Hacker'lığı Neden Bıraktım?
Mart 25, 2017
1 yorum var panpa
Bazı insanlar deep-webi bir şaka olarak görürler, değil... Hiç kimse oraya girmeyi değil, yanından geçmeyi bile düşünmemeli.Çünkü bu yer seni yaralayan ve seni dehşete kapılmış bir şekilde bırakan bir siber hayalettir. Bunu biliyorum çünkü ben bir hackerim yada bir zamanlar öyleydim...
Bilgisayarları 12 yaşımdan beri kullanıyorum. Herzaman internette keşfedilmemiş alanları bulmak beni büyülemişti. Yazılım konusunda oldukça iyi olmuştum ve dial-up internetin beni etkilemediği bir konuma gelmiştim.Özellikle de bilgisayarın tarama hızını öldürmeyi bildiğinizde yapmanız gereken prosedürü iyi biliyordum. Diğer bir deyişle ne yaptığım konusunda gayet iyi fikrim vardı.20 yaşıma geldiğimde hacking konusunda kendi ismimi hafiften duyurmaya başlıyordum. Hatta google arama çubuğunu hacklemeyi başaran birkaç bin kişiden biriydim.
Bunu youtube haklarını satın alan, iğrenç içerik üreten ve telif hakkını istedikleri gibi ihlal eden youtuberlara bir kişisel saldırı olarak görüyordum. Youtube'nin eski yılları pek güzel değildi. Google'nin küçük satın alımı yüzünden kanalım defalarca kapatıldı ama tabiki bunun hikayeyle yakından uzaktan alakası yok. Size sadece bir tarih dersi veriyorum özellikle de dışarıda olan genç internet vatandaşları için. Hacker olan herkes deep-webi biliyordu.
Hacker olan herkes deep-webi biliyordu. Uyuşturucular,silahlar, yasadışı ithalatlar... ismini sen koy ve yeterli paran varsa istediğin herşeye sahip olabiliyorsun. Deep web küresel karaborsanın ağ geçidiydi ve hala da öyle. Arada sırada uyuşturucu alıyordum. Neredeyse herzaman uyuşturucu ile kafayı buluyordum. Yani diğer herkes gibi dijital karaborsada normal bir müşteriydim.Üniversitede 2 yılın ilk sömestrın yarısı gibiydi. Deep-web'e girmek için tor-browser yoktu eskiden. internetin karanlık tarafına ulaşmak için ne yaptığını bilmen gerekiyordu. Sunucular,arka kapılar, karıştırıcılar... Bütün bu terimler eski yıllarda hackerler tarafından kullanılırdı ve java günümüzde olduğu kadar yaygın değildi. Eskiden sıklıkla bahsedilen darknetti. Deep-webe nasıl geçildi bilmiyorum ve umurumda da değil. Tekrar asla geri dönmeyeceğim. Bilgisayarım için yeni ekipmanlar almıştım. Kullandığım CRT monitör sonunda bozulmuştu ve yeni bir monitör aldıktan sonra işe koyulmak için hazırdım. Planımda iyi bir ses kartı da almak vardı ileride ücretini karşılayabileceğim zaman darknetteki satıcılardan. Biraz oyun oynuyordum ve birden internetteki arkadaşlarımdan birisinin bana mesaj yolladığını farkettim. Arkadaşım bana internette ilginç birşey bulduğunu fakat tökezlediğini söyledi.Bir siyah kutular serisi açıldığında başka bir web dizinine ulaştırıyormuş. Tünel açmak gibiymiş(mecaz anlamda) ama daha büyükmüş.
Ben çember içinde bulunan serseri hackerlerdendim ve keşfetmeyi seven... Bir yola giriyordum, başka bir kapı açılıyordu ve nereye gittiğine bakıyordum.Çoğu zaman bilgi hazinesiyle karşı karşıya gelirdiniz yada çıkmaz sokak.Ve o(arkadaşım) bana yaptığı şeyleri en ufak ayrıntısına kadar anlattı. Başlangıçı,gittiği yollar,30/45 saniyede kaç defa Ip adresini resetlediği, kuyruğunu gizlemek için kullandığı protokolleri,her kutuya nasıl bir şifreleme ile cevap verdiği ve diğer birine geçmesinin ne kadar sürdüğünü. Yedi adet kutuyla karşı karşıya gelmiş ve 7.ye ulaştığında tökezlemiş. Meydan okuma kabul edildi. Hızlı bir şekilde veriye baktım zaten hayalet programı ve Ip karıştırıyı çoktan başlatmıştım.Önümdeki yolun açık olmasına ihtiyacım vardı ama kendi kıçımı da korumam lazımdı. Yeni yaptığım şifreleme sayesinde var olan bir Ip adresine bağlandıktan 30 saniye sonra başka bir Ip adresine geçiş sağlayabilecek ve ortadan kaybolmuşum hissi verebilecektim.Bu teoride güzel gözüküyordu ama eminim göründüğünden daha zor olacaktı bu iş.10 dakika sonunda işe koyulmak için hazırdım. Bana gösterdiği gibi onun izlediği yolu takip ettim ve kendimi korumak için şifrelememi aktifleştirdim.ilk siyah kutuya ulaşmam pek de uzun sürmedi. Temel bir şifreleme ile neredeyse hiç zamanımı almadı kırmam.
içinde bir dizin ve altında dört adet alt dizini vardı. 2. linkin benim arkadaşımın gittiği link olduğunu biliyordum ama merakım 1. linki seçmeme neden oldu.3 dakika ardından çıkmaz yol olduğunu anladım. Hızlıca izlerimi geri sürerek ana yola ulaştım ve orjinal yoldan sapmayacağıma karar verdim. Yaklaşık yarım saat sonra tüm 6 kara kutuyu geçmiştim.7.ye sonunda ulaşmıştım ama bu kara kutudaki şifreleme diğerlerinden oldukça farklıydı. Tüm hackerler ne kadar iyi olursa olsunlar, arkalarında iz bırakırlar. Sadece ne arayacağını bilmen gerek. Arkadaşımın buraya kadar geldiğini ve burada takılı kaldığını biliyordum.Bu benzersiz bir şifrelemeydi ve bunu kırmak için biraz çaba vermem gerektiğini biliyordum. Perşembe gecesiydi ve değişiklik olsun diye işimi erken bitirmiştim yani öldürebileceğim zamanım vardı.Şimdi bu kutu aldatıcı, küçük bir taktu. Hayatımda hiç bu kadar sıkıcı kodu kırmakla uğraşmamıştım. Yukarı geliyor, kayıp,oynayıp duruyorlardı. Lüks hakkına sahip değildim çünkü neyin içinde yüzdüğümü anlamak için dikkatim dağıldığı anda şifreleme tamamen beni kutunun dışına atıyordu ve beni tekrar başlamaya zorluyordu.45 dakikanın sonunda kırmayı başarmıştım ve dünyanın üstünde oturuyormuşum gibi hissediyordum.Tek problemim yeni bir dizine geçmiş olmamdı. Fakat bu sefer içinde sadece bir şey vardı.Wtt yönlendirme köprüsüydü. Yolu engelleyen bu lanet şifrelemeyi kırdığımdan dolayı o kadar mutluydum ki o harflerin ne anlama geldiğini düşünmedim veya merak etmedim. Sadece linke tıkladım ve beni yönlendirmesine izin verdim. Hayalet programım aktifti o yüzden takip edilmekten korkmuyordum. Link beni başka bir web sitesine yönlendirdi.Bu sitenin yüklenmesi biraz daha uzun sürdü. Muhtemelen filtrelemeye, tünel aracılığıyla beni geçirmeye çalışan ve beni birinin radarından uzak tutan hayalet programım yüzünden. Ayrıca bu bir arka kapıya girdiğimin göstergesiydi.Pek kullandığım yöntem değildi arka kapıyı kullanmak ama yine de yaptım. Darknette takılırken arka kapıdan girişi, sadece taktansan ve yakalanmayacağını sanıyorsan kullanırsın yada site yöneticisisindir.5 dakika sonra sonunda sayfa yüklendi. Yavaş,ürkütücü karnaval müziği arkaplanda neredeyse fısıltı gibi çalıyordu. Kulaklıkla bile farketmem biraz zaman aldı. Pencerenin karşısında büyük, kalın harflerle"MAYMUN EViNE HOŞGELDiNiZ"yazıyordu. Benim direkt olarak ilgimi çekti.
Kurt Vonnegut fanı olarak başlığı hemen tanıdım. isyankarlarla dolu, Harrison Bergeron gibi vaaz veren bir yere girdiğimi düşündüm. Olayın bu olmasını diledim.Şimdi düşününce herşeyden çok dilerdim bunu. Tarayıcının sağ tarafında bir pencere belirdi ve selamlama mesajı.Gri kutuya cevap olarak kalbimin nasıl sıkıştığını asla unutamadım.Şöyle yazıyordu"Maymun Evine hoş geldiniz. Bazıları hayal edebileceğiniz en çılgın rüyalarınızın ötesinde. Keyfin ve heyecanın evi. Rehberli tur ister misiniz?"ilgime rağmen burada oyalanmak istemiyordum.Ana bilgisayar büyük olasılıkla alanı ölçüyor ve siteye olan tüm trafik akışını izliyordu. Otomatik mesaja "Hayır, teşekkürler" yazdım. "Israr ediyorsan. Maymun Evinin etrafında yolunu biliyorsun o zaman. Seni burada daha önce gördüğümü sanmıyorum.".
"Hayır,bir arkadaş tarafından tavsiye edildi bana burası."
Bu kadar çabuk yalan uydurduğuma inanamadım ama paniklemiştim. içimden birşey bunun bana bot olmadığını söylüyordu. Gerçek bir insanla konuşuyordum ve darknette normalde ilerlediğimden daha fazla ilerlediğimi biliyordum. Eğer onlara şüphelenmeleri için bir sebep verseydim beni canlı canlı yiyebilirlerdi .
Cevapları"Oh,yani bu akşamki etkinliği mi diyorsun? Bütün VIP üyelerimize arkadaş çağırma yetkisi verdik böylece arkadaşlarını bu gecenin özel etkinliğine getirebilsinler diye."
Etkinlik mi?Ne gibim oluyordu?Özel bir etkinlik mi vardı?
(Bilmeyenler için Kurt Vonnegut yazar, Welcome to The Monkey House adlı kitabı var)
Onlarla oynamaya karar verdim böylece kendimi açığa çıkarmayacaktım. Kesinlikle sadece üyeler girebilir sitesine arka kapıdan sanki mekan benimmiş gibi girmiştim."Evet, öyle.Üzgünüm ama buradakı ortamı bilmiyorum. Bana nereye gitmem gerektiğini veya nereye gidebileceğimi gösteren link göremiyorum."
"Pekala. Onları ziyaretçi kimliğinle zaten göremezsin. Maymun evine sadece üyelikle girebilirsin yada biri seni davet ederse.Bu senin Ip'ni neden tanıyamadığımı açıklar."
Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. gibtir,benim Ip adresimi görebiliyor. Eğer hayalet programımı devre dışı bırakmassam Ip adresimin değiştiğini görebileceklerdi. Panikledim,hemen komut penceremi açıp hayalet programımın bir Ip adresinden diğer Ip adresine geçmesini devre dışı bıraktım. Statik Ip adresime baktım, Türkiye'den olduğum gözüküyordu.
"Anladım. Pekala etkinlik yakın bir zamanda başlayacak sadece hazır olduğunda şu linki takip et.Sohbet etmek bedava ama sen sadece ziyaretçi olduğun için sd çözünürlüğe göre değişecek görüntü kaliten.Hd sadece üyeler için"
"Tamam"
"Temel kurallar:Bir uyarı hakkın var, ardından banlanmış olacaksın. Etkinlik sonuçlanmadan çıkmakta özgürsün ama Ip adresin kalıcı olarak girişe engellenmiş olacak fakat Maymun Evine kişisel davetiye alırsan tekrar giriş yapabilirsin.Ip adresin kayıtlandı böylece ileride sana özel olarak davetiye atabileceğiz. Geçirebileceğin fiziksel, duygusal veya pgibolojik travmadan biz sorumlu değiliz. Kuralları anladın mı?"
Çok feci derecede taku yemiştim."Evet, anladım"
"Mükemmel. Daha önceden de bahsettiğimiz gibi sana sağladığım linke tıkla ve seni direkt olarak etkinliğin başlayacağı yere zütürecek. Geldiğin için teşekkürler ve şovun tadını çıkar."
Pencere ekranımdan kaybolmuştu ve tek yapabildiğim web-sitesine bakabilmekti. Korkutucu karnaval müziği arkada yavaşça çalmaya devam ediyordu. Ekranımın en üstünde bir sayaç belirdi ve etkinliğin başlamasına sadece kısa birkaç dakika kaldığını gördüm.
Hala izlendiğimden şüphelenmiştim. Linke tıkladım ve link beni başka bir sayfaya yönlendirdi. Kadife perdelerin gözüktüğü grafik bir ortam gözüküyordu. Ambiyans sanki orada bir tiyatrodaymışsın gibiydi. Sessizce fısıldayan izleyiciler vardı. Hatta bir kişinin sıklıkla öksürdüğü duyulabiliyordu. Etkinlenmiştim.Bu şey herneyse onun için oldukça uğraşmış olmalılardı.10 dakika beklemenin ardından başka bir pencere açıldı ekranımda.Bu seferki ilk olanından daha büyüktü ve insanlar odaya girdikçe değişik isimler gözükmeye başladı. Görünüşe göre bu şov başlayana kadar birbirimizle konuşmamızı sağlayacak bir grup sohbet penceresiydi bu.Bazı kişiler hemen birbirlerine sanki bir oyun için gelmiş ve bira içen eski dostlar gibi samimi bir şekilde selamlarını ilettiler.Ben daha bir ekran ismi seçmemiştim. Otomatik olarak bana Anonymous1035 yada ismimin sonundaki sayı her ne taksa bu adı vermişlerdi. Yavaş bir piyano sesi çaldı ve kadife perdeler açıldı ve arkasında bir video ekranı vardı. Daha çok canlı bir yayına bağlanılmış gibiydi. Kamera devre dışıydı ve iletim de devre dışı gibi gözüküyordu. Pencerenin sağ üst köşesinde yerini aldı. insanların heyecanı bayağı bir artmıştı sohbet penceresinde ve hepsi etkinliğin ne hakkında olacağı hakkında tartışıyorlardı. Daha önceki etkinlikte ne olduğu hakkında konuşmamak bir kural olmalı. Kimse daha önceden gördükleri hakkında konuşmuyor veya ipucu vermiyordu.Bu çok çılgıncaydı. Daha hiçbir şey yapmadan ölümüne korkmuştum. Hiçbir şey olmuyordu ve kendimi son derece sınırın dışında hissediyordum.Bu benim buradan defolmamı söyleyen işaret olmalıydı.Bu arada hala birşey söylememiş olduğumu farkettim. Sohbette bulunanlardan birisi de benim bir şey söylemediğimi farketti.
"Hey sizce Anon afk mi?"(Anon anonymous'un kısaltılmışı)
Gözlerim faltaşı gibi açılmış bir şekilde ekrana baktım.
"Bilmem.Hey Anon neredesin? Birşey söyle seni ürkütücü huur çocuğu"
Birden sırtıma bir titreme geldi. Yavaş ve huzursuz bir şekilde parmaklarımın klavyenin üzerindeki tuşlara basmasına izin verdim.ilk yaptığım şey ekran adımı Key Blaster'a değiştirmekti. Daha önceden tanındığım takma adımla ekran ismimi değiştirmek oldukça çaresizce bir adımdı. Aklım hacker moduna geri döndü ve boğazımı temizledim. Kendimi neler olabileceğine dair hazırlamaya çalışıyordum.
"Söyleyeceğim bir şey olursa o zaman söylerim."diye yazdım. Birkaçı "Oh,tamam" diye cevap olarak yazdı.Bir e-yorum yüzünden zekice bir yorum yapmayacaktım.Özellikle de bunun gibi bilinmeyen bir alanda. Hemen ayrılmam gerektiğinin önemini çok sonradan anladım. Sadece bu yeri gibeyim deyip ayrılmalıydım.Ama kendimi açığa çıkarmaktan çok korkuyordum özellikle de şimdi şu aptal ağzımı açtığım için. Birden sohbet kutusuna büssürü mesaj akın etti.Çoğunluğu 1 dakikanın altına düştüğümüz için geri sayım yapıyordu.30 saniye kaldığında bir zaman sayacı videonun üzerinde belirdi. Pembeden beyaza geçtiler ve siyah gölgeli numaralar git gide kızıllaşmaya başlıyordu.0 ekrana geldiğinde kesinlikle kan kırmızısıydı sonra ekrandan kayboldu.Şov neredeyse başlamak üzereydi. Maskeli bir kişi ekranda belirdi. Maske porselen beyazında ve üzerine mavi gözlerle, sapkınca bir gülüş çizilmişti. Maskenin dışına biraz saçları taşıyordu geri kalanı ipek bir şapka tarafından kapatıldığı için saçları tam olarak görünmüyordu. Ninesler gibi giyinmişti.Bir elinde siyah uzun bir baston turuyordu ve bastonun üzerinde bir kafatası dekoratif olarak yerleştirilmişti.
"iyi akşamlar size beyler ve bayanlar. Tekrar bizimle olan üyelerimiz tekrar hoşgeldiniz, sizi görmek çok güzel. Yeni gelenleriniz için Maymun Evine hoşgeldiniz demek istiyorum.Ben sizin sunucunuz Hans Twighlight.Bu mütevazi, küçük karnavalımın başında bulunan kişiyim."
Kendimi birazcık gülmekten alıkoyamadım. Endişelerim biraz uçmaya başlıyor gibiydi.Ne gibim izliyordum böyle.Bu şov ucubesinden öyle endişelenmiştim ki.Neşeli bir müzik arkaplanda çalıyordu. Yavaşça sandalyeme yaslandım ve bir hiç uğruna bu kadar uğraştığım için kendime gülüyordum.
"Bu akşam sizin için çok özel bir muamelemiz olacak.Bu küçük şovumuzun başlamasına hazır mısınız?"
Sohbet penceresi birden mesajla doldu ve herkes hazır olduklarını yazıyordu.
Not:"Key blaster" klavye patlatıcı demek arkadaşlar merak edenler için
Edit=Arkadaşlar nines gibi giyiniyordu ne demek anlamadım ama google'ladım genelde rapçi tarzı giyinenlere deniyor sanırım. Merak ederseniz nines diye görsellerde arayabilirsiniz.
Hans pencerenin olduğu tarafa baktı ve ufaktan gülümsedi. Deri eldiven giyiyordu. Kameraya doğru biraz eğildi ve kafasını biraz yana yatırdı.
"Pekala. Hadi o zaman şov başlasın."
Ekrandan biraz uzaklaştı ve üzerinde kafatası olan bastonuyla arkadaki yeri işaret etti.Bir ışık yanana kadar görmek için fazlasıyla karanlıktı.Bir adam kayışlar yardımıyla bir masaya bağlanmıştı ve kafasında bir fil maskesi vardı. Adam canı pahasına karşı koymaya çalışıyor fakat deri kayışlar onu olduğu yerde tutuyordu.Bir alkış sesi duydum ardından.bu alkış sesinin sadece bir ses parçası olduğunu düşünüyor ve umuyordum. Sohbet penceresi heyecandan çılgına dönerken benim kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Neler olabileceğinin farkettiğimin sonucuna varıyordum sonunda. Direkt olarak ağzımı ellerimle kapattım. Aman Tanrım!
"Geceye başlangıç olarak elimizde Ringo var beyler ve bayanlar. Geçen hafta oylarınızı kullandınız ve bu haftanın infazcısının kim olacağıyla ilgili biraz rekabet oluşturmaya karar verdik. Trixie 571 bu haftanın kazananısınız ve bu kişinin nasıl öleceğine karar verecek kişisiniz. Masa testeresiyle ölüm girişiniz rekabetinizi kazanmanıza yardımcı oldu yani işte böyle. Ekranda bulunan isimlerin neşeli bir şekilde yorumlar yazmasını ve herkesin Trixie'yi tebrik etmesini izledim. Herkes hariç ben... Hiç kimse gibtiğimin masasının üzerinde yatan ve çığlıklar atan addıbını umursamıyor muydu?Bu kahrolası insanların derdi neydi böyle? Trixie'nin sohbet penceresine daha fazla cevap yazmasını izliyordum.
Trixie adamın yavaşça testereye yakınlaştırılmasını yazdığında bunun korkunç bir şekilde gerçek olduğunu anladım.2 adam masada bağlı olan fil maskeli adamın ellerini çözdüğü gibi, adam hayatı pahasına kendini kurtarmaya çabalıyordu.Ne yazık ki diğer 2 adam ondan daha büyük ve güçlülerdi. Ellerini yukarı kaldırınca o 2,adam fil maskeli adamın çığlıkları git gide yükselmeye başlıyordu. Kollarını yukarıda tutuyorlar ve bacaklarını da ayırmışlardı. Testerenin temas etmesiyle beraber kan fışkırdı ve ben kafamı çevirip, ağzımı kapadım. insan etinin bıçaklarla kesilmesi bir kasabın bir parça eti kıyarken oluşan sesten farklı değildi.Fil adam şimdi her zamankinden daha yüksek sesle bağırıyordu ve eğer kusmaktan o kadar çok korkmasaydım ellerimi kulaklarımı da kapatmak için kullanırdım.Ölümünün sesini dinlerken kanım çekildi ve gözlerimi kapadım. izleyemezdim.Sadece izleyemezdim. Kesilen etin, kırılan kemiklerin, fışkıran kanın ve fil adamın korkunç çığlıklarıyla dolu sesi aklıma kazınmıştı.Bu sohbet odasındaki hastalıklı binleri göz ardı ettim çünkü belli ki hepsi zevkten çıldırıyorlardu bu lanet olası tak için. Darknette gezinirken böyle şeylerin olduğu hakkında söylentiler duymuştum.Bu sapkınca, kurbanları için ölümden başka birşey istemeyen şovlar hakkında.Ama bu kadarını tahmin bile edemezdim.Her üye aylık ücret ödüyormuş yada öyle bir saçmalıkmış.En kötü tarafı da genel toplum dahasını istiyordu.
insanların işkence görmesi ve ölmesini izlemek için para veriyorlar ardından sanki bunları hiç izlememiş ve zevk almamış gibi, umurlarında bile olmadan dünyada yaşıyorlar.Bu bildiğin gibtiğimin cinayetiydi. Sanki sonsuza kadar sürdü sessizliğin olması o yerde.O gibtiğimin alkış parçası tekrar çaldı gibtiğimin karnaval müziğiyle birlikte. Gözlerimi açmamla beraber ağladığımı yeni farketmiştim.20 yıllık hayatımdan bundan daha taktan bir tecrübe yaşamamıştım.Ben herkesin içinde iyi olduğuna inanan insanlardandım,her insanın ikinci bir şansı hakkettiğine inananlardan ama bu herifler ikinci bir şansı haketmiyordu.Bu adamların hepsi nükleer bir savaş alanına ellerinde hiçbir şey olmadan bırakılmalı ve kendilerini savunmalarını istenmeliydi.Her birisi.Ama bunu söylemeye cesaret edemedim. Polislere de söyleyemezdim.O heriflerin takımında olabilirlerdi. Site başındaki Ip adresimi bilen admin benim Ip adresime bakarak aslında başka birisinin Ip adresini piggyback yaptığımı öğrenip, gerçek Ip adresimi ortaya çıkabilirdi ve ortadan kaybolma yolu olmadan kaçmak için hiç şansım yoktu. Aslında gibtir et.Beni avlayabilirlerdi.O lanet kabustan sadece birazcık uzaklaşmak için tarayıcımı kapatmaya çalıştım ama tarayıcım kapanmadı.Bir tür kodlama beni ve diğer herkesi tarayıcılarını kapatmaktan alıkoyuyordu. Orada kilit altında kalmıştık.Çıkamıyorduk.Ben çıkamıyordum.
"Pekala,bu çok renkliydi değil mi?Haydi şimdi Bridget'i getirelim."
Sıradakı kurban getirilmişti. Kaplan maskesi giyen genç bir kadındı. içi su dolu Clawfoot türü küvette oturuyordu ve yakınında batarya ve kablolar vardı. Hayır,hayır, hayır.gibtir. Artık bu lanet şeyin tek saniyesini bile izleyemezdim... Komut istemini aktif ettim.Bu lanet şifrelemeleri yapmam gerekiyorsa teker teker aşacaktım. Sadece ayrılmam için bir delik oluşturmam ve bu olayı arkamda bırakmam gerekiyordu.Çıkmaya çalışan sadece ben olduğum için orada ve şurada aştığım şifrelemeler hiçkimsenin dikkatini çekmedi.Bir şifrelemeyi aştığım anda ayrı bir sohbet penceresi ekranımda belirdi.
"Bir hareket yapmanı bekliyordum"
Ağzım anında kurudu ve klavyenin üzerinde havada duran ellerim buz gibi olmuştu. Hayır,bunu farketmiş olamazlar.Ana sayfada bulunan kodları etki etmeyen, sadece temel, önemsiz bir kodlamaydı. Sadece bir sessiz arkaplan kodlamasıydı. Aptalı oynamayı karar verdim."Neden bahsediyorsun?" yazdım
"Bir hayalet hackeri görünce tanımam mı sanıyorsun?"
Kahretsin.Çok dikkatsizdim. Merakımın beni ele vereceğini biliyordum.
"Seni kutluyorum bu arada. Senin Türkiye'den olmadığını biliyorum ama beni, nerede olduğunu yanlış yönlendirmekte gerçekten gibtiğimin fantastik bir işini beceriyorsun."
Şimdi korkmuştum. Dehşete düşmüştüm.Bu herif güvenli kalkanımda çatlak açmaya çalışıyordu.Bu yerin içindeydim. Eğer böyle bir şey olacağını bilseydim Ip adresimi statik yapmakla uğraşmazdım en başında...
Benim yanlış yönlendirme dizim ancak etkisini kaybedene kadar güvendeydim daha sonrasında açığa çıkacaktım.Bu benim kötü niyetli bir hackerle ilk karşılaşmamdı.Ne beklediğimi yada yakalandığım zaman ne olacağını bilmiyordum ama artık umursamıyordum. Gözümü bile kırpmadan donanımımın arkasına ulaştım ve güç kaynağı kablosunu bilgisayardan hızlı bir şekilde çıkardım. Ekranım kararmıştı ve o ürkütücü karnaval müziği artık çalmıyordu. Başka bir saniye bile kaybetmeden aletlerimi çıkartıp parçaları sökmeye başladım. Tüm herşeyi söktüm, hafıza kartı ve diğer önemli parçaları tereddüt bile etmeden tuvalate döküp sifonu çektim. Odama geri dönüp bir el dolusu mıknatıs alıp odamın içinde bulunan donanımın içinde ne kadar şey varsa mıknatısla topladım.Tam donanımımın kabuğunu soyarken oda arkadaşım içeri girdi ve bana ne yaptığımı sordu."Bunu bilmemen senin için en iyi olan" dedim ona. Zaten istese de ona hayatta söylemezdim. Benim makinemden başka başka her bir takun güvenli olduğunu düşündüm.6 ay içinde kampüs malı olmayan bilgisayarlara yakın hiçbir yere gitmedim. Eski e-maillerimi ve messenger kullanıcı adlarımı da sildim. Orta okulda buluşma sitesine yaptığım kayıta ait olan e-maillerimi bile sildim. internet dünyasından varlığımı silmek için herşeyi yaptım ve hacker olmayı bıraktım. Hiçbir zaman arkadaşıma o son siyah kutuyu kırdığımı söylemedim hala da söylemeyi düşünmüyorum bu uzun yılların sonunda.8 yıl sonunda hala o yer hala devam ediyor mu,etmiyor mu yoksa bu işin içinde olanlar tutuklandı mı bilmiyorum hala. Doğruyu söylemek gerekirse öğrenmek de istemiyorum.O tecrübeden bir şey aldım ve tek bir dileğim var. Hayatımın geri kalanında bir daha asla "Maymun Evine hoşgeldiniz" yazan bir mesaj görmek istemiyorum...
beğendiysen paylaş panpa⤵
Çok saskinim o katilleri orda arkanda bırakıp kaçtın mi yani lanet olası sırf yakalanma korkusu yüzünden her kimsen senden nefret ediyorum
YanıtlaSil