Hayvanlar aleminde de bir huur çocuğu olacaksa, bu şerefsiz hayvan odur. feci hızlı koşar ve sanki saldırmaya programlanmış gibi adamın üstüne üstüne gelir. aniden saçma sapan yerlerden çıkıp zıplatır. akrep falan bunun yanında traş kalır.
Bu sayko mahlukat binlerce yarasanın bulunduğu mağaraya girip yarasaları deplasmanda, hem de ordan oraya uçtukları sırada avlayabilecek kadar gözü dönmüş ve güçlü yaratık. Ayrıca yazlıklarda yatak bacaklarının su dolu taslara oturtulmasına neden olan, akrepin ekürisi olan hayvan. sokarsa çok can yakar, şöyle 70-80 kiloluk bir ayak darbesine itiraz etmez, ölür.
Dikkatli olmakta fayda var uyurken elinizde birşey geziniyorsa sakin olun, elinizle ezmeye çalışmayın, demonte olsa da sokar, acıtır giber ,bayıltır.
Bi anımı anlatayım...
Zerdüşt gibi kendimi dağlara, kırlara vermiştim. doğanın sesini duymak, hayatın görüntüsünü izlemek, meleklerin kokusunu hissetmek, taşların derisine dokunmak ve ölümün tadını almak istemiştim. naif, sıcak ilkbahar rüzgarlarının yüzüme çarpan dalgalarında tefekküre dalmış, evreni tahayyül ederken doğanın güzelliğine hayran kalmıştım.
o gün kırlarda yürürken çizgi halinde dizilmiş karınca kolonisiyle karşılaştım ve oturup izlemeye başladım. o kadar düzenli ve hızlıydılar ki "böylesine mükemmel bir sistem kendi kendine oluşmuş olabilir mi?" sorusu ister istemez aklıma geldi. düzenli bir kaos içinde hayat devam ediyordu. ve bu kaosun içinde bir şekilde anlamlandıramadığımız bir düzen vardı. neydi bunun sebebi? gerçekten bir tanrı mı yoksa doğa ananın kendisi mi? cevabını hemen veremeyeceğimiz bir soruydu bu. ama hayat bize bir ipucu verebilirdi belki... hayat basit ama keskin ipuçları veriyor da olabilir.
ama kesin bir şey vardı, hayat hakikaten de renkliydi! bakın mesela...
o koyu renkli karıncaların, hemen yanımda rastgele manevralar yapıyormuş gibi görünen ama aslında bir düzen içinde uçan parlak kanatlı kelebekler, sarısı papatyaların, moru menekşelerin, hemen elimin yanında turuncu renkli çıyan... ?... ???... !!! çıyan!!! hay anası nı kim! çıyaaaan! hemen doğruldum ve metrelerce uzağa hızlıca gitmek yönünde kullandım refleks kararımı!
sonra daha mantıklı ve sağlıklı düşününce gidip bir taş bulup kafasına vura vura öldürdüm huur çucuğunu! ve anladım ki bana buda'nın değil sun tzu'nun felsefesi uygunmuş. ulan belki de kendimle barışık, toplumla barışık, doğayla barışık bir insan olacaktım.
geldi iki dakikada gibti attı huur çocuğu!