starbucks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
starbucks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Markaların Ardında Yatan Ufak Hikayeler



Nike

Atletlerin ve spor yapan hemen herkesin vazgeçilmez markası Nike, Antik Yunan zafer tanrısının adından esinlenilmiş.

Fanta

Almanya’da ki Coca Cola'da fabrikasında yöneticiler ve pazarlama departmanı arasında geçen hararetli bir toplantı sırasında ortaya çıkan bu isim, Fantasie kelimesinin üzerinde bolca tartışıldıktan sonra kabul edilmiş. Bu kadar tartışmalarına değmiş mi orasına siz karar verin.

Samsung

Kore lisanında Sam üç, sung ise yıldız anldımına geliyor. Kısaca Samsung aslında 3 Yıldız olarak biliniyor. Kore’de 3 rakamı büyüklüğü ve gücü sembolize ediyor.

Hyundai

Otomobil üreticisi olarak bilinen Hyundai aslında havacılık, uzay teknolojileri, vinç, ekskavatör ve greyder gibi ağır sanayi araçları da üretiyor. Korece Hyundai “modernlik” anlamına geliyor.

Durex

ingiliz menşeli prezervatif üreticisi markanın ismini, Durable – Reliable – Excellence (dayanıklı-güvenilir-mükemmel) kelimelerinin ilk hecelerini kullanarak türetmiş.

Starbucks

Hikayeye göre şirketin ismi, Moby Dick romanındakiPequd isimli balina avcı gemisinin kaptanı Starbuck’tan esinlenilmiş. Öte yandan bir diğer hikayeye göre şirketin kurucularından Gordon Bowker isimin kendi soyadını taşıması için ilk önce Starbo markasını önermiş. Bir süre sonra her iki kavramın karışımından Starbucks doğmuş.

Adidas

Bilinen aksine marka “All Day I Dream About Sports” tamlamasının baş harflerinden oluşmuyor. Marka, firmanın kurucusunun adı olan Adolf (Adi) Dassler’ın ismini taşıyor.

Yediğim İçtiğim Sizin Olsun

yazar yumurtası

Uyandım. Elimi yüzümü yıkadım. Tavada kızdırdığım tereyağına üç yumurtayı kırdım, bir ekmeğin köşesiyle yedim.

Nasıl? Böylece bir öyküye başlayabilirim, değil mi? Çünkü yazarlar yediğini içtiğini yazar. Yediği içtiği yazarı anlatır çünkü. Mesela bir "kaybeden", öğlen yemeği yemez açlığını bastırır. Açlığını bastırmak için de tost falan yer. Nereden mi aklıma geldi tüm bunlar, biraz önce kepekli tost yedim. Midemi zorlamak istemedim, yağlı yemeği canım çekmedi, bir ara "risotto" yemeyi düşündüm, ama aşk acısı çekerken yenecek şey değil diye vazgeçtim. Okul çevresindeyim çünkü, akşam beşteki dersimi bekliyorum, sevdiğim kadına yahut başka arkadaşlara "risotto" yerken yakalanmayı göze alamadım. Sonuçta ikisi de pirinçten yapılsa da, "öğlen pilav yedim" ile "öğlen risotto yedim" cümleleri arasında fark büyük. Aşk acısı çeken adam pilavı bile ölmemek için yer, risottoyu asla yiyemez. Edebiyat ile risotto yan yana gelemez. Onun için risotto gizlice yenmelidir.

Gerçi, Sait Faik'in "Lüzumsuz Adam"ı "kapuçina" içer (kitapta böyle yazıyor) ama bir İstanbul'da bir fransızın kahvesinde, fransızca mecmua okuyarak içer. Starbucks'ta "white chocolate mocha" içen bir öykü kahramanı olamaz. En fazla sade filtre kahve içebilirsin, grande mug'ta içtiğini yazmamak kaydıyla. Gerçi italik yazarsan belki olur bilemiyorum.

Neyse ne. Size edebiyatın inceliklerini öğreten, biçkin, iş bilir bir mahalle delikanlısı gibi hissetim kendimi. Öykücülerin en sevdiği adamlardan biri de budur.

Sabah yumurtayı babaannem kırdı bu arada, ama bir yazar yumurtasını kendi kırar, başkası kırsa da kendi kırmış gibi yazar.