İnci Sözlük Hikayeleri: Orhan Olmak


Bindoküzyüzdoksandokuz ocak sabahıydı, bigiblet sürüyordum. Sürmek denmez gerçi çok fazla kar yağdığından bigibleti pedallamak yerine kucaklıyordum. Sağ ve sol yanımdaki yazıcı meleklere mikaili eleştirdim.

Bir elimde bigibletim, bir elimde aşı için veterinere zütüreceğim misket vardı. Salaklık ettik misket dedim. Salaklık ettik, şimdi bigibletle otobüse falan da binemeyiz kalabalıktır orası çok laf ederler. Nereden uydum senin aklına bigiblete bindim? Misket "hav hav" diye yanıt verdi. Çok zeki bir kedidir misket, insanların onun konuştuğunu anlamasın diye havlamıştı...

Miskete sitem ede ede yürürken birisi kornaya bastı. Döndüm, camı açıp "zor olmuyor mu öyle, gideceğin yere kadar bırakayım seni" dedi güzel bir bayan. Misket'e bi sordum, "bürüss" dedi. Sanırım kabul etmişti, olur dedim. Bagajı açtı, bigibletimi koyup misketle arabaya bindik.

"Sanırım ilerideki veterinere" gideceksiniz dedi. Misket "sen mı söyledin?" dedi. Ben söylemiştim. Evet orası dedim ve yola koyulduk...  

"isminiz nedir?" dedi bayan. Ben Orhan dedim. Onun ismi de Ferhunde imiş. "Memnun oldum" dedi. Ben de diye yanıtladım. Arabayı çok yavaş sürüyordu. Misket "abi biraz acele edelim fenalaşıyorum" dedi. Biraz hızlı sürün dedim. Ferhunde ters ters bakıp biraz gaza bastı ama bu yeterli değildi. Arabayı kullanamayacaksanız ben süreyim dedim. "Polis falan çevirse ehliyetiniz mı yanınızda" diye tersledi. Misket'e ehliteyimin olmadığını sen mı söyledin dedim. "Cik cik" dedi...  

Veterinere vardık, Misket'i de alıp arabadan indim. Teşekkür ettim o da gitti. Bir iki adım attıktan sonra "abi bigibleti unuttuk!" dedi Misket. Arkasından koştum, kaydım düştüm ama güçlüyümdür ben hemen toparlandım ve tekrar koştum. Yetişemiyordum, el ettim durmadı, bağırdım duymadı. Yanımdan geçen taksiyi durdum.

Şu öndeki arabanın önünü kes dedim. "Biz sadece takip ediyoruz" diye dalga geçti. Misket güldü, kızdım ona. Takip et o zaman dedim. Taksici Ferhunde gibi acemi değildi, güzel sürüyordu. Misket "adam güzel sürüyor" diye onayladı...  

Bir kırmızı ışıkta yakaladık bayanı, taksiciden sopa rica ettim. "Ne yapacaksın" dedi. Sen karışma bu üçümüzün arasında diyerek soktuğu lafın intikdıbını aldım. "Sopa falan yok" bende dedi. inanmıştım ama diretmek saçmaydı, sonuçta onun özel bir eşyası vermeyebilirdi.

Ferhunde'nin cdıbına yapışıp selpak satan çocuktan izin istedim ve cama ben yapıştım. Cam açma hareketini yaptım ve camı açtı. Neden çocuktan mendil almıyorsun, pedin bitince her yerde ararsın dedim içimden. Tam dışa dökecekken "abi konumuz bu değil." dedi Misket...

Bigibletimi çalmaya utanmıyor musun dedim. Bir iki saniye şaşkınlıkla bakıp "aaa çok pardon inan unuttum" dedi. Haklı olabilirdi çünkü onun arabası benim bigibletim vardı, bigibletim aynı benim gibi farkedilmezdi. Bigibletimi aldım ve bir daha olmasın dedim. "Olmaz" diyip güldü, çok güzel gülüyordu...

"Selpak alır mısınız?" dedi mendilci çocuk. Cebimdeki üç kuruş parayla mendil alıp Ferhunde'ye hediye ettim. Ona lazım olabilirdi...  

Taksici mutlu bakışlarımızı kıskanmış olacak ki "birader verecek misin şu parayı artık, yeşil yanacak!?" fakat ne bende ne de Misket'te para vardı. Mendilci çocuktan borç istedim, vermeyip gitti. Arkasından mendil parası haram olsun dedim. Ferhunde "tamam ben hallederim" diyip parayı ödedi. Teşekkür ettim.

Yeşil ışık yandı, caddenin ortasındaydık. "Bigibleti sürmeye zaman yok" diyip şoför koltuğuna oturdum. Anahtarlar arabanın üstündeydi. Bigibletimin intikdıbını alıp arabayı kaçırsam mı diye düşündüm fakat Misket buna mani oldu...  

Şoför koltuğundan inip bigibleti ve Misketi alıp arabaya bindim. "Sanırım yine bi yolculuğa çıkacağız" dedi Ferhunde. Evet dedim, veterinere geri dönebilir miyiz? "Nesi var kedinin" dedi. Mutululuk aşısı var dedim. "Mutluluk aşısı mı??" diye yanıt verdi. Evet dedim, mutlu değiliz biz. Bi çizgi-filmde görmüştüm, var öyle bir şey. Misket'i veterinere zütürdükten sonra ben de sağlık ocağında aşı olacağım dedim. Bana herkesin baktığı gözle bakıp kedimin adını beğendiğini söyledi...  

Bak güzel isim koymuşum dedim Misket'e. Bir soru daha sordu "kediyle mi konuşuyorsun sen?" evet dedim, evet. O da benle konuşuyor ama çok sessiz konuştuğu için genellikle sadece ben duyuyorum sesini dedim. ikinci bakışı da diğer insanların ki gibiydi. Beni deli sanıyorlar, deli değiliz dimi Misket. Sen konuşuyorsun dimi...  "Mööö" dedi Misket.

"Biz en iyisi veterinere falan gitmeyelim. Senin evin nerde oraya bırakayım seni" dedi Ferhunde. Misket'le ortak kararımız sonucu eve dönmeyi kabul ettik.

Evin önüne gelmiştik. Ferhunde pgibologa falan ihtiyacın olursa onu aramam için numarasını verdi. Teşekkür ettim bigibletim, ben ve Misket apartmana girdik ve yukarı çıktık. Gördüğümüz manzara karşısında Misket küfür etti, ağzını bozma dedim...

Kapımın önünde eşyalarımı gördüm, ev sahibimi aradım ve bir açıklama bekledim. "5 aydır kira ödemiyorsun, bi kedinin konuştuğunu sanıp tüm komşuları korkutuyorsun bir de utanmadan leğene sıçıyormuşsun" diyip suratıma kapattı. Ben alaturka tuvalet seviyordum ve o evin tuvaleti alaturka değildi, yapamıyordum tek çare leğendi dedim. "Abi konumuz bu değil" dedi Misket.

Misket haklıydı evden atılmıştık ve şu dünyada kimsemiz yoktu, bana deli diyip işten de kovmuşlardı. işim bile yoktu. Tek çare olarak kurtarıcım Ferhunde'yi aradım...  

"Bu kadar çabuk mu pgibolog kararı verdin" dedi. Şuan açık mıdır orası dedim. "Evette acil bir şey mi oldu" dedi. Yok ondan değil, izlediğim filmlerden bildiğim kadari ile orada koltuk falan oluyor. Ben evden kovuldum da bugünü orda geçireyim dedim. Ferhunde "anladım, şey yanlış anlamazsan bende kalabilirsin istersen" dedi. Beni ilk defa birisi evine davet ediyordu, gözüm dolmuştu...

Her ne kadar rahatsızlık vermek istemediğimi söylesem de 15 dakika içinde evin önüne gelmişti. Bigibleti apartmanda bırakıp eşyalarım ve Misket'le arabaya bindik.

Evinde alaturka tuvalet var mı dedim. "Nn..ne?" dedi şaşkınlıkla. Ben başka tuvalet kullanamıyorum ondan sordum diye yanıt verdim. "Anladım, maalesef yok" dedi. Tam leğen var mı diye soracakken Misket "abi saçmalama" dedi, sustum. "Ailen yok mu?" dedi Ferhunde. Küçüklükten beri ailemin olmadığını söyledim. Onun ailesi varmış fakat başka şehirlerdelermiş. Umarım babası falan aniden gelip beni orada görüp yanlış anlamaz diye iç geçirdim.

Evine geldik, Misket çok beğendi evi. Ben de çok beğendim, çok güzel kokuyordu. Ferhunde küçük bir odayı gösterip "sen burada kalırsın" dedi. Tamam diyip tuvalet ihtiyacım için dışarı çıktım...  

Bir cafenin tuvaletini kullanmak için izin isteyip içimdeki tüm pislikleri döktüm. Teşekkür edip çıktım. Eve doğru yola koyuldum, cafe ve ev yakındı. Kapıyı çaldım, kapıyı bir adam açtı. Ne işin var burada dedim. "Ne diyorsun birader burası benim evim" dedi. Yanlış eve geldiğimi farkedim doğru kapıyı çaldım. Misket kucağında olan Farhunde kapıyı açtı. Misket'i benden sonra seven ilk kişiydi. "Sanırım mutluluk aşısını bulduk" dedi Misket.

içeri geçip oturduk. Misket'in dediğini duydun mu, mutluluk aşımızın sen olduğunu söylüyor dedim. Teşekkür edip "kediler konuşmuyor, böyle davranma az da olsa korkuyorum" dedi...  

Sabah oldu, Ferhunde çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Kahvaltı sırasında Ferhunde pgibolok için ısrar etti fakat ben kalacak bir yer bulduğum için gerek olmadığını söyledim. Misket'e mama almak ve tuvalete gitmek için dışarı çıktım.

Geri döndüğümde Ferhunde yine Misket ile karşıladı beni. Mama için para verdiğinden dolayı teşekkür edip Misket'in yemeğini hazırladım. Ferhunde ben dışarıda iken pgibolok için randevu aldığını söyledi. Benim adıma neden kararlar verdiğini sordum...  

"Aynı sorun benim kardeşimde de vardı, her ne kadar kabul etmesen de sen bir hastanın yanlış anlama hastalık kötü bir şey değil ama pgibolojini düzeltmemiz lazım" dedi. Tedaviyi reddettiğimi söyleyip Misket'i ve biraz abur-cubur alıp odama çekildim.

Misket "abi biz hasta mıyız" dedi. Hayır Misket sen değil ama sanırım ben hastayım dedim. Bazen, senin konuşmadığını falan fark eder gibi oluyorum dedi. Belki de gerçekten konuşmuyorsundur diyip çekirdek ikram ettim. Yemedi, yemesi için zorlayınca tırmaladı, çok kızmıştım ona. Ceza olarak odadan atıyorum seni diyip odanın kapısının önüne bıraktım...  

Kahvaltı için odadan çıktım. Ferhunde ve Misket'le konuşmuyordum. Bir tepsi ile kendime kahvaltı alıp odama çekildim. Güzelce yedim yemeğimi ve tepsiyi mutağa bırakmak için çıktım odadan. Ferhunde yanıma gelip "tamam özür dilerim bir daha konusunu açmam ama benim kardeşim de böyleydi cidden çok üzülüyorum" dedi. Gözlerinden akan yaşı farkettim.

Beni bu halimle kabul eden kişiydi. Beni arabasına ve evine davet etmişti. Böyle birisini üzmek istemedim. Tamam gidelim doktora dedim. Elleriyle gözünü silip çok sevindiğini söyledi. "Hadi üstünden çıkar şu yırtık pijamaları da gidelim. Yalnız Misket'i yanımıza almasak daha iyi olur" dedi...  

Misket'e durumu anlatıp yola koyulduk. Arabayı hızlı kullanıyordu, neden hızlı sürdüğünü sordum. "Sen kararını değiştirmeden bir an önce gidelim istedim" dedi...

Neredeyse 2 saattir yoldayık, Misket beni özler dedim ne zaman gideceğiz? "Az kaldı" diyip sola döndü ve 15 dakika sonra durdu. Vardığımız yer biraz ıssız ve karanlıktı. Ben karanlıktan korkardım. Ferhunde elimden tutup bir doktorun yanına getirdi beni. "Doktor bey bashettigim hasta bu" dedi. Hasta denmesi hoşuma gitmiyordu. Doktor Ferhunde'yi dışarı yollayıp bana bir sürü sorular sordu...  

Soruları tek tek cevapladım ve doktorun isteği ile dışarı çıktım. Ferhunde'yi içeri çağıran doktor 15 dakika sonra dışarı yolladı. "Orhan" dedi. Efendim, ne oldu? Elime bir kağıt tutuşturup "bak burada evimin adresi var. Hastaneden çıkınca Misket'i almak için gelirsin" dedi. O anda kolumdan iki iri-yarı adam tutup deli gömleği giydirdiler...  

3 ay sonra;

Deliler hastanesi dendiği kadar kötü değilmiş. Hiç kimse o kadar üstüme gelmemişti ve ne gariptir ki artık sesler duymuyordum. Kafamın içinde sadece benim sesim vardı. Hastanenin çıkışına kimse gelmemişti. Ferhunde'nin verdiği adrese gittim. Kapıyı çaldığında bir adam açtı. Bu sefer yanlış eve gelmemiştim. "Kime baktınız" dedi. Ferhunde dedim. "Haberiniz yok sanırım, başınız sağolsun" dedi, yıkılmıştım...

3 ay önce beni hastaneye bırakıp dönerken trafik kazası geçirmiş. Misket'i ve eşyalarını durumları pek iyi olmayan bir aileye vermişler. Misket oradan kaçmış kimse bulamamış.

Artık iyileşmiştim fakat kimsem yoktu. Keşke hasta olsaydım, keşke iyileşmeseydim belki o zaman yalnız olmazdım. "Olurdun" dedi kafamda uçan sinek...

SON





yeni yazılardan haberdar olmak ister misin tatlış?
abone:
e-postana gelen onay linkine tıklamayı unutma panpa.


beğendiysen paylaş panpa


0 yorum:

Yorum Gönder