İnci Sözlük Hikayeleri: Dehşet Verici Virüs Salgını

Tarih: 15 temmuz 2017
Yavaş adımlarla Üsküdarda bir avm'de dolaşıyordum. Yeni kiraladığım eve televizyon alacaktım. Çok pahalıydı televizyonlar. Kavisli olan vardı Led vardı dev ekran vardı ama benim param yetmiyordu 2000 tl maaş almama rağmen hayatımı ailemin yanında bayburtta geçirmek yerine istanbulda sefil bir hayatı seçmiştim. Tüm bunlar geçecekti maaşıma zam yapılacaktı o zaman kurtulacaktım. 3 ayda 200 tl zam için hayvan gibi çalışıyordum. Teknosanın önüne geldim ve ekranların önünde bekleyen kalabalık dikkatimi çekti ve kalabalığı yararak ekrana baktım. Son dakika haberi olarak Trt'de bir virüsün tüm dünyada yayılmaya başladığı virüsün nedeninin Rusyanın yaptığı kimyasal deneyler olduğu söyleniyordu. Zombi dedim içimden ama kadının sözleri dikkatimi çekti şöyle diyordu:
"Virüsü kapanlar burunlarından, kulaklarından ve göz çukurlarından akan kanla acı içinde ölüyorlar. En büyük soruyu cevaplayalım. Bu virüs bilim kurgu filmlerindeki gibi zombi virüsü değil çabuk yayılıyor ve insanı çabucak öldürüyor. Hükümet bu virüsün çözümü için BM sağlık örgütüne başvurdu. Ve" sözünü tamamlayamadı. Burnundan ve kulaklarından kan akıyordu sandalyeden düştü yere yığılmış olmalıydı. Reji Tijen virüsmü kaptın? diye bağırıyordu kimse kadına yaklaşmadı ve yayın kesildi.


Korkuyordum. Eve doğru koşmaya başladım. Tüm insanlar kaçıyor, herkes çığlık atıyordu avm kapısındaki yerde yatan kanlar içindeki kadını görünce panik dahada arttı. Kapıdan ilk ben çıktım, geride kalıp ezilenlerin sesini duyuyordum fakat şuan yardım etme zamanı değildi. Evde gece yattığımda zombi baskını olsa ne yapacağımı düşünmüştüm ama böyle bir virüs olacağını tahmin etmemiştim. Eve uğramaktan vazgeçtim. En yakındaki arabayı gasp edecektim. Toyoto corollayı gözüme kestirdim. içinde yaşlı bir adam vardı ve müzik dinliyordu. Kapıyı açıp aşağı attım. Anahtar arabanın üzerindeydi kontağı çevirdim ve yola koyuldum. Nereye gideceğimi bilmiyordum bu arada adamın dinlediği türküyü duyuyordum Aşık veysel gidiyorum gündüz gece diyordu. Bende memleketime gitmeye karar verdim. Otobana çıktım ve bayburta doğru yola koyuldum.
                             
ilginç birşey olmadı tabii benzincilerin boş olması haricinde. Dükkanlara girip birkaç şey aldım ama yağmalamadım aldığım şeylerin parasını ve benzinin parasını benzinliğin kasasına koydum. Ankaradan geçerken şehir içinden geçtim biraz dolaşayım belki bir daha ailem hariç başka insan göremeyecektim. Sokaklarda insanlar az olsada sonuçta insan vardı. Kaçırıyorlardı sanki kovalayan bir şey vardı. Güldüm hallerine ama aklıma avmden koşarak kaçışım geldi. Yoluma devam ettim 1
saat sonra aile evimize geldim içeri girdim babam kanlar içindeki yerde yatan annemin başında oturmuş ağlıyordu. Baba diyebildim sadece. Babam yüzünü bana döndü yüzü kanlıydı ve ağlıyordu daha sonra ise yere yığıldı. Yanlarına gittim eğildim ama ağlamadım, ağlayamadım. Onları gömmek istedim ama gömemedim korktum. O odayı kapadım ve kilitledim diğer odalarda kaldım. Tv kanalları yayın yapmıyordu radyo yayını yoktu. Herşey geçer, virüsün çaresi bulununca bende buradan çıkar ve eski hayatıma dönerim diye düşündüm. Kendi ekinimi ektim kendi ineğimi besleyip, sağdım 2 yıl boyunca bekledim. Fakat kimse gelmedi.

Karar verdim, çıkacaktım şehre. Buraya geldiğim arabada benzin vardı ama şehre kadar yetmezdi yanıma bir hortum aldım. Gördüğüm arabaların benzinlerini çekecektim. 3 yıl önce incide gördüğüm nasıl düzkontak yapılır adlı başlığı okusaydım diye geçirdim. Ama artık çok geçti arabayı aldım ve yola koyuldum. Gördüğüm arabaların benzinlerini hortumla çekerken fazla benzin yutmuştum gözim yaşardı,  boğazım yandı. Şehre gelince arabayla dolaştım ama kimseyi bulamadım ortada ceset de yoktu. Küçük bir jeneratör, bolca tohum ve yiyecek aldım. Bunları bagaja koymak üzere bagajı açtım birde ne göreyim bir varil benzin. Boşuna o kadar bebzin yutmuştum. Malzemeleri arabaya koyup eve doğru yol aldım. Eve gelince artık cesed kokusunun ne kadar ağırlaştığını farkettim ve yarı iskelet, yarı çürümüş et olan ailemi gömdüm. Jeneratörü kurdum benzini koydum. Tvnin düğmesine bastım 1. 5 yıldır elektrik yoktu.6 ay büyük ihtimalle barajşarda birikmiş olan elektriği kullanmıştım. Ama bir tek ben kullanarak 6ayda bitiremezdim yaşayan birileri olmalıydı. Televizyon açıldı ve yayın başladı. Dikkatle dinledim görüntü karıncalıydı, seçilmiyordu. Ama sesi gayet iyi duyuyordum. Tekrarlıyordu"Ankara meclis insanlar"diyordu ses. Tekrarladı. 2 yıldır insan sesi duymamıştım. 4 saat boyunca tekrarlanan 3 kelimeyi dinledim.

Uyumaya çalıştım ama uyuyamıyordum televizyondaki kadının sesini düşündüm, uyuyakaldım. Kalktığımda güneş yeni doğmaya başlamıştı. Üstümü giydim, yanıma babamın beylik silahını ve 10 adet mermiyi aldım. Araba toz toprak içindeydi ama en azından gidiyordu. 2 yıldır ilk defa mutlu şekilde uyanmıştım. Kahvaltımı yaptım ve ailemin mezarının başında dua ettim. Kahvaltı için herşeyi masaya koymuştum. Kendi ektiğim şeyler dışında her şey bayattı ama hepsini yedim son olarak da yolculuğa çıkmadan önce ineği serbest bıraktım. Arabaya yürüdüm nihayet yoldaydım. Bayburt merkezde bir galeri gördüm içine girdim arabalar vardı hemde çok pahalı arabalar vardı ama artık hepsi benim için bedavaydı Ford Mustangi aldım. Emektar toyota corolamdanda 1 varil benzini aldım ve yola koyuldum yarım saat sonra arkaradaydım. Yollar bomboş olduğu için mustangle gazı köklemiştim. 2 sene önce simiti zor alan ben şimdi mustange biniyordum. Ve nihayet ankara il sınırı tabelasını gördüm. Tabelanın üzerindeki beyaz simgeyi farkettim arabadan indim ve tabelaya baktım. Güldüm çünkü tabelada usta bir sanatçının elinden çıkmış bir penis resmi vardı. Arabama bindim daha sonra her tabelada farklı bir harf olduğunu farkettim gördüğüm harfleri teker teker yazdım daha sonra  hiçbir harf görmedim tabelada. Yazdığım harfleri birleştirince ortaya çıkan kelimeye o kadar güldüm ki az kalsın kaza yapıyordum. Kağıtta "inci sözlük ziyareti" yazıyordu.

Meclis binasına doğru sürdüm arabayı. Yavaşça indim ve kapıyı açtım. içeride kimse yoktu ama belli belirsiz sesler geliyordu merdivenlerden çıkmaya başladım her adımımda merdivenden parçalar kopuyordu. Sesler daha fazla gelmeye başladı. Sese doğru hareket ettim, sesin artık önümdeki kapının ardından geldiğine emindim. Kapıyı araladım ve içeride koltuklarda oturmuş insanları gördüm hiç kız yoktu herkes erkekti. Biraz üzülmüştüm. Şu anda bir kız görmek için nelerimi vermezdim. Anladığım kadarıyla mecliste bir şey görüşülüyordu. Kapı açılınca tüm yüzler bana döndü iki kişi beni orada bayılttı. Kalktığımda yanımda bir adam vardı ve benim çavuş dimdik yükseliyordu üstelik çıplaktım. Adam üstünü giyin dedi. itiraz etmedim tabii ki giyecem amk dedim. Uzun zamandır hiçkimseye "amk" dememiştim içim rahatladı. Adam konuşmaya başladı:
Penisinin ereksiyon olma sebebi yaptığımız testlerdir. Bi çeşit viagra vererek virüslü olup olmadığını gözledik. Virüslü insanlarda cinsel faaliyet işi tamamen duruyor. Şimdi sen anlat neden buradasın"dedi. Ona tabelaları, televizyon yayınını kısacası herşeyi anlattım. Araya girmedi iyi dinleyiciydi. Sadece tabela bölümünde biraz güldüğünü gördüm. Oda sözüm bitince bana güvenmiş olacakki herşeyi anlattı:
"Virüsten 3 saat önce inci sözlüğe bunun olacağı sızmıştı. Feres nickli kullanıcı bilmediğimiz kaynaklar aracılığı ile bu bilgiyi sızdırdı. Ona inanan ankaradakiler toplandık ve saklandık tabela olayı ise 7deliklitokmakın fikriydi bize tabelaya meclise gelin yazacağını söylemişti. Ama troll yapmaya çalışmış anlaşılan. Meclis tabelasınada anan zaaa yazmıştı. "dedi. Beni bir gülme aldı

"Benimle gel meclisde konuşma yapacaksın eğer güzel ve geçerli bir öneri sunarsan burada kalacaksın. Gideceğine yada kalacağına vekillerimiz karar verecek" dedi. Vekiller varsa halkda var diye düşündüm. Koridorda yürürken bir çerçeve gördüm. inci cumhuriyeti nüfüsunun 532 olduğu, oybirincilerin köle, önüncülerin halk geri kalanlarında yönetimde olduğu yazıyordu. 2 yıl önce sözlüğe girip oybirincilere nesilcilik yaptığım geldi aklıma. 5 dk sonra konuşmamı yapıyordum. Konuşmam ise aynen şu şekildeydi:
Öncelikle beni meclise aldığınız için teşekkür eder ve hepinizin amk deme hakkını kendimde bulurum. Ulan huur çocukları insan eski bir önüncüyü vatandaş olarak almak için oylama yaparmı. giberim yapacanız cumhuriyeyin dıbına soğaram yav. Bu arada ananız zaa xd eqwdjsjsjksk hadi lan atın beni cumhuriyetinizden hadi lan toplanmışsınız 532 erkek er gazinosuna döndürmüşsünüz meclisi amk
Konuşmam bitince alkış kıyamet ayakta alkışladılar amk. Bende kaçmaya başladım ordan. Arabama atladım ve sonraki adımımı düşündüm. Sonrada içimden allahtan kaçtık yoksa 532 incici tarafından tecavüze uğrayacaktık dedim ve ankaradaki bm sağlık konseyi şubesine doğru yol aldım.

15 dk sonra BM sağlık konseyi şubesinin önündeydim. Kapıyı açtım kimse yoktu ama masanın üstünde kağıtlar vardı. incelemeye başladım kağıtta yazan yazı şu şekildeydi:
Dünyada vuku bulan ak-47 virüsü solunum, fiziksel temas tarzı tüm etkenlerle bulaşır virüs bulaştıktan sonra tedavisi yoktur. Bulaşmadan önce bağışıklık kazanmak için günlük 2 cinsel ilişki, veya farklı yollarla yaşanan orgazm vücudun kendini yenilemesine katkıda bulunacağından kişi bağışıklık kazanacaktır.
BM Sağlık Konseyi
25.08.2019

Şimdi bizim muallaklerin ve benim hayatta kalma sebebimiz anlaşıldı diye düşündüm. Ben günlük 2 kere orgazm olduğum sürece bağışıktım. Bunun verdiği mutlulukla son bir iyilik yapıp bu kağıdı meclis binasının danışma bölümündeki masaya bıraktım ve istanbula yani evime doğru yol aldım.

istanbula geldiğimde akşam 8di. Evime gittim ve bugünün 2. Otuzbirini çektim ve yarınki planımı yapmaya başladım. Evet, plan mükemmeldi. Yarın beni müthiş bir gün bekliyor olacaktı. Sabah olunca dişimi fırçaladım kahvaltı yaptım ve hazır az kişi yaşıyorken en büyük hayalimi gerçekleştirdim. Apartmanın ddıbına çıktım. Çatı düzdü, tam istediğim gibi. Pantolonumu indirdim ve aşağıya işedim daha sonrada sıçmaya başladım. Adeta şehvetle sıçıyordum. Rüzgar esiyor 2 yıldır kesmediğim saçlarım rüzgarla uçuşuyordu. Mükemmel bir histi ama mutluluğum aşağıdan birinin " hoooop birader napıyosun %99 ölmüş olabilir ama biz yaşıyoruz ayıp oluyor ama" demesiyle irkildim. 8. Kattan düşüyordum amk. Daha sonra bunun üstüne işemeye başladım daha fazla işeyemencede tükürdüm. Bundada nasıl bir akıl varsa bana tükürmeye çalıştı amk. Başladı yukarı tükürmeye ger tükürdüğü yizüne geldikçe kızıyor yine tükürüyordu amk bende geri çekildim. Ayakkabı çıktı ayağımdan bunun kafaya dang diye geldi bayıldı yada öldü amk. Ben o korkuyla çırılçıplak merdivenden indim sokakta koşmaya başladım.

Not: Evet çıplağım ama ayakkabıyla sıçıyorum.

Sakinleştim ve bir banka oturdum. Şimdi ise asıl görevimi yapmalıydım. En yakın büfeye gidip nasıl uçak sürülür el kitapçığını aldım. Bunu virüsün farkedildiği gün görmüştüm ama uçağım yokki diyerekten almamıştım. Şimdi herşeyim vardı bu yüzden planıma uçakla yolculuk dahildi. Kitabı okuyup bir tak anlamayınca bundan vazgeçtim ama mutlaka BM binasına gitmeliydim. Hemen bir galericiye gittim ve f bir ferrari buldum 2. Eldi. Fakirliğe bak amk diye düşünmeden edemedim hertürlü 2. El arabaya biniyoruz. Uçak kullanmayı bilmediğim için new yorktaki genel merkeze gidemiyecektim ama cenevredeki (isviçre) ikincil karargaha gidebilirdim. Vakit kaybetmeden ferrarim ve bimden aldığım su şişelerine doldurduğum benzinle yola koyuldum.
--Uzatmamak adına buraları atlıyorum---
Sonunda karargahın önüne gelmiştim. Kapıyı ittim ama açılmıyordu. Daha sonra yarım yamalak ingilizcem ile kapıdaki yazıyı okudum Cadılar bayramı dolayısı ile kapalıyız.

Orada günlerce bekledim. Gelip de gitmesinler diye kapısında yattım. Sadece yiyecek birşey ve su almak için ayrılıyordum o zamanda ferrariyi kapının önüne çekiyordum böylece onlar gelimce ferrariyi itmeye çalışacak bende o arada gelecektim. Ama kimse gelmedi. 5 günün sonunda usanmıştım arabayı çektim ve gitmeye hazırlandım. Birde ne göreyim bir kağıt yerde duruyor. Camda bantlı olmalıydı sonradan düşmüştü. Bende arabayı oraya çektiğim için görmemiştim. Kağıdı elime aldım ve okumaya başladım kağıtta 100 mt kuzeye taşındık yazıyordu. Beyler uzun zaman sonra ağladım. Sakinleşmek içinse etrafımda bağırarak koşmaya başladım yaklaşık 45 dk koştum ve bağırdım yorgun düşünce arabaya atladım ve 100 mt kuzeydeki binaya gitmeye karar verdim. Ama pusula yoktu bende kafamda bulunduğum noktadan 100 metre çapında bir daire çizip aramaya koyuldum. 15 dk sonra bulmuştum binayı. içeri girdim ve girer girmez birsürü kadınla karşılaştım hafifçe gülümsedim ve kadınların bana bakışları arasında buranın başını aramaya koyuldum.

Çatpat ingilizcem vardı ama nasıl ingilizce konuşacağımı düşünmedim çünkü ben türkçeyide çatpat konuşuyordum amk buna rağmen yıllardır iletişim kurmuştum. Orada yetkili gibi duran bir kadına durumu anlattım. Bana özel ilgi gösteriyorlardı. Bunun çözümünün olmadığını ancak burada kalıp onlarla yaşayabileceğimi söyledi. Düşünmem gerektiğini söyledim. O gece orada kalacaktım. Yatağıma yattım ve zeminden gelen sesleri işittim. Dikkat kesilince ses kesildi. Delirdim galiba diye düşündüm ama delirmemiştim ses yine geliyordu. Burada  kesinlikle birşeyler oluyordu. Dikkatli adımlarla merdivenden indim. Büyük ihtimalle -2. Kattaydım. Paslı kapıyı aralayınca bir gıcırtı sesi çıktı yerde yatan zincirli bir düzine erkek vardı. Yanlarına yaklaştım. Aralarından biri sessiz ol diye fısıldadı. Bu sesi hatırladım bu ses bana mecliste olayları anlatan adama aitti. Yanına yaklaştım. Bana anahtarlar masada al ve zincirlerimizi çöz dedi. Dediğini yaptım ve ne zamandır burada olduğumu sordu bu ilk gecem diyince seni almaya gelmişlerdir. Bulamadılar bizi duyduğunu farketmiş olabilirler çabuk koş dedi ben ve diğer 11 kişi ona uyduk koşmaya başladık.

Önümüzde iki kapı vardı birinde cephanelik diğerinde çıkış yazıyordu, birlikte cephaneliğe girdik. Yüzlerce silah ve bomba vardı. Birleşmiş milletler binası gerçektende barış dolu bir binaydı. Herkes kendini yavaşlatmayacak bir silah aldı. Koşmaya başladık çıkış kapısına ulaştığımızda bir şey farkettim. ilk başta 14 kişiydik şimdi ise 6 kişi ya var yada yoktuk. Nedenini sorunca kendilerini feda ettiler bizim koşmamız lazım dedi yanımdaki adam. irdelemedim ama buradan çıkınca bunun hesabını soracaktım. Çıkış kapısını açıp koşmaya devam ettik. Arkadan silah sesleri ve patlama sesleri geliyordu. Sesler arttıkça daha da hızlandık. Sonunda kapıdıdan çıkmayı başarmıştık.

Bir arabaya atlayıp oradan uzaklaştık adam kendi hikayelerini anlatacaktı ama onları neden orada bıraktığını sordum gönüllüydüler dedi. Sıkıştırınca diğerlerini orada oyalamak için onları kilitlediğini kabul etti. Silahımı ona doğrulttum ve kurşunu sıktım daha sonra çatışma çıktı ve yaralandım orada kan kaybından bitap düştüm. Muhtemelen iki kişi çatışıyordu ben ölürken. Keşke bayburttaki evimden hiç çıkmasaydım, keşke mecliste vatandaşlığı kabul etseydim senin neyine dünyayı kurtarmak amk. Orada son nefesimi verdim.



beğendiysen paylaş panpa


0 yorum:

Yorum Gönder