Yaşanmış Hikaye: Hiç Kimse Okumak Zorunda Değil Yazıp Bitireceğim!
Temmuz 30, 2017
yorum yok
beyler hani çarşıda, pazarda, alışveriş merkezlerinde, şurda, burda bazen bir kız görürüz de hiç unutamayız baktıkça bakasımız gelir.
yok abi böyle bir güzellik deriz, kendimizi küçük görürüz,
sonra olm niye benim böyle sevgilim yok, böyle kızın bana bakma ihtimali yüz milyonda bir ihtimalden bile daha az deriz ya? işte beyler şunu merak ediyorum bu orada burada gördüğümüz bu kızların sevgilileri kim amk? kim ulan bu kızların sahipleri kim? niye biz de yok?
işte beyler bir çoğumuzun başına gelen bu absürt durum geçen aylarda başıma geldi.
yine bi gün dersaneden çıktım eve gitmek üzere bir dolmuşa bindim (liseli değilim - kpss kursu) içimdeki ümitsizlikle dün geceden kalan 2-3 saatlik uykuyla gözlerim yorgun zihnim bulanık bir şekilde arka koltuklardan birisine oturdum, acaba ne düşünüyordum hatırlamıyorum camdan bakarken.
ta ki bir anlık yolda karşıdan karşıya geçmek için bekleyen o kızı gördüm.
sebebi neydi ki böyle güzel bir kız var olabilirdi dünyada? herhalde ünlü birisidir, ya da çok aşırı zengin holding sahiplerinin oğulları falan ayartıyordur kızı diye düşündüm geçen 30 sn boyunca.
sonra içimden anlam veremediğim bir dürtüyle yerimden kalktım.
dolmuşta ayakta düşünmeye başladım hayatın hep pişmanlıklarla geçti, sen hep hayatı yaşayanları izleyen oldun neden artık tüm bunlara bir son vermiyorsun, oysa her şey senin elinde diye geçiriyordum içimden.
diğer bir yandan da ne saçmalıyon olm otur oturduğun yere sik kafalı maceraya gerek yok diyen iç sesimi duydum.
hayatım boyunca hep bu ikinci iç sesim kazanıyordu.. şuursuz bir dinginlikle bağırdım durun!
herkes döndü bana baktı, şoför soruyor nerede ineceksin? ben kekeleyerek hemen hemen burda musait yerde dedim.
ama bu yaptığıma bile inanamıyordum ne saçmalıyorsun diyordum içimden kendime. millet tuhaf tuhaf bakarken otobüsten indim. aslında pişman oldum ama artık çok geçti. neyse başka bir otobüse biner giderim en kötü 2 lira zararım var dedim.
bu kadar kendime şaşırmamın sebebi hayatım boyunca hep içine kapanık loser yani kaybedenler kulübü üyesi biri olmamdan dolayı idi.
geldiğim istikamete doğru o anlık gördüğüm kıza doğru ayaklarım sürüye sürüye beni götürüyordu..
ben; kendi tuhafkarlığıyla yaşayan, kendini lise yıllarından beri oldukça farklı bulan biriydim.
tipim çokta düzgün değildi ama yakışıklı sayılabilirdim göreceli olarak. ancak içe kapanıklığımdan dolayı hiç bir işe yaramıyordu.
eh lise yıllarından sonra git gide saç dökülmesi belası ile karşı karşıya kalmıştım o zaman anladım bir insanın en önemli varlığı gözden sonra saç imiş.
duraktan indikten sonra amaçsızca ama içimde de hafif bir heyecan ve umutla kızı gördüğüm kavşağa doğru yürüdüm.
aman allahım neden bu kadar güzeldi lan neden ki? diye kendi kendime konuşarak adımladım, hala içim bir tuhaf oluyor kızın yüzü aklıma geldikçe olum çok güzeldi, öyle çok güzel değildi ama çok güzeldi amk anladınız siz beni.
haa öyle abazan bir karakter asla olmadım, sevgililerim oldu elbette ama kısa süreli oldu. kaç tane olmuştur şimdiye kadar 2-3 maximum hatta içlerinden bir tanesi ile uzun sürdü sayılabilir 6 ay kadar.
umarsızca kızı gördüğüm kaldırıma geldim tam onun durduğu yerde durup gökyüzüne baktım derin bir nefes aldım... nereye gittin be insan nereye? sen de insan ben de insan değil miydik amk?
neden olmasın neden başka hayatlarda karşılaşmayalım neden bizim aramızdaki bu kalın çizgiler? belkide o çizgileri çeken benim özgüven eksikliğimdi..
sonra kızın baktığı şekilde yolun karşı tarafına baktım ve muhtemelen bu tarafa yürümüştür dedim. geçtim karşıya, saçmalaya saçmalaya elimde defter kitap saç baş dağılmış ağzım kurumuş yüreğimin götürdüğü yere doğru yürüdüm.
hedef gözetmeden...
yol boyu yürüdükten sonra deniz gözlerimde parlamaya başlamıştı.
amk 2 lira yol param gitti bari biraz deniz kenarında sigara içiiim efkar dağıtır eve kadar topuklarım diye düşündüm.
gözüme çarpan ilk tekel büfeye girdim. ağbi oradan bi kısa çestır versene dedim. adam bi sn.
o sıra bir ses geldi evet evet poşete koyarsanız iyi olur.. içim heyecandan gözlerim yuvalarından fırlarcasına o kız sesinin geldiği tarafa doğru baktım. oooohhh may gaddd şetttt!! yok artık?
amk bu bir işaret olmalıydı böyle tesadüf olamazdı, benim gibi ezik biri radikal bir kararla otobüsten inecek kızın peşine düşecek o kadar kalabalıkta kızı tekel büfede bulacaktı. bu benim için nirvanaydı.
tanrı işaret verip benim için planları olduğunu söylüyordu galiba.
-al kardeş çestırını, kardeş, şşşş parayı verdin mi, kardeş, sigara, hooow alooowww, kardeş...
-haaağğ, şey ta ta tamam ağbi kaç lira verdim?
-vermedin
-al ağbi
-şşş kardeş para üstünü unuttun
cebimdeki son 10 lira ile aldığım sigaram ile büfeden dışarı çıktım kızın elinde beyaz bir poşet sahil tarafına doğru döndü, tıkır tıkır adımlarıyla, mükemmel oranlı vücut hatlarıyla ve mükemmel saçlarının mükemmel rüzgarda savurarak yürüdü, uzaklaştı, nokta oldu gözümde...
-kardeş para üstünü alsana yaahu bağırıyorum içerden bi saattir.
-tamam ağbi kusura bakma duymadım ya kafam incin biraz da
0.50 TL mi aldıktan sonra kızın arkasından takibe başladım..
Kız sahilde yolun kenarında beklemeye başladı elinde telefon bir şeylerle uğraşıyordu.
ben uzaktan seyre daldım ama rahatsız ederim şüphelenir diye ta ebesinin nikahından takip ediyorum. amacım neydi neden bu maceraya atıldım gerçekten hala anlam veremiyorum.
ama sanırım insanların hayatlarında bazen dönüm noktaları olur ve ben de onlardan birinin içerisindeydim ve o an kendini o kadar belli ediyordu ki..
çünkü karekterimle hiç uyuşmayan bir ruh haline bürünmüş halde robotik kararlar veriyordum.
ya da uykusuzdum bilemiyorum.
biraz daha yaklaşmaya karar verdim kaybedecek bir şeyim yoktu. gölge bir yerde bulamadım beynim sikilmesin diye uzatmamaya karar verdim ne olacaksa olsun diye.
yaklaştım ve yaklaştım..
Bir 10 metre kadar yanında durdum ben de beklemeye başladım..
çıkarttım bi cuara daha yaktım baktım duman gidiyor kıza az daha uzaklaştım..
ama kız umarsızca duyarsızca telefonda bişeyler yazıyor...
bir ara kafasını kaldırdı sağına soluna baktı bana baktı ve her hangi bir nesneye bakarmışçasına 0.01 mili saniye gözleri bana değdi.
kırılacak ezilecek gururum olmadığı ya da ezik hissetmekten kalmadığı için umursamadım..
beklemeye ufak ufak yaklaşmaya devam ettim..
kızın telefonu çaldı açtı hararetli bir konuşmaya daldı ne konuşuyor anlamıyordum ama sesinin tonundan bir restleşme yaşıyor gibi hissettim.
güneş tepede uykusuzluk ve açlık kafama vuruyordu. sersem bir halde kendi kendime söylendiğimi hatırlıyorum;
-olum senin derdin ne amk siktir git evde deneme falan çöz ya da şimdi klimayı açıp yatsam üç beş saat uyurum akşama doğru kalkar deneme çözerim sonra dizi ilzerim internetten gece de bir osbir patlatır yatarım. diye tüm günün planını yapıyordum kafamdan.
tam o sırada beyaz bir wolkswagen yavaşladı önümde kızın önüne varıp durduğunda passat olduğunu gördüm, plakası bu şehre ait değildi..
camdan kıza bir şeyler diyor ama kız göz ucuyla bakıp hiç bir cevap vermiyordu arabadakine.
durumu anlamak için iyice yaklaştım adam arkasını dönüp bir anlığına bana baktı sonra tekrar kıza dönüp;
-binsene uğraştırma beni, hadi herkes bekliyor dedi.
kız hiç bir cevap vermedi.
adam ısrarcı olmaya devam etti ama gayet kibar hitap ediyordu kıza.
kız sonunda cevap verdi, o kadar şiirsel konuşuyordu ki sesi hala kulaklarımda..
-sana hayır diyorum ben kimseyle görüşmek istemiyorum tamam mı.
tek sözü bu oldu sonra adam biraz yerinde volta attıktan sonra kızın kolundan tutup sert bir şekilde çekmeye başladı, kız karşı koyuyordu ama maalesef gücü yetmiyordu.
neler oluyor lan amk nereye düşüyorum ben buradaki rolüm ne büfeden çekirdek alsaydım bari ne güzel izliyorum baş rölü çok güzel bir kız kötü roldeki adam da zengin bir piçin uşağı muhtemelen.
bi an silkelendim ve müdahale etmem gerektiğini düşündüm.
ama sonra adama baktım tırstım. ya tabancası varsa bok yolunda gitmeyeyim amk hem bana ne sikerim kızı ben korkağım zaten. osbirimi çeker deneme çözerim.
yok olacak gibi değil hayatını değiştirecek kararı o an vermem gerekiyor, o an otobüste bana inecek var dedirten dürtü tekrar devreye girdi sanki bi an cesaret hissettim kendimde.
güven duyuyordum ve dedim ki;
-heeey noluyor abi ya.
hiç kimsenin sikinde olmadı duymadılar bile.
sonra tekrar denedim.
-heeeey! noluyor amına koyim heeey!
adam göz ucuyla bana baktı cevap vermedi.
cesaret aldım bu durumdan iki adım daha yaklaştım ama kız arabaya binmek üzere...
o an bir şeyler yapmak zorundaydım çünkü kadere karşı gelemezdim, her şey o kadar kader örüntülü ilerliyordu ki anlatmakta güçlük çekiyorum, var bunda bir iş aga deyip yapmam bekleneni yapmaya koyuldum.
-hey hayırdır birader güpegündüz neler oluyor kız gelmek istemiyor zorlamasana!
-sana ne ulan siktir git şuradan asabımı bozma!
o an biraz duraksadım tırstım açıkcası hala içinde bulunduğum durumu sorguladığım için ne yapıyorum be diyordum içimden..
son bir ateş gerekliydi bana, motoru çalıştıracak, gazı kökleyecek, cesareti tavan yapacak son bir vals!
ve o beklenen an geldi ufacık bir kıvılcım olayları geri dönüşsüz bir yola sokacaktı.
kızın sol kolunu adam tutmuş çekiştirirken adamla konuşmamız üzerine kız bana döndü ve baktı...
keşke bakmasaydı diyorum bazen neden öyle güzel ve çaresiz baktın ki gözlerime...
yardıma muhtaç, kapana sıkışmış bir ceylan gibi...
ayağını timsaha kaptırmış bir afrika antilop'u gibi...
neden baktın ki...
sahilde denize sıfır apartmanlardaki milyonluk evlerin bütün balkonları doluydu, herkes pencerelere doluşmuş bütün trafik durmuş, sahilde soğuk su ve çekirdek satan amca bile durmuş bize bakıyordu... tribünler sonuna kadar dolu, televizyonları başında milyonlarca izleyici canlı yayında o anları ve benim ne yapacağımı bekliyorlardı sanki...
bir an derin nefes aldım etrafıma baktım bir kaç araç sesi ve ağaçlardan yükselen kuş sesleri hatırlıyorum.. ortalık sessiz ve ıssızdı...
herkes kızı kurtarmamı zorba adama dersini vermemi bekliyordu, yapmam gereken buydu...
ama kendimi tanıyorum aga, benim cürmüm ne ki izbandut gibi paralı bir piçi alt edeyim. vallaha çeker vurur affetmezdi..
sıska daha doğrusu hantal bedenimi öne atıp adamın yanına doğru yürümeye başladım.
bir elimi adamın koluna attım!
ama öbür elimle de kızın kolunu tutmam gerekiyordu fakat ya kız bir şey derse.
ya dokunma be bana derse, -sen kim oluyorsun lan. dedim içimden mükemmele yakın güzellikteki bu kıza dokunacaksın oha! kız çok güzeldi be aga.
bu kadar güzel olması onun kaderiydi, onun hayat çizgisinde karşısına böyle bir anda çıkmakta benim kaderim!
diğer elimle de kızın kolunu tuttum!
Adam diğer eliyle göğsüme bastırarak beni itekledi ama yerimden oynatamadı bile ya kızı bırakıp beni alt edecekti ya da bu döngü çıkmaza girmişti.
aklımdan geçenleri hatırlıyorum o an yüreğim ağzımda atıyordu, bu loser hayatımda bu kadar aksiyon sanırım bana fazla gelmişti.
oysa ki aksiyon filmlerindeki sahnelere bile burun kıvıran ben objektif açıdan bakarsak basit bir olayda heyecan ve adrenalinden manyağa dönüşmüştü.
ve korktuğum oldu o kısacık sürede adam kızın kolunu bıraktı diğer eliyle yönelip elimi ittirdi ve kendi kolunu kurtardı o an kıza baktım şaşkınlıkla beni izliyor çaresiz bakışları benim de daha önceleri bunu deneyen bir çokları ile aynı kaderi paylaşmamı bekliyordu.
neden kaçmıyordu neden uzaklaşmıyordu o zaman anlamıştım.
yol kenarındaki kaldırımda tökezledi ve oturdu, üzerinde mavi bi jean vardı.
benim lcw den aldığım 19.90 lık gömleğime karşılık adamın lacos tişörtünü görüyordum gözlerimin önünde. çünkü adam benden baya uzundu... arbede sırasında..
aslında içimden bir ses araba en azından mercedes ya da bmw değil. passat demek ki o kadar da taşaklı adama bulaşmamıştım.
adam elime vurup kolunu kurtarmıştı artık.
adamı dövmem olanaksızdı, cebimde hayatım boyunca ne çakı ne bıçak taşımamış ben maalesef o gün de taşımamıştım. iyi ki de taşımamıştım.. ya adamı öldürseydim, çünkü adrenalin yükseldiğinde beyin kontrolü aksiyona ve atraksyona bırakıyor ne yaptığını her şey bittikten sonra anlıyordun.
adam beni tek hamleyle savurdu, ben ise sinmeye hazır bir şekilde kafamdan söyleyecek bir şeyler tasarlıyordum.
adam o sırada afili bir şekilde bana kayıyordu o kadar sözün arasından şunu hatırlıyorum;
-amına koduğumun salağı bela mısın ne bakıyon hala mal mal siktir git şuradan!
o an neden tekrar denemem gerektiği düşüncesine kapıldım pek emin değilim ama bir gözüm kızda bir gözüm adamda idi.
kız çantasında bir şeyler karıştırıyor adam arabanın içine binip motoru çalışır halde tutmak için kontağı çeviriyordu.
bir adım geri attım sonra kız hey dedi.
evet bana! bana bana!
-hey!
ama öyle bağırmalı çağırmalı bir hey değildi, bir kediye seslenir gibi pisi pisi der gibi bir hey'di.
kıza baktım kendime baktım sonra. gömleğimin üst düğmesi kopmuştu onu farkettim o an. kız çantasından bir şeyler çıkardı ve yerden bana doğru yuvarladı.
şişe yuvarlanarak ayaklarıma kadar geldi eğilip şişeyi aldım.
turuncu renkte almanca bir şeyler yazan garip bir şişeydi. ilk başlarda anlam veremedim ancak ayağa doğrulduğumda karşımda adamı görünce elimde tuttuğum şeyin bir silah ya da benzeri bir şey olabileceğini farkettim.
bir anlık refleks ile adamın suratına doğru spreyi püskürttüm.
biber gazı!
o an adam elleriyle gözünü siper ederken üç dört adım yola doğru geriledi..
o sırada evinde gayet sıradan bir gün de tv de evlenme programına maruz kalan bir gencin vermiş olduğu pizza siparişini ona bitkinlik ve bıkkınlık ile taşıyan mobiletli bir kurye adama çarptı!
evet adam yerde! motor pizzacının üzerinde pizza passat'ın camında idi.
kıza döndüm şok haliyle ne yapacağız der gibi kıza el hareketleri yapıyordum.
ancak dilimden tek kelime dökülmüyordu...
kız soğuk kanlılıkla ayağa kalktı çantasının fermuarını çekti, telefonunu arka cebine koyup passat'ın kapısını açtı.
şöför koltuğunun yanına oturdu..
araba çalışır haldeydi.
bana döndü.
-hey!
ama bu kez heyecanlı ve dolu dolu bir hey'di..
robotik kararlara devam niteliğinde passat'ın kapısını açarken yerdeki pizzacının telefonda whatsapta bir şeyler yazdığını ve gözleri yanan adamın sol bacağını tuttuğunu hatırlıyorum.
arabaya bindim. motor çalışır haldeydi. debiraja basıp vitesi bire taktım.
hayatımda bindiğim en pahalı arabaydı. halk otobüsleri daha pahalıydı ama sayılmazdı.
sahi pizzacı yerdeyken o halde whatsapp'ta kime ne yazıyordu...
kız yanımda ben direksiyon başında yollar sergen olmuş önümüzde gidiyorduk...
yaklaşık 30 dakika öncesinde otobüste off bee ne güzel kızmış dediğim birisi ile şuan yan yana bir yerlere doğru seyehat ediyorduk..
hala o anın şokuyla ikide bir dönüp kıza bakıyordum..
kız bu durumu komik bulmuş olacak ki hafif bir gülümseme ile bana karşılık verdi..
sahil yolu boyunca yaklaşık 5 dakika ikimizden de ses çıkmadı.
kız gayet güven hissiyle arkasına iyice yaslandı...
ben hala aklımda binlerce soruyla arabayı nereye süreceğimi de düşünerek trafik kurallarına uymaya çalışıyordum.
bi an kendime bakma fırsatı buldum dikiz aynasından.
saç baş dağılmış salaş bir haldeydim ancak en önemlisi ve merak ettiğim surat ifadem ne haldeydi.
kendime baktığımda ağzı açık gözleri yarım şaşkın bir haldeydim..
içime bir his doğdu o an battı balık yan gider hesabı..
kaşları düşürdüm ve hafif bir gülümseme bezedi yüzümü.
vitesi 4'den 5'e takmıştım artık...
kırmızı ışıkta durduğumda kız şiirsel bir şekilde konuşmaya başladı.
''-kazım'ın arkadaşı bu beni posedion'a götürmek istiyordu.
-kazım kim?
-posedion'un sahibinin oğlu.
o anda kafamda bir ışık çaktı, posedion şehrin en ünlü gece kulübüydü..
neye bulaştığımı az çok anlamaya başlamıştım ama sanırım artık çok geçti.
kız dağ yoluna sapmamız gerektiğini söyledi bir şeyler anlatıyordu ama gerçekten kafam çok yükseklerdeydi ve ne yapmam gerektiğinden habersiz dediğini yapıp dağ yoluna girdim ince uzun 20 dakikalık hiç durmadan bir köy yerine vardık.
ara yoldan vadiye inip bir dağ evine geldik önünde durduk kız nihayet bana teşekkür etmişti.
-teşekkür ederim, hayatımı kurtardın desem belki az..
-rica ederim de burası neresi ne yapacağız.
-senlik bişey kalmadı lütfen numaramı kaydet.
-tamam.dedim numarasını kaydettim.
-arabayı şehirde her hangi bir yere bırak ve bugünü lütfen unut.
-peki.'' dedim kız arabadan indi ben de şehre geldim evden bi 5-10 km uzakta arabayı sağa çekip park ettim ve eve doğru hiç bir şey yaşanmamış gibi yürümeye başladım. arkamı dönüp baktığımda passat'ın camındaki pizza'nın yarısı yoktu. o sırada kitaplarım geldi aklıma eve gittim çekmeceden para aldım otobüse binip olayın yaşandığı yere tekrar gittim kimse yoktu kitaplarım ve pizza'nın yarısı kaldırımın kenarında duruyordu, kitaplarımı aldım ve tekrar otobüse binip eve gittim.
aradan iki gün geçti ve geçen tüm günlerde yaşananları düşünüyordum hiç kimseye bir şey anlatmıyordum.
yaklaşık bir ay bu şekilde devam etti.
yine dersane çıkışı otobüste kıza whatsap'tan yazmaya karar verdim.
-selamlar naber beni hatırladın mı? gerçi adımı bile bilmiyorsun tanışmaya fırsatımız olmamıştı...
hemen cevap geldi.
- selamlar sana da, ben dilara, o gün yeterince teşekkür etme fırsatı bulamadım, özür dilerim.
-rica ederim ben (mor başlı govel ordek) dedim. yapmam gerekeni yaptım.
ve bu şekilde muhabbet etmeye devam ettik, kız almanya'ya gittiğini ve orada yaşadığını söyledi.
tatile teyzesigile geldiğini ve kuzeniyle birlikte gece kulübüne gittiğini söyledi.
gece kulübünde oranın sahibinin oğlunun kendisini rahatsız ettiğini ve kendisini takıntı haline getirdiğini söyledi.
olayları daha net anlıyordum.
bir süre bu şekilde arkadaş canlısı muhabbet ettik kışa doğru beni almanya düsseldorf'a davet etti.
mızmızlansam da daveti kabul ettim pasaport işlemlerimin ardından bir hafta sonu almanya'ya uçtum.
beni hava alanında karşıladı dilara.
o kadar güzeldi ki tanrım...
beni önce bir cafe'ye götürdü bişeyler içip atıştırdıktan sonra evlerine davet etti. yok mok dediysem de dil diş bilmediğim için mecburen kabul ettim.
o gece evlerinde sadece ergen yaşlarda bir erkek çocuğu vardı; kardeşiydi. anne ve babası şehir dışındaydı.
ergen saat 11 gibi uyumak için odasına gitti.
bana içecek bir şeyler getirdi dilara. içtik muhabbet ettik birbirimizi tanıdık.
şunu söyleyebilirim bana yakınlaşmak hatta belkide sevişmek istemiş olabilir ama benim soğuk ve ezik tavırlarım sebebiyle çokta fırsat bulamadık bu konuya.
iki gün kaldıktan sonra türkiye'ye döndüm. şuan bile mesajlaşıyoruz gündem falan tartışıyoruz.
buraları okumayacağını umuyorum ama bu anımı sizlerle paylaşmak istedim.
eylül'de tekrar almanya'ya gidicem, tekrar davet etti.
sanırım bu kez ezik tavırlarımı bir kenara koyup melek yüzlümün dudaklarına yapışmayı umut ediyorum.
gerçekten çok güzel bir kız ile çıkıyorum diyebilirim, baya güzel. mükemmel bi kız hala şaşkınım. aramızda şehirlerden öte ülkeler var, ama olsun sanırım benden hoşlanıyor.
o gün eve dönerken neden otobüste inecek var dedim bilmiyorum, ama iyi ki demişim.
dinlediğiniz için teşekkürler.
beğendiysen paylaş panpa⤵
0 yorum:
Yorum Gönder