Hikaye: Meksika'da Hapishane Günlerimi Anlatıyorum Capsli

bir türkün meksikada ne işi olur diyorsunuz şu an muhtemelen, meksikayı geçtim meksikada bir hapishanede ne işi olur, işte bunları burada sizlere aktarmayı planlıyorum, şu an 29 yaşındayım 23-25 yaş aralığımı meksikanın abd sınırında tijuana şehrinde hapishanede geçirdim bunları ilk kez burada anlatıyorum birkaç kişi toplansın başlayalım
Anlatacaklarımı burada paylaşıyorum benden izinsiz kopyalanması, çoğaltılması, film, dizi vs gibi şeyler yapılması yasaktır
sadece benim yazdıklarımı okumak için

22 yaşımda üniversiteyi bitirmiştim, ancak pekçok üniversitelinin sahip olduğu soruna ben de sahiptim, o da tahmin ettiğiniz gibi dil bilmemek, tabi cebimizde binlerce dolarımız yok direk amerikaya ya da ingiltere dil eğitimine gidemiyoruz, geçtim internetin karşısına, açtım msn i internete de yazdım yabancı msn adresleri diye bir liste buldum bunu topluca kaydettim, bir yandan da google'dan ucuz dil eğitimi falan diye araştırıyorum, neyse bu listeden online olanlardan denk gele birine yazdım çat pat ingilizcemle cevap verdi o da, ona üniversiteyi yeni bitirdiğimi dil öğrenmek için internetten yabancı adresleri eklediğimi falan söyledim, güzelce de bir kızdı, ama kızın ingilizce benden çok çok daha iyi, bizim eğitim sistemi belli, neyse işte tanışma faslına falan geçtik durumu anlatınca kıza, kız şilide yaşıyormuş aslen ingilizmiş kız o zamanlar 25 yaşında ben 22 yim benden 3 yaş büyük, 4 yıldır şilide yaşadığını büyük bir ingiliz tur firmasının güney amerika ayağına bakan yetkililerinden biri olduğundan falan bahsetti biz bunla muhabbeti ilerlettik o gün 11 saat ben bu kızla konuştum ben sabahladım burda uykusuz kaldım ama saat farkından dolayı kızın öyle bir problemi olmadı bayağı uzun süre konuştum o gün anlayacağınız, sonradan olacakları kızın gerçekte kim olduğunu bilsem o bilgisayarı camdan atardım o gün


internetteki ucuz ingilizce öğrenebileceğim ülke bulma çabalarım sonuç vermedi o zamanlar yurtdışına çıkmak daha zordu lüxtü kısacası, bütçemi fazlasıyla aşıyordu bu dil öğrenme işi ancak dil bilmediğimden diplomasına sahip olduğum alanda kimse beni işe almıyordu, buna ek olarak askere gitmemiştim daha, iş tecrübem yoktu, kısaca üniversiteyi bitirdik ama bi cacık yapamıyorduk, ben de kendimi bu kızla konuşmaya verdim iyice, kızın online olmadığı zamanlarda bile bilgisayarı açık bırakıyordum yazar diye, hatta öyle bir duruma gelmiştim ki, iyice hoparlörün sesini açıp msn i online konuma getiriyordum kız yazarsa uyurken falan iletinin sesinden uyanıp cevap verebileyim diye, biz bununla böyle böyle bayağı bir konuştuk bir taraftan da camlaşıyoruz tabiki, ama kızı görmeniz lazım camda fotodakinden on kat daha güzeldi, kız da benden hoşlandı diyordum kendi kendime, böyle yine camda konuştuğumuz günlerden birinde yanlış hatırlamıyorsam temmuz sonları idi kız bana kuzenleri ile fethiyeye tatile geleceğini ve benimde onlara katılamamı istedi, kaçarmıydı bu fırsat asıl amacım kızla samimiyeti ilerletip kapağı yurtdışına atmaktı tabi o zamanlar kızın da kendi kendine hakkımda kurduğu planlardan bihaberdim

neyse tabi ben çok sevindiğimi falan söyledim bu kıza kesinlikle orada olacağım falan dedim kız da bayağı sevindi geleceğimi duyunca, aradan 2 hafta geçti kız geldi ben de gittim buluştuk bunla fethiyede yanında da 2 tane kuzeni var ikisi de kız başka kimse yok anası babası falan, biz bunla 1 hafta orada tatil yaptık, genelde ikimiz takıldık kuzenleri de kendi kendilerine takıldılar, o gün kız hayatımda aldığım en kötü teklifi yaptı, ama bu teklif o zaman hayatımın en iyi anı gibi gelmişti, benimle şiliye gelmeni istiyorum dedi, orada senin için bir kurs var hatta ön kayıt yaptırdım beni kırmanı istemiyorum falan dedi, önce bi şaşırdım açıkcası bu kadarını beklemiyordum, neticede kabul ettim ve 6 aylık kurs için şilinin başkenti santiagoya gitmek için kızla anlaştım, evde beni takan yoktu zaten, iş bul diyip duran bi peder vardı, kendi halinde işinde gücünde bir de annem, tek çocuktum zaten, onlara bir yerden burs kazandım falan dedim, gidip kızın evinde yaşacaktım tabi bunları söylemedim günü geldi uçağa bindim kız ingilteredeydi o sıra benim uçak biletini fransa aktarmalı almıştık, kız ingiltereden fransaya geçicekti ordan santiagoya gidicektik neticede öyle de oldu bayağı uzun bir yolculuğun ardından vardık şiliye

havalimanında bizi kızın şilili bir erkek arkadaşı karşıladı guille miydi giulle miydi öyle bir adı vardı ama okunuşu gige diyeydi yanlış anımsamıyorsam, bunda siyah bi jip vardı onla aldı bizi havalimanından tabi ben bi yandan düşünüyorum bu karı bayağı zengin olmalı falan diyorum, eleman bizi kızın evine getirdi ama ev ki ne ev böyle eski bir bina dışı ama içi bildiğin saray kocaman, bu elemanda geldi oturduk kız kahve falan getirdi, bu arada orada içtiğimiz kahveyse burada içtiğimiz nesface falan kahve değil, neyse oturuyoruz işte eleman ingilizce bilmiyor kız tercüme ediyor işte çocuk hoşeldin burada iyi vakit geçireceksin falan filan diyor, ama hiç gözüm tutmadı elemanı çok uzun boylu heryeri dövmeli iri yarı esmer bir herifti parmaklarının üzeri dövmeli falan yani adam street fighter dan fırlamış gibi bir tip kısacası, zaten sonradan öğrendiğime göre eski boksörmüş, neyse bu herif oturdu kahvesi bitince kalktı gitti kızla başbaşa kaldık

öğle saatleriydi kız etrafı gezdireyim dedi kabul ettim çıktık bunla mahalleyi geziyoruz, ilk kez yurtdışına çıkmışım sanki rüya gibi ne işim var lan burda diyorum bi pişmanlık oturdu içime gözümün önüne dünya haritasını getirdim oğlum senin burda ne işin var lan diyorum, az sonra uyanacağım sanki ve yatağımda kalkacağım, bu düşüncelere dalmışken kızın sesiyle kendime geldim, mc donaldsı işaret ediyordu, dedim bunların da olmadığı yer yok heralde, güldük falan, sonra evin civarında bir kafeye oturduk yemek falan yicez adam menüyü bi getirdi hiç bişey anlamıyorum kıza dedim ben bilmiyorum bunlar ne falan, kız da türkiyeye benle yaptığı tatilden önce de gelmiş az çok biliyor yani türk yemeklerini o benim yerime benim damak tadıma uyacak birşey söyledi garsona, bizim köfteye benzer birşey getirdi ama içinde yeşil otlar falan var yedim tadı fena değildi neyse işte ben okula ne zaman gidebileceğimi sordum 2 gün sonra açılıyor dedi kız 2 gün gezeriz daha benim işte başlamadı falan dedi 2 gün gezdik bunla bayağı güleryüzlü insanlar lan bir de dikkatimi çeken halkın boy ortalaması bayağı kısa gibiydi zaten şilide planladığım gibi 6 ay kalmadım daha doğrusu kalamadım

okul günü geldi çattı sınıfta 9 kişiyiz öğle 12 den 3 e kadar sürüyor kurs ben böyle böyle 3 hafta kursa gittim bu arada kızla hiçbir problemim yok ekmek elden su gölden yaşıyorum sigara falan da ucuz olduğuna sorunum yok yani, 2 haftada bir de tryi arıyorum yani ciddi anlamda on numara rahatım, derken birgün gece 2 falan su icicem mutfaga gidiyorum baktım salonda biri var, kız salonda oturuyor koko cekiyor, kız beni görünce panikledi falan, dedim sakin ol sorun yok, sonra kız ağlamaya başladı, işte beni yanlış tanıma falan filan diye, zar zor kızı sakinleştirdim, gözümde yerin değişmedi falan filan, ama ben bu karıyı sigara dahi kullanmıyo biliyodum direk kokoyla görünce tabiki kücük caplı bi şok gecirdim ama belli etmedim, ben okula gidip geliyorum ama bu kız niyeyse genelde evde, soruyorum buna işte sen işe gitmiyor musun falan diye kız hep bir bahane buluyor işte yok bugün izin aldım işte bugün internet üzerinden yollacağım dosyaları falan filan ama bi işkillenmedim değil ki işkillenmekte sonuna kadar haklıymışım
                             
bu olaydan 3 gün falan sonra okuldan geldim kız oturuyor ben de seni bekliyordum dedi, konuşmamız lazım falan dedi konuşalım dedim, bak dedi haftalardır buradasın uçak biletine kadar ben karşıladım sence dedi bunların bir karşılığı olması gerekmiyor mu, ben şaşırmış vaziyette gözlerimi diktim dinliyorum ne diyecek diye, itiraf edeceğim dedi tur firmasında falan çalışmıyorum, ne iş yapıyorsun peki dedim, dinle dedi anlatmaya başladı, aslında 2 yıldır buradayım buradan avrupaya türkiye üzerinden koko ve türevini ihrac ediyoruz, peki diyecek olursan seni neden kandırdım ve neden şu an santiagodayız hani dedi senin ticaret hukuku hocan var ya (adını vermiyorum) işte onun tavsiyesi üzerine seni buraya getirdik, seninle msnden konuştuktan sonra ondan senin adına referans aldık bu işi küçük sanma çok kişi içinden seçtik seni aklına gelebilecek herkes bizden olabilir sen bizim çok işimize yarayacaksın, tabi biz de aynı şekilde karşılığını sana fazlasıyla vereceğiz, kabul ediyor musun diye sormuyorum, zaten kabul ettin çünkü şu an buradasın dedi, aha dedim şimdi bittik

ne istiyorsun tam olarak dedim, ben birşey istemiyorum istiyorlar dedi, sence dedi oturum kartın neden 1 yıllık hiç düşünmedin mi dedi, harbiden de 1 yıllık oturum kartı almıştım halbuki 6 ay sürecekti kurs, belki sandıkları kadar zeki değilsindir dedi, o şirin kız gitmiş yerine tuhaf bir kız gelmişti, hal tavırları mimikleri herşeyi değişmişti, benden ne istediğinizi söyle dedim, tercümanlık yapacaksın dedi, ne diyorsun ya dedim şaşırmıştım bayağı, ne tercümanlığı dedim, meksika bizim ana üslerimizden biri dedi orada lübnan göçmeni ermeni ve türk asıllı insanlar bu işe hakim ve türkçeden başka dil bilmiyorlar, gerekte duymuyorlar  sen aramızda tercümanlık yapacaksın dedi, yahu dedim niye ben başka tercüman mı bulamadınız, bu kadar büyükseniz yüzbinlerce dolar verebilirsiniz ve bu illegal işi yapacak milyon tane tercüman bulursunuz niye ben dedim, biz bir aileyiz ve tavsiyeler bizim için çok önemli ticaret hukuku hocan seni bu iş için bize tavsiye ettiyse kesinlikle aileye katkın olacağını düşündüğü içindir dedi, yahu dedim ben senin adresini internette arayıp buldum böyle birşey nasıl oluyor dedim, sen eklediğin listeden benden başka kimseyle konuştun mu dedi hayır dedim, peki dedi aç msn ini açtım ve o listeden herhangi birine yaz dedi rastgele birine yazdım, kızın pc de açıktı o an ve yazdığım direk kıza mesaj olarak gidiyordu şok oldum, bu nasıl oluyor dedim, biz dedi milyar dolarlık bir sektörden bahsediyoruz, hergün binlerce kişiyle konuşup eliyoruz ülke ülke listeleyip kişilerin bulunduğu ülkelerde yakınlarında bizim ailemizden kim varsa o kişi hakkında bilgi alıyoruz dedi, sen istanbulda ...  üniversitesinde okumadın mı? dedi, evet dedim o okulda bizden olan tam 7 tane kişi var dedi, isteyene okulun adını ve o aileden olan hocanın adını verebilirim kendisi halen okulda ders veriyor

kabul etmezsem ne olur dedim, gige seninle kabul etmen için güzel bir konuşma yapar dedi, demek ki gige de işin içindeydi, zaten yapacak birşeyim yoktu, dünyanın bir ucundaydım türk bile yoktur varsa da ben karşılaşmadım, mecburen kabul etmek zorundaydım, tamam dedim kabul etmek zorunda gibi görünüyorum ne yapmamı istiyorsun şimdi, masanın üzerini işaret etti baktım 1 tane uçak bileti vardı mexico city'e, meksikaya mı gitmemi istiyorsun dedim evet işin şimdi başlıyor dedi, detayları anlattı bana, mexico city'de beni bunların ailesinden biri karşılayacaktı adamla ingilizce anlaşacaktım sonra o adam beni tijuana şehrine götürecekti orada bir görüşmede aracılık edecektim kısaca yapacağım tek şey tercümanlık gibi görünüyordu aslıdna basit bir işti ancak işin tehlikeli kısmı şuydu eğer taraflar arasında bir anlaşmazlık çıkarsa orada beni de direk harcayacakları belli bir durumdu bunların hepsini düşündüm kafamda, ve şu durumda şunu yaparım falan diye planlar kurdum yola çıktım tek başıma hiç bilmediğim bir ülkeden hiç bilmediğim diğer ülkeye uçuyordum, orada beni karşılayacak adamın adı balverd idi ama herkes balve diyodu okunuşu daha farklı daha kaba bir lisan, indim mexico city'e elinde büyük bir kağıtla beni bekliyordu balve beklediğimden çok daha düzgün bir tipi vardı adamın tijuana'ya karayolu ile gidecektik

Bir gece Mexico city de kaldık adam beni bir otele götürdü şato anasını satayım, las acobas'tı galiba adı müthiş bir mekandı, hayatımda hiç öyle bir yerde kalmamıştım, ertesi gün sabah 7 de lobide ol dedi bana balverd o gece bir gram uyumadım, otele girdiğimizde balverd yan yan bana bakarak lobideki kadınla birşeyler konuşmuştu kadın da bana bakmıştı tabi anlamıyorum ben ne konuştuklarını ama tahmin etmiştim muhtemelen otelden çıkarmayın bunu falan diyordu kaçmayayım diye, kaçacak olsam şiliden kaçardım direk, içten içe de bu işi istiyordum burada itiraf ediyorum, niye diyecek olursanız adamlar bana sağlam para vereceklerdi iş pis işti ama parası boldu, hem ben sadece tercümandım gerisi beni ırgalamazdı keşke bi fırsatını bulup kaçsaymışım, sabah oldu uykusuz halde indim lobiye hazırdım, benden önce gelmiş balverd beni bekliyormuş yola çıktık birlikte, altında mercedes vardı adamın giyim kuşamına arabasına bakarsak beni havalimanından karşılamaya gelen ayakçı herif bu tipteyse bu arabaya biniyorsa bunların patronlarını düşünemiyordum, yol çok uzundu tijuana bayağı var mexico city'e, neden direk uçakla gitmediğimizi sorunca yolda çeşitli yerlerde işlerimiz olduğunu söyledi ve yola koyulduk

tam dokuz saat boyunca 2 kere durarak sürdü balve ilk yola çıktıktan 1 saat kadar sonra bir yerde yemek molası vardık san marcos diye bir yerdi küçük bir yer 1 tane cafe tarzı mekan vardı zaten ama yollar falan iyiydi, oturduk bunla oraya işte bu latin aksanlı ingilizcesiyle bana soruyor şunu bilir misin şunu bilir misin, dedim balverd hiçbirisi hakkında fikrim bile yok dedim en güzeli sen bana bunların içinde yumurta falan olan birşeyler söyle dedim, bu siparişi verdi kıza kız ikimize de aynısından getirdi bir tabak düşünün içinde kırmızı büyük fasulyeler avokado eritilmiş peynir üzerine de yumurta pişirip koymuş tadı fena değildi orada yemeklerimizi yiyip tekrardan yola koyulduk 3 saat aralıksız sürdü bu hiç konuşmadık ama arabadan şarkı açtı bayağı hoş şarkılardı, cidden adamların müziği kaliteliydi zaten meksika anılarımdan en güzel şeylerinden biri de meksika müziği, sonra işemek için durduk bir benzinlikte ben işedim oturdum arabaya bunu bekliyorum, bu da işini görmüş sonra aracın deposunu doldurdu pompacı falan yoktu, depoyu fulledikten sonra içeriden kel bir adam çıktı balverd ona bileğini gösterdi adam da balverd e bileğini gösterdi ben arabadan izliyorum bunları sonra balverd adama beş kuruş vermeden tekrar bindi arabayı çalıştırdı çıktık tekrar yola ben buna sorsam mı sormasam mı diye tereddüt içindeyim neydi gösterdiği falan diye göz ucuyla baktım bileğine ucunda dövme gözüküyordu ilk kez farketmiştim zaten zaten uzun kollu giyiyordu sürekli resmi bir giyim tarzı vardı, sonra o anladı galiba bileğine baktığımı bir taraftan araba sürüyor bir yandan kolunu açtı komple el yazısıyla sinaloa yazıyor anlamı nedir bunun dedim anlatmaya başladı

sana şilide bahsetmediler mi dedi hayır dedim sadece family ismini kullanıyor dedim aileyiz falan diyorlardı ama bu kelimeyi duymadım dedim, sinaloa dedi meksikanın bir eyaleti bizim ailemizin kuruluş yeri de bu eyalette bulunan Culiacan şehridir dedi o şehir ve eyaletimiz komple bizim himayemiz altında dedi, peki dedim sizin bu kadar etkin olduğunuz bir yer ise devletiniz buna nasıl razı geliyor dedim, bizim de elbette kendimize göre düşmanlarımız var dedi ancak tahminin yanlış düşmanımız devlet değil diğer aileler dedi, şu an meksikada büyüklü küçüklü 14 tane aile var biz bunların içinde en büyük aileyiz ancak elbette bizim yerimizde olmak isteyen ailelerde var bunlar bizim için potansiyel tehlike oluşturuyorlar ve ailemizin en büyük görevlerinden biri ailenin bütünlüğünü korumaktır yani bu tehditleri ortadan kaldırmaktır dedi, o benzinlikte gördüğün adam da ailemizin fertlerinden sadece biri dedi, 200 bini meksikada olmak üzere dünyada 300 bine yakın aile ferdimiz bulunmaktadır dedi, peki dedim bu kadar farklı aile nasıl iç savaş çıkarmadan duruyorsunuz dedim, şu an zaten gizli bir iç savaş halindeyiz ancak bizim ailemizin büyüklüğü kabul edilir ve diğer aileler bizim himayemize girerse savaş durur eğer diğer aileler bunu kabul etmezlerse meksika gelecek yıllarda daha kötü durumda olacaktır dedi ve haklıydı da bugün meksikalı arkadaşlarla telefonda konuştuğumda ülkede kaos hakim uyuşturucu kartelleri kendi bölgelerini yönetiyor diyorlar yani devlet oralarda neredeyse etkin değil

böyle böyle bu bana bayağı bir bilgi verdi bu konular hakkında hiç durmadan devam ettik ve en sonunda fresnillo diye küçücük bir şehre geldik bu gece burada konaklayacağız dedi bu bir evin önünde durdurdu ama mahalle bayağı lüx bir mahalleye benziyordu evler hep müstakil ve 2-3 katlı idi bizim önünde durduğumuz ev de 3 katlı beyaz triplex bir ev kapıyı çaldı bu açan olmadı tekrar çaldı içerden 50 li yaşlarda kafası bez gibi tuhaf bir bandana ile bağlı saçı sakalı birbirine karışmış sapsarı dişli evle uyumsuz bir adam açtı bileğini gösterdi kapıyı açan adama balverd, adam bizi içeri aldı sonra kapıdan girer girmez bu adam bana bakarak birşeyler dedi balve'ye sonra birden herif kolumu kavradı bileğimi gösterdi balve'ye, tahminime göre niye dövmesi yok bizden olmayan birini niye getirdin falan diyordu muhtemelen cünkü susmadan konusuyordu, balve de en sonunda susturdu bu aşırı panik herifi muhtemelen bizden tehlikesiz biri falan dedi, tahmin ediyorum cünkü ne konustuklarını söylemedi tercüme etmedi balve, geçtik içeri oturduk bayağı güzel bir evdi amerikan mutfağı vardı evin salon kısmında ilk dikkatimi çeken evde içki şişeleriydi aklınıza gelecek her türlü içki var ve hepsi dolu bu bize viski koydu getirdi ama gözü sürekli bana bakıyor psikopat gibi herif aşırı güvensiz bir tipti 10 dk falan oturduk bunlar kendi aralarında konuşuyorlar ben bişey anlamıyorum tabiki, balve'ye dedim tanıştırmayacak mısın bizi falan, işte kusura bakma dedi bu chicco dedi lakabı buymuş meksika bizim köyler gibi panpalar yani lakap var millette sonra chicco'ya bakıp beni işaret etti turco dedi, chicco gülümsedi turco diye tekrar etti, sonra balverd'den söyleyeceklerini bana cevirmesini istedi, meğerse bu chicco daha önce istanbula gelmiş 2 kez gençken

chiccoyla az biraz balverd aracılığı ile muhabbet ettik sonra bunlar üst kata çıktılar ben oturuyorum hala aşağıda sonra beni çağırdı balverd çıktım yukarıya üst katta yatak odasının birindeydi bunlar sonra chicco dolabı bir açtı ki elbise dolabının içi baştan aşağı koko,hap vs dolu ama kilolarca ve diğer odalarda da en az bu kadar mal varmış balverd'in söylediğine göre, ben tabi küçük çaplı bir şok yaşadım sordum balverd'e hepsi ailenin malı dedi, sonra biz balverd ile aşağı indik tekrar chicco elinde koca bir bavul ile çıktı geldi bavulu açtı ağzına kadar amerikan doları ile doluydu milyon dolar vardır hep banknottu o kadar parayı bir arada görmek zor işti tabii bu manzarayı görünce ben işe daha çok ısındım o an  içte içe ailenin ferdi oldun oğlum dedim kendi kendime, zaten şilideki kız, balverd falan anlatıyorlardı ama sıcak sıcak dolarları görünce bünyede etkisi daha net oluyor, bu para bizimle beraber gelecekti dediklerine göre, balverd patronun yakın adamlarından birine aktaracakmış parayı sonra ben lafa girdim o adam da patrona mı vericek bu bavulu dedim hayır dedi güldü balverd patron için küçük bir miktar olduğu için patron ilgilenmezmiş bile o parayla, bizim yapacağımız şey kısaca bu parayı ve bundan sonraki gideceğimiz yer olan torreon'dan alacağımız diğer bavulu culiacan'a aktarmakmış culiacan da dediğim gibi bu ailenin merkezi sinaloa eyaletinin bir şehri, o geceyi orada geçirdik ertesi gün tekrardan yola koyulduk 3 saat kadar gittikten sonra torreon'a vardık bu bu sefer tek katlı müstakil bir dairenin kapısını çaldı balverd bana da arabada beklememi söyledi, ben arabadan izliyorum bu kez kapıyı zenci bir kadın açtı bileğini gösterdi yine balverd girdi içeri, girdi girmesine de çıkmak bilmedi ben tam bir buçuk saat arabada bekledim, bu elinde bavulla geldi dedim nerdesin balverd bu lavuk güldü iş konuştuk dedi ama kastettiği iş başkaydı heralde anladığım karıyla bişiler yapmıştı, şimdi yolumuz artık direk ailenin merkezi olan sinaola'nın culiacan şehriydi torreon'a 7-8 saat falandı uzaklığı, yola çıktık bununla  yolda 1 kez mola verdik yine cafe tarzı bir yerdi ama burası yol üstünde bir yerdi yine ben menüden bişey anlamıyorum tabi baktım menüye dedim bu kez ben denk gele kendim seçicem ne çıkarsa artık seçtim menüden birşey, gele gele yeşil çorba gibi birşey geldi tabi bizim balverd'i gülme tuttu, ama şöyle birşey diyeyim çorba çok lezzetliydi, tamam rengi iştahı açmasa da tadı süperdi tarifini verebilirim çünkü sordum garsona o da şefe sormuş yazıp vermişlerdi ispanyolcasını bir kağıda, biz yemeği yedik yola devam ettik uzun bir yolculuktan sonra okyanus göründü müthiş bir mazara eşliğinde birkaç saat daha sahil yolundan devam ettik yolculuğun en keyifli kısmı burasıydı, en sonunda vardık büyük patronun olduğu şehre

Bakın çok ev görmüşsünüzdür ama bu ev değil panpalar bu şato adeta, dışı ultra lüx şatomsu evin dışında havuzu vardı denize sıfır, ben ağzımı açmış bakıyorum tabi bi döndüm ki balverd bana bakıyor, bunu yine gülme tuttu, ben dedim ilk kez böyle bir ev görüyorum, burası dedi ailemizin liderinin evi bütük işler buradan yönetilir, ben de gelecek miyim dedim senin işin zaten artık burada olacak dedi, ama elim ayağım titriyor, sakinleş biraz dedi balverd sen ailedensin dedi korkmanı gerektirecek bir durum yok falan dedi beni rahatlattı, şimdi dedi sana yapman gerekenleri söyleyeceğim 5 madde çok çok iyi dinle dedi
1- ciddi bir tavır takınıp kapıdan içeri gireceğiz, sert ve net bir çizgide dur
2- bahçe kapısından girince bizi arayacaklar onlar söylemeden kollarını kaldır
3- evin kapısından girince tekrar arayacaklar madde 2 burada da geçerli
4- eve girdikten sonra bir kadın bizi yukarı çıkaracak kadın çok güzel olacak onun hakkında fanteziler kurma patrona aittir
5- patronun odasının önündeki alanda koltuklarda oturup içeriye giriş iznini bekleyeeğiz bekleme esnasında konuşma ve gülme

hepsi bu kadar dedi patronun odasına girdikten sonrasi için tavsiyeye gerek yok dedi ve indik arabadan

bahçeye girdik aradılar üstümüzü, arayanlar da iki tane iri yarı herif, sonra evin iç kısmına girdik burada şaşırtıcı olan ise bizi arayanların taş gibi 2 tane karı olmasıydı, neyse sonra balverd'den paraları kısa boylu genç bir adam aldı içerde bize manken kıvamında bir karının eşliği ile yukarı kata çıktık, bu evde birini vursan duyulmazdı ev culiacan'ın biraz dışında okyanusa sıfır müthiş bir evdi ve çevresinde ev yoktu burası kazık gibi tek başına bir şatoydu, biz oturduk balverd ile beklemeye başladık içeride patronun başkaları ile görüşmesini bekliyoruz, aklımda bin tane soru birikti o anda ama soramıyorum da balverd konuşma demişti, patronun kapısının önünde de bekleyen bir adam vardı, yarım saat kadar bekledikten sonra odanın dışarısındaki herif el işareti ile gelin yaptı sonra üzerimizi basitçe tekrar arayıp dev gibi olan odaya soktu bizi içeride türk tipli bıyıklı kara kuru bi herif bir yandan telefon ile konuşuyor bir yandan içkisini içiyordu ben tabi beklediğimden biraz farklı bir patron figürü ile karşılaştığımdan dolayı birazcık şaşkındım, bir 10 dakika kadar da orada oturduktan sonra patronun telefon konuşması bitti ve yanımıza doğru geldi hiç gülmüyordu adam aha dedim bişeye kızdı bizi harcayacak burda sonra balverd'e birşey sordu balverd sadece si dedi, sonra bana baktı balverd arada tercümanlık yapacaktı, bana da bir içki verdi ama balverd'e vermedi, o konuşuyor balverd aktarıyordu bana, beni tanıyor musun dedi, hayır dedim, ben ailemizin kurucusuyum hoş geldin ben guzman loera ancak aileimizin içinde bana el chapo demeni istiyorum dedi elini uzattı elini sıktım bu kadardı sadece 5 dakika konuşabilmiştik sonra çıktık odadan

balverd ile vedalaşma vakti gelmişti balverd benim işim buraya kadar dedi başka biri seninle patron arasında tercümanlık yapacak dedi benim tekrar mexico city'e dönmem lazım falan dedi sonra bileğindeki dövmeyi bana gösterip gülümsedi ve gitti ama ileride zor bir anımda balverdi tekrar görecektim, beni bir odaya yerleştirdiler burada tek başıma oturdum gece boyu uyumadan okyanusu izledim durgundum haliyle, çünkü meksikaya geldiğimden beri arkadaşım sayılabilecek tek kişi balverd olmuştu ve onun da gitmiş olması kendini koskoca bir ülkede yapayalnız hissetmemi sağlamıştı, sabah yanıma sarışın bir kadın geldi meksikalı olmadığı belliydi, yeni tercüman bu kadın olacaktı aile ile aramda kadının adı jelena idi sırp göçmeni amerikalı bir ailenin kızıydı new orleanstan gelmiş uzun süredir ailenin yanındaymış o zamanlar bu kadın 30 yaşında falandı ama ciddi anlamda güzeldi ve yaşını göstermiyordu, bu kadın bana bir müddet eğitim vereceğini kuralları falan öğreteceğini sonra da ermeni ve türk asıllı lübnan göçmeni şahıslar ile aile arasında diyaloğu sağlayabileceğimi falan söyledi, ben bunu dinledim bayağı bir konuştu sonra direk ailemi aramak istediğimi söyledim, bir taraftan da ailemden yardım isteyebilir miyim acaba diye düşündüm o an ama para tatlı gelmişti ve bu işi yapacaktım sonra kadın telsiz bir ev telefonu getirdi aradım ailemi tabi peder uyanık bizim o zamanlar numarayı gösteren telefonlar yeni moda oluyordu, hemen peder açar açmaz farklı bir ülke kodu ile aradın oğlum falan dedi hiç düşünememiştim bunu hemen o an aradaki vericiden dolayı bir hatadan falan kaynaklandığını halen şilide olduğumu söyledim az biraz konuştuktan sonra kapattık

ben tam 5 gün boyunca evden çıkmadım hatta odadan bile çok nadir çıktım, her sabah jelena gelip bana dersler verip gidiyordu bu dersler aile içinde nasıl davranmam gerektiği, diğer aileler ile olan görüşmelerde nasıl davranmam gerektiği işte şu ailenin özellikleri şudur falan anlatıyordu, ve bu öyle üstünkörü bir öğretme değildi en ince ayrıntısına kadar öğretiyordu, ispanyolca da öğretiyordu bildiği kadarıyla, ben birtakım sorunlarımı aktardım bu kıza ilk olarak meksika oturum izni almam falan da gerekiyor dedim, pederin memuriyetten dolayı yeşil pasaport vardı ama en az 1 yıllık oturum izni almam gerekiyor dedim kıza, o da bu konuları dert etmemem gerektiğini ailenin hepsiyle ilgilendiğini belgelere ihtiyaç olmadığını istersem 100 yıl meksikada kalabileceğimi hatta istersem dünyanın herhangi bir yerine gidebileceğimi falan söyledi, ulan dedim içimden bunlar kendileri bir devlet olmuşlar 300 bin kişilik, şimdi dedi kız bugün doğum günün değil mi, kendi doğum günümü unutmuştum ve sırp asıllı amerikalı bir karı bana hatırlatıyordu şaka gibi bir olaydı ya, pasaport falan hep bunlardaydı oradan görmüş akşama dedi dışarı çıkacağız seninle hem doğum gününü kutlarız hem de artık dövme işini hallederiz, kızda da vardı dövme, banada mı dövme yaptıracağız falan dedim, tabiki dedi ailemizin sembolüdür bu

akşam oldu biz bununla çıktık bahçeye bahçede siyah bir limuzin bizi bekliyor dalga geçmiyorum bildiğiniz limuzin oralarda adetmiş doğum günü olanlar bununla sabaha kadar bar disco gezip turlarlarmış sadece ikimiz varız jelena ile ispanyolca şoföre bir adres tarif etti ev biraz dışında olduğu için şehrin 20 dk falan sürdü varmamız vardık baktım tek katlı bir mekan sonradan öğrendiğime göre oranın en elit mekanlarından biriymiş girdik içeri millet coşuyor, erkekten çok kız var içerde ve uçmuş hepsi dikkatimi çeken neredeyse herkesin bilekte aynı dövmeden var, en köşede büyükçe bir pasta var o tarafa gittik biz jelena bu pasta senin icin falan dedi sonra müziği kestiler millet bize döndü işte ıslık falan çalıyorlar mumları üfledim yedik pastamızı, sonra açtılar tekrar müziği millet coşuyor ama, hani bizim dansözler oryantaller falan ünlüdür ya latin karılarının eksik kalır yanları yok dans konusunda, orda bir de şöyle bir adetleri vardı doğum günü cocugunun üzerine bildiğiniz kovayla tekila döküyorlar ve dans eden kızlar dogum günü cocugunu yalayarak tekilayı iciyor, üzerime koskoca kovayla tekila döktüler kızlar başladı yalamaya, açıkcası o zamana kadar biraz durgun bir tiptim hani karı kızla falan çok muhabbet edemeyen biriydim, ve kızlar beni yalarken bildiğiniz donuma boşaldım, bunu tabi yanımda oturan jelena fark etti, jelenayı bir gülme tuttu rezil olduk yani, baktı ki mekan benim için eğlence olmaktan çıkıp utanç kaynağına dönüştü, dövmeciye gidelim istersen dedi hemen dedim, çıktık mekandan dövmeciye vardık

dövmeci rezil bir mekandı açıkcası pislik içindeydi ama mecburen yaptıracaktık o dövmeyi hijyen aranacak vakit değildi, jelenaya bileğime yapılan şekilde mi yoksa biraz daha büyüğü olan balverdinki gibi olandan mı yapılacağını sordum o da istediğini seçmekte özgürsün dedi ben de bileğe yapılanı istediğimi söyledim ve yaptırdım, artık benim de bileğimde aile üyesi olduğuma dair gayrıresmi bir işaret vardı, dövmeciden çıktıktan sonra başka bir club'a gittik bununla orda sabaha kadar dans falan filan derken sabahın ilk ışıklarıyla eve vardık, ertesi gün bayağı geç bir vakitte uyandım kız da muhtemelen uyuyor olmalıydı ki gelmemişti henüz yanıma, ben çıktım odadan bahçeye el chapo bahçede oturuyordu yanında da jelena vardı muhtelemen benimle ilgili de konuşmuşlardı, ben yanlarına gittim direk jelenadan öğrendiğim derslerden biri patron otur demedikçe oturmamaktı patron kibar bir şekilde davet etti artık ana kelimeleri anlıyordum ispanyolca oturdum, tuhafıma giden şu olmuştu bahçede böyle bir adam korumasızdı demek ki adam bahçe girişindeki korumalara kameralara falan güveniyordu, jelena aramızda tercümanlık yapıyordu patron da biz de seni bekliyorduk dedi, bu gece ermeni asıllı türk bir dostumuzu ağırlayacağız sen de bize eşlik edeceksin dedi, tabiki dedim, patron kalktı gitti, az konuşan bir adamdı, cidden türke çok benziyordu, kısa boylu bıyıklı falan bir adamdı, o gittikten sonra biz jelena ile biraz daha muhabbet ettik sonra hazırlanmak için ikimiz de odalarımıza gittik

akşam saat 9 gibi 12 arabayla yola çıktık, arabaların istisnasız hepsi mercedesti, biz jelena ile aynı araçtaydık, sonra bir binanın önünde durduk, isteyene adını verebilirim culiacan'ın en lüx restoranı ve buna ek olarak ailenin görüşmelerini yaptığı bir mekan mekanın kapısında bayağı bir araba birikmiş vaziyetteydi bizim aile de gelince ağzına kadar mercedese doydu alan, girdik içeri uzunca 1 masa vardı ve masada 1 kişi oturuyor ve yanında ayakta da 1 kişi bekliyordu, aile görüşmeleri olacağı gün oranın bir adeti olarak mekanın bütün masaları kaldırılıyor yerine uzun büyük bir masa konuyor ve görüşmeler o masada yapılıyordu bu bir saygı göstergesi idi, el chapo oturdu adamın karşısına ama hiç tokalaşma falan yok, hoşgeldiniz dedi adama sonra beni ve elenayı çağırdı eliyle, ben elenanın yanından ayrılmıyorum, bu arada bizim arabalardan çıktılar dışarda bekliyorlar ama mekana girmiyorlar, bu da bir saygı göstergesiymiş, tercüman olarak ben ve elena varız sadece adamın yanında da 1 kişi var onun adamları da dışarıda bekliyor, sonra jelena bana patronun dediğini yani hoşgeldinizi türkçe olarak karşıdaki adama söylememi istedi, karşıdaki adam çok rahat 80-90 yaşlarında bir adamdı, bu adamlar tıpkı fransızlar gibi takıntılı oluyorlar, ve kendi dillerinden başka dil öğrenmek istemiyorlar, benim bildiğim dilde kişiler ayağıma gelsin zaten ben dolar milyarderiyim kafasındalar, yaşları da bir hayli çok olduğu için saygı bekliyorlar bu konuda, adama hoşgeldiniz dedim türkçe, ayaktayım ama oturmuyorum, çok bozuk bir aksanla hoşbulduk dedi, adamın ailesi osmanlı zamanında osmanlı devletinde yaşıyormuş ancak bu adam doğduğunda osmanlının da son zamanları cumhuriyetin ilan ediliş yılları ailesi lübnana kaçmış, adam da osmanlı türkçesi biliyor, bunlar lübnanın da sayılı zengin ailelerinden olduğu için arapça falan gibi bir dil öğrenmeye dahi tenezzül etmemiş adam, bildiği diller ailesinden gördüğü şekilde osmanlı türkçesi ve ermenice, ben elenaya sessizce adamın aksanının benim çok bilmediğim bir aksan olduğunu söyledim o da çevirebildiğim kadar çevirmemi söyledi, adam fethullan gülen türkçesi ile konuşuyor benimle ben de yarı eksik yarı doğru çevirip elenaya söylemeye başladım, o da el chapoya ispanyolca aktarıyordu

Sonra bunlar yemeklerini yemeye başladı, iceride ben ve jelena, dışarıda onlarca kişi ağaların yemeğini bitirmesini bekliyoruz, yirmi dakika yemek yediler sonr tekrar konuşmaya başladılar ermeni herifin adı tarich idi tahminen tarık isminin degisime ugramıs haliydi, tarich diyor ki chapo ya, aileler senden düşük fiyat veriyor, chapo konuştu sonra benim malım ile ailelerin malı bir değil hepsi bizden sonra ortaya çıkmış küçük aileler bizim güvenilirliğimizi hiçbir ailede bulabileceğinizi sanmıyorum dedi biraz ukala bir tavırla, bunun üzerine tarich hicbirsey demedi  arkasındaki elemana el işareti ile eğilmesini söyledi sonra kulağına birseyler söyledi eleman dışarı cıktı bir dakika sonra yanında dört kişi ile geri geldi hepsinin elinde ikişer tane bavul var, masaya koydular sonra açtılar bavulları külçe altın dolu hepsi valizlerin milyonlarca dolarlık külçe altın var, sonra chaponun adamları geldi valizleri aldılar içeride olan herkes dışarı çıktık birlikte, tarichin önüne bizim mercedeslerden 4 tanesini getirdiler bagajları açtılar ağzına kadar paket paket koko dolu dördü de, kontrol etmedi tarichin adamları, orada kontrol etmek saygısızlık olarak algılanıyor tarich bana baktı turco dedi bindi en ondeki aracına bindi bu adamlari da kendi araclarina bindi gittiler, kurallardan biri de bu mekan seninse misafirlerin gidene kadar bekleyeceksin, sonra biz de bindik araçlarımıza yola çıktık eve doğru jelenaya sordum ne kadarlık altın vardı orada diye tahmin edemeyeceğin kadar dedi, adamlara taşısınlar bizden satın aldıkları kokoları diye dört mercedes hibe ettik siz düşünün alışverişin büyüklüğünü

eve vardık chapo beni ve jelenayi odasına çağırttı iyi bir iş yaptığımızı bize para vermek istediğini söyledi bana 10 bin $ jelenaya 20 bin $ lık cash nakit para verdi, o benden tecrubeli olduğu icin ona fazla verdi ailede tecrubeyle doğru orantılı olarak maddiyattan pay alma da artıyordu , sonra yeterli mi diye sordu, tabiki dedik hemen, bu önemli bir kuraldır bunu jelena ustune basa basa söyledi, eğer patron para verecek olursa verdikten sonra kesinlikle yeterli mi diye sorar, şayet daha çok isterseniz bunu saygısızlık olarak algılar ve parayı ailenin önüne koyduğunuz gerekçesiyle infazınızı ister, jelena anlatmıştı bir infaza şahit olmuş daha fazla para isteyen bir aile üyesinin heryerine yapistirici ile dolarları yapistirip adamı ateşe vermişler ki bu aile üyesi beş yıldır sinaloadaymış, o adama onu yapanlar yeni üyeye neler yaparlardı kimbilir çıktık sonra odadan jelena iki günlüğüne la raza adasına gitmek isteyip istemediğimi sordu daha önce muhabbetlerimizden birinde bahsetmişti bu adadan kabul ettim ertesi gün yola çılacaktık ama gece aklıma bazı düşünceler geldi

jelena bana bu adayi anlatırken avrupadaki ibiza adasını örnek vermişti burasını da meksikanın ibizası gibi düşün demişti, müzik dans karı kız falan işte, ama benim kafamdaki düşünceler jelenayla ilgili ya da adada dönen çılgın gece hayatı ile ilgili değildi bu ada sonora eyaletinde yani sinaloa eyaletinde değil ve sinaloa ailesinden birisinin meksika da bu eyaletten dışarıda dolaşması diğer ailelere av olma ihtimalinizi arttırıyordu, tamam belki ailemiz tüm meksikaya yayılmıştı ama bazı eyalet ve şehirlerde diğer ailelerin geçerliliği çok daha fazlaydı, sonora da bizim için riskliydi çünkü jelenanin bana bahsettiği şeylerden biri de hangi eyalet ve şehirlerde ne kadar aile üyesinin olduğuydu, eyalet eyalet aile üyelerimizin yoğunluğuna bakarsak sonora aile üyelermizin azlığı bakımından risk oluşturuyordu, çünkü o zamanlar kendilerinin sinaloa kartelinden büyük olduğunu kanıtlamaya çalışan bir grup türemişti ve bu grunun sonorada da aktif olarak faaliyette olduğunu jelena söylemişti bana,  los zetas adlı bir aileydi bunlar, o güne kadar biraz da güç sarhoşluğuyla diğer aileleri pek ciddiye almayan adada olacaklardan sonra en azından bu grubun ciddiyetini anlayacaktı, 11 ya da 12 kişilik bir grupla adaya doğru yola çıktık ilk karayolu oradan botlarla adaya geçecektik

bol bol marijuana içerek yaptıpımız eğlenceli yolculuktan sonra la raza adasına botla geçeceğimiz yere geldik, botları kiralayacağımız herif yaşlı bir adamdı uzunca sakalları vardı ama kafası keldi sonra bu adama bizim gruptan biri bileğini gösterdi ben izliyorum bunları jelenanın yanındayım, dövmeyi görünce adam suratını büzdü kendi kolunu açtı kolunda kocaman l ve z harfleri vardı iç içe gemmiş şekilde, jelenaya sordum bu adam los zetas adlı bir familie'den dedi, sonra ortamda soğuk bir rüzgar esti, birşeyler konuştular sesli şekilde botları kiralayan adamla bizim gruptaki eleman, sordum jelenaya iki tarafta sorun istemediğini söylemiş, bizim adam adada eğlenmek için birkaç gün geçireceğiz botlarını kiralamak istiyoruz demiş, karşısındaki adam da parasını verdikten sonra kiralayabilirsiniz demiş, ilk kez para öderken görüyordum aileyi, demek ki diğer aile üyeleriyle de iş yapılıyordu ücreti karşılığında, nedense botları kiralayan adamı hiç gözüm tutmamıştı ki bunda ne kadar haklı olduğumu da görecektim, botları kiraladık vardık adaya, zaten küçücük bir ada koca bir disko düşünün amaç o yani eğlenmek dans müzik falan, pansiyon tarzı bir yeri önceden ayarlamış bizim grup pansiyoncu adamın da bileğinde sinaloa dövmesi vardı benimkiyle aynı, iyi dedim bari pansiyoncu bizdenmiş az biraz kendimi güvende hissettim, takıldık biraz pansiyonda ama herkes marijuana içiyor yasal gibi birşey orada, yasadışı gibi görünse bile arabada şurda burda iç kimse ses etmiyor, jelenada bir haller vardı genelde neşeli gördüğüm kadının yüzünde bir tedirginlik ifadesi hakimdi sordum neyin var diye

ben böyle diyince jelena yüzüne sahte bir gülümseme taktı hiçbirşeyi olmadığını yolculuktan yorulduğunu falan söyledi ama yemedim tabi, iki dakika gel dışarı diye bahçe tarafına çıkardım bunu orada daha rahat konuşuruz diye çünkü içeride göz gözü görmüyordu herkesin elinde marijuana vardı, çıktık bununla bahçeye dedim jelena doğruyu söylemeni istiyorum sorun ne, biraz durakladıktan sonra konuştu, ben new orleanstan meksikaya kardeşimle birlikte gelmiştim kardeşim daha küçüktü ilk geldiğimiz zamanlarda monterreyde kardeşimle ben bir aile savaşanın arasında kaldık los zetas ile gulf familia çatışırken tam 17 kişi öldü bu çatışmanın ortasında kalan küçük kardeşim de onlardan biriydi o botları kiraladığımız adam da o gün los zetas için gulf familia'ya  karşı çatışıyordu bağırdım yalvardım durun dedim dinlemediler kurşun yağdırdılar, o adam beni tanımadı ama ben onu çok iyi tanıdım dedi, ben şok olmuş vaziyette hiçbirşey söyleyemeden jelenayı dinliyorum, bu gece dedi hesaplaşacağız, eğer sen de artık tamamen aile üyesi olmak istiyorsan gece 1.00'de iskelede ol yoksa tek başıma gideceğim dedi, ben hala susuyordum, tamam dedi anladım zaten gelmek zorunda değildin sadece şunu istiyorum bu aramızda kalsın, sonra dönüp giderken içeriye doğru ben arkasından seslendim, jelena seninle geleceğim, sonra akşam saat 1.00 oldu vardım iskeleye jelena beni bekliyormuş elinde iki baretta birini bana verdi, sadece ikimiz bir botla karaya gidiyorduk bot kiralayan los zetas elemanıyla hesaplaşmaya

vardık bununla kıyıya görünürde kimse yoktu kıyıda klübe gibi bir yer vardı botları kiraladığımız yer de oradaydı jelena sessizce onu takip etmemi söyledi vardık baktık pencereden kimse yoktu, ne klübede ne çevresinde ne de bulunduğumuz alanda tek bir kişi yoktu, biz orada aramayı sürdürürken adada önce silah sesleri ardından çığlıklar koptu ben hemen tekrar adaya dönmeye bota atlıyorken jelena durdurdu çabuk gel peşimden dedi koşmaya başladı koşarak arabaların olduğu yere gittik bu döşemenin altından sahte bir plaka çıkardı hemen değiştirdik geldiğimiz plakayı bu şoför koltuğuna geçti ben de yanına oturdum tekrar culiacana doğru son gaz gitmeye başladık, bir beş dakika kadar hiçbirşey konuşmadan sadece yola odaklandık sonra ben kafamı toplayıp neler oluyor dedim, jelena ağlamaya başladı deli gibi ağlıyordu bir yandan son sürat gazlıyor bir yandan ağlıyordu noluyor jelena dedim, kenara çekti, indi arabadan bağıra bağıra ağlamaya başladı ben sadece bakıyorum buna indim arabadan, omzuna dokunacaktım bağırdı dokunma bana diye, sanırım sinir krizi geçiriyor dedim kendi kendime, bu barettayı kafasına dayadı hepsi öldü diyordu, los zetas adadaki herkesi öldürdü diyordu, dur dedim jelena sakın yapma, hepsi öldü kardeşimi öldürenler adadakileri de öldürdü diyordu, ne dediği umrumda değildi kafasına dayamış barettayı hep aynı şeyleri söylüyordu, kafasında silah öldürdüler hepsi öldü diyordu, donmuştum sadece bakıyordum

o dakikalar bir asır gibiydi koca ülkede jelena ve balverd'den başka güvenilir olarak baktığım kimse yoktu, ne el chapo ne başkası sadece bunları kısa zamanda sevmiştim, jelena balverd'den bir adım daha öndeydi benim için, yapma dedim yapma jelena, duymuyordu sıkacaktı yalnız başıma kalacaktım orada, son bir hareketle venganza diye bağırdım avazım çıktığı kadar, ağlamayı bıraktı silah düştü elinden  aldım hemen silahı sarıldım buna ama o bana sarılmıyordu, ağlamıyordu ya da gülmüyordu sadece duruyordu hayalet gibiydi, bunu oturttum arabaya kendim geçtim şoför koltuğuna bu uyudu, kafamda bin tane soru oluştu neler oluyordu niye kaçıyorduk bundan sonra ne olacaktı, kafamda milyon tane tilki dolaşıyordu, jelena culiacan'a yaklaşırken uyandı, bana baktı birkaç dakika öptü sonra, sen kurtardın beni dedi, hiçbirşey demedim, bir süre sonra jelena dedim orada neler oldu, o adada olan her sinaloa ailesi ferdi öldü dedi, neden geldiler bilmiorum dedi, ancak kimin haber verdiğini biliyorum dedi, botları kiraladığımız adamı anlatmıştım sana dedi muhtemelen o ailesine haber verdi ve ailesi bizim ailemize bir mesaj vermek için adaya bir saldırı düzenledi eğer 5 dakika geç kalsaydık o adada şuan kafalarımızı diğer aile fertlerimizin kafalarının yanına dizmiş olurlardı dedi, hepsinin öldüğünden neden bu kadar eminsin dedim, el turco dedi, burası meksika, ben onların öldüğünden zaten eminim de umarım az işkence etmişlerdir dedi, vardık culiacan'a varır varmaz chapo bizi toplantıya çağırdı, bu arada jelena kardeşinden bahsederken o kadar çok venganza demişti ki artık anlamını iyi öğrenmiştim, venganza, intikam demekti, jelena da o silahı kafasından bunun için indirmişti, intikam istiyordu, vardık chapo'nun makamına

gayet sakindi chapo viskisini içiyordu, haber bizden önce ulaşmıştı, nasıl kurtuldunuz dedi, sahilde los zetastan bir adam gördük dedi jelena, gece o adamın işini bitirmeye kıyıya vardık o sırada adaya saldırı düzenlemişler dedi, chapo viskisinden bir yudum aldı, sustu biz onun ağzına bakıyoruz ne diyecek diye, kapının önünde duran iri adamı çağırdı ve o yıl çetelerden 14 bin kişiyi öldürecek şu sözleri söyledi, sinaloa eyaleti, meksika devleti, kuzey ve güney amerika kıtalarında 1 tane los zetas aile ferdi kalmayıncaya kadar hepsi katledilecek, hepsinin kafası kesilecek, hepsinin üzerine ailemizin imzası bırakılacak, los zetası terkedip ailemize boyun eğenler dahil bir kişi bile kalmayana dek hepsini katledeceksiniz dedi, dinledi dinledi hiçbirşey demedi sadece kafasını salladı iri adam, adı buengo muydu buenza mıydı çok hatırlamıyorum zaten neredeyse hiç muhabbetim olmadı kendisiyle, adam çıktı dışarı sonra chapo jelenaya bakarak konuşmaya devam etti, diğer aileler ile yarın görüşeceğiz sen ve turco da orada olacaksınız, yarın ailelere de söyleyeceğim ya bizim ailemizin yanında olacaklar ya los zetas'ın, tarafsız kalan aileyi zetas'ın müttefiği sayarım, zetas'ın müttefiğini de düşmanım sayarım dedi, bitirdi viskisini çıktı dışarı, ben jelenaya baktım, konuşmadık çıktık chapo'nun makamından dışarı

ben kendi odama geçerken jelena seslendi, gelebilir miyim dedi, tabiki dedim geçtik odama, oturduk yatağıma öyle durduk birkaç dakika, el turco dedi türkiyede sevgilin var mıydı, içimden düşünüyorum acaba çapkın bir tip gibi görünsem jelenanın gözünde daha çekici bir hal alırmıydım diye, ama gerçeği söyleyecektim, hayır dedim hatta şu yaşıma kadar gerçek anlamda hiç sevgilim olmadı sevgilim sandığım kişiler de sevgilim değilmiş sonradan anladım dedim yani kısaca olmadı dedim, şaka yapıyorsun dedi jelena ağzını eliyle kapatıp gülmeye başladı, ben bozuldum tabi, olamaz mı dedim kendi tercihim buydu dedim, bayağı bir güldükten sonra durdu gülmesi el turco dedi benim meksikaya ilk geldiğim sıralarda bir sevgilim vardı dedi, ne oldu sonra dedim, ayrıldık dedi, niye dedim, chapo'nun evinde olan chapo'nun kızıdır dedi, evet bunu daha önce duydum dedim, biliyorum duyduğunu dedi, bu sözü benim sevgilime chapo öğretmişti dedi, ben kaldım orda şok oldum, senin dedim sevgilin kimdi, balverd dedi, miguel balverd santiago, sen dedim balverd'in sevgilisi miydin, evet dedi balverd benim kardeşimden sonra en çok sevdiğim erkekti, ben birkaç dakika kendime gelemedim, baktım jelenaya, bir an chapo'ya bir nefret oluştu içimde balverd ve jelena onun yüzünden ayrılardı, ikisine de olan saygım iki kat arttı, sevgilisini elinden alan adama ihanet etmemişti balverd, ya da ben öyle sanıyordum, baktık birbirimize jelena ile yapıştı dudağıma, deli gibi öpüşüyorduk kucağıma çıktı sürtünüyordu bana dur jelena dedim, yapamayız, bana baktı neden dedi, içimden düşünüyordum balverd'in sevdiği kadınla sevişmek, sonra aklıma balverd'in zenci kadınla yaptıkları geldi ve yapıştım jelena'ya öpüşüp yiyiştikten sonra turco dedi bekle, ne oldu dedim, bekle dedi çıktı kapıdan 5 dakika sonra geldi, yanında da eve geldiğim gün bizi yukarı çıkaran kadın vardı o jelenadan bile daha güzeldi, aklıma balverd'in nasihati geldi, evdeki kızlar chapo'ya ait demişti, ama ben kızları ayartmamıştım kızlar kendileri bana gelmişlerdi falan diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum, sonra ikisi birden geldiler yatağa

o gece sabaha kadar üçümüz birlikte olduk zaten kızlar biseksüelmiş, sabah oldu ben takım elbise giydim kızlar da siyah aynı tip birer elbise giymiş bellerine kırmızı birer kemer takmış çok güzel olmuşlardı, kızların dövmeleri erkeklerinkine nazaran daha küçüktü bileğin iç kısmında, hangi kola yaptırdığınız farketmiyordu dövmeyi serbesttik yani o konuda, bahçeye çıktık biz üçümüz ben bunlara çok güzel olmuşsunuz falan dedim fotoğraflarını çektim makinayla, sonra chapo geldi yine aynı restorana gittik bu sefer 4 arabaydık, girdik restorana, 7 tane sandalye vardı uzun masanın etrafında en başa el chapo oturdu henüz diğer aile üyeleri gelmemişti beklemeye başladık, ilk olarak michoacana ailesinden el mata diye seslendikleri adının sonradan raimundo olduğunu öğrendiğim genç bir adam geldi, sonra arellano felix ailesinden eduardo felix geldi, yalnız oradaki kurallardan biri de tüm aile üyeleri gelmeden konuşulmuyordu, bu orada bulunmayan aile üyelerine saygısızlık olarak algılanıyordu, üçüncü olarak fuentes ailesinden carillo fuentes geldi, dördüncü olarak pasifuco sur ailesinden radillo hernandez geldi, beşinci olarak barbie lakaplı edgar valdez geldi toplamda bizim ailemizle beraber altı sandalye doluydu ancak yedinci aile olarak gulf familia davete iştirak etmeyip los zetas'ın yanında yer aldığını gayrıresmi olarak tüm ailelere duyurmuş oldu, patronlar konuşmaya başladı ilk sözü el chapo aldı, bu arada jelena ile diğer kızın bahçede çektiğim fotosunu atabilirim

chapo başlamıştı konuşmaya, konuşmasının geneli los zetas üzerine olacaktı, bu adamlar bir grup devlet görevlisinin, özel harekatcının yani polisin, uyuşturucu üreticilerinin saflarına geçip kendilerine grup kurmasıyla oluşmuş bir tür yeni aileydi, sizler dedi el chapo ülkemizin en büyük ailelerisiniz, bugün burada olanlar bizlere olan sadakatini kanıtladı ancak burada olmayanlar da safını seçti, buraya sizleri öğüt vermek için çağırmadım zira sizlerin benim öğütlerime ihtiyacınız yok sizleri buraya bir dostunuz olarak ve sinaloa ailesinin başkanı olarak çağırdım, bizim ve sizlerin ihmalkarlığı yüzünden, kendilerine ait bir geçmişleri olmayan ve kendileri bir aile bile olmayan küçük bir grup polis liderliğinde kurulan los zetas bugün kendilerine aile adını vermekteler ve gittikçe büyümekteler, buradaki ailelerin çoğu onlarca yıllık geçmişi olan aileler, bugün bizler bu bir grup aile özentisi polisi yok etmezsek gelecekte meksika bunlara teslim olacak ve ailelerin hiç anlamı kalmayacak dolayısıyla bizlerin de, la raza'da benim ailemin fertlerini katlettiler, benim aileme bunu yapacak kadar ileri gidenler sizlere ve ailelerinize daha fazlasını yapacaktır bunca yıldır ayakta kalan ailelerin başkanları olarak sizlerin en azından bu kadar öngörülü olabileceğinize ve düşüncelerimi paylaşacağınıza inanıyorum dedi, el chapo sözlerini bitirir bitirmez onu pek ciddiye almıyor gibi görünen bir tavırla ve hafifçe gülümseyerek masadaki en genç adam olan  michoacana ailesinin başkanı el mata söze girdi, söze girdiğinde yüzündeki o hafif gülümseme gitmiş çok daha sert bir ifadeye bürünmüştü, siz dedi el chapoya dönerek şu an aramızdaki en büyük aile olarak bugün gelmiş bizden yardım mı istiyorsunuz yoksa saltanatınızı los zetasa bırakmaktan mı korkuyorsunuz, ortamdaki hava birden buz gibi oldu, 10 saniye boyunca kimseden çıt çıkmadı chapo sakinliğini koruyordu bu sözler karşısında ve gülümseyerek el mata'ya cevap verdi, siz dedi michoacana familia'sı başkanı el mata aramızdaki en genç kişisiniz, aileniz de aramızdaki en genç aile, ve buradaki aileler özellikle de bizim ailemiz yani sinaloa size izin vermemiş olsa bugün bu masada oturuyor olmazdınız, geçmişinizde birçok kez yaptığınız gibi köprülerin altında marijuana satıyor olurdunuz, on saniye içinde burayı terketmezseniz bizzat kendi silahımdan çıkan mermi ile öldürüleceksiniz dedi, hemen ortamı terketti el mata

bu olaydan çok sonra polis tarafından yakalanan el mata fotoğrafı http://tinyurl.com/l43oql7

sonra sözü carillo fuentes aldı, el chapo dedi şu ana kadar los zetas ile bizim ailemiz arasında herhangi bir kötü olay yaşanmadı bildiğin gibi kurallar açıkça söyler ki bir ailenin diğer aile ile problemi varsa bu o iki aileyi bağlar yani diğer aileler hiçbir safı tercih etmemekte özgürdür, el chapo dinledikten sonra, carillo dedi evet iki aile arasındaki sorun o aileleri bağlar ancak karşımızdaki bir aile değil karşımızdaki eski özel polis kuvvetlerinden oluşmuş aile gibi görünmeye çalışan yeni yetme bir grup, ayrıca carillo el mataya söylediğim şeyler senin için de geçerli eğer ben ve ailem sinaloa izin vermeseydi bizim amerika sınırımızda kendine ait küçük bir krallık kuramazdın, ayağa kalktı carillo ben fikrimi size belirttim dedi çıkıp gitti, masadakilerden iki aileyi kaybetmiştik şu ana kadar, dördüncü olarak sözü pacifico sur ailesinden  radillo hernandez aldı, ve ben ve ailem sizin yanınızdayız dedi hiç lafı uzatmadan, başını salladı onaylarcasına el chapo memnuniyeti yüzünden okunuyordu, beşinci olarak eduardo felix söz aldı, el chapo dedi bundan yıllar önce senin ailen benim ağabeyim hapishanedeyken onu korudu, bu iyiliğinizi ödemenin ve artık ailenizle ödeşmenin zamanı geldi ben ve ailem sizin yanınızdayız, masada tek konuşmayan edgar valdez'di namı diğer barbi, herkesin gözü ona çevrildi çünkü los zetas ve sinaloa ailelerinin arasında kalan bölgede edgar valdez'in ailesi vardı ve valdez büyük önem arz ediyordu bu konuda, ayağa kalktı valdez muhtemelen kapıdan çıkıp gidecekti, o an kapıdan biri girdi, ve birbirleri için ayağa kalkmayan bütün aile üyeleri el chapo dahil gözünü kapıya yöneltip gelen kişi karşısında ayağa kalktılar

gelen orejuela dedikleri bir adamdı herkes şaşkındı ve çok saygı duyuyorlardı, korkuyorlardı bu hareketlerinden belli oluyordu, ne zetas ne başkası bu adamın aileler üzerinde yarattığı etkiyi yaratmıyordu, rivayete göre pablo escobar'ın asıl katiliymiş, bu adam herkesin saygı duyduğu kolombiya meddelin cartelinin devamı niteliğindeki cali karteli'nin başkanıydı, ancak milletin büyük şaşkınlığının asıl sebebi kendisine duyulan saygıdan önce nasıl orada olduğuydu çünkü amerikada hapiste olması gerekiyordu, el chapo'nun yerine oturdu, onun dışında herkes ayaktaydı, vaktim az dedi 3 saat içinde tekrardan amerikan sınırları içine dönmem gerekiyor, sonra chapo'ya döndü ve chapo dedi bahçende geldiğim polis helikopteri duruyor bir mahsuru yoktur umarım, chapo hala kendine gelememişti kafasını mahsuru yok anlamında salladı, devam etti orejuela, buraya los zetas'a karşı olan savaşınızda size destek olacağımı bizzat kendi ağzımdan söylemek maksadıyla geldim, benim ülkemde yani kolombiyada los zetas benim ailemin işlerine burnunu sokmaya başlamış ve bu durum beni bir hayli rahatsız ediyor, şuan hapishanede olmak durumundayım ve işleri eskisi kadar rahat yürütemiyorum bu yüzden hapishaneden yapabildiğim kadar sizlere los zetas'ı yok etmenizde yardım edeceğim diyordu, devam etti sözlerine bu grup dedi benim ülkeme dahi girme cesareti gösteriyorsa çok dikkatli olun, tüm ailelere yönelik bir konuşmaydı bu, çok az ve net konuştuktan sonra gitti orejuela, daha sonradan öğrendiğime göre bu adam bütün işlerin genel yöneticisi gibi birşey yani ailelerin bile önündeki bütün trafiği yöneten adam

orejuela gittikten sonra halen ayaktaydı aileler, sonra oturdular yerlerine sonra chapo edgar valdez'e baktı, barbi dedi sanırım sen gidiyordun, gözleri büyümüş masaya bakıyordu valdez duyduğu bile şüpheliydi el chapoyu, valdez dedi tekrar el chapo, valdez baktı chapoya, gidiyordun sanırım dedi, hayır dedi valdez, ailenize ailemle destek olacağım, gülümsedi el chapo, bir müddet daha susarak oturdu herkes, eduardo felix sessizliği bozdu el chapo dedi hangi eyaletten başlayacağız, eduardo felix'e baktı chapo durdu bir süre, sonora dedi tüm sonora los zetastan temizlenecek, kimse bu fikre karşı çıkmadı, edgar valdez konuştu sonra, chapo dedi bildiğin gibi guerrero eyaleti benim ailemin ve eyaletimizin körfez sınırı boydan boya zetas'ın burada en çok risk altında olan aile benim ailem, eğer savaş başlatıyorsak benim eyaletimin çevresinden başlatmalıyız, ortada iki fikir var dedi chapo sonora ya da guerrero çevresi, sizlerin fikri nedir dedi diğer ailelere dönerek, edgar valdez harici herkes sonoro diyordu, valdez grubun en sevilmeyen üyesi gibiydi, ki sonradan yaptıklarıyla bunu perçinleyecekti,  eğer başka fikri olan yoksa hepinize ve ailelerinize teşekkürler dedi chapo kalktı masadan, artık saflar belli olmuştu sinaloa familia, pacifico sur familia, felix familia, edgar valdez familia, ve karşılarında los zetas, gulf familia, michoacana familia, fuentes familia vardı, ancak sinaloa ve yanındaki ailelerin destekçisi olarak orejuela büyük bir yasadışı güç halinde zetas ve yanındaki ailelerin karşısında duruyordu

şimdi sizlere ailelerden bahsetmek istiyorum bizim grubumuzdaki ailelerden ilk olarak o dönem içinde olduğum aile olan sinaloa ve başkan el chapoyu tanıtayım, aile olaylarının çıkış yeri kolombiyadır daha sonraları oradaki meddelin ve cali yok edilince trafiğin yönü meksikaya kaymış bunda en büyük uyuşturucu tüketicisi abd'ye yakın olmasının etkisi büyük, uzun yıllar sinaloa bu işin önderliğini yapmış sonradan parçalanmalarla çeşitli aileler ortaya çıkmış kısaca dönemin en büyük karteli sinaloa, abd'ye milyarlarca dolarlık mal satıyor, sinaloa eski taktiklere bağlı bir familia'dır kendini geliştirmez eski kafalı üyelerden oluşur, kendi bölgesi dışına çıkmaz dünyaya açılmaz en fazla orta ve güney amerikaya kadar gider fazla da açılmaz, kısaca gelenekçi bir familiadır, chapo 2001'de hapisten kaçtı 10 yıla yakın yakalayamadılar sonra yakalandı zaten biz chapo'nun evindeyken aranan bir adamdı fakat rahat bir şekilde geziyordu sinaloa sınırların içerisinde, çok fazla eyalet dışına çıkmazdı çünkü düşmanı çoktu ve tekrar hapise dönmek istemiyordu ancak dediğim gibi tekrardan döndü, bu arada el chapo çok havalı bir isim gibi durabilir ama anlamı pek o kadar havalı değil, ufak adam, kücük adam falan gibi bir manaya gelir boyundan dolayı, sinaloa familia'ya gelince aktif olarak genelde meksikanın okyanus kıyılarıdır, körfez kısmında neredeyse hiç faaliyet yürütemezler zira küçük zetas sonradan oraları komple ele geçirdi, abd sınırı ve okyanus tarafında kalan toprakların geneli sinaloa'nın kontrolünde, başkan el chapo en son yakalandığında

http://tinyurl.com/oxdyook

ikinci olarak pacifico sur ailesinden bahsetmek istiyorum bu aile o zamanlar sinaloa'nın bir kolu gibiydi yani asıl büyüme 2009-2010 yılında başladı, el chapo onlara uzun yıllardır aile diyordu bunda da yöneticilik kabiliyetinin payı vardı, çünkü birileri aile olmak isterlerse ve onlara aile statüsü vermezseniz size ihanet ederler derdi her zaman, yani onlar istedikleri kadar kendilerini aile olarak görsünler neticede sinaloa'nın kolları altında kalan bir gruptular, ama chapo bu ihanet korkusu yüzünden her zaman onları bir aile olarak gördü ve onlara her zaman aileniz diye hitap etti, bu ailenin iş yaptığı bölgeler adı üstünde güney pasifik sahilleri, yani bir nevi sinaloa ile iç içe bulunuyorlardı liderleri radillo hernandez'de chapo ile aynı yıl 2011'de tutuklandı radillo hernandez yakalandğında

http://tinyurl.com/ko94hdj

üçüncü olarak eduardo felixten bahsedeyim bu adam aralarında en kültür sahibi insandı diğerleri kadar işin parasal boyutuyla ilgilenmezdi, aksine o maddeler ve insanlar üzerindeki etkileri konusunda araştırmalar yapardı işin biraz bilimsel boyutuyla ilgileniyordu, genelde marijuana ve coco satardı, ailesi pasifik okyanusu kıyısında amerikan sınırında çok küçük bir bölgede bulunuyordu, belki meksikadan amerikaya uyuşturucu tünellerini duymuşsunuzdur işte onlar bu familianın işidir çok yakınlardı çünkü abd'ye coğrafi olarak, eduardo felix yakalandıktan sonra

http://tinyurl.com/ns7oayd

dördüncü olarak barbie lakaplı edgar valdez'den bahsedeceğim, kendisi aileler arasındaki en sempatik tipli insandı, açık bir renge sahipti ve kendisine bildiğiniz barbie bebekten dolayı barbi derlerdi, kendisi meksika doğumlu değil aksine amerika doğumlu biriydi, birçok çete cinayetinde valdezin parmağı olduğunu söylenir tip olarak hiç bu adam böyle yapar demezsiniz ama barbi tehlikeli biriydi, amacı bütün aileleri yok edip kendisi en büyük aile olup tek başına bütün mal ticaretini kontrol etmekti ama yakayı 2010'da ele verdi, barbi yani edgar valdez yakalandıktan sonra

http://tinyurl.com/k9kd4v9

gelelim sinaloa familia'nın en büyük düşmanı zetas'a bu grubu aslında eski bir polis memuru olan guzman decena diye bir adam kuruyor normalde güvenlik gücüyken adam karanlık tarafa geçiyor yani, ancak bunlar diğer familia'lar kadar açık değil gizleniyorlar, sonra familia'nın başına el lazca dedikleri heriberto lazcano diye biri geçiyor bu adam işte anlattığım tarihlerde zetasın başında olan adam el lazca yani, bu adamdan sonra miguel morales diye biri geçiyor başlarına bu adam da fazla durmuyor ama bundan sonra son olarak geçen kardeşi omar lakaplı omar morales halen zetasın başında bu familia en şiddet yanlısı familia ve dikkat ettiyseniz çok lider değiştirmiş kısa sayılabilecek sürede yani bu da kendi aralarındaki iç çatışmaların bir göstergesi gibi geliyor bana şimdi sıra ile zetas'ın liderleri

guzman decena ordu tarafından öldürüldü
 http://tinyurl.com/phokobh

heriberto lazcano ordu tarafından öldürüldü
 http://tinyurl.com/mugyead

miguel morales geçen yıl yakalandı
 http://tinyurl.com/lpepzy2

omar morales halen aranıyor yerini ihaber edene 5 milyon dolar ödül var
 http://tinyurl.com/qg63man  

şimdi zetas'ın müttefiği gulf familia'dan bahsedeceğim bu aile aslında zetas ile kanlı bıçaklı ve sinaloa'dan bile daha düşmandır zetas'a ancak o yıllarda zetas'ın hızlı büyümesini ön gördükleri için sinaloa değil de zetas ile müttefik olmayı seçmeleri olası, ya da amaçları zetas'a müttefik gibi görünüp içten yıkmaktı belki ayrıntısını bilemem o familia ile çok işim olmadı, ancak kısa süreli sürecekti zetas ile olan dostlukları eskisi gibi birbirlerinin adamlarına işkence etmeye başlamaları çok uzun sürmeyecekti gulf familia ile zetas ın, gulf familia lideri costilla sanchez yakalandığında

 http://tinyurl.com/nn24zem

zetas'ın müttefiği michoacana familia'ya gelirsek bu adamların genelde çalıştıkları bölge pasifik kıyılarına yakın kendilerini zetas'tan kopan adamlar oluşturmuş, sinaloa, pacifico sur ve edgar valdez familia arasında kalan bölgeydi, toplantı sırasında yeni kurulmuş familia'lardan biriydi ki zaten çok uzun süreli bir kalıcılıkları olmayacağı belliydi çünkü taraflarını seçtiği zetas'ın bölgesine çok uzak olmamasına rağmen, sinaloa, pacifico sur ve edgar valdez familia gibi üç müttefiğin arasında kalmışlardı, bu müttefiklere de yakın bir bölgedeydiler ve birkaç sene sonra bu familia'yı bitirdiler liderleri el mata yakalandığında

 http://tinyurl.com/l43oql7

zetas'ın son müttefiği fuentes familia'yı da anlatıp aile tanıtımını bitireceğim, bu aile hakkında çok birşey söylemeye gerek yok neredeyse pasifik kıyılarını boydan boya kaplayan sinaloa ve körfezde faaliyet gösteren zetas'ın arasında amerika sınırına en yakın konumda küçük bir alanda söz sahibi olmaya çalışan bir familia aslında eskiden meksika'nın en etkili familia'larından biri olan juarez'in devamı niteliğinde ama küçük bölgede iş yapan bir familia liderleri carillo fuentes yakalandığında

 http://tinyurl.com/q4uv7fp

ertesi gün büyük bir savaş çıkmıştı karanlık kapıların arkasında, gayrıresmi yollardan tüm meksika aileleri ve yüzbinlerce kişi birbirine düşman olmuştu, ilk olarak sonora'da katliam yaptı sinaloa ve  pacifico sur familiası, la raza adası dahil zetas elemanı olduğu duyumu gelen herkesi katlettiler, işkenceler ettiler tabi bu katledilenlerin arasında sivil halkta vardı, tam bir hafta boyunca farklı saatlerde bir tane ortada zetas ve müttefiği ailelerden birinin elemanı kalmayıncaya kadar yüzlerce kişiyi sokaklarda katlettiler, her yere sinaloa familia imzası bıraktılar cesetlerin yanına notlar bıraktılar kısacası zetas'ın izlediği yoldan gidiyordu sinaloa ve müttefikleri, zetas ne kadar aşağılıkça bir tarzda faaliyet yürütüyorsa kısasa kısas demişlerdi, 1 kişiye bile birşey olmadı sinaloa ve pacifico sur'dan zira sonora iki familia'nın arasında kalan bir bölgeydi ve zetas fazla hafife almıştı bu aileleri, neticede zetas dünkü polislerin kurduğu katiller ordusuydu, sinaloa'da katildi ama zetas sinaloa'daki trafiğe yön verme gücü için alışılmadık şekilde katletmeler, işkenceler yapıyordu, tabi polisten de işin içinde olanlar vardı, sonunda sonora tamamen sinaloa ve müttefiklerinin kontrolündeydi, sıra gelmişti diğer yerlere, tabi biz bu sırada jelena ile evde takılıyoruz neticede biz tercüme işleri için oradayız inceden de tırsmıyor değildim el chapo biz aileyiz sen de gidip savaş der falan diye ama demedi ve kısacası ülkede kaos hakimken biz jelena ile evde bundan uzak bir şekilde takılmaktaydık ta ki chapo jelena ve bana bu savaşlardan bir hafta kadar sonra bir iş için acapulco'ya yani edgar valdez familia'nın olduğu bölgeye gidin diyene dek, bölge çok tehlikeliydi etrafında michoacana familia vardı üstelik gideceğimiz yerdeki valdez'i de gözüm tutmamıştı nihayetinde toplantıyı terk etmeye yeltenmiş gibiydi sanki güçlü kimse ona yamanıyordu ama bunlardan ziyade en tehlikelisi de sinaloa eyaletinde iken çok uzak olduğum los zetas'a, acapulco'da iken bir hayli yakın bir mesafede olacaktım, ancak el chapo'nun adamları elimize tutuşturdu uçak biletlerini ve jelena ile ikimiz tehlikenin göbeğine tam da kaosun en uç seviyelerinde olduğu bir sırada üstelik zetas'ın sonoradaki tüm elemanlarını katlettikten çok kısa bir süre sonra, tüm ailelerin sınırlarının neredeyse kesişme merkezi olan acapulco'ya vardık

havaalanında bizi iki adam karşıladı bunlar bizi valdez'in evine götürdüler orada bir sürpriz bekliyordu beni tercümesini yaptığım ultra zengin osmanlı ermenisi tarich de oradaydı, beni görünce güldü turco dedi yanıma geliyordu ben hızlı adımlarla vardım sarıldı bana bildiğiniz sarıldı, ben tabi şaşırmanın verdiği etkiyle ne yapacağımı bilemedim, biz aynı ailedeniz dedi ottoman ottoman diyor yani osmanlı osmanlı diyor, valdez de gülüyor tarich güldükçe, tam yancı yani valdez, tabi adamda öyle bir para var ki valdez ailesinin lideri edgar valdezi bile sırıttırıyor adamın her dediğine, benim oraya gidiş amacım da buymuş, ben gidene kadar tek kelime etmemiş tarich, edgar valdezi adam yerine koymamış yani, adam acaip milliyetçi bir adam yani bizim almancıların bir kısmı gibi gurbette kazık atmıyor aksine taa anasının nikahından bağlantı kurup aileyiz turco diyor, ne içersin dedi işte bana sizin içtiğinizden dedim adını bilmediğim bir içecekti getirdiler tadında ağır bir misket limon aroması vardı ve güzel bir tattı, alkolde yoktu içinde, içimdeki korku azalmıştı tarich'i görünce akşamdı zaten, el turco dedi tarich, benim senden bir istirhamım var, buyrun tabiki dedim, ben dedi el chapo ile bir anlaşma yaptım, bundan sonra seni ve yanındaki hanımın bana çalışmasını istiyorum, bunun için chapo'ya yüklü bir ödeme yapacağım, tabi eğer isterseniz dedi, jelenaya baktım düşünceliydi yüzü, ben içten içe çok sevinmiştim buna, neticede aile savaşlarından uzakta dolar milyarderi bir adamla yiyip içip gezicektim, tabiki çok memnun olurum kendi adıma dedim, jelena da eminim çok ister böyle birşeyi dedim, jelena'dan hiç beklemediğim bir cevap geldi, tarich beye söyle dedi bunu kabul edemem, bitirmem gereken işler var senin de direk kabul edeceğini hiç sanmıyordum turco dedi, sitem etti odama gidiyorum iyi geceler dedi gitti, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim, tarich bey'e açıkladım böyle böyle diyor jelena diye, ama tabi jelena'nın kardeşinin başına gelenleri anlatmadım, ki jelena da muhtemelen onun için kabul etmeyecekti amacı kardeşinin intikamını zetas ve müttefiklerinden almaktı heralde diye düşünüyorum ama jelena'nın kabul etmemesinin sebebi çok başkaymış, tarich bey'e jelena'nın yanına gideceğimi söyleyip odasına gittim bu oturmuş sigara içiyor, baktım buna hiç üzüntülü falan bir hali yok ama, sana bir sır vereyim mi dedi, ver dedim, o an ne meksika ne şili'de yaşamadığım kadar büyük bir şok yaşatacaktı jelena

ben dedi jelena gerçekte sandığın kişi değilim, nasıl yani ne diyorsun dedim, gülümsedi bir müddet, bak turco dedi göründüğüm kişi gibi olmak için yani jelena ... vic olmak için 12 yaşımdan beri eğitim alıyorum ve benim tek amacım ülkemin çıkarlarını korumaktır dedi, meksika'dan mı bahsediyorsun dedim, ah turco dedi tabiki hayır, united states of america'nın çıkarları için buradayım ve görevim bittiğinde tekrardan ülkeme döneceğim, ben dondum kaldım o an bir dakika jelena dedim tam olarak sen ne diyorsun şaka mı bu o halde sen bir ajan mısın yani bana bir ajan olduğunu mu söylüyorsun dedim, nihayet turco dedi anlaman uzun sürdü ama tam olarak bir ajanım diyemem o kelime birazcık kötü bir çağrışım yaratıyor usa'nın çıkarlarını korumak için çalışan bir görevli diyelim biz buna dedi, ben güldüm şaka yapıyorsun dedim, sence dedi şaka yapabilecek bir durumda mıyım ya da durumda mıyız, duraksadım dakikalarca şaka yapıyorum demesini ya da gülmesini bekledim ama yok gayet ciddi gibiydi sonra kendimi topladım bana dedim verebileceğin kadar ayrıntı ver jelena tam olarak amacın ne ve sen bunları bana niye anlatıyorsun, iyi dinle dedi, benim ailem sırp asıllıydı ben de doğal olarak sırp asıllıyım, beni amerikada 12 yaşımda özel bir eğitime tabi tuttular bana bazı şeyler öğrettiler ve benim usa'nın çıkarlarını korumaktaki vazifem meksikayı kapsıyordu ancak şu an hiç hesabımızda ve planlarımızda olmayan şeyler oluyor ve muhtemelen adına çalıştığım kurum başarısız olursam beni yok etmek isteyecektir, sana neden bunları anlattığıma gelince sana aşığım turco dedi, gözlerine baktım jelena'nın gerçekten mi ciddi misin dedim, ah turco dedi tabiki aşık değilim sen hala saf bir çocuksun dedi, şimdi iyi dinle dedi sana bunları söylüyorum çünkü şuan senden başka güvenebileceğim kimse yok, herkes başka kurum, kuruluş ya da şahıslarla iletişim halinde ve herkesin bir b planı var, ancak uzun süreli araştırmalarıma dayanarak senin herhangi bir kurum, kuruluş ya da başka bir bireyle bağlantın yok ve bu da seni benim açımdan güvenebileceğim tek kişi kılıyor dedi, ben donmuş bir halde jelena'nın ağzından çıkacak sonraki cümleleri bekliyordum ama o aşırı derecede rahat tavırlar sergiliyordu benim aksime, turco dedi konuşmayacak mısın, baktım buna soğuk bir tavırla seni dinliyorum ne diyebilirim ki empati yap şu anki şaşkınlığımı mazur gör evet devam et ne istiyorsun benden tam olarak dedim, öncelikle dedi bu işi bedava yapmayacaksın, paragöz birine mi benziyorum direk konuya para ile giriyorsun dedim, tebessümle karşıladı ve bunu hiç dememişim gibi sözlerine devam etti, şuan birleşik devletler'de adına açılmış bir banka hesabı hali hazırda durmakta, bu hesap korumalı ve içinde 2 milyon dolar var eğer dediklerimi harfiyen uygularsan bu hesabın erişime açılacak ve istediğin zaman bu paraya sahip olacaksın dedi, ben o an acaba jelena ile çalışmaktan 2 milyon dolar kazansam mı daha karlı olur yoksa tarich ile çalışsam daha fazla kazanır mıyım düşüncesine girdim, meksikada gördüklerimden sonra artık duygusallığa yer olmadığını anlamam uzun sürmedi, jelena'nın anlattıkları o anlık şok yaşatsa da parayı duyunca, jelena ve tarich kıyaslamasına giriştim kafamda, jelena dedim tam olarak ne yapmamı istiyorsun ya da istiyorsunuz

öncelikle dedi sana bunları anlattıktan sonra artık bir seçim şansın kalmadı, yani sana dediklerimi yapmaya mecbursun yoksa basit bir suikast ile meksika'da bir türkü kimse hatırlamayacaktır, yani aklında ikinci bir plan olmasın sana zaten neden bunları anlattığımı açıkladım senin ikinci bir planın olmayacağını düşünmem bunun için ilk sebep biliyorsun dedi, kafamı salladım evet manasında, istersen görünürde chapo'ya ya da başka bir aileye çalışabilirsin ancak arka planda benim söylediklerimi yapacaksın, kuralımız basit dedi soru sormayacaksın sana vereceğim görevlerle ilgili, ilk görevin dedi tarich'i öldürmek, gözlerim kocaman oldu jelena'ya baktım, ne diyorsun sen jelena dalga mı geçiyorsun dedim adamın kılına dokunsam çin işkencesi yapmak için sıraya girecek bin kişi var dedim, senin öldürdüğünü kimse bilmeyecek turco dedi, nasıl ki benim gerçek kimliğimi sen daha yeni ben anlattıktan sonra öğrendin, tarich'i öldürdüğünü de sen söylemeden anlayamayacaklar dedi, ben yapamam dedim, yapacaksın dedi şuan ona en çok yaklaşabilen kişi sensin, ben donmuş jelena'ya bakıyordum korkuyordum ondan ne yapcağı ne diyeceği belli değildi, cebinden bir şişe çıkardı, tarich'in içkisine bunu katacaksın dedi, zehir mi o dedim, hayır dedi normal kullanıldığında zehir değil ancak tarich'in sürekli içtiği bir içecek var bilmiyorum dikkat ettin mi dedi, içinde yoğun bir misket limon aroması olan içecekten mi bahsediyorsun dedim, tam olarak ondan bahsediyorum dedi, işte bu şişedeki madde o içeceğin içindeki bir madde ile etkileşime girdiğinde çok tehlikeli bir zehire dönüşüyor dedi, ikisi ayrı ayrı zararsız ama birleştiğinde tarich'i o an öldürecektir dedi, şişeyi elime verdi küçücük bir şişeydi, şimdi dedi tarich bey'in yanına git yarın öğle yemeğini başbaşa yemek istediğini söyle kabul edecektir, orada onun adına çalışmayı ikimizin birden kabul ettiğimizi söyleyeceksin o bunun üzerine kutlamak o içkiden isteyecektir sen de kalkıp nezaket gereği doldurmak istediğini söyleyeceksin sonrası kolay bardağına bunu boşalt gerisine karışma dedi, bu adamı neden öldürmemi istiyorsun dedim, kuralı hatırla dedi görevler hakkında soru sormak yok ayağa kalktı şimdi çıkabilirsin iyi geceler turco dedi kovdu neredeyse yani, çıktım tarich'in yanına gittim yarın detaylıca görüşmek için öğle yemeğini başbaşa yemek istiyorum sizinle dedim, olumsuz bir durum mu var turco dedi, hayır yanlış anlamayın aksine olumlu jelena'da bu işe olumlu bakıyor sadece detaylar için başbaşa görüşelim istiyorum dedim, sevindi bunun üzerine tabiki dedi, iyi geceler dileyip odama çekildim sabaha kadar uyumadım bana sahip çıkmış beni orada arkadaşı olarak görmüş yaşlı bir adamı sebebini bile bilmediğim bir şey için nasıl öldürecektim, kahvaltı falan da yapmadım öğleye kadar düşündüm uyumadan, daha sonra öğle yemeğini yiyeceğimiz odaya geçtim tarich bey beni bekliyordu, nezaket gereği kapısında korumalar bile yoktu bana o derece güvenmişti kısa zamanda, girdim içeri şişe ceketimin cebindeydi konuşmaya başladık tarich bey ile, jelena'da memnun oldu teklifinize dün başka sebeplerden ötürü tuhafmış falan dedim, o zaman bunu kutlayalım dedi kalktı içki alacaktı bizden başka kimse yoktu etrafta lütfen dedim durun ben vereyim içkinizi, çok memnun olurum dedi, kalktım renginden tanıdım şişeyi doldurdum bardağa diğer elimde duruyordu zehir, tarich bey'e verdim içkisini, titriyorum bir yandan belli etmemeye çalışıyorum, bana baktı içkiyi elinin tersiyle fırlattı yere ben ayağa kalktım gözlerim kocaman olmuş tarich'e bakıyordum, odaya iri yarı 3 tane adam girdi, tarich bey sitem dolu bir tebessümle yüzüme baktı, arayın üstünü dedi adamlarına

Üstümü arıyorlardı bir taraftan da tarich konuşuyordu sitemli bir gülümseme vardı yüzünde yazık diyordu sadece, utanıyordum ondan yüzüne bakmıyordum, cebimden şişeyi çıkardı adamlardan biri o an tarich'in yüzündeki sitemli ifade gitmiş yerine şaşkınlık gelmişti, çünkü şişe doluydu maddeyi bardağa boşaltmamıştım, bir süre öyle kalakaldı duraksadı sonra eliyle çıkın işareti yaptı adamlara, bana bakıyordu sadece, neden bana söylemedin o kadının sana anlattıklarını dedi, utanıyordum kısık bir sesle şişeyi boşaltmamış olsam da, size ihanet ettiğimi düşünmenizi istemedim dedim, bana ihanet ettiğini sandım üzgünüm dedi, ben de sizin yerinizde olsam aynısını yapardım dedim, otur turco dedi oturdum ve anlatmaya başladı, nereden öğrendiğimi merak ediyorsun muhtemelen şu an dedi, kafamı evet manasında salladım, sence dedi önlemlerimi almasam bu kadar düşman ile nasıl baş edebilirdim, sadece dinliyordum tarich'i, şu an o kadının seni beklediğini sanıyorsun değil mi dedi, evet beni bekliyordur odasında dedim, seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama sana şişeyi verdikten sonra ilk işi burayı terk etmek olmuş yakalayamadık, ben biliyorum sana anlattıklarını ancak bilmediğim noktalar olabilir şimdi senden şunu istiyorum sana ne anlattı o kadın eksiksiz olarak anlat bana dedi, bir an duraksadım gerçekten tarich biliyor muydu ajan olduğunu diye düşündüm bir an ama şişe olayını bilen bunu da biliyordur diye olayı tamamen olduğu gibi anlatmaya başladım, tarich bey dedim jelena birleşik devletler adına çalışan bir ajanmış sizi neden öldürmek istiyor bilmiyorum ancak benim sizi öldürmek bir an bile aklımdan geçmedi buna inanın dedim, inanıyorum dedi, güvenimi ikiye katladın lakin o kadın gerçekte bir amerikan ajanı değildi bunu bilmelisin dedi, şu an en çok merak ettiğin şeylerden biri de beni neden öldürmek istediği bunu merak ediyorsun muhtemelen açıklayayım o zaman dedi başladı anlatmaya

orejuela'yı hatırlıyor musun dedi nam-ı diğer kolombiyalı, evet dedim, şu an onunla birebir irtibat kurabilen istediği zaman görüşebilen piyasadaki tek kişi benim dedi, bunun anlamını biliyor musun dedi, hayır dedim,  coca cola'nın piyasa değeri 150 milyara yakın dedi peki benim piyasa değerim ne kadar dedi güldü o an ben gülmedim ama, sonra devam etti, 400 milyar dolar el turco dedi 400 milyar amerikan doları, beni bir şaşkınlık kapladı rakamı duyunca, nasıl oluyor tarich bey dedim, bu piyasanın başındaki adam orejuela'dır onun önünü kestiler abd'de hapis yatıyor ve onun bir nevi vekili olarak düşün beni dedi, ben sadece dinliyordum ilgimi çekmişti konuşması, ben adamın zengin olduğunu biliyordum da 400 milyar dolarlık bir adam olduğunu bilmiyordum, bu kadarını tahmin etmiyordum en azından, chapo dedi beni öldürüp yerime geçmenin peşinde, bu konuyla ilgili bazı duyumlar almıştım ancak inanmak istememiştim, o çok güvendiğin kadın var ya dedi, evet dedim ağzından ne çıkacağını çok merak etmiştim, chapo'nun resmi olarak karısı dedi, ben şok oldum o an nasıl yani tarich bey dedim jelena onun yanında çalışan biri değil mi dedim, hayır dedi resmi olarak mirasçısı ve karısı ancak bunu benden başka hiçbir aile bilmez chapo'nun yakınındakiler bile bilmez dedi, büyük işlere her zaman o kadını yollar aslen sırp o kadın dedi, biliyorum bunu dedim, hatta dedim sanırım onun hakkında bildiğim tek gerçek şey de buymuş, elimi omzuma koydu şefkatli bir tona bürünmüştü ben dedi yaşlı bir adamım turco kendime göre bazı prensiplerim var birtakım zayıf noktalarım var bunlardan en bariz olanı da kendi dilimi konuşmak istemem, senin de buraya gelişindeki asıl amaç ve herşeyin sebebi sadece beni öldürmen içindi, büyük resim turco dedi büyük resim, boşluktaydım o an ne yapacağımı bilemez bir vaziyette dinliyordum tarich'i, bildiklerini unut turco dedi hepsi bir tiyatroydu yeni öğreniyorsun meksikayı, Bienvenido a México el Turco dedi meksika'ya hoşgeldin, şimdi dedi seni biriyle tanıştıracağım sonra bağırdı kapıya doğru cuarenta, anlamı kırk demekti lakabıydı adamın, içeriye bir adam girdi hiç gülmüyordu tuhaf bir enerjisi vardı bu dedi tanımadığın bir ailenin lideri ve benim dostum, los zetas familia'nın başkanı miguel ile tanış el turco dedi, ben şok olmuş vaziyette miguel morales'in bana uzattığı ele bakıyordum





yeni yazılardan haberdar olmak ister misin tatlış?
abone:
e-postana gelen onay linkine tıklamayı unutma panpa.


beğendiysen paylaş panpa


2 yorum:

  1. Panpa devamı ne zaman??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. panpa valla inci sözlük'ten baktım yazar orada da bu kadar yazmış.

      Sil