Tanrıya Bir Soru Sorabilsem?
Mart 28, 2020
yorum yok
Ne mi olurdu? Orada ne yaşadığım olurdu. Şimdi üzerinden yıllar geçti halen daha anlam veremiyorum sanki hiç olmamış gibi zaman durmuş gibi bir rüya gibiydi ama hepsini yaşamıştım ve bir gün tekrar yaşayacağım diye it gibi korkuyorum. Hayır bir daha olmasın... Korkarım hayatım bu korkuyla geçecek dostlar şimdi diyorsunuz ki ne anlatıyor bu mal izin verin anlatayım öyleyse.
2015te ilk defa denize çıktım 90 yapımı eski bir Japon üretimi gemiydi her yeni denizci gibi büyük heyecanlarla gittim o gün, güzel bir yaz günü mersinin adam eriten sıcağında gemi beni bekliyordu acenta vasıtasıyla gemiye katılışım gerçekleşti. Henüz 20 yaşında bi çocuk olarak hayatımı eriteceğim bu mesleğe girişi yapmıştım. Ve aynı gün operasyon bitimiyle kalkışı yaptık. Yolumuz uzun değildi iskenderuna gidiyorduk. Bir kaç saatimiz vardı sadece...
Gece 12de yanaştık limana burda vardiyamı tuttum ilk defa vardiya tutuyordum heyecanlıydım tabi ama hızlı öğreniyordum zevk almaya başladım sonra bi suriye seferimiz çıktı lattakiaya onun da ardından izmir ve bu 4-5 gün sürecek seferden önceki son kısa seferimizdi. Yola çıktık ve iyon denizine geldiğimizde artık hayat yok olmuştu uçsuz bucaksız bir deniz, sakindi hava falan yoktu sallanmıyorduk 3. Kaptanla muhabbete başladık biz de normal olarak bana seyir aletlerini nasıl çalıştıklarını ne işe yaradıklarını gösteriyor gözcülüğün nasıl etkin yapılması gerektiğini anlatıyordu not defterime aldım yazdım tabi gece biraz ilerlemeye başladı saat 0145 falan pruvada bir geminin ışıklarını gördüm
Döndüm bi heyecanla abi pruvada bi gemi var dedim, kalktı oturduğu yerden iyi bakalım nerdeymiş diye radara geldi mesafe fazlaydı 10 mil rahat vardı. Allah Allah dedi kendi kendine, radarda görünen bir şey yok ama herhalde range fazla ondan görünmüyor dedi neyse biraz daha bekledik yarım saat sonra daha yakındı ais diye bir cihaz vardır gemilerde takılıysa geminin bilgilerini ismini cart curt gösteren bir cihaz orada da o mesafede bir gemi yoktu en yakın gemi 18 mildeydi gözle bakalım napıyo dedi gemiyle mesafemiz azalıyor ve bize doğru geliyordu, otopilotu bi 10 derece sancağa al bakayım dedi dediğini yaptım ama yok sanki bi nesneye değil de resme bakıyor gibiydik biz döndükçe aynı açıya devam ediyordu biraz daha bekledik gemiyi görmeye çalışıyoruz ama sadece fenerlerini görüyoruz bütün cihazları geçtim radarda çıkmaması oldukça enteresan bir durumdu çareyi kaptanı aramakta buldu en son 3. Kaptan aradı ve durumdan bahsetti
Kaptan yaşlı bi adamdı tamam geliyorum diyip geldi yukarı, o da baktı biraz daha çevirin rotayı dedi çevirdik nerdeyse terse döneceğiz ama gemi önümüzden gitmiyor telsize sarıldı GPS kaptan gps pozisyonunu ekleyip unidentified ship diye seslendi cevap yok çarpışacaktık amk gemisiyle bütün gemiyi ayağa kaldırma zamanıydı artık genel alarma geçtik Reise ve gemicilere haber ettik usturmaçaları hazırlayın diye usturmaça dediğimi bilenleriniz vardır limanlarda rıhtım kenarında dururlar kauçuk parçalar gemi sert bir şekilde çatmasın diye reis ve gemiciler kalkıp panikle işe koyuldular beni de aşağı yolladılar gemi öyle böyle bir gemi değildi devasa bir gemiydi bizimkinin 3 katı falan olabilirdi ve üstümüze doğru geliyordu
Belli ki normal bir şeyle karşı karşıya değildik dakikalar geçti herkes toplanma mahallinde toplandı Kaptan ve 4. Kaptan köprüüstündeydi ama ben merakıma yenik düşüp gemiyi izlemeye devam ediyordum artık mesafe inanılmaz derecede azdı çatışma an meselesiydi dümen motorunun sesini duyuyorduk Kaptan bir hışımla bi oraya bir buraya alabanda basıyordu belli ki
Şimdiye çarpması lazımdı dedik artık gemide yapılmayan manevra kalmamıştı tornistana sancağa iskeleye her yere denemişti gemi stoptaydı ve garip bir olay vardı yaklaşan gemi tam önümüzdeydi ama ne çatışıyoruz ne de uzaklaşıyorduk gemi video kaydı gibi durmuştu bi anda kimse olanlara anlam veremiyordu dindar kesim dualara sarılmış, dinsiz kesim saçını başını yoluyor ne oluyor bu soktuğumun gemisinde modundaydı herkes ben mi korkudan ölmek üzereydim belki de ilk seferim daha nasıl bir şeyle karşı karşıyayız dedim kendi kendime gittim bi gemici buldum usta gözünü seveyim benle başa gel dedim adam da haklı olarak kellemi alsan oraya gelmem lighter young dedi. Hayvan gibi merak ediyordum ama bi o kadar da korkuyordum köprüüstüne çıkayım dedim acaba naptılar diye, çıktım 4. Kaptan hayretle bir yerlere koşuyor dürbünle diğer gemiye bakmaya çalışıyordu Kaptan sigara yakmış Allah sonumuzu hayır etsin kafasındaydı diğer dürbünü de ben aldım öteki gemi en az 250 metreydi köprüüstünü görmeye çalışıyor ama hiçbir şey göremiyordum insan yok gibiydi o gemide acaba herkes aynı anda kafayı sıyırmış olabilir mi dedim o an
Kafaya koymuştum 4. Kaptana gittim abi ben bu gemiye daha yakından bakmak istiyorum dedim, manyak mısın sen diye çıkıştı normal olarak abi tek başıma gidemem gözünü seveyim gel benle dedim başta mırın kırın etse de bi deli oydu gemide tamam lan dedi Kaptan gitmeyin oğlum tehlikeli dedi ama dinleyecek olan kimdi.
4. Kaptan 25 yaşındaydı, çalışan olarak 2. Kontratıydı yani çok eski bi adam sayılmazdı ama gençti bu yüzden benim gibi deli cesaretine bir tek o sahip olur diye düşündüm el fenerimizi işaret fişeğimizi, baretleri her şeyi aldık emniyet kemeri de aldık olur da kendimizi bağlamamız gerekir diye çünkü ikimizin de aklında olan belliydi o gemiye gidecektik ama bunu söylemiyorduk birbirimize başa kadar gittik ayaklarım öyle bir titriyordu ki bu titremeye gemiyi delerim diye düşündüm en son başüstüne vardık, başüstü kapalı bi gemi değildi ve gördüğümüz karşısında şok olmamak imkansızdı gemilerin uç noktaları arasında belki 3-4 cm anca vardı ve gemiler bi oraya bi buraya gidiyor diğer gemi ayna gibi biz ne yaparsak aynısını yapıyordu 4. Kaptan telefonunu çıkarttı fotoğraf çekti sonra galeriyi açtı ve ananın amı diye bağırdı telefonu elinden attı, telefonu alınca hasiktir diye bağırdım ve karşı gemiye doğru fırlattım
Telefon daha havadayken gözden kayboldu ve düşme sesi duyamadık ne denize ne de güverteye evet dostlar çektiği fotoğrafta kocaman bir gemi yoktu, ya da hiç gemi yoktu da değildi gördüğümüz gemi yoktu ama bi gemi vardı. O da bizim gemiydi.
Evet tam olarak bir ayna gibiydi ama görüntüde asıl korkutucu olan karşımızda kendi gemimizi görmemiz değil kendi yansımalarımızdı elinde telefon bir adamla korku dolu bir çocuk yoktu. Evet kendi görüntülerimiz ancak keskin gözlerle bize doğru bakan iki silüetti karşıya bakmaya korktuk 4.kaptanın sinirleri boşalmış ağlıyordu bense bakmayı ne kadar istesem de kötü bir şey görmeye korkuyordum
En son bi cesaret baktık 4.kaptanla silüet falan yoktu ama kafayı yiyorduk 4. Kaptanla konuşmadan anlaşıyor gibiydik, kalktık ve diğer gemiye yanaştık önce 4. Kaptan ayağını attı ve geminin tam ucuna çıktı adımını atsa diğer gemideydi ama kararsızlık vardı bu bir serapsa ya da kafayı yediysek denizi boylayacaktı dahası ötekiler bastıysa geri dönüşü olmayan bir yol bekliyordu bizi Kaptan telsizden seslendi cevap verdi ıssız bir gemi var hiçbir şey görünmüyor dedi. En son içimden geç artık şu diğer gemiye ne olacaksa olsun dedim ve beni duymuş gibi adımını attı.
Denize düşmedi diğer gemideydi bana doğru döndü ve sendeledi arkaya doğru düştü ne olduğunu anlamak için koşarak adımımı aldım ve diğer gemiye zıpladım sonra ben de arkamı döndüm işte o zaman neden korktuğunu anladım az önce adım atarak geldiğim gemi yoktu arkamda bomboş bir deniz görüyorduk küpeşteye kadar geldim aşağı sağa sola her yere baktım bir geminin geçtiğine dair emare bile yoktu 4. Kaptan telsize sarıldı süvari bey duyuyor musunuz diye bağırdı ses gelmedi daha sonra başüstünde bir şey gözüme çarptı yerde 4. Kaptanın telefonu vardı elime aldım galeriyi açtım abi diye acıyla bağırdım ve telefonu verdim bu kez fotoğrafta gemi falan da yoktu başüstğnden bomboş deniz çekilmiş gibiydi. Kanım çekildi kalp atışlarım sakin ve rüzgarsız denizde yankılanır gibi vuruyordu gözlerim karardı 4. Kaptana doğru baktım ve yere düştüm.
Gözümü açtığımda revirdeydim başımda birisi vardı çekik gözlü kavruk tenli bi tip az ileride 4. Kaptan vardı ingilizce konuşuyorlardı yanında aynı tipin bi değiştiği daha vardı. Bana iyi misin diye sordular ben de noluyor lan burda diye zıpladım 4. Kaptanın bana bakışı öyle sertti ki bütün olayın suçlusu benmişim gibi bakıyordu ama gemideki diğer elemanlar sanki yıllardır yan yanayız gibi takılıyordu ayağa fırlayıp kavruğu tuttum yakasından kimsiniz lan siz kimsiniz diye bağırmaya başladım gözlerimden yaşlar akıyordu lanetlenmiştim diye düşündüm ve nerde olduğumuzu bile bilmiyordum sonra kafayı kırınca köprüüstüne çıkıcam dedim Kaptan nerde lan diye geziyordum millet önümden çekiliyordu avel avel bakıyorlardı öyle bir yürüyüşüm vardı ki Adana'daki Allah yok bu mahallenin Allahı benim diyen adam yanımda daha masum kalıyordu yaşam mahalini tanımadığımdan bi kapıyı araladım ve baktım merdivenler var yukarı doğru devam ettim kaptanı bulup anasını sikecektim kafaya koymuştum sonra bi katta captain's cabin yazısını gördüm içeri daldım kamara boştu yukarı çıkmaya devam ettim ve köprüüstüne daldım kim lan bu siktiğimin gemisinin kaptanı diye bağırdım, karşımda oldukça tanıdık bi sima vardı ama kim çıkaramıyordum aslında adı net aklımda ama nedense bir şey o kısmı bulandırıyor gibiydi bana doğru dönüp merhaba hoşgeldin diye gülümsedi donup kaldım ne olduğunu anlamıyordum bir kez daha gözüm karardı oturdum ve sonrası karanlık bu kez bi kamarada uyandım bayağı geniş bir kamaraydı her şeyi gördüğüm bir yerdi yukarıdaki ekranlar buraya da bağlıydı büyük bir TV vardı bilgisayarlar vardı her şey mevcuttu dışarı çıktım karnımın inanılmaz acıktığını fark ettim aşağı indim salonu buldum aşçıyı gördüm yemeğinizi hazırlıyorum gibi bir şey dedi ve ben ağzımı açmadan salona geçtim sanki beynim yönetmiyordu bedenimi sadece hareket ediyordum ama mantığım susmuş kendimi olayın akışına bırakmıştım 4. Kaptan neredeydi onu aradı gözlerim ama göremedim sonra önüme yemek geldi, iskender evet Türk yemeği aşçıda da Türk tipi vardı ama bana ingilizce mi konuşmuştu yoksa Türkçe mi emin olamadım. iskender ha? Dedim içimden. En sevdiğim yemekti neye düştüm lan böyle cennet falan mıydı acaba denizde ölüp denizciler cennetine mi geldim sonsuza kadar hayalet bir gemide sefa sürmeye mi mahkum oldum Davy Jones mu oldum ne oldum ben amk diyordum içimden. 4. Kaptanı göremedim yemeğimi yedim kalktım etrafa bakıyordum gemi erkek doluydu normal olarak sonra bir alt kata indim ve bir bölümden içeri daldım kapalı bir yerdi siktir lan dedim kendi kendime bu gördüklerim gerçek olamazdı karşımda 5 tane kadın vardı ve zincirlerle köpek gibi duvara bağlanmıştılar çırılçıplak bir şekilde öfkeden deliye döndüm ne oluyoruz amk oldum kadınlar beni görünce anında yüzüme doğru bakıp hazır ola geçtiler arkamı döndüm ne oluyor lan burada diye bağırdım. Artık kafam gitmişti buna emindim çünkü gördüklerim gerçek olamazdı, yaşları en fazla 20 olan 5 kadın seks kölesi gibi bağlanmıştı orada ve benim de akıbetim ne olacak acaba ya da başkaları var mı diye makineye daldım gördüğüm suratlar aşırı tanıdıktı herkes ama herkes istisnasız tanıdığımdı kavruk tipi de sonradan çıkartmıştım herkesi biliyordum. 4. Kaptan neredeydi o yoktu onu aradım her yere baktım yok gördüğüm herkese sordum en son bi kamara buldum oraya daldım orda da yok nerdesin abi gözünü seveyim gel bu gemi gerçek bir gemi değil diye yere çöküp ağlamaya başladım
Kimse gelmedi ne 4. Kaptan ne de bu hayalet gemiden kimse yoktu kamaraya girdim kamara yine farklıydı masada anahtar vardı aldım ve aşağı indim kızların yanına gittim beni görünce yine hazır ola geçtiler yanlarına gidip eğildim boyunlarındaki kilitleri açıyordu hu anahtar zincirleri çıkarttım kız bana doğru döndü masum bakışlarla "ne yapmamı istiyorsunuz efendim" dedi yazık ne yapmışlar bunlara diye düşündüm "hiçbir şey sizi serbest bırakıyorum sizi koruyacağım" dedim kız bana doğru ağlamaklı gözlerle baktı ve bacağıma sarıldı "hayır lütfen serbest kalmak istemiyorum sizin köleniz olarak kalmak, size itaat etmek istiyorum" diye ağlamaya başladı şoke oldum "ama neden böyle bir şey istiyorsun" dedim "size hizmet etmek istiyorum lütfen beni azat etmeyin köleniz olarak kalmak istiyorum" diyordu diğer kızlara döndüm onlar da aynı kafadaydılar Allah kahretsin onları da tanıyordum ama ne olduğunu anlamıyordum kafamda bir şey onları bulandırıyordu her şeyi biliyor gibiydim ama hiçbir şey anlamıyordum yardıma ihtiyacım vardı, yukarı çıktım herkes yine farklıydı aşçı başka bir insandı bu kez ve yemekte cağ kebabı vardı evet bildiğin adam şiş şiş cağ kebabı yapıyordu bu kadarı fazlaydı bu gemi neydi demeye kalmadan orada bir telefon çaldı ve açtım "yanaşıyoruz" dedi köprüüstüne çıktım belki de limanda birilerini bulur ve bu işten kurtulurum dedim havalara uçuyordum sonsuza kadar denizlerde gitmeyecektik yukarı fırladım ve 4. Kaptanı aradım ama yoktu hiçbir yerde bir dümenci bir de zabit vardı bu geminin 4. Kaptanıydı pilot geliyordu evet karşımızda bir liman vardı haritaya koştum bir şok da burada yaşasam da hiçbir şey yokmuş gibi devam ettim kılavuz botu yaklaşırken geminin 4.kaptanı da aşağı indi pilotu aldı ve geldi pilot bana "merhaba Kaptan" diyene kadar olayı çakozlayamamıştım...
Gemiyi herkes biliyordu tipik bir manevra yaptık pilot bana bir şeyler söylüyor ben de ekibe aktarıyordum rahatlıkla gemiyi yanaştırıyorduk ama ben kaptanlığın k'sinden anlamam ne oluyordu ulan biri bana açıklasın diye düşündüm gemiyi yanaştırdık, burası Montreal limanıydı daha dün gece ispanyaya 4 günümüz vardı. Gemi yanaştı pilotla el sıkıştık pilot gemiden ayrıldı aşağı indim gemiye gümrük memurları geldi şimdi tam zamanı diye düşündüm gemi adamı cüzdanlarına baktılar evet benimki de oradaydı bir şeyler yanlış gidiyordu ama ne olduğunu anlamadım sonra çıktım ve bir tanesini kolundan tutup aşağı indirdim bunu görmelisin dedim geminin kaptanı görünüyordum muhtemelen tutuklanacaktım ama umrumda bile değildi 1700lerde yaşamıyorduk köle taciri değildik kapıyı açtım ve kadınları gösterdim adam bana şaşırarak baktı ve "ee?" diye sordu ne demek ee diye düşündüm allahsız köpekler gemide köle var neler oluyordu? Sonra adam gülerek döndü ve çıktı operasyon yoktu bi personel geldi ve dışarı çıkacağını söyledi ben de çıkacaktım kafaya koydum kamaraya çıktım evet kamaramın önünde Captain's cabin yazıyordu cüzdan vardı aldım içinde yüklü miktarda para vardı ofise indim gemi adamı cüzdanım ordaysa pasaportum da oradadır diye düşündüm. Öyle de oldu pasaportu aldım, cüzdanda yüklü miktarda para vardı dışarı çıkacaktım ama 4. Kaptan neredeydi neden ortaya çıkmıyordu hiçbir yerde yoktu gemide gördüğüm yüzler değişip duruyordu kaçmak istedim uzaklaşmak istedim kapıya gittik ordaki memurlar shorepasslere bile bakmadılar herkes beni tanıyor ve sayıyor gibiydi kapıda birisini gördüm evet bunu da tanıyordum ve bu kez beynim ıskalamayacaktı hiçbir şey onun ne adını ne yüzünü aklımdan silemezdi. Bu benim senelerce sevdiğim kızdı, g... Koştum ve yüzü güldü gözleri doldu sarıldım o da bana sarıldı, sevgili gibiydik ama o hiçbir zaman sevgime karşılık vermemişti ben yine ağlamaya başladım bu an bitmemeliydi
Sonra yüzümü elleri arasına aldı ve beni öptü evet gerçekten de mükemmel bir histi, onunla böyle olmak için ne kadar uğraşmıştım etrafımdaki çoğu insan biliyordu ama şimdi ne oldu da bi anda bu kadar güzel olmuştuk mantıklı bir açıklaması yoktu yine de sorgulayacak değildim yaşadığım onca garip şeyden sonra bu anı sorgulamaya niyetim yoktu çünkü güzeldi ve öyle de kalsın istedim daha sonra koluma girdi ve kapının dışında duran bir arabaya doğru gittik, araba mat mavi bir BMW z4tü bu hayalini kurduğum bir kaç arabadan sadece bir tanesiydi ve G bunu almıştı ama bu nasıl olabilirdi artık sorgulamıyordum çünkü gemiye girdiğimden beri aslında hiçbir şey benim için kötü gitmiyordu arabaya geçtik G bana anahtarları uzattı hadi sür özlemişsindir dedi, arabadaki mükemmel hissiyat ve yanında sevdiğin bir insan. inanın dostlarım bu hayatta bir an sonsuza dek kalsın hakkım olsaydı o an bu olurdu, arabayla ve yanımda sevgilimle huzurlu bu yolculuğumuz 15 dakika sürebildi sonra şirin bir müstakil evin yanında durduk. Arabadan indik ve eve doğru yürüdük, g gülümseyerek koluma girdi ve yürüdük çok güzel kokular geliyordu evden güzel yemekler vardı belli ki kapı açıldı karşımda annem vardı ona da sarıldım hemen hoşgeldin oğlum dedi bana içeri geçtim bayağı cümbüş vardı burada dedemi gördüm koştum elini öptüm babamla, ablamla sarıldım ve yemeğe oturduk onlara gemiden bahsetmek istedim ama yapamadım hatırladıkça boğazım düğümleniyor midem bulanıyordu konuyu açmak istemedim yemekten sonra çay ve sigara yapmak için kapıya çıktım o sırada bahçede umutu gördüm kızı da oradaydı umutun dizinde bebeğiyle oynuyordu sigarayı yakmadım cebime geri koydum yavaşça ilerledim deniz beni görünce gülerek bana doğru koştu sarıldım havaya kaldırıp biraz oynadım ama umut iyi değildi bakışlarını mahzun mahzun yere dikmiş oturuyodu yanına gittim denizi yere geri bıraktım umut bana dönmedi bile "neden ben lighter young" dedi "neden hiç gülmüyorum" boynumu eğdim her şey o kadar güzeldi ki umutu böyle görünce her şeyin boka sarmasının an meselesi olduğu o derece açıktı. Sokağa doğru bakınca birini daha gördüm bu benim çok sevdiğim bir sanatçıydı evine gidiyordu vay be diyerek baktım. Arkama baktığımda umut kızıyla oynamaya ve gülümsemeye başlamıştı sigarayı yaktım sokağa indim karşımda bir kız grubu yürüyordu gülüşerek konuşuyorlardı beni görünce duraksadılar, nedenini anlamam da zor değildi yüzümü çevirdim dönüp diğer tarafa yürümek istedim ama orada da onu gördüm hayır o olmamalıydı o burada olmamalıydı, onu görmeye tahammülüm yoktu
Evden kaçmaya başladım koşuyordum bu kez hava soğudu kar yağmaya başladı hava çok soğuktu ve üzerimde kalın bir şeyler yoktu sesler fısıldanıyordu kulağıma "ne kadar kaçabilirsin lighter young, ne kadar uzaklaşabilirsin" diye gözlerim doldu kulaklarımı kapatıyordum ama sesler kafamın içindeydi "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" "neden yaptın neden bunları yaptın" "sen iyi değilsin, kendini kandırmaktan vazgeç hayal dünyanı kes artık" hayır istemiyordum bırakın peşimi diye bağırdım yere düştüm beyaz bir kia Rio kayarak duvara çarptı çığlık attım koşmak istemiyordum ama belki bu kez farklı olacaktı koştum ve arabanın kapısını açtım içi boştu ağlamaya başladım tekrar polisler geldi yalvarırım bırakın beni dedim ama dinlemiyordular evin oradaki yine çıktı karşıma... Y, senden nefret ediyorum git artık seni görmek istemiyorum dedim G arkamdaydı yalvaran gözlerle baktım ama o bana kaşlarını çatarak Y'nin yanına gitti koluna girdi onu öptü gözlerimi kaçırdım hayır diye ağladım polisler beni arabaya götürüyordu bırakın beni gitmek istemiyorum, o gemiye dönmeyeceğim diye ağladım ama kimse çığlıklarımı duymuyordu herkes kaskatıydı babam oradan bağırdı "serseriliği bırak artık lighter young!" annem baktı "hiç mi akıllanmazsın sen!" diye bağırıyorlardı dedem bana el salladı ve kayboldu umutun kollarında kızı vardı, hareketsizdi deniz, umut başını denize yaslamış ağlıyordu ben de ağlıyordum ama dinlemediler o sırada 4. Kaptan karşıma çıktı neredeydi bu zamana kadar ki, polisler de durdu o an bana doğru baktı 4. "hepsinin sebebi sensin ve şimdi ağlıyor musun?" diyordu. Arkadaşlarım bana nefretle bakıyordu. Sesim titredi "ben böyle olsun istemedim" diyebildim. "sadece olmasını dilediğim şeyler vardı" dedim ama kimse umursamadı. Polisler beni arabaya soktu arabada giderken kız grubunu gördüm bana nefretle baktılar kafamın içinde onları da duydum "yaşattıklarını yaşayacaksın lighter young" "bir gün daha beterini yaşayacaksın" diyorlardı, ben kimsenin kalbini kırmak istememiştim bunlar neden oluyordu anlamadım gemiye kadar yaka paça götürüldüm gemi ekibi şimdi aklımda beliriyordu, gerçek değillerdi onlar televizyondaki, internetteki ünlülerdi. Oyuncular, şarkıcılar, sporculardı ağlayarak köprüüstüne çıktım kılavuz Kaptan geldi gemiyi kaldırdı yere çöktüm ağlamam bitmişti artık bilinmeze olan yolculuğum yine başlamıştı. 2.kaptan Matt Bellamy'ye vardiyayı bıraktım ve aşağı indim. Kamaramdaydım uyumak istedim rüya olduğunu düşündüm kendime vurdum ama uyanamadım aklımdaki o sesler gitmiyordu, susmuyordu bir kez daha gözüm karardı ve telefon çalınca uyandım telefonu açtım arayan 4. Kaptan Fernando Alonsoydu, artık her şeyin farkındaydım beni köprüüstüne çağırdı bir kez daha
Köprüüstüne çıktım Fernando bana doğru baktı sonra bir şey söylemedi çünkü bekleyen senaryoyu iyi biliyordum bıraktığımız gemi karşımdaydı 4. Kaptan geldi bir kez daha "geriye baktığında gururlanacak bir yaşantının olmaması çok kötü di mi? Kalbini kırdığın onca kadın, seni sevsin diye uğraştığın sevmeyince başkalarında teselli aradığın ve en sonunda kendinden soğuttuğun kadın, yalanlar söylediğin arkadaşların, her fırsatta utandırdığın ailen, koruyamadığın küçücük bir kız çocuğu, tutmadığın sözler, sırf kendi eğlencelerin uğruna hayatını mahvettiğin 5 güzel kız, bir kişinin ölümüne sebep olduğun bir trafik kazası... " susmasını bekledim ama saymaya devam etti zaten hepsini biliyordum her gece acısını çektiğim bunca şey halen daha yüzüme vuruluyordu."ve halen daha hayal dünyandan vazgeçmiyorsun her şeyi yapabileceğine inanıyorsun ama yapamazsın artık çok geç sen kirlendin bir daha mutlu olamamakla lanetlisin hatalarından dönmen gereken zamanı geçtin lighter young" dedi gözlerim yaşlı bir şekilde gemiye bakıyordum yine ayna gibi birbirimize yaklaştık ama durmadı bu kez büyük bir gürültüyle çarpıştık bütün gemi oraya buraya koşuşturuyordu Matt geldi Kaptan gemiyi terk etmeliyiz dedi, kafamı kaldırdım "o zaman terk edin" dedim bir şeyler daha söylediyse bile duymadım o an kafamda Three Days Grace'den Get Out Alive çalıyordu ve bütün gürültü yerini ona bırakmıştı. Ayağa kalktım filikaya doluştu herkes ve kendini bıraktılar suya daldı filika sonra çıktı ve sularda kayboldu. Gemi ise ikiye ayrılmıştı yavaşça batıyorduk 4. Kaptan yanıma geldi elini omzuma koydu hızla suya doğru batmaya başladık elime köprüüstündeki üzerinde sampdoria amblemi olan çakmağı aldım ve en sonunda sudaydık hayatım gerçekten film şeridi gibi gözümün önünden geçerken yaptığım onca hatanın, altında ezildiğim onca kırıcı sözün, yalanların bir kez daha önünde ölmeyi istedim kafama doğru batan bir parçanın hızlıca gelişini izledim ve bir kez daha uyumuştum bu kez çok uzun sürmüştü kapkaranlık bir odadaydım, karanlıktan nefret ediyordum ışığı açmalıydım ama dayak yemiş gibiydim en büyük korkum kapının açılıp karşımda onun belirmesiydi ama korkunun ecele faydası yoktu öyle de oldu, onca olayda yanımdaydı kapı açıldı sonra da ışık açıldı bana baktı ne oldu sana diye sordu bir şey yok dedim, vardiyana geç kaldın dedi, geliyorum dedim sırılsıklam olmuştum 4. Kaptan içeri geldi sigara uzattı "al yak bi tane kendine gel" dedi elimi açtım sampdoria logolu çakmağı çaktım ve sigarayı yaktım. Elimde sigarayla köprüüstüne çıktım gözlerim yaşlıydı. Bu gördüklerim kesinlikle rüya değildi bir şey ruhumu oralara kadar çekmişti ve bana tarifi yapılmaz bir acı çektirmişti. 2 ay sonunda gemiden indim kaçmak istedim, olmasın istedim bütün bunlar. Ama bana gösterilen kaderden kaçamadım.
5 ay sonra umutun kızını tehlike görmeme rağmen koruyamadım, 2 yıl sonra kaza yaptım bir kişinin ölümüne sebep oldum hapse düşmesem de kan parasını ailem ödemek zorunda kaldı, 3 sevgilim oldu ve 3ünün de kalbini kırdım, 4 sene sonra ise G benden tamamen koptu, Y ile gitti. Vicdanım beni yıllarca rahat bırakmadı ve bir gece ansızın oraya döndüm bütün bunları yaşadım geri döndüm kaçamayacağını bile bile bir gelecek görmek kadar lanet bir şey yok. Dönüp dönüp duruyorum o güne ama hep yaşanacak olup da engel olamayacağımı gördükçe aynı acıyı çekiyorum.
Bir daha o güne dönmek istemiyorum, zamanı geri alabilsem düzeltirim sanıyorum ama sadece daha büyük bir pişmanlıkla geri dönüyorum engel olamadım ne kendime ne de başkasına bu yüzden de özür diliyorum umarım benden nefret etmiyorsunuzdur çünkü denedim ama sadece sonsuz bir vicdan yarasıyla lanetlenmek kaldı elimde. Evet tanrıya bir soru soracak olsam o da neden beni o güne gönderip beni gelecekteki pişmanlıklarımla lanetlediğidir...
-son-
beğendiysen paylaş panpa⤵
0 yorum:
Yorum Gönder