-şimdi sorabilir miyim?
(ben)-kaç para vereceksiniz?
(d)-ne parası ya
(ben)-soru cevaplamayı sevsem kim 500 milyar istere katılırdım
(k)-saçlarını neyle yıkıyorsun?
(ben)-suyla
(k)-şampuan olarak?
(ben)-rusya kominizmden ne zaman vaz geçecek?

Yanlarından koşar adım uzaklaştım.

Günler birbiri ardına ilerlerken, bernaya her geçen gün daha çok bağlanıyor, her geçen gün biraz daha aşık oluyordum. O da bunun farkındaydı. Bu arada okul çıkışlarındada ferdiyle takılmaktan, içkinin ayarını kaçırmaya başlamıştım. Juniour ferdi olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum ve bu durum berna ile benim aramda bazen kavga ve tartışmalara yol açabiliyordu. ilk dönemin sonlarına doğru yaklaşırken ferdi bir gün okula yüzü aşırı şekilde asık gelmişti. Yüzünden düşen bin parçadı.

Her ne kadar kübra, berna ve ben sorsakta ne olduğunu bize anlatmıyordu. Hayatımda ferdiyi 2 kez ağlarken görmüştüm, biri o gündü diğeri ise, lise 3. sınıfın sene sonundaki karne günüydü. Öğlen arası olmuştu parka geçtik hep birlikte. Ferdi tekele gidip 2 tane kendine 2 tanede bana bira aldı. Oturdu ağlamaya başladı. Kübraya "kızım neyi var bunun sen birşey biliyor musun?" dediğimde, bilmediğini söylüyordu. En son dayanamayıp girdim lafa;

(ben)-sokarım sanada duygularınada noldu lan
(f)-boşverin oğlum ya
(k)-anlatsana
(ben)-oğlum tekele sigaraya zam gelmedi, e bizi hala avrupayada almadılar sorun ne.
(f)-biz gidiyoruz bilader (berbattı ses tonu)
(ben)-nereye
(f)-babamın tahini çıktı, bu sene bittikten sonra istanbuldan ayrılıyoruz son seneyi karabükte okuyacağım
(ben)-hassiktir ya
(f)-sorun gidiyor olmamız değil sizi özliycem kübrayı özliycem, kardeşim oldun lan benim, berna bi bacım oldu. Ben ordayken kübrayla benden biz diye birşey kalmayacak. (ilk defa bu kadar ciddi konuştuğunu gördüm)

Tamam vurdumduymaz bir çocuktu ama, duygusal bir yapısı olduğunuda o gün anladım. Bende çok üzülmüştüm açıkcası, okuldan mezun olduktan sonra ne planlarımız vardı aslında ama kısmet olmayacaktı.

Elimizden gelecek birşey yoktu, ama en azından yıl sonuna kadar hala bizimle birlikteydi ve tek tesellimiz buydu. Birgün kafamız dağılsın diye kızlarıda alarak beş kişi hayatımızda değişikliğe giderek, normal sıradan bir kafe tarzı biyere gittik. Normalde lokalden başka biryere gitmeyen tiplerdik biz, Etrafımızda sosyal insanlar görünce, uzun süre karanlıkta kalıp, sonra ışığa çıkmış gibi,  bir enteresan hissettik kendimizi. Bu tür mekanları daha çok ahmet biliyordu, ondaki paket bizden sağlam olduğundan pek şaşkınlık yaşamıyordu. Zaten gittiğimiz mekanada şöyle güzel, böyle iyi diyerek o götürdü bizi.

(f)-şuan kübrayı aldatıyo gibi hissediyorum lan
(k)-birilerini mi kesiyosun sen?
(ben)-yok ya adamın hayatında senın ne kadar yerin varsa lokalınde öyle yeri var
(f)-aynen kendimi oraya ihanet etmiş gibi hissediyorum.
(ben)-bişey sorcam bu sefer ortaya.
(b)-hadi buyrun
(ben)-cedric mi döver ash ketchum mı?
(f)-misty fena hatundu ama
(k)-bizimde dahil olabileceğimiz birşeyden konuşsanız.
(ben)-dahiliye 3. blokta
(b)-bazen bende çok sıkılıyorum şu deli taklitlerinizden
(ben)-taklitler aslını yüceltir
(a)-ne içiyosunuz?
(b)-ice tea şeftali
(k)-cappy vişne
(f)-burda bira varmı kanka
(ben)-gazoz alayım içinde mutlaka ilaç olsun
(b)-ya artık dünyaya dönseniz diyorum
(ben)-tamam be.
(f)-sigarayı uzatsana
(ben)-bu amerikan sömürgesi ne zaman sona erecek ya

içecekler içildi, birkaçta birşey atıştırdıktan sonra hesap geldi. Kızlarla aramızda para sıkıntısı pek olmuyordu ama, ilk defa birlikte adam gibi biryere geldiğimiz için onlarada ödetmek olmazdı. Hesap gelmişti "72 milyon ne amk" dedi ferdi. Bende 10 milyon para vardı. Herneyse bi o kadarda ferdi attı. Gerisini ahmete ödettik ama. ilk başta dert edeceğimi düşünmüyordum bu durumu ama sonradan yanımda bernada olduğu için parasızlık koymuştu. Ahmet hem sap hem hesabı ödeyen biriydi. Yinede olsun diyip geçtik, durumları iyiydi zaten.

(f)-ulan ben 72 milyone lokalde dansöz çıkarırdım
(ben)-afrikadaki vahşi yaşam siyaseti etkiliyor mu acaba

Gün geçtikçe lokalden çok kafe tarzı yerlerde takılmaya başlamıştık. Bu durum maddiyattan ötürü canımı sıksada ahmetin "hadi bi mekana gidip birşeyler içelim" demesi üzerine bizim kızlar "valla iyi olur" cevabı veriyor ve mecburen gitmek zorunda kalıyorduk. Hesabın yüklü kısmını genelde ahmet karşılıyordu zaten ama yinede kendimi kötü hissediyordum. Bir hafta sonuydu, hep beraber sözleştik yine bir mekanda buluşacağız. O gün berna yanımıza gelmeden kuaföre gitmiş ve saç modelini değiştirmişti. Önden kahkül bırakıp, saçlarının arkasını topuz yaptırmış. Yanımıza geldi ve ben gözlerimi ondan alamıyordum, zaten gözümde britney spears olan kız avril lavigne olmuştu birden. Hayranlıkla ona bakarken sandalyesini çekip oturdu.

(b)-geç kalmadım dimi?
(k)-yok canım biz gelelide 15 dakika falan oldu
(ben)-sevgilim sana ne yaptılar böyle?
(b)-ne yapmışlar kötü mü olmuş?
(ben)-özgürlüğünü geri kazanmış iskoçya gibisin, seni baştan yaratmışlar
(f)-şu peçeteyi alda ağzını sil salyaların akacak lan
(a)-adamın ufku genişledi lan ağza baksana
(ben)-babilin asma bahçelerinden bile daha güzelsin
(b)-teşekkür ederim canımda abartma
(a)-kuaförün nerde? bende gideyimde benide modifiye etsinler, saplıktan kurtulurum belki.
(ben)-seni o hapishaneden michael scofield gelse kurtaramaz
(a)-hassiktir lan

Yedik içtik kalkacaktık ancak, bernadan gözlerimi alamıyordum ben, sonrasında hesabı ödeyip kalktık birlikte cadde üzerinde yürüyoruz. Kızın elini tutmaya utanıyorum amk böyle bi güzelliğe benim gibi bi tipi hakaret olarak algılamasın insanlar diye. Neyseki o benim elimi tuttu ve gün boyu gezdik dolaştık hep beraber.

ilk dönemin sonunu getirmiştik, karne günü gelmişti rahat bi sigara içelim diye okula girmemiştik, yanımda kübra ve berna vardı. Kübra sigarayı sömürüyordu bildiğin, ferdi sigara içmeyi nasıl öğrettiyse, filtreyi yarısına kadar ağzına sokuyordu derken son ses müslüm gürses - günahkar şarkısının çaldığı bir şahin ara gaz vererek bize doğru yaklaşıyordu. biz kaldırımın üstünde dikiliyorduk ki, yanımızda durdu, arabayı kullanan ferdiydi amk. Manuel olan camı eliyle açtı;

(f)-boş musunuz?
(ben)-beynin kadar değil (gülerek)
(k)-ferdiiii?
(ben)-arabayı nerden çaldın lan
(f)-boşver kanka uzun hikaye bugünlük bende, gelin gezdireyim sizi daha vakit var.
(k)-olur (dünden razı amk)
(b)-ben binmem bunun kullandığı arabaya, alkollüdür bu manyak
(ben)-içtin mi lan?
(f)-yok oğlum ya
(b)-gelmem ben
(ben)-siz geçin o zaman ben bernayla kalayım.
(f)-keyfiniz bilir.

Ehliyeti falan yoktu ferdinin, yarım saat kadar sonra bunlar geldi, saat 10'a geliyordu, karnelerimizi almak için dağıldık bahçede, Neyse karneler fena değildi yine.

(f)-şu ahmeti arasana nerdeymiş
(ben)-ulaşılmıyor. (kapalıydı telefonu)
(f)-neyse 2 çift gezelim bugün
(ben)-şöförlüğü öğretsene lan bana
(f)-ayıp ediyorsun amcaoğlu öğretirim.

O gün ehliyet olmamasına rağmen ilçeden fazlasıyla uzaklaşmıştık. Berna'yıda bir şekilde ikna etmiştim bizimle gelmesine. Ferdi aynı gün içinde bana direksiyon dersi verdi, öğrettide aslında bakarsan. Hala direksiyon altyapımda onun ismi vardır yani. Herneyse akşama doğru kızları evlerine bıraktık, arabayı sote biryere çekti, cebinden çıkardığı kağıdı eliyle açtı. Adam üstünde esrarla gelmiş, ve bütün gün biz bununla takılmışız. Polis çevirse harbiden yatacak yerimiz yokmuş, ehliyette yok zaten.

(ben)-ne iş lan dalga içmeyedemi başladın
(f)-arada kanka, yapayım bi sigara beraber içeriz.
(ben)-yok oğlum eve nasıl gidicez.
(f)-gideriz oğlum. (sigarayı yaptı ve ateşledi)
(ben)-iyi ver iki duman.
(f)-al

Aslında hayatımda ilk kez içiyordum. Esrarı görünce bilirdim ancak denemek istememiştim daha önce. Ferdi'nin sene sonu gidiyor olmasından dolayı bir hatıramız daha olsun diyerek içtim. Ancak bu benim hayatımın devamı için vermiş olduğum kötü bir karar olacaktı. Yeni bir keş doğuyordu.

Kafası hoşuma gitmişti bu bitkinin. Herneyse o gün ferdi beni eve bıraktı, kafamda iyi olduğundan direk yattım. Yarıyıl tatili başlamıştı, hoşuma gittiğinden dolayı bense elime geçen parayı ota yatırıyor dalgama bakıyordum. Bu berna ile aramda sorun olmaya başlamıştı. Onu ne kadar sevsemde ilgisiz davranıyordum ve haklıydı tepkilerinde. Koca 15 tatilde çalışmadığım halde sadece 1 kere buluştuk berna ile. Henüz madde kullanmaya başladığımı bilmiyordu. Okullar açıldı, ancak bir türlü dengeyi sağlayamamıştım.

Öğlen aralarında bazen kızları almıyor, kuytu köşe yerlerde ferdiyle sarıp içiyorduk. Ahmetse kullanmıyordu ne kadar ısrar etsekte. Bir gün yine öğlen arası bernaya işimiz olduğunu kübra ile takılmalarını söyledim, birşeylerden şüphelenmiş olacak ki, kübra ile ikisi birlikte bizi takip etmiş. Okulun ilersinde bir otopark vardı, otoparkın arkasına oturmuş, sigarayı çeviriyorduk ve o an tam ben duman alıyordum.

(b)-senin işin vardı hani? (görmüştü sigarayı)
(ben)-yazdan yaza var, şuan okuyorum canım biliyorsun (tepki vereceğini düşünmemiştim)
(f)-versene sigarayı (dünya sikinde değil amk)
(b)-uyuşturucu mu alıyosunuz siz? (esrar uyuşturucuya giriyomu lan?)
(ben)-yok sevgilim tütün aldık bugün para çıkışmadıda
(b)-ya kimi kandırıyosun sen ya (mimklerimden anladı heralde)

Arkasını dönüp yürümeye başladı Kübra ise ne söylese fayda etmeyeceğini bildiği için, suskun kalmayı tercih etmişti. Kalkıp koştum yanına, "tamam özür dilerim küsme bana" dedim. Biraz uğraştırsada kendimi birdaha içmeyeceğimi söyleyerek affettirdim. Aslında onu aldattığımı düşünerek takip etmiş bizi, ulan o kadar aptal mıyım ben gül gibi kızı aldatıcam. içmeyeceğime söz vermesine verdim ancak bakalım ne kadar sözümü tutabilecektim.

Günler birbiri ardına geçerken, ben sözümü tutamamıştım. Ancak okulda ve çevresinde kesinlikle işim olmuyordu otla bokla. Daha çok mahallede olduğum zamanlarda akşamları içiyordum bazen. Lise üçün sonlarına doğru yaklaşıyorduk. Bu ferdiye elveda demekten başka birşey ifade etmiyordu bize. Ancak yanında bu durumdan hiç bahsetmiyorduk.

Konusu açılsa kendi üzülüyordu çünkü. Karne günüydü lise üçüncü sınıfın sonuna gelmiştik. Ferdi o gün elinde bir poşetle okula geldi. Karneleri alana kadarsa tek laf etmedi hiç birimizle. Karneleri aldık hep beraber sahile geçmiştik. Kübra ağlıyordu, poşetlerden birini açtı içinden bir kolye çıkardı, küçük bir kalp şeklindeydi. ortasını açtı ve kalbi ikiye ayırdı. içinde birtarafında benim ismimi, bir tarafında ise berna yazdırmış. Bernaya doğru uzatarak lafa girdi;

(f)-Berna bunu sana aldım, umarım hiç ayrılmazsınız gümüş he ona göre değerinizi bilin (gülmeye çalıştı ama beceremedi gözleri dolmuştu)
(b)-teşekkür ederim cansın sen ya (ferdiye sarıldı)

Sonrasında ahmete doğru baktı, gel ulan buraya soyun sapı diyerek ahmete sarıldı. Poşetten orjinal olmasada çakma bi zippo çıkardı, üstüne ahmet'e sevgilerle yazdırmış.

(a)-oğlum ahmete sevgilerle ne lan.
(ben)-kübraya kuma getirecek seni heralde
(a)-siktir lan
(f)-aklıma öyle be geldi kardeşim napayım seviyorum seni biliyorsun.
(a)-eyvallah lan adamsın düşünmen yeter.

Bana baktı, poşetten bu kez, bu sezonun galatasaray formasını çıkardı, ancak orjinaldi bu ve ne kadar istediğimi biliyordu, adam varıyla yoğuyla bize hediye almıştı gider ayak. Bana uzattı;

(ben)-oğlum pahalıdır bu naptın sen, evdeki eşyaları spotcuya mı sattın
(f)-boşver senin canın sağolsun be kardeşim.
(ben)-ulan benim gibi adamı ağlatıcan
(f)-siktir lan
(ben)-sen adamsın lan, her nerede olursan ol, kardeşimden ötesin unutma. (sarıldık)
(f)-biliyorum.

Son olarak kübraya baktı;

(f)-yürümeyeceğini biliyorum, gönül isterdi ki, hep yanında kalayım, elimden gelen birşey yok özür dilerim.
(k)-o nasıl laf ya, gelirsin olmazsa ben gelirim arada. Telefonlaşırız ben bırakmam seni.
(f)-nereye kadar kübra?
(k)-ya zaten seneye son senemiz, üniversite için aynı şehirleri yazarız belki çıkar.
(f)-beni üniversiteye alırlar mı lan cidden? bak böyle düşünmemiştim hiç. (biraz olsun mutlu oldu)
(k)-nerde olursan ol, seviyorum seni.

Üzerindeki polarını çıkardı, ve kübraya uzattı, ağlamaya başlamıştı o an.

(f)-sana bir hediye almadım, kendimden birşeyler bırakmak istedim, iyi mi yaptım bilmiyorum.
(k)-senden hediye isteyen mi var (Kübrada ağlıyordu birbirlerine sarıldılar)
(f)-kendinize iyi bakın, sevdiğim kız sana emanet thefucking, eve gitmem lazım akşam yola çıkacağız kalın sağlıcakla.

Arkasını döndü ve gitti, bizse arkasından bakakaldık öylece. Üzülmüştüm hakikaten, ferdi gibi bir dost kolay bulunacak birşey değildi. Ne kadar zor olsada ayrılıklar, hala benim dostumdu.

Son sene stajyer olduğumuzdan ve haftada iki gün okula gittiğimizden anlatacak çok fazla birşey yok aslında, ferdide aramızdan ayrıldığı için pek bir ekşınımız yoktu. yinede karalıyorum buraya birşeyler. Yaz bitmiş ben bir nevi iyice müptezel olmuştum ve berna hala bu durumu bilmiyordu. Türk telekoma stajyer olarak girdim. Türk telekom diyince bilgisayar başında akşama kadar oturduğum gelmesin aklınıza. Amele departmanıydı bizimkisi. Anadolu yakasında kaç tane telekom binası varsa hepsinin jenaratörlerinin üstünde bir küçük imzam vardır. Bütün telekom binalarının jenaratörlerinin bakımlarını yapıyorduk, yağ ve pislik içinde.  Kıyafetlerim yağyı temizlemek için kulandığımız üstübülerden farksız hale gelmişti artık.

işin kötü yanı ise Berna, ahmet ve kübrayı asla okulda göremiyordum. Benim staj günlerim pazartesi, salı,çarşambayken, onlarınsa çarşamba, perşembe,cumaydı. Ayrı düşmüştüm onlardan, sadece hafta sonları kafelerde buluşarak görüşebiliyorduk. Aslında ben dalga içeceğim diye bunları ekiyordum bile bazen, çünkü staj yüzünden başımı kaldırmaya pek vaktim olmuyordu. Berna bu duruma çok tepkiliydi.

Bir gün ananemin aşırı rahatsızlandığının haberi geldi ölüm döşeğinde olduğunu söylemişti dayımlar, bizimkiler cümbür cemahat ankaraya gittiler. Günlerden cumaydı evde tek başıma kalacaktım bir kaç gün.  Bernanında gönlünü almak için "yarın görüşelim mi" dedim, "olur" yanıtını verdi. evi balonla ıvırla zıvırla süsledim stajyer maaşı aldığım için az buçuk paramda vardı pasta yaptırdım birtane üzerinde ikimizin resmi vardı. ilk defa bize gelecekti bide, ertesi gün öğleden sonra 2 civarıydı saat. Aslında hiçbir kötü niyetim yoktu onu eve götürmeyi düşünürken. Biraz gezdik dolaştık, saat 4'e geliyordu.

(ben)-bize gidelim mi ananem rahatsızlanmış bizimkiler ankaraya gitti.
(b)-gazozuma ilaç mı atıcan? (gülerek)
(ben)-senden öncekilere eter koklattım
(b)-sapıklaşma
(ben)-olduğum gibi davranıyorum
(b)-özünde sapıksın yani
(ben)-Kötü emellerime alet olsana (gülerek)
(b)-napıcaz ki?
(ben)-Uganda başbakanı apollo nsibambi için dua edicez.
(b)-başladın yine,
(ben)-adam kabakulak olmuş, manevi desteğimize ihtiyacı var, Uganda halkı yasta.
(b)-iyi yürü gidelim. (güldü)

Günlerden 11 Aralık cumartesiydi, beynimin içine kazınan tarihlerden biri oldu o gün, hiç unutmadım. eve girdik ve salona geçtik. evin içindeki tavana yapışmış uçan kırmızı kalp şeklindeki üstlerine cd kalemiyle berna yazdığım balonları görünce, gülümsedi "canım sevgilim ya" diyerek öptü beni. Sarıldık, sonrasında sen bekle ben geliyorum diyerek dolaptan pastayı aldım, üzerindeki 2 tane maytabı yaktım ve salona yanına döndüm ve masanın üzerine koydum pastayı. "sen manyaksın ya." dedi ve tekrar sarıldı bana.

(ben)-eter işe yaradı bayılmanı bekliyorum.
(b)-yalnız neyi kutluyoruz, özel bir gün mü?
(ben)-Yıllar önce bugün Indiana 19. eyalet olarak amerikaya katıldı.
(b)-balonlarda niye benim adım yazıyor o zaman?
(ben)-onları indianalılar şükranlıklarını iletmek için gönderdiler.
(b)-gel buraya ya (gülüyordu)

Biraz yedik içtik eğlendik. internetten film falan izliyorduk, saat ilerliyordu.
Nasıl başladığını, yada nasıl olduğunu anlatmayacağım bu konuda anlayışınıza sığınacağım, ancak şu kadarını söyliyeyim o akşam berna ile birlikte olduk. sevgilim değil kadınım olmuştu artık benim.  Anlatmama sebebimi az çok sizinde tahmin ettiğinizi düşünüyorum, anlayışınız için teşekkürler.

Staj bitmiş ve lise son sınıfıda geride bırakmaya bir adım kalmıştı. O gün liseden son karnelerimizi aldık. Son sene onları görmemeye alışmama rağmen yinede fazlasıyla üzülüyordum, okul, dersler sikimde değildi sevgilim arkadaşlarım herşeyim o okulda sadece bir hatıra olarak kalacaktı. Kübra, ahmet ben ve berna biraz gezdik bir mekana oturduk.

(ben)-üniversite düşünüyo musunuz lan
(a)-ben gideceğim ya
(k)-benim durumumu zaten biliyorsunuz ferdi ile aynı şehirleri yazacağız
(b)-bende düşünüyorum ama şehir dışı istemiyorum.
(ben)-valla bende belki yatay geçiş düşünüyordum aslında ama sen şehir dışına gitmeyeceksen okumayacağım.
(b)-saçmalama
(ben)-okul mu kurtaracak beni ya boşversenizze,
(b)-sen bilirsin.
(ben)-o değilde iran amerikaya meydan okuyor lan
(a)-senide başkomutan yapsınlar.
(ben)-ben henüz tarafımı belirtmedim, kimin için savaşacağıma ben karar veririm.
(k)-sen ilk savaşta ülkeyi terk edersin be.
(ben)-oda doğru.

Sonrasında hesabı ödeyip kalktık, o gün ferdiden sonra kalan 4 kişinin yavaş yavaş bağlarının kopacağı gün oluyordu. Berna ile görüşmeyi kesmemiştik, kübra ve ahmetle ise çok nadir görüşüyordum. Aradan 1 yıl kadar geçmişti, Şanslarına kübra ve ferdi kütahyaya dumlupınarda birlikte okuyorlardı. Bense gitmeyeceğimi söylememe rağmen bernanın "bizimkiler valla vermez lise mezununa kız" diye tehditlerle göndermişti üniversiteye. Yatay geçiş ile düzce meslek yüksek okulunda kısa bir süre okudum, gerçi okula pek gitmedim, iş bulmuştum 2 tane arkadaş edinip eve çıktım. Ancak git gide alkol ve uyuşturucu bağımlılığına doğru sürükleniyordum. Berna ise istediği gibi istanbulda okuyordu. Ahmet'se üniversiteye hiç başlamamıştı. Boş boş geziyordu sadece.

Bir bataklığa doğru sürüklendiğimi fark ettim, berna ile telefonla konuşmalarımda madde etkisi altında olduğumu telefondaki sesimden ve konuşma tarzımdan fark ediyordu. Bu konuyla ilgili fazlasıyla tartışmıştık. En son hem onun hasretine dayanamadığımdan, hemde okulu bitiremeyeceğimden okulu bıraktım ve istanbula döndüm.

istanbula dönmüştüm, sevgim birazcık olsun azalmamıştı bernaya karşı. Aksine dahada artmıştı, ancak üniversitede ilgisiz, umursamaz tavırlarım onu benden biraz uzaklaştırmıştı. Bir akşam buluştuk, ve birdaha asla kullanmayacağıma söz verdim yine. Zorda olsa inandırabildim yine verdiğim söze ancak bu birşeyi değiştirmemişti onun bana davranışları konusunda. Üzerinden günler haftalar geçiyordu, ayrılmamıştık ama birlikte gibide değildik artık. 2 haftada bir görüyordum onu neredeyse.

Arkadaşlar buradan aşşağısını okumadan önce çok önce vermiş olduğum   (bkz: #185242140) nolu entryi tekrar okuyup ondan sonra okumaya devam edin.

Evet berna beni terk etmişti. Oysaki hakikaten ağzıma sürmüyordum hiçbir maddeyi, ancak berna beni terk ederek kurtulmaya çalıştığım o bataklığa beni geri itmişti. Duyduğum acı inanılmazdı ve ben barışmak için, onu tekrar geri kazanabilmek için elimden geleni yapacaktım.

 https://www.youtube.com/watch?v=CvknC-LbmUk
Final müziği okurken dinlemeniz tavsiyedir.

Aradan uzun bir zaman geçmişti beni terk edeli. Defalarca aramış tekrar dönmesi için ikna etmeye çalışmıştım ama benimle artık görüşmek dahi istemediğini söylemişti bana. Evlerinin önünde sabahlamıştım kaç gece, kapılarında olduğumu söylememe rağmen sadece cama, "git burdan" demek için çıkıyordu. Kendi kendime düşünüyordum "neden bir anda böyle oldu acaba herşey" diye. Maddiyatımdan ve bir dönem kullandığım maddelerden başka bir sebep gelmiyordu aklıma.

Kübra'yı arayıp rica etmiştim, bi arayıp ikna etmeye çalışması için ancak hangi yola girsem sonu hep çıkmaz sokak oluyordu. Çok sevmekten başka ne zararım olmuştu ki benim ona?

Birgün mahalleden savaşla, birşeyler içmeye bir kafeye gittik oturduk, muhabbet ediyorduk. Savaş bi bankamatiğe uğraması gerektiğini benim beklememi söylemişti. Bense tek başıma oturuyordum. Çişim gelmişti lovaboya gitmek için oturduğum yerden kalktım. Lovaboya geçtim, işimi hallettikten sonra çıkmıştım tam masama doğru yöneliyordum ki, kafenin kapısı açıldı. içeri giren bernaydı. Ancak yalnız değildi, benim tutmaya kıyamadığım elini tutan kişi ahmetti. Lisede en yakın arkadaşımdı lan.

Yıkıldım o an, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Nutkum tutulmuş, sadece ağlamaya başlamıştım hiçbirşey söylemiyordum. Bir bomba patlasaydı, ve dağılsaydı dört bir köşeye ciğerlerim, Bir maganda kurşunu bulsaydı alnımın ortasını, bir sokak serserisi  üzerime tiner döküp çaksaydı çakmağını ölmek istiyordum.. Berna beni gördü ve ahmetin elini bıraktı, dizlerimin üstüne çöktüm. "niye lan?" diyebildim sadece. Hiçbir cevap vermedi ikiside. Aslında benden ayrıldığı gün ahmetin yanında olma sebebini o gün anladım. Beni arkamdan vurmuştu hayatta en sevdiğim şeyle, en yakın arkadaşım.

Sürekli amerikadan nefret eden,  cedricin 9 yaşına girmesini iple çeken, o masum çocuk o an orada öldü ve tüm geçmişine oracıkta veda etti. Eğer şimdi ona söyleyebilsem söylerdim her ihanetin aslında sevgiyle başladığını.

Ben lise hayatımı geri istiyorum, çünkü lise bittiği günden itibaren bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Benim lise hikayem burada bitti arkadaşlar. Eminim şuan bu kelimeleri okuyan herkes, bu hikayenin mutlaka biryerinde kendini bulmuştur. Kiminiz ferdiydi, kiminiz bendim, kiminiz kalabalıktan dayak yiyendi, kiminiz dayak atan.kiminiz alkolikti,kiminiz umursamaz.kiminizse tek gözlü bir emoydu.

Sizin buraya kadar okuduğunuz çocuğu kendi içimde ellerimle ben öldürdüm, berna öldürdü, ahmet öldürdü biz öldürdük. Bu ölen o çocuğun hikayesiydi sadece, benim hikayemse buradan sonra başladı. Daha öncede söylediğim gibi ben buraya hikayemi psikoloğun insanlara anlatmak istediklerini anlat demesi üzerine yazmaya başladım. ve seri yapacak olursak 2-3-1 olarak 3 farklı başlıkta olmak üzere en son bu hikayeyi yazdım.
Berna yada ahmetle son kez karşılaşmam değildi bu. Aslında dediğim gibi bu hikayenin devam serilerini ben buraya çoktan yazmıştım. Hikayenin devamları olan 2 seriyi aşağıda bırakıyorum bilmeniz gereken o yazdıklarımın çok sonra olduğu, belki sıkıcı gelebilir ister okuyun ister burada bırakın, isterseniz bu hikayeyi hayal gücünüzle devam ettirin size kalmış. Sizlerden ricam hikaye hakkında yorumlarınızı belirtmeniz iyi yada kötü önemli değil. Kalın hepiniz sağlıcakla.





yeni yazılardan haberdar olmak ister misin tatlış?
abone:
e-postana gelen onay linkine tıklamayı unutma panpa.


beğendiysen paylaş panpa


0 yorum:

Yorum Gönder