İnci Sözlük Efsane Hikayeler Serisi: 1995 Şırnak Askerlik Hikayemi Anlatıyorum!
Şubat 29, 2016
1 yorum var panpa
evet beyler 21 yaşında asteğmen olarak görev yaptım, jandarma komando olarak. şırnak çakırsöğütte 1.jandarma komando tugayında.
daha yeni bitirmişim üniversiteyi aşık olduğum bi kız var (allah gani gani rahmet eylesin) gidip geleyimde hemen bir iş tutayım evleneyim diye bir an önce gidip geleyim dedim (demez olaydım). demez olaydım. demez olaydım diyorum, çünkü askerde yaşadıklarımdan dolayı değil terhise 17 gün kala kız arkadaşım vefat etti.
dolayısıyla yaşımızda ortaya çıktı. 38 yaşındayım bekarım mali müşavirim.
geçenlerde bi arkadaşın askerlik anısını okudum ne zamandır içimdekileri dökmek istiyordum başlayayım dedim.
arkadaşlar hikayeye başlamadan önce, o zamanlar deyince aklıma şu iki şarkı gelir.
birincisi, özellikle kış döneminde intikale çıkarken bir asker vardı selda bağca'nın ince ince bir kar yağar türküsünü çok güzel söylerdi aslan gibi adamdı o şarkıyı paylaşayım.
http://video.uludagsozluk.com/v/ince-ince-bir-kar-ya%C4%9Far-65678/
birde dağda ki soysuz köpeklerin bize yerel radyodan sık sık şarkı gönderirdi dağlar gel dağlara diye bilenler bilir hala vardır bu muhabbet orada. dağlara çağırdı komandoyu züt oğlanları.
http://video.uludagsozluk.com/v/da%C4%9Flara-gel-75347/
evet arkadaşlar hazırsak başlıyorum yavaştan.
birde şimdiden söyleyeyim öyle rambovari hikaye değildir bu. sinir bozucu bir çok şey anlatacağım. askere gitmemiş olan arkadaşlar özellikle aztek olacak kardeşler bu anlatacaklarımı okumasını tavsiye ediyorum.
evet arkadaşlar 1994 yılı okulu bitirmişim. aynı okuldan ingilizce öğretmenliği okuyan bir kız arkadaşım var. orta okulda da aynı sınıftaydık bu kızla. sonra lise zamanında ayrı düştü yollarımız. ardından tekrar bulduk birbirimizi. ilk görüşte ben aşık oldum. zaten orta okuldan sonra bir kız arkadaşımız olmamış o yüzden aklımızın bi ucunda kalmış. neyse okuduk bir güzel. o dönemde ana haber bültenlerinde, gazetelerde devamlı g.doğuda şu kadar şehit, işte bu karakol basıldı bu kadar şehit. özellikle hakkari ve şırnak bölgesinde.
biraz araştırırsanız ayrıntılı bir biçimde göreceksiniz. bir keresinde nevruz döneminde şırnakta bu muallakler bir ayaklandı ve sözde şırnakta halkı arkasına alıp özerk böle ilan edeceklerdi. memleket karışık diyoruz ya şimdi. olum o dönemin yanında hiç birşey değil.
bi yandan gazi mahallesi, m.kemal mahallesi ayaklanmaları. bir yandan şırnak ki o zaman vilayeti hakkarinin, şırnak ayaklanmasında, pkk şırnak ı bildiğiniz 1 günlüğüne ele geçirdi. hemen bu olayın ardından da asker müdahale yaptı pkk geri çekildi. işte o anda başladı beyler herşey.
okulun bitimine bir sene var kız arkadaşım babasını kaybetti kanserden. eczacıydı babası, dolayısıyla büyük sıkıntı çekmeye başladılar. annesi ev hanımı, bir de kardeşi var henüz ilkokulda. neyse bir yandan destek olmaya çalışıyoruz bir yandan okuyoruz. okul daha bitmeden karar aldım ben, okul biter bitmez askere hemen gidelim gelelim bir işe girelim de alayım kızı. hemen aileye açtım konuyu. rahmetli dedem emekli başkomiser dedi oğlum bu dönem gitme askere, ortalık karışık falan. babam bir yandan gitme boşver diyo annem zaten bıraksan yurt dışına kaçırıcak elinden gelse.
benim kafamda ki planları gittim anneme açtım, işte bir kız var böyle böyle planlarım var. destek olur diye düşündüm, aksine bu sefer kıza atıp tutmaya başladı onun yüzünden gidiyorsun kendini düşünmüyorsun falan. yanlış anlamayın beyler anne işte bir evhamlı bir evhamlı sormayın. gerçi hakkı var evhamlı olma konusunda. oğlum aranızda o sene doğanlar var araştırıp bakın, giden gelmiyo diyor ya yemen türküsünde harbiden öyle lan. aramızda asker çocukları var. onlar çok daha iyi bilirler.
velasıl öle yada böyle konuştuk ettik, kabul edildi aileden onay çıktı. özellikle bir gece babamla konuştum o çok etkili oldu. zaten ha o gün, ha seneye gidilecek kaçarı yok. neyse gittik başvurduk askerlik şubesine.
ardından beyler tuzlada girdik sınava, işte sınav muayeneler derken falan asteğmen olduk. acemi yeri belli olacak onu bekliyoruz.
bir sürü söylentiler çıkıyor tabii bu süre içerisinde, işte izmir foçaya düşersen kesin doğudasın, bursaya düşersen şansın var falan öyle geçiriyoruz günleri. ama hiç aklımda olmayan bir yer geldi beyle. ısparta eğridir dağ komando okulu. e mevzunun da içinde değiliz tabi o zaman kadar. açıp internetten ne gibimdir ne menem bir yerdir diye bakma şansında yok. etrafta sana anlatılanlar dahilinde bilgi sahibi oluyorsun sadece. ilk defa duymuşum ısparta eğridiri ki yanlış bilmiyorsan daha yeni yeni ün yapmaya başlıyor o dönem bu tarz acemi eğitim yerleri.
dağ komando okulu, ismi zaten heybetli bir isim, hafif tırma geldi açık konuşmak gerekirse. ama nasıl bir eğitim tatbik ediliyor en ufak bir fikrim yok. bilmiyoruz o zamanlar, intikal nedir, pusu nedir, pusudan çıkma, pusu atma, mevzilenme, tertiplenme nedir? arama tarama nedir? cebri yürüyüş ne gibim bişeydir. gece yürüyüş esnasında silah hangi elde ne zaman nerede tutulmalıdır falan, bir taktan haberimiz yok. yanlızca işte spor yapıcaz, koşu atlama falan, sürünmeceler, ateş edicez telsizle konuşurum arada, selam vermece, uygun adım marş falan olacağını biliyorsun.
neyse ısparta dağ komando okulu olduğu ortaya çıkınca gençler, konuya hakim olan dedemin yüzü zaten renkten renge girmeye başlamış, başlamış başlamasınada biz farkında değiliz. gazı var falan sanıyor ilk başta insan.
allahtan, ilk başta söylediğimde çıkan yeri annem orada yoktu. dedem dedi söyleme oğlum annene. şimdi dedem öyle söyleyince, lan diyorum nooluyoruz kafamda bin bir türlü manyaklık geliyor neresi orası diyorum içimden falan. neyse ayrıntısını istedim dedemden bir güzel anlattı, ben zaten o dakika yarı komaya girdim.
aranızda bana kızanlar olmasın. o anda ne hissettiysem onu anlatıyorum. pek kahraman edalarına giremedim. zaten niyetimde o tarz bir adam olmak değildi. sadece bir an önce gidip gelerek sevdiğim kızı almak. kahramanlık falan bizi aşan şeyler. memur çocuğuyuz. öyle büyük hayaller bizi aşar. oraya gideyim dağları yıkayım falan bir olaya hiç girmedim. anlatılanlardan sonra bildiğiniz korktum oğlum. neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. daha doğrusu ısparta dan değil oradan eğitim sırf doğu için veriliyor. ondan sonrasını düşünmeye başladım ve o yüzden korktum. sonuçta terörist diye bir şey var biliyoruz ama. neye benzediği konusunda en ufak bir bilgimiz yok. ayrıca o bölgede askerlik yapmış olupta korkmadım şöyle yıktım oraları şöyle aslandım en ufak tırsma yoktu diyen varsa hemen orayı terkedin yalan atıyordur. hele gece dağda durup telsizden şifreli anons geçildiğinde, kestirme var yakınınızdalar dedikleri anda, altınıza sıçıyosunuz. o kalbiniz varya midenizde atıyor resmen.
neyse anneye söyledik söylememek olmaz, anne hemen ağlamaya başladı zaten, babama sövmeye başladı tak var kabul ettin göndermeyelim çocuğu falan. beni daha gitmeden gömdüler resmen sağolsunlar.
arkasından hadi isminide veriyim yağmur du kızın ismi ona söyleyecektim.
osman pamukoğlu hakkari bölgesindeydi panpa. benim dönemimde de zannediyorum son zamanlarıydı. erdal sarızeybek i bilirsiniz muhabbet etmişliğim yoktur ama aynı karavanadan yemek yemişliğimiz vardır.
beyler teslim olmama 2 gün var gittim kızın yanına oda iş kovalıyor. özel dersler falan veriyor ilkokul çocuklarına ve dershanelere yardırıyor. akşam buluştuk. öle şimdi ki gibi kaşarlardan değildi asla. şimdikiler askere gidersin döneceğin günü not edeler o vakte kadar hayatlarına arkadaşlarıyla birlikte kaldıkları yerden devam ederler. ha o zamanda vardı elbette. sırf o yüzden bir asker intihara teşebbüs etti benim olduğum yerde. ulan 1 ay içerisinde belki de 1 kere telefon açabiliyorsun, 15 dakika gibi süre var. çocuk ailesini değil kızı arıyor ama kız işi var arkadaşlarıyla buluşacak diye bunu geçiştiriyor. ki askerlikte kızdan ayrılma çok olduğu için gidecek kardeşlerime tavsiyeler çok ufak bir ihtimalde olsa eğer bu, ben oralardayken trip atar falan diyorsan ayrılın şimdiden kardeşim, kasmayın, sonra çok sıkıntı çekersiniz.
konuya döneyim beyler. biraz yağmuru anlatayım size.
rizeliydi. bir gözleri vardı masmavi, ama leb-i derya. bakmazsın gözlerine, diyeceğini unutursun o derece. hafif kumraldı ama genelde saçlarını sarıya boyatırdı. şeye benzetiyorum şimdi bu titanicte oynayan bi kız vardıya ona benzetiyorum.
o rizeli, ben muhacir selanikten gelmeyiz. arada biraz fark var. o çok ayrıntılı düşünen biri, bense biraz rahat. o çok ciddi dünyaya karşı ben biraz koy zütüne modu. ama iyi anlaşıyorduk.
bu arada duygusallığa falan girmiyorum ağlamaklı falan öle bir durum yok. aradan 17 sene geçti kaybedeli. içimde sızıdır. belki de bekar kalma sebebimdir ama ben kabul etmiyorum bunu.
birazda içimi dökmeye başladım beyler. kusura bakmayın. bunlardan bahsetmek zor. bir yandan bunları anlatırken kendim içinde terapi oluyor diyebilirim.
neyse, oturduk anlattım durumu. ama ıspartaya düştüm oradan sonrası kötü başıma şunlar gelebilir falan demiyorum tabii ki, zaten kızın binbir türlü derdi var beni düşünmesin.
düşünmesin düşünmesinde de, o günde biraz değişikti bu. yani ne bileyim üzülsün istemezdim tabii ki ama hiç üzülmemiş gibi durması da biraz koydu bana. açıkcası sinir bastı içimden. garip bir tiptim o sıralar. aslında tam garip bir tip demeyelimde standart bir türk genci. sevgilisinden daima ilgi bekleyen bir tip işte. bilirsiniz. ama ne ilgisi, ilginin i sini göremeyince orada biraz sıkıntı bastı beni açıkcası. megaloman falanda değilim ayrıca. baştan belirtmek isterim. masum bir ilgi isteyen bir adamım. o esnada tabii.
diyorum bende;
lan biz cehennemin dibine gidiyoruz kızda tık yok, lan 2 gün var gitmeme biri mi var hayatında falan diye daha gitmeden şizofreniye bağlamaya başladım. sonra eve bırakacam, sarıldık falan ama bunda bir soğukluk var. lan tamam, arada bu tarz triplere girerdide şimdi sırası mı amk ya? diye düşünüyorum neyse tuttum bunu kolundan;
kızım gidiyorum ya neyin var hiç üzülmüyosun galiba dedim bu başladı ağlamaya,
dedim lan buda mı biliyor ısparta mevzuunu? bir ben mi bilmiyorum amk? diye düşünürken dedi ki;
bak gözün arkada kalmasın benelimden geldiğinceseni her zaman bekliyor olacağım, ama olur da bir daha nasipte görüşmek yoksa üzülme ne olur sen orada kendine dikkat et dedi.
ben bir kıllandım aga bir kıllandım ama bir kıllandım yani. iki cümeyli çektim aradan;
1.seni bekleyecem elimden geldiğince
2.bir daha görüşemezsek
dedim ne diyosun ya niye görüşemeyelim, ne demek elimden geldiğince beklerim. beklemeye niyetin yok galiba falan dedim bir hiddetlendim. bu dedi ben gelmeyeceğim seni uğurlamaya hareme. bak yanlış anlama ben dayanamıyorum falan dedi. ben iyice delledim ama bişey diyemiyorum apartıman kapısının önündeyiz bağıramam rezillik olur. sinirlendim çektim gittim bu kaldı öyle. dıbına koyayım kendimin beyler beynimi gibeyim tam bir puştmuşum lan.
ulan nerden bileyim. meğersem kız 2 gün öncesinde kanser olduğunu öğrenmiş. ondan diyormuş bekleyecem elimden geldiğince görüşemezsek üzülme diye laflar etmiş. bende zütümden neler uyduruyorum. küçük kardeşlere söylüyorum. bir işin aslını öğrenmeden yargılmayın oğlum insanları.
söyleyememiş o yüzden. o orada onu düşünmiyim diye, aklım onda kalmasın diye bunca derdinin arasında ızdırap çekmiş, bende hey heylere gelmişim delikanlı erkek kafalarında restler çekiyorum.
gençlik, insan o zamanlar çok atakan çok cevval oluyor. ani ve beklenmedik durumlarda mantıklı kararlar alamıyor o vakitler. bu tip beklenmedik durumlarda mantıklı karar vermeyi o günden 4 5 ay sonra değilde o zaman biliyor olsaydım. işler çok farklı olabilirdi.
bide beyler o zaman nostaljik takılıyoruz tabii. buda bizim şarkımızdı. şarkılı türkülü konuşalım amk.
ikimiz bir fidanın beyler, o zamanlar her gencin şarkısı daha burak kutlar tarkanlar falan yeni yeni çıkmış piyasaya.
http://www.youtube.com/watch?v=H2jvBSeu9sg
6 yaşında okula başladığını düşün sonra bir saymaya başla. hiç sınıfta kalmadım lise 4 seneydi.
neyse beyler. kafa karışık. bitmiş vaziyetteyiz aklım arkada kalıcak. neyse gittik hareme otobüse binecek sağolsun üniden arkadaşlar geldi hoplata hoplata bindirdiler otobüse. ufak kardeşimi öptüm dedemin elini öptüm babama anneme sarıldım. içimden diyorum ki gelir lan uğurlamaya gelir oğlum niye gelmesin falan. tam türk filmi triplerindeyim tam otobüse binecen arkadan ses gelecek falan dönüp bakıcam faland iye bekliyorum gelmedi tabii.
gittik birliğimize teslim olduk. takım komutanı eğitimi alıyorum. çok güzel arkadaşlıklar edindim. komser çocuklarmı dersin avukatlar mı dersin bankacımı dersin üniversite ortamı ilk günler. daha otobüste yağmuru düşünüyorum diyorum lan nası aklımdan çıkıcakta ben askerliğe odaklanıcam nası çıkıcak falan diye iç geçiriyorum devamlı. aklıma hep dedikleri geliyo bi daha görüşemezsek falan annemin ağlaması geliyo bildiğin daha ölmeden gömdüler sanki beni.
unutamıcam diyorum aklım hep ondan kalıcak diyorum falan. aga eğitimler bir başladı, ama bir başladı yani. bırak kızı dediklerini düşünmeyi, yarım saat öncesi aklıma gelmiyo amk. böyle eğitim yok anasını satayım. eğitim sonralarında komutanlarımız birde gaz konuşmaları yapıyo ki sorma gitsin. siz böyle aslansınız sizi ikiye bölseler acımaz amk falan, koca ispanyol boğasını karşıma koy tek cüneyt arkın hareketiyle ikiye bölerim o moddayım
neyse arkadaşlar başladık eğitimlere. nefes aldırmıyolar anasını satayım. g3, bixi, roket atar, el bombaları, muhabere, taktik eğitimi, kaçakçılık ile baş etme (hala var mı bilmiyorum), sabah 4.30 da kalkış gece 2 yat.
helikopterlerle toros dağlarına bırakıyolar bizi haftada iki gece dağda. çeşitli noktalar işaret koyuyorlar oraya gidip geliyosun.
şarjörün dolu sebebi ise dağda domuz çıkar falan züte gelmeyelim. ama diyorum ya atma ziya gibiyim çakı versinler dört parçaya bölerim onu modundayız her birimizde öyl değil tabi amk.
bazen uzun görev 15 km yakın yürüyüş 10 saat amk. 10 saat olmasının sebide düz yolda yürümüyosun panpa, in çık in çık.
ayrıca sız eğitimleri, yerde sürünürken tependen paralen mermiler geçiyo. ilk seferinde bi sıçıyosun ama sonra alışınca kolay.
her gün 3 yada 4 km komutanın insiyatifine kalmış koşu. ki bana bunu ilk gün dediler katiyetle koşamam dedim. ölürüm dedim lan. o kadar koşamam ama öyle bi koşuyosun ki reiz aklın hayalin durur. bir insanın neler yapabileceğini çok net görüyosun.
sürünme parkuru 200 metreydi sanırım dizlerden kan geliyo panpa kan gördükçe daha da kendini kaybediyosun daha da hızlı sürünüyosun saykoya bağlıyosun iyice.
ama bunları geç en can sıkıcı bir haftadır ayakta duran botu ayaktan çıkarmak ve koğuşta ki dayanılmaz koku.
neyse öyle yada böyle geçti zaman çakı gibi asker olduk sorma gitsin. sıra geldi kurraya kendi elimizle kurra çekicez.
haa birde türk tarihi dersi veriyorlardı. işte o çok güzel bir ders. sınıf o kadar eğitimden sonra öyle mala bağlıyodu ki görsen yerlere yatarsın. sınıfta çıt çıkmıyo, kıpırdayacak mecal yok.
kardeş komutan falan demene gerek yok ya panpa de geçti o günler. ayrıca o şarkıyı hatırlattığın için sağol oda vardı elbette.
evet beyler sıra geldi kura çekimine. önce resmi asteğmen kıyafetleri aynadan kendime bakıyorum bronz bi ten toprağa yatsam farketmezsin, herbirimiz geçirdik üniformaları. hala oyun gibi geliyo amk. gırgır şamata, aynadan kendimize bakıyoruz istiklale bi çıksak ne karı kaldırırız heyt aslanlara bak fakan gaz verme olayı anlatılmaz yaşanır.
ordunun anlı şanlı astekleriyiz lan var mı ötesi. neyse geçtik oturduk. önce komutanlarımızdan konuşmalar. bizi bekleyen şeyleri anlatıyolar ama kafa orada değil tabii ki nereye düşecez diye aklımızdan bin bir türlü yer geçiyo.
ilk arkadaş çıktı adam makina mühendisi beyler. 1.80 küsür boy altın sarısı saçları var, zaten vücudu vardı bide eğitimden sonra tam ivan dragon oldu.
komutan hayırlı olsun evladım çek bakalım dedi. bir çekdi hakkari çukurca. size yemin ediyorum o sessiz salon daha da sessizleşti. işte hepimiz o anda bi çöktük. işin ciddiyetine o anda vardık aga. benim ilk aklıma gelen ulan hakkariyi çekersem nası söylicem telefonun ucunda bekliyolar. yağmurda bekliyo. arada konuşuyoruz daha telefonun çalma sesi gelmeden açıyo kız teli. devamlı telin yanında sanki.
bir bir çekiyoruz beyler kurayı. biri hakkari öteki siirt eruh başkası tunceli amk hiç mi iyi yer yok diye düşünüyoruz. ben de en sondayım o zamana kadar 1 kişi hariç herkes ohal bölgelerini çekti. 1 kişi urfa çekti. şırnak hiç çıkmadı ama. baktım millet yavaştan rahat yerler çekiyo bi rahatlama geldi bana.
sıra bana geldi çek bakalım hayırlısı olsun evladım dedi komutan. elimi attın hiç karıştırmadan çektim bi açtı komutan şırnak çakırşöğüt birinci jandarma komando tugayı. sağ elimle çektim panpa o elimi gibeyim ben. benden sonra 4 kişi daha çekti biri batmana düştü diğerleri antep ve daha rahat bölgeler.
muhacirim kardeşim selanik. kütük edirne uzunköprü gemici köy. ayrıca kürt olsam saklamamı gerektirecek bir şey yok.
şırnak çakırsöğüt beyler. ohal dışında bölgeleri çekenler telefonlara koşuşturuyolar. sıra kapma bir an önce müjdeli haberi vermek için. bizde sıra veriyoruz birbirimize sen ara kardeşim acelemiz yok falan.
beyler şu içimde şu his vardı. dersleriniz kötü, veli toplantısı var. babanız yada ananız gitmiş saklıyosunuz onlardan dersleri yalan söylemişsiniz birazdan gerçeği öğrenicek hayal kırıklığına uğrayacak, toplantıya giderken acaba yolda söylesemmi benden duysa yoksa kızar üzülür. kalbiniz güp güp atar ya he işte o anda o moda girdim. ellerim buz kesti beyler. bakın oraya gidiyorum diye değil. nası söyleyecem diye.
şuna karar verdim. önce yağmura söyliyeyim. yağmur dirayetli kızdır güçlüdür. ilk sortiyi böyle atlatayım. annem başlıcak ağlamaya ben iyice çökecem çünkü.
aradım kızı saniyesinde alo aşkım diye açtı. naber dedim napıyosun. dedi bekliyorum seni söyle hemen nereye düştün allahım çok heyecanlıyım dedi.
ağzımdan antep çıktı amk. yemin ediyorum istemsizce ama. düşünülmeden yapılan bişey. şaaak diye antep dedim dememle birlikte ohh be allahım sana şükürler olsun falan diyo. ilk resmimde sol yanımda olan dostum vardı göz göze geldik sessizce napıyosun amk ya ne diyosun falan diyo bende parmağımla sus işareti yapıyorum. telefondan da mutluluk çıklıkları geliyo.
ben bu kıza çok yalan söyledim beyler daha öncesindede. ama nası yalanlar şöyle.
sigara içmemi istemezdi bırak dedi orta yol bulduk günde 1 paket içerken 5 dal içmeye anlaştık. ama ben bir paket içiyordum hala.
akşam 11 de arardı ev telinden sırf o yüzden ev telini odama aldım 10 buçuktan sonra sesini en aza indirirdim ki rahatsız etmesin milleti. konuşurduk. uyu sende derdi hadi yat ben uyucam derdi. olum uykum yoktu bazen lan. tamam derdim aşkım sen de uyu bende uyucam . o hissederdi sanki lan bak uyu ama tamammı derdi. bende aşkım uykum var zaten derdim. kırılmasın diye. onun dediklerine asla zıt gitmek istemediğimden sölerdim yalanı. zaten konuşurken uykusu gelirdi. çoğu zaman ben bişey anlatırdım cevabını beklerdim cevap gelmeyince uyuya kaldığını anlardım. telefon kulağında kalmasın diye ahizeye şiddetli bi şekilde üflerdim beyler.
uyansın diye. uyanırdı off ya napıyosuun derdi. uyuya kaldın hadi kapatalım derdim. hayır sen konuş öle uyucam derdi. konuşurdum dıbına koyayım öylesine. galatasarayın maçlarından bahsederdim uyumuştu çünkü, benim sesimle uyurdu. olm babasını kaybetmişti lan. bir kadın ama gerçekten seven bir kadın, erkeğinin yanında kendini güvende hisseder beyler ona göre davranın sevgililerinize. sonra söyledi,
ben konuşurken yorganın altına girer kulağına koyar ahizeyi uyurmuş en güvende hissettiği anmış.
ben uyuturdum onu kız çocuğum gibi. sonra uyumazdım. dışarı çıkmazdım ama televizyona bakardım. show tv de sıcağı sıcağı diye program vardı cesetleri gösterirdi. o zaman içim kalkardı yarı bakabilirdim ancak. eski zamanlar. sonra yatardım bende. telefon hep dibimdeydi. gece arar falan duyayım diye.
neyse sevindi bu, dün geceden beri uyumuyorum dedi. çok yorgunum bu aralar halsiz düşünüyorum dedi.
ne bileyim hastalığını amk. işinden gücünden dolayı yorgun zannediyorum. ızdırabını gibeyim.
uyucam biraz askım sen ne zaman geliceksin dedi. dedim yarın oradayım askm.
tmm dedi ben biraz uyucam dedi, ama sende uyu tamammı dedi güldü, tmm dedim canım hemen yatıyorum dedim gülüştük kapattık teli aga yemin ediyorum elim ayağım buz kesti nefes alamıyodum lan antep dedim lan. devrem bana bakıyo beynini gibiyim senin dedi. elimde olsa söker beynimi verirdim gibsin diye.
aramadım ailemi daha sonra daha başlamadan bitmişti arayıp söyleme planlarım. eve gidince söylerim dedim ayrıldım telefonun başından.
beyler yarın hikayeye devam edeceğim. bir kaç bişey paylaşmak istiyorum.
askere gitmemiş gidecek kardeşlerime söylüyorum. olurda ohal bölgesine düşerseniz. kafanızın rahat olması çok önemli. orada düşünmeniz gereken tek şey var. kendiniz. bakın gerçekçi konuşalım. ayakta kalmak zorundasınız. hiç olmadığı kadar güçlü olmak zorundasınız.
orada adamı terör değil düşünceler öldürüyo beyler. tüm düşüncelerinizi otogarda bırakıp gitmeniz çok önemli.
arkadaşlarınıza, badilerinize, komutanlarınıza güvenin. komutan olacaklar askerinize güvenin. merhametli ve sert olun. sert olmaktan kastım dövmek itip kakmak değil.
o çocukları, anaları babaları size emanet etmişlan unutmayın sakın bunu. tıpkı sizin ananız babanız gibi. gencecik çocuklar önce allaha sonra size emanet.
unutmayın olum oraya annenizle babanızla sevgilinizle gitmiyosunuz. tek başınıza gidip geri dönceksiniz.
orada sizi bekleyen bir insan yok. robot var robot. her daim uyanık olmak zorundasınız. allah korusun en ufak bir gevşeme canınıza mal olur.
siz istiklal caddesinde, ankara sakarya da arjantinde izmir kordon da gecenin 2 3 lerine kadar takılırken o puştlar dağlarda bizimkilerin açık vermesini bekliyor.
o muallaklere inat, güçlü olun.
ölümü bir an bile aklınızdan çıkarmayın. emin olun o zaman ölmüyosunuz. yani en azından ben her defasında aha ölüyorum öldüm ölecem dedim ölemedim bi türlü. bi kere sadece çatışma esnasında mevzi alırken 15 metre kayalıkten düştüm topuğum kırıldı o kadar.
şimdiden kendinizi hazırlayın. etrafınızda kileri hazırlayın. sizin ihtiyacınız olan tek bir sesi sizden esirgeyecek olanları şimdiden hayatınızdan çıkarın. çok geç olmadan.
ohal bölgesi dışında askerlik yapacak arkadaşlar ise. oflayıp poflamayın oralarda. dağda ki reşitlerinizi düşünün dua edin.
yarın görüşürüz beyler.
arkadaşlar ben gaziantep ve diğer yerler derken, gaziantep ve onun gibi diğer rahat yerler dedim. gaziantep zaten ohal bölgesi dışında.
ulan günüzmüde bile polis asker şark görevine giderken antep doğuda olmasına rağmen şarktan sayılmıyo. yanlış anlaşılmışsam affola. hızlı yazmaya çalışıyorum böle hatalar yaptıkca uyarın düzeltiyim.
beyler daha erken gelecektim aslında ama trafik falan felç amk. yollar bitmiş durumda istanbulda. bütün işleri yarım bırakıp kaçtım, elemanlarıda yolladım eve muhtemelen yarın da gidemicem. o yüzden bu akşam bol bol anlatıcam, konuşuruz dertleşiriz. beylikdüzü şu anda felç durumda.
kahvemi yaptım yavaştan toplanalım da hele bi.
birde bir arkadaş dikkatimi çekti devamlı adam öldürdün mü diyo nası bir his falan diyo. anlatıcam hepsini. yanlız bu arkadaşa çok güzel bir his dersem gidip birini öldürecekmiş gibi bir şeyler sezdim. neyse beyler kahvelerimizi çaylarımızı hazırlayalım.
evet, çelik harekatı üs bölgesi hakkari çukurcaydı. asıl o bölgeden yoğun bir şekilde k.ırak a girildi. bizde şırnak bölgesinden giriş yaptık. ikinci hatta gibi düşün bizi. öncü arkası gibi. daha çok olurda ön birliklerin arasından sızma olursa (çünkü o dönem saddam rejimi olduğu için ırakın içlerine kaçamıyorlardı ya irana yada turkiyeye doğru özellikle şırnak bölgesine sızmaya çalışıyorlardı sıkıştıklarından. ama daha çok şanslı olanları suriyeye giriş yapardı.
başarılıydı tabii ki. bu adamlar en azdığı dönemin sonuydu artık yavaş yavaş. 40 küsür gün sürdü. bu harekatta inan bana 40 küsür gün boyunca, her saat çatışma vardı bölgede. nefes aldırmadık. özellikle en çok kayıp verdikleri anlar beklenmedik yapılan baskınlar.
şimdi bizim çok sayıda şehit verdiğimiz çatışmalarda ve karakol baskınlarına bakarsak. ani saldırılar sonucunda olmuştur. yani hiç beklenmedik anda yapılan saldırı sonucu şehitlerimiz saldırının ilk anların şehit oluyorladı. çatışma başladıktan 20 ya da 30 dakika sonra asker toparlandığında yani mevzilenip karşılık vermeye başladığımızda onlar yavaş yavaş sinmeye başlarlar. şehitler hep ilk saldırı anında verilir.
ve seneler geçtikçe askerimiz hazırlıklı hale geldi. fakat biz hiç bu çapta ani baskın niteliğinde bir saldırıya girişmemiştik ki pkk nın yapısında savunmaya dayalı muharebe yok. hele ki baskın püskürtme hiç yok.
ufak bir pusuda dahi silahları bırakıp techizatları bırakıp yanlarında ki diğer kişileri bırakıp dağılığ kaçarlardı.
hele ki bu çapta bir hareketta ki devamlı baskın niteliğindeydi 40 gün boyunca devamlı baskın devamlı baskın. bunun sonucunda düşün adamların halini. darmadağın oldular.
bir kere geri çekilecek bir yerleri yok. öyle bir planlama alt yapı yok. bundan dolayı inanılmaz derecede kayıp verdiler. emin ol o operasyon 3 ay daha devam etseydi dağda ki kadro tamamen yok olacaktı. anlatıcam hepsini bi toplanalım da hele.
arkadaşlar saat 8 buçuk gibi başlayacağım. o sırada bilgi isteyen olursa bilgim dahilinde verebilirim. karakol baskınlarını nasıl yaptıklarını anlatabilirim isterseniz. aranızda o bölgeye gidecek olan varsa dikkat etmesi gereken şeyleri anlatabilirim.
beyler size ufak bir karakol baskını nasıl yapıyorlar onu anlatayım.
bir kere kış aylarında karakola baskın düzenleme ihtimalleri çok azdır. bunun sebebi hepinizin tahmin edeceği gibi hava şartlarıdır.
bu muallakler kış aylarını toparlanma yeni planlama strateji ve örgüte yeni adam kazandırma olarak geçer.
zaten bizde kış aylarından bineriz tepelerine. beklemezler çünkü.
ama genede hazırlıklı olmak zorundasınız.
kış ayı geçip yavaş yavaş ilkbahar ayları geldiği zaman, kendi stratejileri ve planlamaları doğrultusunda hareket etmeye başlarlar.
çoktan basacakları karakollar bellidir zaten yapacakları eylemler bellidir.
karakolları gözlemeye başlarlar. bu gözlem şu şekilde olur.
genellikle 2 puşt karakolu gören hakim bir tepede yaklaşık 1 ay boyunca sürüngen gibi kalır. tüm giriş çıkışları nöbet değişimlerini, mevzileri herşey not ederler. o zaman çok azdı ama kameralarla da çekerler. askerin her türlü hareketini izler, nöbetçileri izler. özellikle nöbette gevşek olan kişiyi tespit etmeye çalışır hani komutanlar uyumak yasak diyo ya bu yüzden işte amk. adam seni gevşek görürse saldırı anında ilk senin mevzine çökecek haberin olsun.
o yüzden adam gibi durun.
arkasından karakola gelen araçların askerlerin kullandıkları yolları tespit ederler ki baskın anında gelen yardım kuvvetlerine pusu atabilsinler diye. sadece gelen yardım kuvvetine zaiyat vermek için yalandan karakol baskını yaptıklarıda olur. asıl hedef kendiniz olduğunu sanırsın ama değilsinizdir.
baskınlar özellikle gece olur. sebebi ise yardım birliği gece helikopterle gelmesi zordur helikopter gece uçuş yapması epeyce zordur ki o dönem yapamazdı zaten.
şimdi beyler olduda yedek subay veya er olarak karakoldasınız. baskın yediniz. nöbetteyseniz panik yapmayın diyeceğim ama yapacaksınız .
ilk hedef nöbet yerleridir. onlar için bişey diyemeyeceğim.
verdiğimiz şehitlerimizin çoğu oluşan panikten dolayı şehit oluyor haberiniz olsun.
komutan olacaklara tavsiyem. askerinizi her an basılacakmışsınız gibi hazır tutun. baskın anında kim nerede gidip en yapacak önceden hazırlayın. sonra 16 kişi bir yerde toplanıp tek roket mermisiyle gidebilirsiniz.
o anlarda askeriniz için siz hayata tutunma olarak görüldüğünüzü unutmayın. asker sizin yanınızda olmak isteyecektir. siz nereye giderseniz panik halinde ki asker peşinizden gelir.
yaşadığım hikaye (ben yaşamadım olay sonrası öğrendiğimiz) karakol baskını esnasında üsteğmen mevziye koşuyor, panik halinde ki 7 askeride peşinden aynı mevziye girdiği anda tek bir roket mermisiyle hepsi şehit oluyor.
asteğmenler özellikle astsubaylarınızla iyi geçinin. oradan sizi sağ çıkaracak adamlardır onlar. fikir alışverişinde bulunun. onlara ters gitmeyin. hayat sigortanızdır onlar. zaten pkk nın ilk hedefi özellikle uzmanlardır.
asteğmen olarak sakin olmak zorundasınız. ilk sortiyi atlatmaya bakın. ondan sonra si ilk haline göre biraz daha kolay. sinmeyin sakın.
sindiğiniz anda dahada yüreklenir bu şerefsizler. boş yere şarjör harcamayın bilinci atışlarla. namlu ağzından çıkan ışık haznesine doğru düzgün atışlar yapın yaptırın. bilinci atışlarınız bu puştları altına sıçıttırıyor emin olun.
bilinçsizce karşılık vermek yerine bilinci karşılık onları paniğe sürükler.
sızmalara karşı çok dikkatli olun. emin olun karakolun dibinde sızmayı bekleyen bir kaç muallak mevcut.
asker olacak arkadaşlara ise. ilk baskın anından sonra bir an önce sakinleştirmeye çalışın kendinizi. komutanlarınızın talimatını dinleyin.
başıma hiç karakol baskını gelmedi ancak gördüğüm deneyimler sonucu aktarmaya çalıştım.
arkadaşlar şu bilgiyide vereyim, baskın yediniz veye çatışma anında bilinçli atışlarla karşılık verirseniz adamların sıçma sebebi sizi jandarma özel harekat sanması.
o dönem normal piyadeye pusu atmışlardı. çok baba bi astsubay sayesinde imkansız denilen pusudan kurtuldu çocuklar. bilinçli sakin ve isabetli atışlar sayesinde.
sonradan yakalanan köpekler sayesinde ortaya çıktı bu salaklar jandarma özel harekata yanlışlıkla pusu attığını zannetmiş apar topar çekilmişler.
çıktık eve dönüyoruz. 7 gün izinimiz var. ardından teslim olucaz. daha söylememişiz aileye şırnak çektiğimizi. atladık devremle evlere gidiyoruz. kafamda hala şu var nası söyleyeceğim. annem ağlamaya başladımı sinir basıyo beni devamlı. telefonda konuşurken ağlıyo özledim oğlum falan.
şimdi kadınada hak veriyosun abi, devamlı oraya buraya saldırıyo puştlar.
bindik otobüse vardık istanbula. ayağım çekmiyo eve gitmeye. inceldiği yerden kopsun dedim atladım gittim. yolda sanki devamlı bana bakıyorlar gibi geliyo. tabii belli oluyosun. normal hayatlarını yaşayan sivller 100 metreden çakıyo asker olduğunu. yürüyüşünden konuşmandan falan.
vardık eve.
öğlen saatleri. çaldık kapıyı, annem açtı ''gözleri yerinden fırladı işte aradık seni açmadın, süpriz oldu, neden söylemedin baban almaya gelirdi. bir yandan sarılıyo bir yandan ağlıyo, çok değişmişsin zayıflamışsın, nasısın oğlum, nası geçiyor askerlik falan. babamda bir yandan sorular soruyo. ama dedem de tık yok. hoşgeldin dedi oturdu kenara.
binbir türlü soru soruyolar. ama aga o can alıcı soruyu sormuyolar, nereyi çektin? öle bir ortam var ki ben söylemek için yanıp tutuşuyorum, onlarda öğrenmek için. ama işte onlarda kötü yere mi düştü korkusu bende söylediğimde verecekleri tepki korkusu. bir türlü koparamıyoruz ipleri. ama dedem gayet sakin o emekli polisliğin vermiş olduğu otoriter edalar, ve soğukkanlılık.
bakışıyoruz öle birbirimize kısa bir süre bakıştık ama 1 saat gibi geliyo insana ölüm sessizliği amk. annem bi uzaklaşsa babamlara söylicem önce ilk sortiyi atlatıcam arkama desteği alıp anneye söylicez.
dedim anne çok açım bi kahvaltı yapalım dedim. daha cümlem bitmeden tabii oğlum börek yaptım falan diyip fırladı kadın mutfağa,
babam anladı tabii özellikle dediğimi, annem çıktı salondan, açıklandımı dedi, evet dedim, niye söylemdin oğlum çok mu kötü dedi, dedim yüzünüze söylemek istedim baba şırnak a düştüm dedim, babam öle çok fazla belli etmezdi içindeki leri ama o yüz ifadesi öyle bir değişirdi ki anlardınız. işte o yüz ifadesine dönüştü birden derin bir off çekti.
neresi olum hangi bölük falan diye sorulara devam etti. bende cevapladım bir bir. sonrasında annem çağırdı mutfağa hadi gelin falan.
neyse gittik açıklandı yerim anne dedim, bir derin nefes alışı var ellerini göğsüne zütürüp, sarıldım direk beyler sarılır sarılmaz şırnak anne ama merak etme dedim tugaya düştüm tugayda bişey olmaz dışarı çıkmıyosun komutanın getir zütür işleri masa başı falan tutanak tutmaca falan diye sallıyorum amk.
ama anneye işlemiyo tabii, şırnak ta kalmış, diğer dediklerim vız geliyo, başladı tabi ağlamaya off oğlum off diyo, babamda oturmuş masaya, tık yok, annem bir yandan sarılıyo bir yandan ağlıyo, o anda dedem bir bağırdı anneme ayten otur diye, mutfağa balyoz inmiş etkisi yaptı resmen amk.
zaten talimatlara öyle bir alışmışım ki, oturun masaya der demez yemek duasına başlıyoruz moduna girdim.
neyse dedem bunlara söylenmeye başladı, bu çocuğu böylemi gönderiyosunuz, orada sadece kendisini düşünmesi lazım. tugayda olucak çocuk, rahat olucak, karakolda olmayacak, biraz sakin olun, bişey olacağı yok, çocuğun pgibolojisini bozup göndermeyin, falan diyip bana döndü,
dedi oğlum sende kendini düşün, aklın burada olmasın. merak etme bişey olacağı yok. aslan gibi gidip geliceksin falan dedi. işin %90 nı nı halleti sağolsun. sakinleşti ortam. dedim 5 gün buradayı m keyfini çıkartalım bilmemne, sonra başladık işte kahvaltıya onlar anlatıyo ben dinliyorm ben anlatıyorm onlar dinliyo. ardından istirahat ettim 2 3 saat kadar. yağmurla akşam buluşacam saat erken iştedir diye.
sonra beyler, yattım saçma sapan rüyalar görüyorum böyle, asker üniformalarıyla ali sami yene maça çıkıyorum falan çok net hatırlıyorum yani.
uyandırdı annem tembihlemiştim şu saatte kaldır diye. kaldırdı hala açım amk, anneme dedim tepeleme tabak hazırlamış ama 1 haftada göbek yapıp o kadar eğitimin içine etmemek lazım diye az bişey attım ağzıma çıktım.
yağmurun yanına gittim. çıkışını bekledim. kapıda ellerimde çiçekler *
sınıf arkadaşı vardı o çıktı önce, falan gördü sarıldı hoşgeldin kısa saç yakışmış falan fit olmuşsun maşallah, dedi yağmur geliyo şimdi dedi. bekliyoruz, amk kapıdan bir çıktı o anı anlatamam size yavaş çekim panpa gözleri ışıl ışıl amk. omzunda çanta ellerinde ders kitapları.
ceylan gibi sekiyo son üç merdiven basamağını zayıflamış hafiften, saçlarıda kısa yapmış ama hala sarı saçlı boyadan vazgeçmek yok mavi gözler çakmak çakmak.
bir sarıldım beyler yemin ediyorum o saniye ayak parmaklarımdan kafama kadar tüyler diken diken, yemin ediyorum yabancılık çektim bir anda. uzun zaman olmuşi, sesi bile yabancı geldi telde görüşmemize rağmen ses canlıyken değişiyo tabii.
uzun süre sarıldık aga. normalde pek istemezdi öğrenciler önünde öle sarılma muhabbetini hoş karşılanmaz diye ama o anda gibmişiz dünyayı.
hemen yapıştım eline, tuttuğum gibi kadıköy sahile, boğaz dedin mi akan sular dururdu ikimiz içinde.
ikimizde de yüzümüzdeki gülümseme ekgib olmuyo, yüz felçi gibiyiz amk, devamlı sırıtıyoruz *
sorgu sualler akabininde başladı tabi, napıyosun nası geçiyo nası oralar nası buralar, zayıflamışsın sende zayıflamışsın saçların çok kısa olmuş dedi bende dedim seninde saçların çok kısa olmuş niye kestirdin güzelim saçlarını falan.
hemen tipik kız cevabı beyenmedin mi yoksa dedi tabi bizde aynen kıvırmaca yok olurmu neden beyenmiyim merak ettim falan, ki hakikaten çok tatlı durmuştu orası ayrı.
dedim yağmurum zayıflamışsın bana benzemişsin, sende mi eğitimdeydin burda dedik gülüştük falan işte dedi sen nasılsan bende öyleyim askm falan dedi,
(meğerse beyler zayıflık ilaçların verdiği etki iştah kapatıyo kısa saçlarıda saçları dökülmeye başlamış kısa kestirmiş oda yemin ediyorum aklımın ucundan bile geçmiyodu o sıra)
çayların biri bitiyo biri geliyo, bende yakıyorum sigaraları arka arkaya 6.cıya geçtim sanırım onun karşısında aldı elimden kaptı, dedi hani 5 taneydi yalan mı söylüyosun orada içiyosun dimi falan yalandan şımarık triplerde. desem ki askm içemiyorum orada zaten içiyim bitane daha tmm askm iç dicek ama dedim ya aksi bişey yapmak istemem asla tamam dedim unuttum.
içme askm dedi kanser olursun bak dedi, yok bitanem merak etme dedim bende.
ardından beyler, kalktık doğru kadıköy reks sinemasına, o dönem bana mı öyle geliyo manyak bir şekilde sinemaya gitme modası vardı, biraz isim yapmış her film full çekiyo amk.
4 gün boyunca hergün buluştuk. bir seferinde bir öksürük krizine girdi bu kan geldi ağzından ama çok az. diş etim kanadı diş fırçamdan böyle oldu dedi ama kıllandım ben aga.
ilk o anda kıllandım. yani ama hiç üzerine gitmedim öle bişeyi aklıma bile getirmek istemedim beyler.
arada bizim kankilerlede buluşuyoruz tabi. ama genelde yağmurlayım. bir kerede kızlı erkekli toplandık. normalde erkekler kalabalık olurdu kızlara göre şimdi 3 kişi kalmışız amk, herkes askerde. 2 tane dallama var böle entel ayağına yatan. kızların yanında ben tabi tipik erkek modeli işte şöle yaptık böle yaptık domuzu tek elle ikiye ayırdım komutana ayar verdim falan yalanın bini bin para ama havamız olmuş bin beşyüz. yağmurda biliyo tabii salladığımı ama oda uyuyo ortama vay aslanım benim yürü kim tutar seni triplerinde, ama o gece sıçtı ağzıma sen kime hava yapıyosun diye, kızlaramı hava yapıyosun sonra o iki dallamaya ilgili olduğunu söyleyince tatlıya bağladık
son gün sabahtan buluştuk akşam gidiyorum. dershaneye kapısında. sarıldık böle böyle birbirimize. başı omzumda. dedim bu sefer bekleyeceğine eminmisin dedim kısmet askm sen kendini düşün dedi. güldüm bende gene inadına yapıyo diye. öpmek için kaldırdım başını hüngür hüngür ağlıyo.
dedim ağlama rahat yerdeyim antep e gidiyorum sadece bir süre ayrı kalıcaz dedim, ne yapıyım gitmesen keşke dedi, burada olsan biraz daha. dedim gitmem lazım, elimde olsa bırakırmıyım seni, gidicem gelicem zamanın nası geçtiğini anlamıcaksın bile dedim.
sarılmaya devam ediyoruz. dedi ben nası derse giricem şimdi, nası ders işlicem bu halde falan, dedim ki bak hiç merak etme, ben seni en ufak boş zamanımda bile arıcam merak etme. sen şimdi gir içeri dersini ver. bende gidip gelicem bu kadar basit dedim.
zor bela gönderdim, dedim çık hadi daha da zorlaştırmayalım falan. neyse mecbur çıktı tabii ki dersi var bekliyo çocuklar. arkadan bende dolmuşa doğru gitmeye başladım. arkadaşı çiğdemi gördüm oda dershaneye gidiyo dedim böle böle ne olur çıkışta yanlız bırakma biraz kafa dağıtsın, yanına git çok kötü bak sana emanet falan, sağolsun iyi bir kızdı hala görüşürüm, hiç yanlız bırakmadı yağmuru.
çiğdem deki samimiyeti görünce biraz olsun rahatladım aga bi ferahlık geldi ayrıldım evin yolunu tuttum bende.
eve daldım hemen zaten bavul hazır. kağıtlarımızı da aldık, hazırlığımızı bitirdik. akşam yemeğimizi yiyip çıkacaz otagara. istikametimiz diyarbakır ktm.
annem de de bir sinir var hafiften belli etmesede. mutfağa gidince gittim yanına, dedim ne oldu? işte sen geldin bizimle vakit geçirmedin hep o kıza gittin falan. dedim anne saçmalıyosun yapma böyle üzme beni. zaten gidiciyim allahtan fazla üstüme gelmedi.
atladık gittik otagara. otogar asker dolu amk. rutin vedalaşmalar. ağlaşmalar. ama bu sefer geldi beyler.
çiğdemide tutup getirmiş bi baktım gelmiş. elim ayağım boşaldı bi yandan utanıyorum babam var anne var dede var bir kaç akraba dost, babama baktım güldü, o güldü ben sarıldım direk kıza, annem biraz surat yaptı ama sonradan öğrendim pek bir beyenmiş yağmuru:)
yine ağlaşmalar falan, arkadaşların hoplatması (ki hakkaten bi yerden sonra yeter amk lan diyesiniz geliyo) atladık otobüse, açtık volkmenizi taktık kasedimizi bütün otobüstekiler birilerine el sallıyo, davullar zurnalar bilmemne çıktık yola.
hafiften tırsma gelmeye başladı ilk defa doğuya gidiyoruz. harbi başlıyo askerlik yani elinde ki silahta mermi olmasının sebebi gene bir domuz ama eli keleşli domuzlardan.
devremde yanımdaydı ikimizde şırnaktık ve ktm diyarbakırdı. birbirimize destek oluyoruz tabii. arkada erat kısmından arkadaşlar var.
devrem koridor kısmında yanında da bir asker çocuk belli ki çok heyecanlı davarlık yapıyo. sesli sesli konuşuyo. e biraden bir kaç saat sonra kafa dinlemek istiyosun devrem olum sus azıcık dedi. bu atarlandı hafiften ne var lan bizde askeriz amk falan hareketler.
devrem hemen koydu rütbeyi komutanım dedirtirim sana efendi efendi otur diyince acemilik çıkan askerin hali başka tabi direk sustu.
o an anladım aga asteğmensin artık istanbul geride kaldı, bizim devrede bir havaya girdi tabi, vay yavrum benim ayaklarındayım bende.
bir havalara girdi, milleti şınava yatırıcak daha gitmeden.
neyse beyler, volkmen dinleye dinleye gidiyoruz. yağmurda bana kaset aldı. selanikliyiz aga rumeliliyiz hastasıyım oranın şarkılarına. gitmiş bana o yörenin şarkılarından oluşan bir kaset yaptırmış, içinde manalı şarkılar var.
göremedim aylar oldu gözlerim hep ağlar oldu, aramızda koca dağlar manimiz oldu,
istemişsin dağlar aşam sana ulaşam, alam seni yarim yapam de bana paşam,
pelistere çıkmadan vardara atlayamadım, döndüm durdum yar yolunda sana doymadım,
turnaları göğe saldım sana yolladım,
şarkıda bu beyler,
http://www.youtube.com/watch?v=nAB3VNSlmtM
geri sarıp sarıp dinliyorum, yol zifiri karanlık, altımızdan şeritleri bir bir akıyo uzaklaşıyosun sevdiğinden yani, ağlasan mı ağlamasan mı gururlu mu olsan olmasan mı, nası bir yere gidiyosun falan, olum garip bir duygu işte ne biliyim.
şu şarkıyı dinleye durun beyler ben bir kahve yapıp geliyim bir de sigara yakayım birazdan devam ediyoruz. şarkı sözleri on numaradır kardeşler sözleri iyi kesin.
Bir yiğide bir sözüm var,Nasıl deyem ben turnalar
Güremedim aylar oldi, Güzlerim hep aglar oldi
Aramızda koca daglar, Manimiz oldi
Üremedim saclarimi, Belimi buldi
Pelister’e çıkamadım, Vardar’a atlayamadım
Dündum durdum yar yolunda,Sana doymadım
Turnalari güğe saldim,Sana yolladim
Bir güzele bir sözüm var,Nasıl deyem ben turnalar
Saçlarının tellerinden,ince beline dolaşam
istey misın daglar aşam,Sana ulaşam
Alam seni yarim yapam,De bana paşam
Pelister’e çıkamadım,Vardar’a atlayamadım
Dündum durdum yar yolunda,Sana doymadım
Turnalari güğe saldim,Sana yolladim
buda sözleri beyler.
neyse beyler, velasıl yavaaş yavaaaş uzaklaşıyoruz. önce ankara da bir mola verdik. saat 2 civarı, ulan içimden aramak geldi aramadım ama, bu saatte uyumuştur hesabı. dedim bir sigara yakalım. bide çay kaptım plastik bardakta, çay zift amk. devreme bi baktım telefonda, o da aramış kız arkadaşını, giberim dedim gittim ankesörlüye. bir aradım düşmedi iki aradım düşmedi. bi daha aradım daha ama uyumuştur inş annesi çıkmaz diyorum.
telefon çaldı çalmadı şak diye açtı, alo diye, şok oldum amk. dedim askm uyumadın mı yok dedi uyumadım ararsın diye düşündüm. dedim uyumuşsundur diye aramıcaktım ama dayanamadım çok güzel şarkılar en çok sözün varı beyendim dedim. dedi nerdesin söyledim ankaradayız falan.
sonra şu şok soru geldi beyler.
antepe gidiceksin niye diyarbakır otobüsüne bindin dedi.
ananı avradını gibiyim elim ayağım boşaldı resmen. çok pis ters köşe olmuştum beyler.
hemen kıvırdım beyler. dedim işte önce diyarbakırda toplanıyosun askm, oradan herkesin dağıtımı yapılıyo falan dedim, o yüzden kendin gitmen sakıncalı olabilir falan dedim, yavrum zaten mevzuya hakim değil öyle ucuz atlattık,
askm dedim bak benim daha 15 16 saatlik daha yolum var sen yat uyu ben seni varınca arıcam zaten. tam yılbaşı tatiline geliyodu beyler. yarın evdesin zaten arıcam dedim. lütfen yat beni üzme dedim. bende uyucam zaten otobüste dedim (gene yalan amk, asla yolda giderken uyuyamam)
neye kapattık teli zor bela attım kendimi otobüse yola devam ediyoruz.
devremle muhabbete başladık oda konuşmuş kızla nişanlanmışlardı onlar zaten, kıza tembig etmiş arıcam seni teli yanına al diye.
gene yola devam ettik.
ardından kırıkkale, aksaray, adana, antep derken öğleden sonra 2 buçuk gibi girdim diyarbakır otogara. asker olduğumuz 1 km öteden belli zaten amk. şebek gibi kaldık ortada. otobüste ki diğer erat hemen dağıldı topluca ktm ye gitti. ben hemen tele sarıldım, aradım askm geldik diyarbakıra merak etme, sen napıyosun falan, dikkat et kendine bilmemne, kapattım deli, devrem geldi yaktım sigarayı.
dedi oğlum serbets olduğumuz son zamanlar gel bi kahvaltı yapalım biraz gezelim. tmm dedim bende bi kahvaltı yaptık birazda gezdik.
yemin ediyorum hayran kaldım diyarbakıra kalesi bilmemne harbi on numara şehir. ardından ktm nin yolunu tuttuk.
neyse beyler vardık ktm amk o ne öle, bütün ordu burda amk böyle bir yer yok. içerisi panayır gibi amk. millet birliğine gitmek için sıra bekliyo. şimdide bilenler bilir ktm ölüm anasını satayım. uzmanın biri erat dizmiş yarım yarım yardırarak bağıra bağıra anlatıyo, bizde geldik bu bizi gördü bağırmalar çağırmalar geçin bilmemne. biz tabi buna yavaş yavaş yürümeye başlayınca bu çakozladı mevzuyu sanırım, sustu dedim uzmanım böyle böyle tanıttık kendimizi, napıcaz ne edicez, anlattı izah etti durumu bizi başka bir yere aldı. içerisi aztek kaynıyo amk, ama hepimiz amele gibiyiz ne yapacağımızı bilmiyoruz, anons gelicek şu birliğe gidenler gelsin falan diye toplanıp gidecez.
bende diyorum heralde bi kaç saat sonra gideriz. saat 5 falan hava da kararmış amk. neyse gelen giden yok. bi çocuk vardı adam mühendis, dedim birader ne zaman gelir bu konvoy, dedi yarın gelirse şanslısın.
dedim ne diyosun amk kaç gün beklicez burada, beyler şoka gelin, dört gündür buradayım kardeşim öyle söyliyim sana. amk kafayı yememek elde değil.
sonra çözdük olayı sorduk uzman bi arkadaşa.
işte özellikle 1993 yılında 33 askeri kurşuna dizdi bu pekekentler birliğine giden silahsız askeri o yüzden çok dikkat ediyolarmış bu konuda.
neyse aga bekliyecez ara ara geliyolar alıp zütüroylar bır kısmını, kimi konvoyla gidiyo kimi şans eseri gideceği birimden gelenler alıp zütürüyo falan.
2 gün geçti aga uzman geldi asteğmenin bugün gelecek çakırsöğütten onunla gidersiniz dedim gitmezmiyim.
neyse an be an haber alıyoruz. yılbaşınıda ktm de geçirmek ayrı bi zevk amk. yılbaşının 1. günü 1 ocak 1995 askerliğin başladığı gündür beyler.
bizi zütürecek birim gelmiş şehire, biz hazırlandık bekliyoruz. amk bir haber geldi, beton gibi çoktü üzerimize. bu muallakler bi köy vardı h ile başlıyodu orayı basmışlar 9 kişiyi öldürmüşler.
haydiiii, bütün dağıtımlar iptal.
neyse beyler biz bu haberi aldık. bir anda hareketlendi ortalık, koşuşturmaca falan. dedim lan hadi bakalım asteğmen efendi, daha şırnak a gitmeden başladılar hakkında hayırlısı.
bir iki gün daha kaldık beyler en sonunda kodumun konvoyu geldi. öğleden sonra 2 gibi çıktık yola, up uzun konvoy, bizim askeri görüceksin ama fişek gibi tam techizat amk. dışarısıda buz -1000 sanki, ben taktım tabii volkmeni gidiyoruz. upuzun konvoy yer yer duruyoruz yolda, kontrol noktları falan, 10 dakikalık yolu 45 dakikada falan alıyoruz, arada bazı çocukları bırakıyoruz falan, hava karardı beyler, bir yerde daha durduk yolun ortasında ama sıkıntı yok yani, etrafa bakıyoruz heryer taş toprak amk.
uzaktan yavaş yavaş cudi gabar falan çıktı ortaya bütün heybetiyle dedim aga hadi bakalım hoşgeldin ebenin dıbına.
bi noktada daha durduk, ileride bi kaç haneli köy var ama camlardan gelen ışıktan o kadar olduğunu düşünüyorum, lan bir durduk, çocuk sesleri,
''burdan defol git tc askeri, git buradan tc askeri, senin yerin değil burası, falan derken çaaaaat paaaat taş atıyo muallakler hava hafif kararmış zaten bellide olmuyo, abi ne yalan söyliyim bi tırsma geldi, sanırsın işgal askeriyiz muallakler geldiğin yere geri dön diyo, arkada ki otobüsün cdıbını indirmişler zaten, hemen hareketlendi konvoy bu sefer direk cizre ktm ye, hava kararmış nereye gidiyosun.
orada da yola çıkıp gelen bir çok başka konvoyda var, yarını beklicez mecbur.
cizre ktm de bir gece geçiricez, ulan leş gibi olmuşuz zaten, telefonda açamıyoruz kaç gündür, tek isteğim biran önce gideyim telefon açayım bi sesimi duyurayım bu yani. zaten üzerimizde garip bir ağırlık çökmüş durumda, alışık değilsin panpa, ısparta tamam eyw ne kadar ıspartada eğitimin kralını alrısan al farklı yani çok belli ediyo kendini,
çok soğuktu beyler, felaket bir soğuk, tezahür edemezsiniz yani, böyle bir soğuk yok, 50 60 tane asteğmen züt züte verdik ısınıyoruz yani, kaliriferler arada bir yanmaya niyetlensede ayıp olur diyor heralde ki buz kesiyo anasını satayım.
uyuyayum diyosun yalandan bir yarım saatlik uykular falan, bir an önce birliğime katılayım diye can atıyosun amk.
ulan sakallar uzamış hafiften yarın birliğe gidicez sular buz gibi diyarbakırda zaten sıra var, traş olamadık, benim devrede hafiften kıllıydı 4 5 günde mağara addıbına döndü, çıkalım dedik traş olalım falan, anasını gibiyim suları kesmişler. belli bir saatten sonra kesiyolarmış nedendir bilinmez.
bi astsubay bulalım derdimizi anlatalım dedik, en azından kantinden bir su alalım onunla traş olalım dedik, astsubay ararken yüzbaşıya denk geldik, ama yüzbaşıda bir ses tonu var altına sıçıyosun adamla konuşurken.
ne var oğlum dedi ne geziniyosun burada, tanıttık kendimizi, dedik komutanım böyle böyle, olamadık, kantinden su alalım traş olalım yarın birliğe gidicez ilk intiba önemli sıkıntı çıkmasın falan, böyle konuşunca adam astsubayı çağırdı sağolsun anlattı durumu, astsubay aldı bizi, dedi kantin burası alabiliyosanız alın.
kapıdan bir girdim içeride 1000 kişi var amk. uyumaya çalışıyo.
neyse beyler, zütüm zütüm arada küfürler yiyerek gittik kantine (siviliz tabi herif yarı uykulu küfür çıkıyo alçak sesle üniforma olsa züt ister) neyse aldık suları traş oldu surat yara bere içinde kaldı hadi beni geç devrem zaten kıllı sakalllarıda epeyli bi sert jileti vurdukça kan geliyo amk.
traş köpüğüde yok tabi evden getirdiğimiz sabunla yüzü sabunlayıp sabunlayıp jiletliyoruz.
olduk traşımızı geçtik istirahathaneye, saatin gelmesini beklemeye, aynı gece de şırnakta 3 karakolu taciz ateşi açmışlar, ortalık fena.
sabah gün açar açmaz doluştuk otobüslere çıktık yola, gün açtıkça cudi gabar falan çıktı ortaya tamamen, hem bir o kadar güzel, hemde heybetinden de bir o kadar tedirgin ediyo adamı. orada ne olduğunu biliyosunuz yani, orada senin neyin beklediğini, belkide sen bakarken birileri çatışıyo o anda aklından binbir türlü şey geçiyo,
yollar zaten fena, yamaçlardan geçiyosun, kanyonların arasından geçiyosun kafanı kaldırıyosun tepelerde bizim çocuklar mevzi almış içini korku kaplamaya başlıyo yavaştan beyler, otobüste kendini güvende hissediyosun camın hemen dışarısı cehennem.
sonunda çok şükür vardık çakırsöğüte, indik otobüsten, etraf bildiğin ufak kasaba gibi, nizamiyeye geldik, hemen bir astsubay karşıladı bizi. gittik üstümüzü başımızı değiştirdik, yeşilleri geçirdik üzerimize, botlar tabii ki biraz büyük geldi, taktık omuzlara tek çizikleri,
gittik takımlarımıza, 14 kişilik bir takım, takım komutanı bendeniz, bir uzmanın var, çavuşumuz, iki tane avcı eri, iki makinalı tüfek nişancısı, ve yardımcıları keskin nişancı falan.
bölükte muharebe kısmında yer alıyoruz.
uzmanım allahı var adam asker olarak doğmuş adam. askerlerle tanıştık, sonra komutanlara gerekli bilgiler verildi falan derken artık başlamıştık göreve hayırlı uğurlu olsun.
uzmanıma sordum dedim telefon acayım aileme falan yeri gösterdi, aradım bende bizimkileri.
önce aileyi aradım hemen, dedim geldim, iyiyim güzel bir yere düşmüşüz, merak etmeyin, sordular tabi kaç gün oldu merak ettik, usulünce açıkladım durumu, dedim böyle böyle, kar yolları kapamış o sıkıntı çıkarttı merak etmeyin falan neyse kapattık hemen yağmuru aradım. çaldı çaldı açan yok, hemen arkasından bir daha gene açan yok. hay amk nerde bu kız falan haber vermedik diye söylendik.
devrem geldi, gel dedi uzmanlarla biraz muhabbet edelim. yasak bölgeler nereler falan onları harita üzerinde anlattılar, bölgeyle ilgili yaşanan hareketlilikle ilgili bilgiler alındı.
arkasından, çıkılan intikal görevleri belirlendi, kendi takımızdaki asklerler ilgili bilgileri aldık, bir tane var takımımda kütahyalı çocuk, deli aşık oğlan, koluna jiletle yazmış kızın adını.
dedim pdrm ye göderin çocuğu bu güldü,
asteğmenim pdrm ye o gidene kadar o kadar çok kişi var ki önünde başta ben dedi, bende hafiften bi sıkıntı başladı aga.
günler böyle geçiyo beyler, 2 3 gün geçti bu arada çatışma haberleri falan geliyo devamlı, yol kesme olayları falan, bizde bekliyoruz gideceğimiz zamanı, telefon açıcam gene, direk yağmuru aradım. korkuyorum bi yandan açmazsa falan diye, neyse ki hemen açtı,
dedim nerdesin aradım açmadın, duymamış evde değilmiş annesiyle babanesi vardı bunun büyük babanesi, ona gitmişler, o kadar zaman beklemiş aramamı aramayınca gitmek zorunda kalmış.
tabi öle anlatıyo asıl olay hastalığı ilerlemiş bir hayli fenalaşıyo hastanede geçiriyor iki günü.
nasısın iyimisin faslı, sen nasısın dedi dedim iyiyim merak etme sen beni dikkat et kendine falan ama sesi bi kötü geliyo ki sorma.
hastamısın dedim askm neyin var üşüttün mü, üşüttüm dedi öğrencilerim çok yoruyolar beni dedi, dedim onları kafasını kırıcam gelince merak etme sen dedim.
ne zaman geliceksin?
dedi beyler.
çok sade bir soru ama tam kalbimden vurdu. böle muhtaç bi sesle, ne zaman geliceksin?
ulan elimde olsa o an atalarım skorskye giderim öle dokundu. askm gelicem sen yeterki iyi ol.
tamam ama hemen gelsen keşke dedi. yağmur gelicem biliyosun gelicem sen bekle beni, ben buradayım hep zaten bi yere gidemem diyo, içimden diyorum nereye gidiceksin zaten ki.
garip konuşuyo beyler yani normal bi konuşma tarzı değil,
sıkıntın varmı bi sorun varmı diyorum yok diyo öğrencilerim çok yoruyo beni diyo. o kadar.
uzmanım aniden daldı odaya kapatıyorum falan dedim alelacele, dur biraz daha konuşalım lütfen falan demeden arıcam seni dedim kapattım.
uzamanım da asteğmenim yaralı var getiriyolar helikopterle dedi fırladık hemen. yaralıyı alıcaz koruma konvoyu şeklinde cizreye devlet hastanesine zütürücez. dedim helikopter niye zütürmüyo acil bölgeye timleri sevk edicekmiş. abi kalbim güm güm atmaya başladı bir anda.
beyler askerleri aldık komutanları geldi, gidin tam teçhizat hazır olun, 5 dakika içerisinde buraya gelin. tam teçhizat hazırız beyler,
yaralı çocuklar bir geldi. anlatamam görüntüyü, çocuklar şehit olmuşlar yani, bunlar nasıl kurtulacak aklım almıyor.
3 tane asker, bir tanesinin ağzıni yararak geçip gitmiş mermi cansız gibi yatıyo surat kan içinde, diğerini yüz üstü koymuşlar, ensesinden girmiş mermi paralel bir şekilde, omuriliği zütürmüş çok belli, bir tanesi sırtına 3 mermi almış, hemen aldık çocukları, gece saat 8 falan, 4 araç halinde gidiyoruz önde zırhlı araç makine haznesi var, biz arkada, ikisini arka arac aldık çocukları biri benim araçta önümde ağzı mermiyle yarılmış olan, ulan kitlendim resmen buz kestim resmen, hayatımda kedi ölüsüne bakamam ben araba çarpmış hayvan görünce midem bulanır, önümde gencecik çocuki kan içinde yüzü hırıltı sesleri geliyo, soğuktan nefes alıp verişinde buhhar çıkıyo ama ağzından değil yanak kısmında ağız burun paramparça,
uzmanım bir dürttü beni asteğmenim kendinize gelin öyle bi toparladım kendimi, yolda gidiyoruz, bir yandan da aklıma pusu olabilir mi lan yolda acaba diye geçiyo, gerçi pusu falan nerde olucak cizre yolunda amk, 300 metrede bir kontrol noktası var tabii yeniyiz daha.
benim odluğum araçta yüzbaşımız var, önde biz arkada 6 kişi bir de yaralı çocuk, yüzbaşının telsizi cayır cayır ötüyo, hışırtı sesleri arasında, intikal esnasında, bir grup teröristle karşı karşıya gelmişler, ilk onlar farkediyo bizimkileri, bu üç çocukta ilk ateşte yaralanıyo zaten.
bir yadan kulağım yüzbaşının telsizine takıldı, devamlı tepeye kayalık bölgeye doğru darbeli atışlar çocuklar darbeli atışlar aferin bu şekilde bravo, ses kesiliyo, komutanım , sağ taraftan saramayız dik yamaçlar mevcut diyo yüzbaşıda da dinliyo bende,
yüzbaşı görerek aykut görerek oğlum görerek, askeri aşağıya çek 100 metre civarına top atışı için senden haber bekliyorum,
bildiğiniz çatışma esnaında konuşmaları dinliyorum,
hızla yolda devame ediyoruz bu arada,
aykut heralde takım komutanı, teğmen ya da üsteğmen, ismiyle hitap ediyo telsizde ki binbaşı çünkü,
oğlum, başka yaralı varmı zaiyat varmı aykut, aykuttan ses kesildi bi ara, sonra verdi anosnu başlayın komutanım yeterli aralık oluşturduk diye sanırım top ateşi yapacaklardı,
abi o esnada yaralı çocuk kendine geldi verdikleri ilacın etkisi geçti bir çıklık atıyo varya, dili yok çocuğun sanırsın kurban gırtlaklıyosun yerimde zıpladım boşluğuma denk geldi uzmanım üzerine bindirdi olum sakin ol iyisin hastaneye gidiyoruz, belli çocuğun yüzü yanıyo, yüzbaşı sesi kapadı, uzamanım üzerinde bastırıyo çocuğu, muhtemelen ayak ta kırıklarda vardı düşmüş vurulduktan sonra,
yüzbaşı bana döndü yardım etsene lan uzmana bin üzerine tut çocuğu bende abandım çocuğun üzerine haraket etmesin diye,
o 1 saatlik yol varya bitmedi beyler bitmedi gözümün önünde hayla.
şimdi öncelikle ben asker değilim. askerlik görevimi yapmış bi vatandaşım. bu işi kökten dağdaki kadroyu bitirip çözemezsin, gerisi muhakkak gelir, yanlızca türkiyeden dağa katılımları engellersin ama aralarında iranlı ıraklı suriyelilerde var. onu çözmek için finans gelirini keseceksin.
o bölgede tek taktik var her daim uyanık olacaksın. saldırı veya pusu yediğin zaman kayıplar hep ilk saldırı anında olur. ilk saldırı anını atlattıktan sonra bir an önce sakin olmaya bakacaksın. ve görerek ateş etmelisin bilinçli ateş etmelisin ki karşında ki sinsin.
saçma sapan hareketler yaparsan karşında kine bir güven gelir ve ilk seni hedef alır. o dönemde osman pamukoğlunu taktiği çok büyük darbe vurdu bunlara. hızlı ve baskın şeklinde hiç beklenmedik anda. daha öncede bahsettim bunların savunacak bir mevzileri sınırları olmadığı için bu konuda zayıflar onları savunmaya zorlarsan ya kaçarlar ya teslim olmaya çalışırkar genelliklede ölürler.
yani onların seni bulmalarını beklemiceksin sen bulacaksın. tabi pusu atıyolar oda ayrı bir konu.
şimdi mesafe uzadıkça uzun namlulu silahlar elbette daha iyidir.
ancak genellikle karşı karşıya gelen iki silah keleş ve g3,
keleşin kullanımı çok basittir bir çocuk bile kullanabilir ve hafiftir. ama g3 ün vurucu gücü yanında su tabancası kalır.
bacağınıza keleş mermisi geldiğinde ölmezsini kan kaybından sonra ölüm gerçekleşir ancak tedavi süreci vardır.
ancak g3 bacağa isapet ederse kopartır. tedavi şansı yoktur.
kafaya keleş mermisi geldiğinde geldiği alnınızda ufak delik açar kafanın arka tarafını yani mermi çıkış değili olan yeri parçalar.
g3 kafasına isapet ederse teşhis edilemez hale gelir.
keleş kullanımı kolaydır tutukluk yapmaz. g3 nazlı bir kız gibidir iyi bakılması gereklidir. ama vurucu gücü tartışılmaz g3 ün.
rpg ye geldiğimzde, bizim dönemimizde roket atarımız 2 bölümlüydü birbirine bağlanıp o şekilde ateşlenirken biz 1 atış yaparken rpg kullanan 3 atış yapabilir. ama şu anda bizim askerde kullanıyor.
doçkalar aslında uçak savar silahıdır. taşınması çok zordur ama ne yazıkki bir kaç tane karakol baskınında kullandılar. epey etkilidir.
insan uzunlarını parçalar, haraketsiz yakarsa seni doçka bermizi beline isapet eden bir mermisi seni ikeye bölebilir ama hareketsiz yakalarsa.
ama bizim askerin karayılanına bir bak derim. o zaman doçkada bir tak olmadığını anlarsın mg3 tür adı asker arasında karayılan olarak geçer.
biraz şu kanas leyla olayına gireyim. bu tamamen pgibolojik harp taktiğidir. karşısında ki birimi sindirmek amaçlı.
şöle bir olay anlatayım. pkk da bir efsane vardı. tc askerinin yanında yeşil cübbleri askerler onlar koruyolar.
dediklerine göre, bizim asker intikal yaparken bizi farkederlermiş tam saldıracakken timin arkasında yeşil cübbe takan askerler görürler ve saldırmaktan vazgeçerlermiş, bizim askere saldırdıklarında, asker beklenenden daha fazla direnç göstermişse yeşil cübbelilerin olduğunu düşünüyorlarmış.
yani bunun gibi şey çok orada.
özellikle kanas leyla mevzuu çok meşurdu halk arasında o dönem, kanas leyla buradaymış derlerdi, ama halk ondan daha çok etki bırakan söyleti bolu dağ komando bölgeye operasyona geliryormuş söyletisiydi.
kanal leyla halk üzerinde ne derece etkili bilemem ama bolu dağ komando söyletisi oldumu hakkaten bi değişirdi ortalık.
taşdelen videosunu izledik yedek subay eğitiminde. şu kadarını söyleyeyim.
video önce bu muallakler halay çekişiyle başlıyo saat 4 buçuk sularında başlıyo 3 koldan basıyolar karakolu.
videonun bir kısmında, keskin nişancı nöbetçi kulebesinde ki askerimize ateş ediyo. kamerayla yakın çekim yapıyorlar klübeye, çocuk çıkmaya çalışıyo klübeden ama çıkacak yeri yok başka mevzisi yok.
huur çocupu da oyun oynar gibi ayaklarının etrafına sıkıyo çocukta tek başına basıyo mermiyiy basıyo mermiyi.
en sonunda video yu çeken muallak oyun oynamayı bırak sık kafasına diyor ve çocuğu şehit ediyorlar.
arkadaşlar merak ettiğiniz için koyuyorum ama yaş sınır var besele karakolu baskını;
http://www.youtube.com/watch?v=-AzsIRz2a1I
hikayenin devamı ve detaylı anlatımı için: http://www.incisozluk.com.tr/w/1995-%C5%9F%C4%B1rnak-askerlik-hikayemi-anlat%C4%B1yorum/sahibi/
beğendiysen paylaş panpa⤵
Bu arkadaş bir hayal kurmuş ve hayalini yaşamaya çalışmış kafasında neden mi sırayla anlatayım ;
YanıtlaSilEğirdir dağ ve komando okulu kara kuvvetlerine personel yetiştirir oysa çakırsöğüt jandarma genel komuntanlığına bağlıdır.
2.Erdal sarızeybek ile karşılaşma ihtimali yoktur çakırsöğüt tugayı 1996 lı yıllarda kendi bölgesi ile geceli gündüzlü mücadele ederdi hakkari bölgesine geçmezdi.
3. ve en önemli hatta en can alıcı durum şudur Çakırsöğüt tugayı 1996 yılında kuruldu ama bu arkadaş 1995 de çakırsöğütte olduğunu iddia ediyor bu tam komedi şimdi arkadaşa yalancı demek istemiyorum biz buna sadece hayalci diyelim ne dersiniz...