amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

On yıldır Mültecilerle Çalışan Bir Avrupalının Gözünden Genç Afgan Erkekleri

On yıldır Mültecilerle Çalışan Bir Avrupalının Gözünden Genç Afgan Erkekleri


2014 yılında sığınmacı dalgaları batı avrupa'ya doğru akmaya başladığında vatandaşlar ve görevliler bunu cömertlik ve açıklıkla karşıladı. tükenmiş sığınmacılar trenler ve otobüslerden döküldüğünde elbise ve yemek hediyeleriyle "hoşgeldiniz sığınmacılar" yazan pankartlar taşıyan kalabalıklar tarafından karşılandı.

Yeni Bir Saldırı Dalgası - 3. Dünya Savaşı: Çin!

yeni bir saldırı dalgası 3. dünya savaşı çin

evet beyler bayanlar bu anlatacaklarımı ileride yaşadıkça hatırlayacaksınız!!!

almanya'nın türk bakanlarına karşı aldığı bu yasakçı tüm avrupa ülkerine yayılmış durumda.

avrupadaki tüm türkler yakında ayaklanmaya başlayacak.

Meksikalı Bir Balıkçı İle Amerikalı Bir İş Adamının İbretlik Hikayesi!

meksikali balikci


Bir Meksika sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı iş adamı, kıyıya yanaşan kayıktaki balıkçıyla konuşur.

Kayığın içinde, henüz tutulmuş birkaç ton balığı bulunmaktadır.

Amerikalı iş adamı balıkların iriliğinden dolayı balıkçıyı över ve bu birkaç balığı ne kadar zamanda yakaladığını sorar.

Balıkçı, “Fazla sürmedi, senyör” der.

Amerikalı hayretle sorar: “Öyleyse neden daha fazla denizde kalıp da daha çok balık tutmadın?”

“Bu kadarı bugünlük aileme yeter.”

“Peki”, der Amerikalı iş adamı.

“Geri kalan zamanın nasıl dolduruyorsun?”

“Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşimle biraz şekerleme yapıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; Amigolarla birşeyler içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyoruz, senyör.”

Amerikalı iş adamı bu hayatı son derece sevimsiz bulur.

“Ben Harvard mezunuyum, sana yardımım dokunabilir” der.

“Her şeyden önce, daha fazla balık tutmalısın.”

Balıkçı hayretle sorar: “Niçin senyör?”

“Artan balıkları satar, daha çok kazanırsın.”

Sonra senyör?

“Zamanla kendine daha büyük bir tekne alırsın.”

“Sonra senyör?”

“Daha büyük tekneyle daha çok balık tutar, daha çok kazanırsın.”

“Sonra senyör?”

“Daha başka tekneler alır, bir filo kurarsın.”

“Sonra senyör?”

“Sonra balıkları işlemek için kendin konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olursun.”

“Sonra senyör?”

“Tabii, bütün bu işleri böyle küçük bir sahil kasabasında yürütemezsin. bu arada Los Angeles veya New York gibi büyük bir dünya kentine taşınmış olursun.”

“Sonra senyör?”

“Yeteri kadar büyüyünce halka açılır, hisse senetlerini satarsın. Büyük zengin olursun. Milyonlarca doların olur.”

“Sonra senyör?

“Bu kadar paran olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Emekliye ayrılır, bir sahil kasabasında kafanı dinlersin. Sabah geç saatlere kadar uyursun. Biraz balık tutar, çocuklarla oynar, öğlenleri de şekerleme yaparsın. Akşamları ise amigolarınla bir şeyler içip gitar çalarsın.”

“Şu an bunları yapıyorum zaten senyör!..”

Bir Avuç Süt Tozuna Giden Memleket


Sene 1948…
ikinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.•

Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960'lara kadar zorla içirildi.•

Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.•

Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!•

Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne'ydi.•

Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında incirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.•

“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD'ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.•

Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.•

Sonuç olarak Abd "radyasyonlu" olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.
Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı ‘rutin aşılar’ arasına sokuldu.
Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.•

Koskoca memleket bi avuç süt tozuna gitti.

Alternatif Bir Üçüncü Dünya Savaşı Senaryosu!


“Her şey Dünya adlı gezegenin, kendi zaman tanımlamasına göre 21. yüzyılın başlarında, Orta Doğu’daki Arap halklarının diktatörlüklere karşı, demokrasi, özgürlük ve insan hakları talepleri ile başladı.”

Işid Hakkında Marjinal Teoriler

Irak ve Şam İslam Devleti, gavurların deyimiyle ISIL yani ''Islamic State of Iraq and the Levant'' burada dikkatimi çeken ''The Levant'' Bölgesinin bu örgütün bir parçası olarak sunulmuş olması ya da örgütün bu bölge bizim diyor olması. nedeni şu ki dikkatime şayan bu levant bölgesinin büyük israil projesinin ana hattı olması ve israilin yanı başında olup biten tüm bu fırtınaya rağmen sessiz kalması, ki israil ortadoğu'da iran'la birlikte istihbarat olarak en güçlü ülke. gelelim bu levant bölgesi nedir? filistin, israil, ürdün, lübnan, suriye, sina yarımadası ve hatay'ı içine alan bu geniş coğrafyayı kapsayan alanlar aynı zamanda zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip.


şimdi çıkıp amerika'nın bir numaralı problemi haline gelen işid 2 amerikalı gazetecinin kafasını kesmesiyle amerikan kamuoyunun da bir numaralı düşmanı olarak görmesine neden olmuştur. oysa ki kafa kesmelerden önce amerikan kamuoyu kesinlikle savaşa karşıtı idi. aklına gelmiyor değil insanın, lan bu kafa kesme işinin arkasında kim var? e ben diyeyim ingiliz ajanları. şimdi amerika neyi planlıyor peki? amerika, yahudi milyarder lobisinin en fazla olduğu ülke, sonuçta bu adamlar hem para kazanmak istiyor hem de müslümanları bir birine düşürerek israil'i rahat ettirmek istiyor kısacası. petrol şirketlerinin tamamına yakını israil kökenlilerin sahibi olduğu amerikan ve ingiliz şirketler. e en büyük silah üreticileri de bu adamlar. savaş olmazsa nasıl silah satacaklar?

gelelim teoriye, bu savaş bitmez aga, ne zaman ki bu işi yönetenlerin kazandıkları menfaatler sona erer o zaman savaş biter, e bölgede eğitimsiz, fakir, yoksul ve radikal milyonlarca müslüman var, buradan çok cihadçı çıkar sonuçta, amerikan silah makinası'da sürekli çalışır, petrol şirketleri de doğan boşluktan elleri güçlenerek büyür ve merkezi yönetimlere karşı söz sahibi olur. haa ne zaman işid bir petrol bölgesine yaklaşırsa amerikan abileri kafalarına bomba yağdırır şimdilik ama o başka. ancak diyeceğim o ki işid'i kimse durduramaz aga, bu adamlar belki bir oyunda olduklarını bilmiyorlar, lakin işid'tekiler de büyük oynuyor. el kaide'ye benzemez. şimdi işid ne yapacak? diyeyim şimdiden, işid kerkük'e de girecek kuzey ırak'a da girecek, kürdistan'ı da sikecek. ama nasıl olur oralar petrol bölgesi, ben bilmem aga oyun çok büyük işid alsın ki zamanı gelince israil'in olsun. kürdistan bağımsız olursa israil'e maşa olmaktan başka bi boka da yaramayacaktır. işid iddia ediyorum bağdat'a da girecek, peki neden? iran imparatorluğunun ırak üzerindeki hakimiyetini kırmak için. en son ne olacak, nato bm ve benzeri koalisyon devletler ırak'a suriye'ye komplece girecek, peki kimin için? israil için. kıyametin alameti olum bunlar. :) merak etmeyin işid türkiye'sınırına kadar gelebilecek en fazla, ama türkiye bu hızla globalleşmeye devam ederse milyarlık şirketlerin oyuncağı olacak, akabinde israil'in. ha bize ne olur, bi'bok olmaz yozlaşır yaşarız, orta sınıf olarak, bizimle medya üzerinden istedikleri gibi oynayabilecekleri bir ülke oluruz, yahudi sermaye bankasından 100 bin tl çekeriz bir ev alırız sonra 10 yıl boyunca 150 bin tl'yi geri ödemek için, banka için çalışırız. köleliğin özgürleştirilmiş halidir bu, biz pis kölelere sunulmuş bir nimettir, bu teşekkür etmeliyiz sahiplere. sahi ya bu çoktandır böyle ya.