kulaklıklarımı kulağıma takmış, altın vuruşu damarlarıma enjekte etmiştim. hayat, yaşamak ne kadarda boş geliyordu herşeyini kaybettiğini düşünmek, karamsarlaşmak ve artık bir geleceğin olmadığını düşünmeye başlamak ne boktan bi durumdur panpalar.
insanın birdaha erişemeyeceğini düşündüğü hayaller kurması ne de berbat bi durum. bir gün öleceğini bildiğin halde yaşamaya devam etmek neden ki? ölüm eylemini daha erkene çekmek, yaşadığını düşündüğün bütün bu acılara son vermek çaresiz bir insan için iyi bir seçenek olabiliyor.
üsküdarın arka mahallelerinden birinde parkta banka uzanmış gözlerimin yavaş yavaş kapandığını hissederken kulağımda, Madonna - Like a prayer parçası çalıyordu.
her saniye biraz daha batıyor, sonuma biraz daha yaklaşıyordum. Kim bilebilirdi ki, müzik bitince araya giren radyo sunucusunun kurduğu cümleyle benim hayatımı değiştirebileceğini?
Radyo sunucusu araya girdi ve şöyle dedi;
Hayatta başarı,para,mutluluk üçgeni sadece şanslı olan insanlar için mi var sevgili dinleyenler? Bunlardan yoksun kalan kesimler neden işi hep depresyona sürüp bazende intihar eder?
insanlar çoğu zaman pes ederler, yanıldıkları nokta ise aslında pes ettiklerinde kaybederler.
Güçlükle doğrulup telefonumu elime aldım, gözlerim bulanık görüyordu. 112'yi arayıp ölüyorum diyebildim sadece.
Kendime geldiğimde hastanedeydim. Başımda en iyi arkadaşım savaş vardı. Çocukluktan yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemiştir.
Kaç gündür hastanede olduğumu, ailemin haberi olup olmadığını sordum. 3 gün yoğun bakımda yattığımı bu sabah normal odaya alındığımı söyledi.
Aile zaten pek merak etmezdi, Haberleride yoktu belliki, olsada annem gelirdi en fazla zaten. O zamanlar bir kız arkadaşım vardı liseden beri seviyorduk birbirimizi, benim sorumsuzluklarım yüzünden ayrılmıştık. Yani aslında ben hep öyle olduğunu zannediyordum.
Günü hastanede geçirdim ertesi gün taburcu edildim. Radyoda dinlediklerimi unutmamıştım. Kaybettiğim herşeyi bir bir geri alacaktım.
Önce başarı, sonra para, sonra sonra sonra. yapacağım çok fazla şey vardı. Elimden aldıkları herşeyi geri alacaktım. Berna benden sonra eski arkadaşlarımdan ahmet ile birlikteydi. Beni arkamdan güzel vurmuşlardı harbiden takdir etmiştim.
Ahmetin maddi durumu iyiydi aslında en başta orda kaybediyordum zaten.
Önce ordan başlamalıydım ama cepte doğru düzgün para olmadığından öncesinde bir iş bulmalıydım. Sıradan bir iş olamazdı bu. tabiiki gayrı meşru düşünüyordum.
Gün içinde savaşla buluştuk, savaşa biraz kafamdakilerden bahsettim, tahsin abi diye birinden bahsetti. Ne iş yaptığını tam olarak kendide bilmediğini ancak kolay parayı onunla çalışırsam bulabileceğimden falan söz etti.
Tanışmak için tahsinin ofisine gittik. Güzel bi ofisi gençten elemanları vardı.
çağrı merkezi tarzında biryerdi. Tahsin abiyle tanışma faslını geçmiştik, savaşla araları gayet iyiydi, ne zamandır tanıyordu bilmiyordum tahsini ama
ben ilk defa görüyordum.
Adama bazı amaçlarım ideallerim olduğundan söz ettim. idealler kolay kafanda ne kadar maaş var diye sordu. Ben burada müşteri tesmsilciliği mi yapacağım diyerek soruya soruyla karşılık verdim. Tahsin abi önce savaşa baktı, savaşın başını salladığını gördüm.
Sonra bana yapacağın iş bir nevi öyle ancak getirisi iyi olacak diyerek aylık 3 bin lira iyi midir senın için diye sordu. işsiz güçsüz bir adam için tabiiki muazzam bir paraydı bu.
Ertesi gün işe başlayabileceğimi söyledi, bin lira kadarda avans vermişti. Ulan ilk günden bin lira avans falan gayet iyiydi. soluğu capitolde almıştım. Alışverişti sinemaydı derken biraz vakit geçirdik savaşla. Akşama doğru tekele uğrayıp savaşa geçtik. Savaşa ne iş yapıyor oğlum bu adam ilk gunden bu paralar falan diye sordum. Bilmiyorum yarın anlarsın diye cevap verdik. biramızı içiyor makara yapıp vakit geçiriyorduk. ne iş yapacağım umrumda değildi zaten para akıyordu nasılsa.
Ertesi sabah kalktım iyi bir duş, saçımı başımı düzeltip ofise doğru yola koyuldum. erken gitmiş olacağım ki ofis boştu. kapıyı kızıl saçlı 20li yaşlarda bir kız açtı. ilk günden erkencilik yapma çok kullanırlar seni burada dedi. Belliki seni epey kullanmışlar ama hala erken gelmekten vazgeçmiyorsun heralde diyip piç gülüşü attım. Elini uzatıp şeyda ben dedi gülümseyerek. Tokalaştık yavaştan çalışan elemanlar damlıyordu.
En geç tahsin abi gelmişti, beni diğer çalışanlarla tanıştırdı falan derken şeydaya bana işi öğretmesini söyleyerek odasına geçti. Şeyda bana telefon üzerinden yasal dolandırıcılık yaptıklarını, insanlara bazı sosyal hizmetler vaat ederek nasıl kandırdıklarını anlattı.
Diksiyonum için bir kağıda konuşma metni yazdı. Önce beni izle ve öğren dedi. Önlerinde bazı evraklar vardı. Evraklara göz gezdirdiğimde şahısların ev adreslerinden tutunda bütün bilgileri yazıyordu. Kimi arayacaklarını biliyorlardı yani kısaca.
Insanların hangi banka ile çalıştıklarına kadar bütün bilgileri mevcuttu bu evraklarda.
Telefonu hapörlöre verip bana nasıl konuşmam gerektiğini öğretmeye başladı, telefon konuşması şu şekildeydi.
- Mehmet bey iyi günler
- iyi günler
- xxx firmasından arıyorum anlaşmalı olduğumuz xxx bankasının kredi kartı ile yapmış olduğunuz alışverişinizden 1 yıllık sosyal hizmetler paketi kazandınız. Paketinizi etkinleştirelim mi acaba?
- Ne içeriyor bu paket
Birsürü sallamasyon sağlık hizmeti kamu hizmeti adı altında birşeyler sallıyordu. Sonrasında adam paketi etkinleştirmek istediğini söylemişti. Adamdan, alışveriş yapmış olduğu kartın bütün bilgilerini ve kart limiti istemişti. Adamda saftı belliki hemen döktü bütün kart bilgilerini ortaya. Sonrasında önündeki bilgisayardan gözlerimin önünde sanal pos üzerinden adamın kartından 2 bin lira çekmişti. Adama teşekkür edip telefonu kapattı. Öylece bakakaldım
işte bu kadar, önündeki kağıttaki adamları arayıp bu şekilde konuşacaksın, parasını çekip telefonu kapatacaksın dedi. Vazgeçmeyi düşünmüştüm o an ama aklıma o parktaki gece gelmişti gözümü karartmıştım. ilk gün 3 kişiyi bu şekilde kandırıp kartlarını boşalttım. Tabi kazançlar hep tahsin abinindi biz sadece maaş ile çalışıyorduk. ilk günden bin lira avansa şaşmamak lazımdı.
Şeyda ile birbirimizin numaralarını almıştık ilk günden, güzelde bir kızdı aslında ama amacım burada gönül eğlendirmek değildi. Aradan günler geçiyor tahsin abi bizim üzerimizden binlerce lira kazanıyordu. işe kendimi kaptırmıştım ama yapmam gerekeni unutuyor gibiydim. Parasızlığın dibine vurduğumda terk edip yüzüme bakmayan arkadaşlarım, ahmet, berna. hepsine sıra gelecekti tabiiki.
Şeyda ile çok fazlasıyla yakınlaşmıştık. burak ve merve diye arkadaşlarda edinmiştim ofisten. iş çıkışlarında beraber takılıyor, mekanlara gidip eğleniyorduk. Elimde biraz para gördüğü için kadıköy tarafında biraz yıkıntı ama mütevazi bir ev tutmuştum. Ailemin yanına arada uğruyor annemede para bırakıyordum. Bir akşam işten çıkarken tahsin abi sen kal thefucking diğerleri çıkabilir dedi. Kafamda soru işaretleri belirmişti.
Tahsin abinin odasına geçtik, dolaptan 2 tane bira çıkartıp birini koydu önüme. Bak evlat sen iyi bir çocuğa benziyorsun. güzelde çalışıyorsun ancak şeyda ile birlikte takılmanızdan memnun değilim dedi. Nasıl yani abi dedim.
-Şeyda ile aranda birşey varsa bundan sonra yok
-zaten birşey yokta neden öyle diyorsun abi
-sen bana hesap mı soruyorsun?
-Yok abi estağfurullah
-biranı bitirdiysen gidebilirsin
-daha açmadım ki
-o zaman geri dolaba koyuyorum.
Kalktım ve çıktım iş yerinden. Şeydayı aradım nerede olduğunu, çıkıp çıkamayacağını sordum, gelebilirim dedi moda tarafında buluşmak üzere sözleştik telefonu kapattım.
incelik olsun diye kadıköy iskelesi tarafındaki çingenelerden birtanede gül aldım elime, moda sahiline doğru yürümeye başlamıştım. Şeyda beni kayalıkların üzerine oturmuş bekliyordu. Elimdeki gülü görünce gülümseyip teşekkür etti. Güzel gülüyordu lan kız harbiden.
Akşam tahsin abi ile aramızda dönen muhabbetlerden bahsetmeye başladım, şeyda başını önüne eğmiş vaziyette öylece dinliyordu, yada dinliyor gibi yapıyordu. başını elimle kaldırdım sol gözünden yaş parçası süzüldü. Boşver, thefucking boşver dedi, sadece.
neden şeyda birşey söylesene dedim. Yarın bambaşka bir hayatımız olsada bugünü değerlendirelim dedi ve elimden tutup kadıköyün sokaklarına doğru sürüklemeye başladı beni. Kenar köşe biyerde bara oturduk, 8'li tekila söyledi. Ben ne oluyor derken hiçbirşey sorma bana bu gece dedi, parmağını dudağıma değdirip susturdu.
Berna ile vapura binip kız kulesine geçmiştik. 300 lira bırakmıştım en üst katında 2 kişilik kahvaltıya. terasına çıktık ve duvarına isimlerimizi yazmıştı çantasından çıkardığı kurşun kalemle. Bana bakıp gülümsüyordu, boynuma sarılıyordu. iyiki varsın, iyiki hayatımdasın diyordu.
sonrasında el ele sahil boyu yürüdük. Akşama doğru halikarnasa geçtik bir kaç dubleden sonra benim evin yolunu tutuyorduk. Berna körkütük sarhoştu. Anahtar deliğine anahtarı sokmuştum ki, berna başımı elleriyle çevirip dudaklarıma yapıştı. Bu gece senin olmak istiyorum nidaları atıyordu sessizce. Yatağıma geçtik ve o gece birlikte olduk.
Tekilaları vurduktan sonra, şeydanın kafası sallanmaya başlamıştı. Evini hala bilmiyordum. Nerede oturduğunu sordum, biraz daha oturup içmek istediğini söyledi. Olmaz diyip hesabı ödeyip kolundan tutup kaldırdım. Kadıköy meydana kadar zor bela yürüttüm, taksiye bindirmek istemiştim binmeyeceğim diye haykırdı resmen. insanlar bize bakıyordu, daha fazla rezil olmamak için zorla taksinin arka koltuğuna bindirdim, kendimde ön koltuğa binip benim evin adresini verdim ancak taksici kısa mesafe gidemeyeceğini söyledi. Cebimden 20 lira çıkarıp attım yeter mi dedim. Taksici kafa salladı.
Eve vardık şeydayı kendi yatağıma yatırdım, dolaptanda bir eşortman takımı attım yanına. ihtiyacın olursa ben içerde yatıyorum diyerek ayrıldım odadan. 33 ekran bi televizyonum vardı açtım izleyip uyumaya çalışıyordum, sızmışım. ilerleyen saatlerde boynumda bir nefes hissettim, gözümü açtığımda şeyda yanıma sıkışmış bana sarılıyordu. napıyosun kızım derken dudağıma bir öpücük kondurdu.
Hoşuma gitmişti o an, iyi geldi be diyebildim sadece. Çok kazmasın be dedi, bana arkadaşlarım kısaca kereste der dedim güldü. bu kez ben öptüm dudaklarından. Kendini bana doğru itiyordu, bense kendimi geri çekiyordum. o gece kanepede sarılıp birlikte yatmıştık.
Sabah kalktığımda şeyda yoktu, odaya baktım seslendim fakat cevap veren olmamıştı. Erkenden kalkıp gitmişti belliki. Giyinip ofise doğru yola koyuldum. Ofise vardığımda kapıyı yine şeyda açmıştı, şaşırdım o anda.
Eliyle sus işareti yaparak içeriye doğru geçti. Neler olup bittiğine anlam veremiyordum. Merve yüzüme bakıp, zor bir gece geçirdin heralde dedi gülümseyerek. Ne sen sor ne ben anlatayım boşver dedim. O ara tahsin abi şeydayı odaya çağırdı. Herkes telefon trafiğindeydi, bense telefonu bi kenara bırakıp odadan konuşma seslerini işitmeye çalışıyordum ancak duyulmuyordu.
10 dakika kadar sonra şeyda gözleri dolmuş vaziyette içerden çıktı sandalyesinin üstünden çantasını alıp hızlı adımlarla kapıya doğru yöneliyordu. Tam arkasından kalkıp gitmeye yeltenmiştim ki tahsin abi ile göz göze geldik, gidemedim arkasından.
Ertesi sabah erkenden kalkmıştım, kağıda, acil bir işim çıktı. kalkınca istersen evde takılabilir istersen kapıyı çekip çıkabilirsin berna akşama haberleşiriz diye bir not bıraktım baş ucuna.
Saçımı başımı düzeltip evden çıktım. yasemini evinden aldım. arabaya bindiğinde günaydın güzellik diyerek boynundan öptüm. kırmızı bir ruj sürmüştü oda yanağımdan öptü, rujun izi yanağımda çıkmıştı. ben farkında değildim yaseminde söylemiyordu.
Arada bakıp pis pis sırıtıyordu bana. Gün boyu öyle dolaştım, insanlar bana neden bakıyor diye düşünüyordum. Uğradığımız benzinliğin lavabosuna girdiğimde fark etmiştim ruj izini. Allah belanı versin yasemin dedim içimden. Sinemaya falan gidip günün sonunu getirmiştik.
Şeydaya mesaj attım ne oluyo diye ancak cevap vermemişti. Akşam çıkınca aradım, nerdesin kızım noldu dedim. ağlamaklı bir sesle çengelköy tarafında olduğunu söyledi. Bekle orda geliyorum ayrılma biyere diyip telefonu kapattım. Yarım saat kadar sonra yanındaydım. Bilenler bilir çengelköyde çok meşhur bi kokoreççi var, duvarlarında oraya gelen ünlülerin resimleri vardır hatta hep.
açmısın diye sormadan tutup kolundan oturttum masaya, 2 yarım söyledim. Anlatacak mısın artık neler olup bittiğini şeyda dedim. Yüzüme bakıp başını salladı, anlat o halde şimdi dedim. Ortamın müsait olmadığını çıkınca anlatacağını söyledi pekala dedim.
Yarımlarımızı yiyip mekandan çıkmıştık. Beylerbeyine doğru ufak adımlarla ilerliyorduk. Anlatacağım ama sadece kendim için değil senin içinde endişeleniyorum artık dedi. Artık sadede gel ve anlat şu muhabbeti dedim.
-Bak thefucking, O alçak herif beni odasında sürekli taciz ediyor. Bazen elleriyle bile bana dokunduğu oluyor, tiksiniyorum artık kendimdende, o adamdanda, o ofistende herşeyden tiksiniyorum.
Vay orospu çocuğu, sen niye hala orada çalışıyorsun? neden katlanıyorsun böyle birşeye? neden şimdiye kadar söylemedin bana.
Kafamda 10 tane soru işareti belirmişti o anda, ard arda sıralıyordum sorularımı. Pos üzerinden gelen paraların kendi üzerindeki hesaba aktarılarak aklandığını bir terslik anında şeyda kendide yanacağı için bırakıp gidemediğini söyledi. Aynı zamanda bu konularla ilgili ailesine söyleyeceği ile ilgilide tehditler ettiğini anlattı. Kafamda şimşekler çakmıştı, abi dediğimiz adamın orospu çocukluğunun en büyük örneği olduğunu o gün öğreniyordum.
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. şeyda elimi tutup gözlerimin içine baktı yüzyüzeydik. konuşmaya devam etti.
-Bak thefucking ben sana aşık oldum. ne kadar farkındasın bilmiyorum ama durum bu. Ancak sen beni istesen bile biz asla birlikte olamayız. O yüzden arkamı toplamaya, beni kurtarmaya çalışma. Ben zaten bir bataklıktayım, bırak bu işi yol yakınken, tertemiz bir sayfa aç ve hayatına oradan devam et.
Kafamı olmaz anlamında sağa sola sallayıp gelen taksiyi el işaretiyle durdurdum. Kadıköye geçtik, Modaya doğru yürüyorduk, tekelden üçer tane bira aldım kayalıkların kenarına oturduk. Yokmu yani bunun bir çaresi, kurtarmak istiyorum, seni orada bırakamam diyordum ama nafileydi. Tahsin beni gözden çıkarmadıkça ben ona köpeklik yapmak zorundayım, sen hiçbirşeye karışmayacaksın sana bir zarar gelsin istemiyorum demişti.
Üzülmüştüm lan, içim acımıştı. Onu tanıyınca kendime üzülmeyi bırakmıştım artık. iki elimle başını yanaklarından tutup kendime yaklaştırıp dudaklarından öptüm. Kendimi çok mutlu ama kırgın hissetmiştim o an. biralarımız bitmişti. Şeyda ben bugün kendi evimde kalayım hem anneme ilaçlarını alacaktım ama unuttum dedi. Hayırdır nesi var annenin diye sorduğumda kanser olduğunu öğrendim. bu kadar yıkım, bu kadar üzüntü fazlaydı bu geceye.
Telefondan nöbetçi eczanelere bakıp ilaçları aldık. Taksiye bindirip gönderdim şeydayı. Bense ulan ne hayatlar var be diye içimden geçirerek eve doğru yürüyordum.
Yatağa yattım, bomboş tavana bakıyordum, farkında olmadan şeydayı düşündüğümü fark ettim. Yakalamıştım kendimi, gün geçtikçe daha çok etkileniyordum ondan. O arada telefonuma bir mesaj gelmişti. Mesaj ahmettendi, anımsayamayanlar için ahmet beni arkamdan vuran eski yakın bir arkadaşım, aynı zamanda önceden uğruna herşeyimi vereceğim kadınla şuan birlikte olan orospu çocuğunun ta kendisiydi. ve attığı mesajda benimle dalga mı geçmeye çalışıyordu anlayamamıştırm. Attığı mesaj şu şekildeydi aynen;
-Berna benimle çok mutlu, hala kendi kendine bir umudun varsa o umudunu kaybetmelisin.
Eski dostun.
Güzel bi küfürle yanıt verdim mesajına. sinirden elim ayağım boşalmıştı, 10 dakika kadar sonra arayıp yarın görüşmek istediğimi söyledim. Tabiiki oda anlamıştı ki normal bir görüşme olmayacağını ve ümraniye tarafında bi mahalle ismini söyledi. Yarın gelirsen görüşelim diyip telefonu kapattı. Ertesi sabah kahvaltı ve bir duşun ardından çıktım evden. işe gitmeyecektim.
Ümraniyeye doğru yola çıktım kulaklığımda çalan şarkı şuydu;
https://www.youtube.com/watch?v=10yrPDf92hY
Eve dönmüştüm, kapıyı açtığımda berna hala evdeydi kendi evine dönmemişti. üzerine benim gömleklerimden birini giymiş üzerinde uzunca duruyordu, altında sadece iç çamaşırı vardı. Hoşgeldin diyerek boynuma sarıldı. ne işin vardı bugün beni bırakıp gidecek kadar önemli miydi dedi.
Çalışıyorum canım iş güç biliyorsun diyerek geçiştirdim. içeriye geçtiğimde güzel bir sofra beni bekliyordu. Mumları yakmayıda ihmal etmemişti. Yemeğimizi yiyip dolaptan birer tane bira açıp televizyonun karşısına uzanmıştık. 33 ekranlık televizyon gitmiş yerine 105 ekran televizyon gelmişti artık sefillik, sefalet yoktu. Artık bensiz olamayacağını, hayatının sonuna kadar benimle yaşamak istediğini anlatıyordu. Arada sözünü yanağındaki gamzesini öperek kesiyordum.
Kendimi çok değişik hissediyordum. Mutlu muydum, iyi mi hissediyordum bilmşiyorum. Hayalimdeki hayat bu muydu acaba benim 1 yıl öncesine kadar diye soruyordum kendime. Yanıtlıyordu içimdeki kaybeden sen hep bugünü bekledin thefucking.
https://www.youtube.com/watch?v=B-xrWDSJ6ao
Ezel'in efsane aksiyon müziğidir okurken dinlenir.
Tek olmayacağını adım gibi biliyordum, ancak çoğu arkadaşımla görüşmüyordum artık. Arayabileceğim sadece savaş vardı, onuda aramakta tereddütlüydüm tahsin denen şerefsizle o tanıştırmıştı beni ama başka güveneceğim insan yoktu etrafımda. Ümraniye haldun alagaş binasının önünde buluşalım hazırlıklı gel diyip kapattım telefonu.
Yaklaşık bir saat sonra oradaydım savaş beni bekliyordu.. Cebinde iki tane emanetle gelmişti. birini bana uzattı. Oğlum sopa mopa bişey yokmuydu adam öldürmeye gelmedik dedim. Bunları tedbir için aldım diyip alttaki merdivenin kenarından güzel bi beyzbol sopası çıkardı. Elimde bunla beklemek istemedim ümraniyenin ortasında diyip güldü. Sen al bunu ben kendimi idare ederim duruma göre dedi.
Söylemiş olduğu mahalleye gelmiştik, ahmeti aradım tamam geldim diyip ara sokağın birinden çıktı. Tek başınaydı bize doğru yürüyordu. sopayı kenara atıp üzerine yürüdüm karşı karşıya geldiğimiz anda hiçbirşey söylemeden suratına birtane geçirmiştim ki, sokaktan 5 kişinin daha çıktığını gördüm.
savaş o ara ortaya atladı, 3 kişi savaşa vuruyordu, ahmetle birlikte diğer iki kişide beni araya almışlardı. Diğerleri sikimde değildi. üçüde bana vuruyordu, yere yıkılana kadar ahmete vurdum. Tertemiz dayak yiyordum ama ahmetin yüzünüde benimkinden farksız hale getirmiştim tek başıma. Bir bağırış koptu arkada, ahmet ile gelen elemanlardan birtanesi yerde yatıyordu, savaş ise koş thefucking koş diye bağırıyordu bana.
Bacağından bıçaklamıştı çocuğu savaş, benimse koşmaya mecalim yoktu. Bana vurmayı bırakıp arkadaşlarına bakmaya gitmişlerdi, o anı fırsat bilip onların çıktıkları ara sokaktan tüm gücümle koştum pekte gücüm kalmamıştı aslında çok zorlanıyordum dümdüz etmişlerdi beni bildiğin. Ana caddeye çıkıp savaşı aradım. sonrasında bacaklarımda karıncalanmalar hissedip düştüm bayılmıştım.
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim, yine bilinen sahne başımda savaş vardı yine. Ulan ben bu sahneyi hatırlıyorum bu ne biçim dejavu dedim zor bela gülerek. Kafamı hafif sağa çevirdiğimde şeydayı gördüm oda oradaydı.
Ben seni beladan uzak tutmaya çalışıyorum, sen maşallah kendi kendine zaten bela buluyorsun dedi gülerek. Sevinmiştim lan onu görünce harbiden, yediğim dayağın ağrısı acısı geçmişti bi anda. Nereden haber aldığını sordum. Beni neden işe gelmediğimi sormak için bi kaç kez aradığını hastane yetkililerinin telefonu açıp hastaneye kaldırıldığımı söylediklerini söyledi.
Savaşa baktım ne oldu varmı bir problem diye kaş göz yaparak kafasını salladı sıkıntı yok dercesine, odadan çıktı. Başını göğsüme koydu şeyda sarıldı. Neden dikkat etmiyorsun gibisinden konuştu biraz. yanağından öptüm öylece durduk bir süre. sonrasında polisler geldi ifade vermem gerektiğini ifade verebilcek durumda olup olmadığımı sordular. Savaşı hiç karıştırmadım, onun suratındaki ince bi çizik dışında kavga ettiği pek belli olmuyordu.
Sokak arasında tanımadığım birkaç kişinin önümü kesip zorla gasp etmeye çalıştığını para vermek istemeyince darp ettiklerini uydurup ifademi imzaladım. Karşı tarafın şikayetçi olamayacağından emindim, Çünkü o tür bir soruşturmada kalabalık tarafından darp edildiğimi beyan edebileceğimi tahmin ettiklerini umuyordum ki yanlışta düşünmemiştim. Herhangi bir problem yoktu.
Akşama doğru taburcu oldum. Taksiye binip benim eve geçtik. Biraz muhabbetten sonra savaş hernangi bi isteğim olup olmadığını sorup kendi evine geçti. Şeyda kalabilir miyim yanında diye sordu. tabiiki dedim.
Mal gibi birbirimize bakıyorduk gözlerimizi ayırmadan. Sessizliği en son ben bozdum. Bak şeyda bende seni seviyorum, ama hem senınle hem sensız nasıl olacak. Seni kurtarmak istiyorum oradan dedim. hiçbirşey söylemedi yanıma uzandı sarıldık öpüştük hiç konuşmadık. Beni yavaş yavaş soymaya başlıyordu. Bizim kaderimiz belki hiç aynı olmayacak ama ben bu gece senin olmak istiyorum. ilkim olmanı istiyorum dedi.
ilkim derken? şaşırmıştım o an, en azından taciz eden tahsin üstündende geçmiştir diye düşünmüştüm ben aslında daha önce. Ben bakireyim diyip yapışmıştı dudaklarıma, o gece birlikte olmuştuk onunla. ilki olmuştum onun, herşeyim olmuştu o benim. artık asla bırakamazdım onu. Kurtaracaktım ve kafamda o muhteşem planı kurmaya başlamıştım.
istediğim herşeye, herkese sahiptim. Etrafımda pervane olan garsonlar, lüks mekanlar. Karılar kızlar herşey güzeldi. Berna ile rutin şekilde devam ediyorduk. Bir gece yasemin mesaj attı, ailesinin 2 günlüğüne tekirdağa gittiğini, kendi evlerinde beni beklediğini söyledi. normalde bu hikayede seks içeriği anlatmıyorum ancak bunu anlatacağım, neden anlattığımı hikayenin ilerleyen zamanlarında anlayacağınızı umuyorum.
Arabaya atlayıp önce tekelden iyisinden bir kırmızı şarap kaptım sonrasında yaseminlerin evde soluğu almıştım, her ihtimale karşı telefonumda kapattım. Kapıyı çaldım. Yasemin açmıştı kapıyı. Üzerinde sıradan bir eşortman ve tshirt vardı. Hoşgeldin diyip beni içeri aldı.
Masada oturmuş şarabımızı yudumlayıp sohbet ediyorduk. Saat ilerliyordu, kafalar çakırlaşıyor, yasemin içtikçe gözümde güzelleşiyordu.
Ayağa kalktım ve yasemini oturduğu yerden kaldırdım, dudaklarına yapıştım, atlayıp bacaklarını belime dolamıştı, deli gibi öpüşüyorduk diğer taraftan yasemin üzerimdekileri çıkarıyordu. O arada kafamı geri çekip, yatak odası ne tarafta ya diye sordum, bilmiyordum sandalyenin üstünde sevişecek halimiz yoktu sonuçta. Bütün romantizmin içine ettin dedi yasemin gülerek, koridordan düz git sağdan 2. kapı dedi. Yatağa geçtik yavaşça soydum. öpüşmeye devam ederken girmeye çalıştım ıslanmıştı yasemin ama yinede içine girmekte zorlandım. soluksuz sevişiyoduk. Yasemin hap aldığını dilersem içine boşalmamın sakıncası olmadığını söylüyordu inlemeleri arasında. 10 dakika kadar seviştikten sonra boşalmıştım.
Yatağın diğer tarafına attım kendimi. tam öküzsün ya dedi gülerek kalktı yanımdan banyoya geçti. Arkasındanda ben tabiiki birlikte duş aldık, o benim saçlarımı yıkadı, ben onun vücudunu şampuanlayıp yıkadım. çıktık ve yatağa geri dönüp birlikte yattık.
O gece öyle geçmişti günler ilerliyordu ben kafamda, planımı tekrar tekrar tasarlayıp kafamda oynatıyordum.
Arada ofise gelip giden mafya kılıklı 2 adam vardı. şeyda onların Yurtdışı kaynaklı elektronik posu tahsine sağlayan kişiler olduğunu anlatmıştı. Ordan paranın bir kısmı şeydanın bir kısmı tahsinin hesabına giriş yapıyordu. Sonrasında tahsin bütün parayı ayrı tek bir hesapta topluyordu. Bu onun parayı aklama şekliydi.
Kafamda kurmuştum, Bu adamları yaptıkları yasadışı işten dolayı ihbar edecektim önce. Sonrasında onlara ulaşıp, Bu ay postan çekilen paradan eksik tahsilat yapıldığı için tahsinin kızarak bir yakını vasıtasıyla kendini işin içine karıştırmadan onları ihbar ettiğini söyleyecektim. Fakat bir problem vardı, arada şeyda gözaltına gitmemeliydi bu işte. internet üzerinden bulgaristanda 2 haftalık ev kiraladım ve şeydanın bulgaristana gidip 2 hafta orada kalmasını istedim, en azından durumlar netleşene kadar orada kalmalıydı.
Annesiyle her gün ilgileneceğime söz verdim. Kendisi annesiyle beni tanıştırdı, hasta olmasına rağmen güleryüzlü bir kadındı. Kendisi iş gezisine çıkacağını, bir ihtiyacı olduğunda beni arayabileceğini söyledi annesine. Bende senın bir oğlunum teyze sakın çekinme dedim gülümseyerek. Babasınıda yıllar önce kaybettiklerini o gün öğrenmiştim.
Zaman yaklaşıyordu tahsilat gününden bir gün sonra şeydayı bulgaristana gönderdim ve kendim planı işleme koymaya başladım. Bizim iyiliğimiz için Tahsin bu işten sağ çıkmamalıydı,
https://www.youtube.com/w...J9VDdQEQtUUNN&index=4
Planı yapmıştım. Ertesi sabah ofise geçtim. Hiçbirşey yokmuş gibi davranıp devam ediyorduk. Tahsin abi sinirliydi, Şeydaya ulaşamadığından olduğunu düşünüyordum. Akşam çıkış saati geldiğinde tahsin abiye evi ilaçlattığımı bu gece ofiste kalmamın sorun olup olmayacağını sordum. Beklediğim ve istediğim cevabı almıştım olur demişti.
Gece ne kadar evrak belge varsa hepsini bir bir fotoğrafladım. Çekmecesindeki defterde birlikte çalıştığı kişilerin numaralarını aldım. Bahsettiğim pos sağlayan adamların birinin ismini biliyordum, defterde ismini ve numarasını bulmam zor olmadı. Gece hiç uyumadım sabah 6 civarıydı. Adamı gizli numaradan aradım uykulu bir ses tonuyla açtı telefonu.
selam verip konuya girdim direk, abi sen beni tanımazsın ama tahsin bir tanıdığı vasıtasıyla sizi ihbar etti dün gece. güya hakkınızdan fazlasına kesik atıp hesaba eksik havale geçmişsiniz dedim. adam deliye döndü, sen kimsin gibisinden sorular soruyordu bana. Kim olduğum önemli değil ama polis sizi arıyor haberiniz olsun diyip yüzüne kapattım telefonu. Sonrasında polisi arayıp adamın numarası ismi soy ismiyle birlikte ihbarda bulunup ofisi terk ettim.
Eve geçmiştim biraz kestirdim öğlen vaktiydi telefonum çaldı, merve tahsin abiyi vurdular thefucking nerdesin diyordu. Plan işliyordu beklediğim gibi nerdesiniz siz varmı sizde bir problem gibi sorular sordum tahsinin hastaneye kaldırıldığını hastanede öldüğünü öğrenmiştim, hattımı kırıp attım. Yeni bir hat almıştım önceki günden. skype üzerinden şeydayı aradım, şimdilik herşeyin yolunda gittiğini söyledim kısa bir konuşmanın ardından kapattım.
Şeydanın annesinin yanına uğradım, Nasıl olduğunu bi ihtiyacının olup olmadığını sordum. sonrasında diğer numaramı değiştirdim, bi ihtiyacın olursa bana bu numaradan ulaşabilirsin teyzeciğim diyerek numaramı bırakıp çıktım evlerinden.
Tek problem şeyda planı farklı işleyecek, tahsini sadece içeri attıracağım zannediyordu. Bense onu yaptığım planla öldürteli bir kaç saat olmuştu.
https://www.youtube.com/watch?v=ZIbOKGTB1Po
Aradan bir hafta kadar geçmişti, herhangi bir terslik yoktu herşey tıkırındaydı artık. Şeyda ile konuştuk artık geri dönebileceğini söyledim. Çok geçmeden 1 gün sonra şeyda istanbuldaydı.Günü evde annesinin yanında geçirmek istediğini evde olacağını söyledi. Pekala dedim. Sıra planın diğer aşamasına gelmişti, Tahsini öbür tarafa gönderdiğimiz için doğal olarak işsiz kalmıştım. Ama bu sefer aklımda bu işte işçi sıfatıyla değil, patron sıfatıyla çalışacaktım. Ofiste o gece fotoğrafladığım 200 kadar evraktan çıkacak sermaye bana fazlasıyla yetecekti.
Tahsinin bu iş için çalıştığı kişilerin telefon numaralarıda vardı elimde. Evrak bittiğinde para karşılığında evrak sağlayacak, yurtdışından sanal pos ayarlayacak kişilerin numaraları vardı.
Tek sorun tanışmıyorduk hiçbiriyle. Problem değildi tahsin abinin tavsiye ettiğini söyleyecektim. Önce pos için %20 komisyon ile biriyle anlaştım. Önce biraz sermaye lazımdı. 3-4 gün boyunca evdeydim sadece sermaye yaptım telefonla çalışarak. Arada şeyda geldi yanıma yardım etti. Tahsinin öldürüldüğünü öğrenmişti ancak üzülmüş bir hali yada bana bir kızgınlığı olmamıştı.
4 günde elimde yaklaşık olarak vereceğim komisyonu düşünce 33 bin lira kadar para oluyordu. Sıra yavaştan büyümeye gelmişti. Yine kadıköy tarafında bir dövmecinin stüdyosunun üst katını kiraladım. Üç aylık peşin verip masa sandalye bilgisayar olayını çözdüm. Çalışacak eleman olarak eski ofisten merve ve burak vardı. Arayıp teklifimi yaptım normalde 3 bine çalışıyorlardı tahsinin yanında. Ben direk olarak beş bin teklif etmiştim. ikiletmeden ikiside kabul etmişti bile.
Başlangıç için kendim, şeyda,burak ve merve yeterliydi. Günler geçiyordu, bense işi epeyce ilerletmiştim aradan epey bir zaman geçmişti, Altımda çalışan 10 tane elemanım şeyda ile harika giden bir ilişkim vardı. Paralar lüks mekanlar arabalar derken ilerliyordum. hayata tekrar başladığım noktayı unutmadım hiç, o günün etkisi hala aklımdaydı. Bir akşam etiler tarafında iş yemeği tarzında bi yemekte topladım bütün çalışanlarımı, sevgilimi, sevdiklerimi. Güzelde bir sohbet olmuştu. Gecenin sonunda şeydayı alıp kadıköye döndüm, birlikteliğimizin başladığı kadıköy sokaklarında, modada, saatlerce yürüdük.
Şeydaya o gece bir gün olurda ayrı düşersek, ben seni burada bekliyor olacağım diyerek eskiden modada oturup dertleştiğimiz, öpüştüğümüz kayalıkların kenarını işaret ettim elimle gülerek. Şeyda durgundu son birkaç gündür. Benim eve geçip o gece yine birbirimize sarılarak uyuduk. Ertesi sabah kalktığımda şeyda yoktu komidinin üzerinde bir not vardı, hoşçakal thefucking seni seviyorum yazıyordu. Hemen telefona sarılıp şeydayı aradım ancak ulaşılamıyordu.
Evlerine gitmiştim, kapıyı yumrukluyordum ancak açan kimse yoktu. Yan komşulardan biri hayırdır evladım kime baktın diye sordu. Şeyda dedim. Annesi 3 gün önce vefat etti Şeydayıda o günden beri hiç görmedim dedi. Nasıl yani? şaşkına dönmüştüm.
Günlerce aradım ancak telefonunu asla birdaha açılmadı. Hayatıma kaldığım yerden devam etmeliydim. Zor oluyordu şeydasız çok alışmıştım ona ancak elimden fazlası gelmiyordu. Aradan epey bir zaman geçmişti alışmaya çalışıyordum. Kadıköy akmar pasajında kitapçılar vardır bilenler bilir. Akşam saatlerine doğru kitapçıya geçmiş kitap bakıyordum kafamı çevirdiğimde bernayı gördüm, hiç değişmemişti. Öylece bakıyordum ona. Kafasını kaldırıp beni gördü ve genel kültür o kitaplarda yazmıyor dedi, sayende ben hayat felsefesi okudum, senide okumuştum zamanında ama şimdi görüyorum ki yaprakların kırışmış, eskimişsin be. benden sonra okuyanlar zevk alabildi mi dedim gülerek.
şerefsizleşme dedi. Kısa bir muhabbetten sonra vaktinin olup olmadığını ve uygunsan bişeyler içip içemeyeceğimizi sordum olur dedi. Cafeye oturduk, bana bir salep, bayana bir ice tea şeftali dedim. Unutmamışsın dedi gözlerime bakarak. Nereye gitsek hep ice tea içerdi eskiden yaz kış farketmezdi. Unutmadım istedim ama beceremedim dedim.
Neler yaptığından, nelerle meşgul olduğundan konuştuk biraz. Numaralarımızı verdik birbiimize mekandan kalktık. Karşısında oturanın eski benle bir alakası kalmadığını anlamış olacak ki gecesinde mesaj atmıştı nasılsın diye.
Bir süre konuştuk, benden geçmişte yapmış olduklarından dolayı özür dilemişti. Kışın ortasında bırakıp gittin beni, ben seni temmuzun yapışkan sıcağındada sevdim istanbulun ayazındada. Belki o zamanlar bir gelecek vaat edemezdim sana, sen gelecek vaat edebilecek, maddi manevi birini bana tercih ettin, Kaldıki tercih ettiğin adam benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi be diye sevgi, nefret karışımı bir mesaj gönderdim.
Ahmetle ayrıldıklarını, anlattı. Neden diye sorduğumda içkiliyken ahmetin kendisine zorla sahip olmaya çalışmasından söz etti utana sıkıla. Tamam nefret ediyordum bernadan ancak bu kadarı fazlaydı. Sinirden kendimi sikecektim o an. Ahmeti elime geçirip öldüresiye dövmek istiyordum. Berna bana ihanette etse benim geçmişimin bir parçasıydı. Ahmet hakkında biraz bilgi edindim bernadan Nerede takılır kiminle arkadaşlık yapar vesaire. Yasemin isminde yeni bir kız arkadaşı olduğunu öğrenmiştim.
Berna gecenin sonunda bana geri dönmek istediğini söylemişti ancak o an pek düşünme şansım olmamıştı. Kendim için planlar yapıyordum intikam için ahmetten ancak bu öğrendiklerim intikam planımı öne çekmemi sağlamıştı. Kafamda sıfırdan yeni bir plan kurmaya başlamıştım.
Remember the name okurken iyi gider.
https://www.youtube.com/watch?v=VDvr08sCPOc
Ertesi sabah erkenden merveyi aradım, kendisinin bana bir konuda yardımcı olup olamayacığını sordum, ne hakkında olduğunu sordu. Ahmet ile facebook üzerinden iletişime geçmesini, hatta biraz yazılmasını, benim söylediğim zaman buluşmaya çağırmasını söyledim. Ahmetin kim olduğunu bana neler yaptığını biraz anlattım. Bu intikam planımın başlangıcıydı. Merve fizik olarak güzel sarı saçlı ela gözlü reddedilmesi zor bir kızdı. Merve biraz söylensede reddetmedi beni sağolsun.
Sıra yasemini tanımaktaydı. Ancak elimde adres yada telefon olmadığından bu iş biraz uğraştıracaktı. Bir kaç gün sonrasında eski bir arkadaşımın sayesinde yaseminin soy ismini ve oturduğu semti öğrenmiştim. Aynı zamanda ahmetinde arkadaşı olduğu için soyismini biliyordu. Bilinmeyen numaralardan isim soy isim ve ilçe ismi vererek numara istemiştim. 3 farklı numara almıştım. Hepsini tek tek rehberime kaydedip, whatsapp kullanıp kullanmadıklarını kontrol ettim. ikisi kullanıyordu, Bir tanesi orta yaşlı bir bayandı diğeri gençten bir kızdı, Yüksek ihtimalle ahmetin kız arkadaşı buydu.
Aradan bir kaç gün geçmişti merveye durumların nasıl olduğunu ahmetle arasının ne durumda olduğunu sordum. Merve gülerek çocuk içime düşecek neredeyse diyerek yanıtladı. Zamanıdır dedim kendi kendime, Yarın ahmeti kadıköy rıhtımın oraya çağırmasını ve görüşmesini istedim. Ertesi gün beklediğim gibi ahmet ile merve buluştular bense geriden izliyordum. Bir süre takılıp gezdiler bir mekana oturdular. Ahmet mervenin içine düşecekti hakikaten neredeyse. Akşama doğru birbirlerinden ayrılırken merve ahmeti yanağından öpüp yanından ayrıldı, tabiiki buda planımın bir parçasydı. istediğim ahmetin merveyle sevgili olduğunu sanmasıydı.
3 Gün sonrasında merveden yeni bir buluşma teklif etmesini istedim, Buluşma yeri capitol, girecekleri sinema filmi incir reçeli 2 olacaktı. Sırada yasemini ikna etmek vardı.
Duman - Helal olsun
https://www.youtube.com/watch?v=9gOCzxYxR2g
Beklediğim gün gelmişti ve o mesajı yazıp yasemine gönderdim. "Gerçekleri görmek istiyorsan Capitol incir Reçeli 2 16:20 seansında o salonda ol" Tabiiki beklediğim gibi merve ile ahmet sarmaş dolaş sinema katında dolanıyorlardı bense köşe biryerde elimde gazeteyle onları izliyordum. Seansa 15 dakika vardı ki yasemin katta belirdi.
Ahmetle merveyi o halde görünce kalabalığın içinde bağırmaya başlamıştı bense kenardan olanları izleyerek "yaşasın" diyip yürüyen merdivenlerden aşşağı inmeye başladım. Plan işliyordu sırada yaseminle tanışmak vardı tabiiki. Capitolün çıkışında kenarda beklemeye başladım. Yasemin ağlayarak dışarı çıkmıştı, arkasından ahmet yasemin dur yasemin falan dese bile taksiye bindi ve gitti. Arabama binip taksinin peşinden devam ettim.
Bostancı tarafında bir yerde indi taksiden, sahilde bir banka oturdu ağlıyordu. Bir süre izledim sonrasında yanına gidip kötü bir gün, benim içinde kötü bir zamanlama sanırım dedim. Git başımdan defol diyerek beni kovsada kaldım ve sözlerime devam ettim. Tam o bulunduğun noktada yapabileceklerin kısıtlıdır, şuan iki seçeneğin var ya gidip kendini önündeki denize atacaksın yada kalkıp benimle gelerek gününe devam edeceksin.
Tam şuan durduğun noktada ben duruyordum bir zamanlar, benim tercihim denize atlamaktı, atladım ancak boğulmadım kurtardılarç. Şimdi ise burada seni teselli etmeye çalışan sıradan mutlu bir adamım. Şimdi sen hangisini yapacaksın dedim. Başını kaldırıp kimsin sen, neden buradasın, amacın ne? dedi. Orta doğu ve balkanların hakimi herşeyin sahibi ancak kaybedecek hiçbirşeyi olmayan bir adamım saat işliyor ne yapacaksın dedim. Ağlamaklı ve gülümsemeyle karışık bir surat ifadesiyle yüzüme baktı ve ayağa kalktı. neden bunu yapıyorum bilmiyorum ama nereye gidiyoruz orta doğu ve balkanların hakimi sultan selim han dedi. Koluna girip arabaya doğru götürmeye başladım.
Okurken dinlemeniz tavsiyedir.
https://www.youtube.com/watch?v=hxEtaxWgUCA
Yasemini alıp çamlıca tepesine götürdüm, arabada biraz sohbetten sonra iyi davranmaya başlamıştı bana. birlikte güzel vakit geçiriyorduk birkaç saat önceki mutsuzluğu atmıştı üzerinden. Yerdeki güllerden birtanesini koparıp yasemine uzattım. Güldü ve teşekkür etti. uzun süre çamlıcadan istanbulu izleyip uzun uzun muhabbet ettik.
Saat ilerlemişti, eve gitmek istediğini söyledi. Ümraniye tarafında oturduğunu söyledi. Eve bırakırken çantasından göz kalemini çıkarıp avcuma numarasını yazdı, yanağımdan öpüp arabadan indi ve el salladı gülümseyerek. Camı aralayıp iyi geceler güzellik diyerek kadıköye evime doğru yolakoyuldum.
O gece berna beni arayıp telefonda tekrar birlikte olmak istediğini söyledi ağlayarak. Kendime sormaya korktuğum soruyu sordum kendime. Bernadan ne kadar nefret etsemde hala boş değildim ona karşı. Hala seviyordum ancak yaptıklarını yediremiyor, nefretimin önünede geçemiyordum. Ertesi sabah kadıköy simit sarayında buluşup birlikte kahvaltı yaptık.
Sonrasında bernayı alıp pes oynamaya götürdüm. Ulan kızı pese mi götürüyon amk demeyin mantıklı gelmişti. Ben barcelonacıydım berna ise real madrid fanıydı. 12-1 yendim berna elindeki joyistiği kenara atıp ben oynamıyorum dedi. Çıkıp dolaştık biraz güzel bi gün geçiriyorduk. Mutlu gibiydim lan. Keşke şuan yaşadıklarım önceki hayatımın devamı olsaydı, hiç ayrılmamış olsaydık. Bu günleri çok önceden yaşamış olsaydık, şuan bambaşka konumda olurduk belki diye geçiriyordum içimden.
Akşam Bernayı evine bırakırken, seni seviyorum diyip öptüm dudaklarından. Sarıldı bende seni çok seviyorum dedi ve eve doğru yürümeye başladı.
Okurken dinlemeniz tavsiyedir.
https://www.youtube.com/watch?v=nnzhYYWcFLo
Aradan haftalar geçmişti, Yasemin ile ofiste kullandığım telefondan görüşüyordum. Arada iki kezde buluşmuştuk sevgili olma yolunda emin adımlarla ilerlyorduk. Diğer yanda berna ile hayatım çıkmaza doğru gidiyordu. Bir sonumuz olup olmadığı gibi, sonumuz, geleceğimiz sadece belirsizlikten ibaretti.
Berna ile yaşlanmak istiyordu bir yanım, yaptıklarını hazmedemiyori kendime yediremiyordu diğer yanım. intikam,aşk ikilemi arasında gidip geliyordum. içimde bu ikili boğuşup dursada berna ile hayatıma bakıyordum. Herşey iyi gibi gidiyordu ancak hayatımda bir eksiklik hissediyordum, beni tamamlayan birşey yoktu sanki.
Bir akşam berna aradı yarın görüşelim mi sevgilim demişti. Yaptığım işin tam olarak ne olduğunu tam olarak bilmiyordu hala söylememiştim. Olur nereye gidelim istersin dedim, Kız kulesine ne dersin diye sordu, galata kulesini tercih ederim dedim gülerek. Ertesi gün için sözleşip telefonu kapattım. Eski hayatımı düşünüyordum, neydim ne oldum diyordum kendi kendime. Ailemin yanına ayda bir ancak uğrar olmuştum annem ile arada telefonda konuşuyorduk. Hayatımdaki eksikliklerden biri kesinlikle aileydi.
Çocukken dert tasa yoktu ne güzel tek derdim oyuncaktı, onuda komşunun oğlundan çalıyordum zaten diye düşünüp istemsizce gülümsüyordum kendi kendime aptalca. Öylece uyumuşum. Ertesi sabah olmuştu bernayı aldım kız kulesinin oraya geçtik ve vapura binmiştik.
Tema bu.
https://www.youtube.com/watch?v=KxNl30mql0Y
Sabah uyandığımda yasemine baktım, uyanmış beni izliyordu. Günaydın sultanım dedim. Sarıldı masanın üzerinden telefonu aldım ve bir fotoğrafımız olsun dedim. Üstümüzde birşey yoktu, üstümüzü yarıya kadar örtüp ikimizi kareye alıp bir fotoğraf çektim. 10-15 dakika kadar uzandıktan sonra işe gitmeliyim diyerek çıktım yataktan üstümü giyindim. Görüşürüz diyerek çıktım yaseminin evinden, amacıma ulaşmıştım planım kusursuz işlemişti. Telefondan ofisin hattını çıkarıp kırıp attım. Arabaya bindim yasemin camdan beni izliyordu, gaza basıp ofise geçtim.
Sabah elemanlarla rutin bir sohbetin ardından odama geçtim. Beklediğim o an gelmişti. Yaseminle çekildiğimiz yarı çıplak resmi ahmete attım altına ise düştüğüm not şu şekildeydi.
-Yasemin benimle çok mutlu, hala kendi kendine bir umudun varsa o umudunu kaybetmelisin.
Eski dostun.
Mesajı gönderdikten sonra orgazm olmuşcasına bir ferahlık,rahatlama gelmişti üzerime. "yaşasın" dedim yine kendi kendime. beş farklı cariyeyle aynı anda birlikte olsam bu kadar zevk alamazdım yaptığım işten öyle birşeydi panpalar.
Ana Tema
https://www.youtube.com/watch?v=c1ivrVbzUGw
Yasemin ve ahmetle işim bitmişti artık. Berna ile devam ediyorduk. Dünya üzerindeki en güzel kadındı benim gözümde. Eski yaptıklarımız geçiyordu gözümün önünden. Öyle güzel günlerdiki.
Bir akşam buluştuk onu ilk öpüştüğümüz yere beylerbeyi sahiline götürmüştüm. Oturduk öylece gözümde canlandı koskoca mazi. Öylece gözlerine baktım, "neden bu kadar güzelsin, neden bu kadar aptalım. Onca şeye rağmen hala seni seviyorum delicesine vazgeçemiyorum" dedim. O ise bana eliyle sus işareti yaptı, dudağıma bir öpücük kondurdu. Sessizlik bürüdü ortalığı, bir süre sonra sessizliği bozan yine kendi olmuştu, o zamanlar farkında değildim hiçbirşeyin, ama şimdi eminim sana aşığım dedi. güldüm sadece hiçbirşey söyleyemedim.
Eskilerden konuşmaya başlamıştık, bir keresinde gece evinin önünde cama çıkacak diye beklerken bacağımdan köpek ısırmıştı hala durur o gelmişti aklıma, anlattım hatırlıyor musun diye. Ben güldüm, o güldü. Güzel günlerdi be diye ekledim. Sonra o anlattı, beraber denize gitmiştik ben boğulacaktım, beni kurtarıp kıyıya çıkarıcam diye bacağını midyeye takmıştın hatırlıyo musun dedi. Hatırlamam mı 10 santim açılmıştı bacağım yaranın sadece üstü kapandı olduğu gibi duruyor iyileşmiyor dedim. Hakikaten öyleydi.
Elinden tutup çengelköye doğru yürüdüm, güzel bir akşamdı. Hayatta bir zamanlar en çok istediğim şey yanımdaydı, sefilin biriyken şuan bok gibi param arabam evim vardı. Başarılı bir erkeğin arkasında bir kadın değil bazen bir radyo sunucusu bile olabiliyor beyler.
Ana Tema, okurken açmanız şiddetle tavsiyedir.
https://www.youtube.com/watch?v=XPC7La-244E
Herşey iyi güzeldi ancak, bernanın yüzüne her baktığımda çamur gibi birşey görüyordum. Her ne kadar sevsemde kaldıramıyordum beni yüz üstü bırakıp ahmetle birlikte olmasını. Cumartesi günüydü akşam saatlerine doğru ofiste tek başıma oturup öylece düşünüyordum
ve bernaya o mesajı attım. Yazdıklarım şu şekildeydi;
-Çok çaba sarfettim senin için, sense bana mutluluk yerine sadece stres ve keder verdin. Belki farkında değildin ancak beni bıraktığın o karanlıkta seni seven biriyken, nefret eden biri oldum artık. Kısaca ben bir fahişeden bir hanımefendi yaratmaya çalıştım, ama elimde olan tek şey hanımefendi taklidi yapan bir fahişe. Senden sonsuza kadar vazgeçiyorum berna hoşçakal.
Aşk intikam duygusundan güçlü değildir panpalar. Hayatımın geçmişinde bana bir mutluluk verip, sonra en yakın arkadaşımla verdiği mutluluğu kat kat fazlasıyla geri aldı benden.
Ofisten çıktım biraz moral bozukluğu biraz hüzünle moda sahiline doğru gidiyordum. Tekele uğradım. Bir kaç tane bira alıp sahile geçtim. Yürürken gözüme şeyda ile oturduğumuz yer çarpmıştı. Eski günlerin hatrına kayalıkların kenarına oturdum biramı açtım yudumluyordum. Düşünüyordum dertli dertli arkamdan bir ses duydum. Erken gelmişsin, kendini bu kadar kullandırtma dedi. Arkamı döndüğümde şeyda oradaydı, gözlerime inanamadım ama oydu gerçekten. "şeyda" diyebildim sadece uzun zaman olmuştu o gideli.
Sözünü tutmuşsun bana beni hep burada bekleyeceğini söylemiştin, buradasın gerçekten. Gerçi üç kere geldim buraya yanlız başıma ama bugün buradasın dedi. Neredeydin şimdiye kadar dedim susturdu beni dudaklarıma yapıştı. Hiçbirşey sorma bana diyip açtı bir bira. Sarıldım beyler sıkı sıkı sarıldım o akşam şeydaya.
O gece sabaha kadar zaten hayatımın yarısı olmuş kadıköyün loş ışıklı boş sokaklarında el ele yürüdük. içtik eğlendik. Ben bernaya aşık olduğumu düşünürken bile hayatımdaki eksiklik hep şeydaymış onu gerçekten seviyormuşum, onu gördüğümde bunu anlamıştım. Kaybettiklerim berna, ahmet ve gençliğimin bir kısmıydı, kazandıklarım ise şeyda, yeni hayatım, ve gençliğimin devam eden kısmıydı.
beğendiysen paylaş panpa⤵
ferdi nerde
YanıtlaSil